Ekrem İmamoğlu’nun adını verdiği bilirkişiyle yapılan telefon görüşmesinin izinsiz olarak kayda alınıp yayımlandığı ve bilirkişinin isminin hedef gösterilecek şekilde açıklandığı iddiasıyla, gazeteci Barış Pehlivan ve Halk TV hakkında soruşturma başlatıldı. Barış Pehlivan, soruşturma kapsamında Halk TV binasının önünde gözaltına alındı.
İmamoğlu’nun düzenlediği “Turpun Büyüğü” adlı basın toplantısında, bilirkişi hakkında yaptığı açıklamaların ardından Barış Pehlivan, söz konusu bilirkişiyle iletişime geçmiş ve kendisine cevap hakkı tanımıştı.
Gazeteci Barış Pehlivan, Seda Selek ve Halk TV Sorumlu Müdürü Serhan Asker’in gözaltına alınmasının ardından birçok siyasetçi ve hukukçudan destek açıklamaları geldi.
Açıklamalar şu şekilde:
Özgür Özel: Gözaltına alma, basın özgürlüğüne ve hukuka aykırıdır
“Çok üzüldük ve süreci yakından takip ediyoruz. Fevkalade bir yanlışın içindeler yine. Bugün grup toplantımızda çizdiğimiz Türkiye tablosundan farklı bir şey değil.
Her iki Barış kardeşimin de cezaevi günlerine tanıklık etmiş birisi olarak, bir haberi doğrulatmak için ne kadar çaba sarf ettiklerini, yazdıkları haberlerde isimlerini koymak için meslek ahlakına ne kadar titiz olduklarını bilen birisiyim.
Halk TV’den arandığını bilen, ismi belli bir kişiyle yapılan bir görüşme, bir anda gündeme bomba gibi düşüp sesinin duyulması, sorulara cevap verilmesi… Yoksa kişi diyebilir ki, ben bu sorulara cevap vermek istemiyorum, görüşmek istemiyorum. Sonradan gözaltına alınmaları fevkalade rahatsız edici ve basın özgürlüğü açısından kabul edilemez bir durum. Hukukçu arkadaşlarımızı görevlendirdik, ancak sürecin daha da kötüye gitmesi için en yakından takip edeceğiz.”
Ekrem İmamoğlu: Türkiye, ‘Dokunan yanar’ dönemine girdi
“Türkiye, yeni bir ‘Dokunan Yanar’ dönemine girmiştir. Hukuktan gelen gücün çok aleni istismar edildiğini ve toplumun her kesimine korku salınmaya çalışıldığını görüyoruz. Ancak korkmayacağız ve susmayacağız. Korkmayın ve susmayın!
Gazeteci Barış Pehlivan’ın ve Serhan Asker’in gözaltına alınması utanç verici bir uygulamadır. Adaletsizliğin sıradan bir iktidar pratiği haline geldiği, aparat bilirkişisinin inceleme konusu bile olmadığı, buna karşın haksızlığı, hukuksuzluğu haber yapmanın suça dönüştüğü bir garabetin içindeyiz. Sandık gelecek, hepsi bitecek.”
CHP’li Burhanettin Bulut:
“İktidar, gazetecilere, mesleklerini hakkıyla yapmanın bedelini ödetiyor.”
Eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan:
“Barış Pehlivan, ilgili kişiye Halk TV’den aradığını söylüyor. Üstüne bir de canlı yayına davet ediyor. Yani kaynak, bir gazeteciyle konuştuğunu biliyor. Zorla da konuşturulmuyor. Bir gazeteci neden arar? Aranan kişi haber yapılacağını biliyor. Zaten üst üste sorular soruluyor ve sorulara cevap veriyor. Zorla konuşturma yok. Gazeteciyle konuştuğunu biliyor. Bu sebeple, hayatın gizliliği ve kişisel verilerin ihlaline girmez.
Bir de cevap hakkı kullandırtıyorsunuz. Kendisi hakkındaki suçlamaları sorup cevabını alıyor ve bunu yayınlıyorsunuz. Cevap hakkı, gazeteciliğin temel kurallarından biridir. Siz bu yönüyle gazetecilik yapmışsınız. Gazeteci süs olsun diye aramıyor, sorular soruyor, o da cevap veriyor.”
Profesör Adem Sözüer:
“Zaten yapmanız gereken şey, arayıp sormak. Suçlanan kişiye görüşünü sormak asıl yükümlülük. Haber verme hakkını kullandığınızda, hiç arayıp sormadan da haber yapabilirsiniz. Ama sormuşsunuz ve işinizi doğru yapmışsınız. Hukuken, ilgili kişinin görüşüne başvurmak ve savunma hakkı vermek doğrudur. İlgili kişi konuşmak istemezse, o zaman tamam. Ama konuşuyor. Sadece Barış’ın değil, herkesin suçlanan kişiyi araması lazım. Bunun takdir edilmesi gerekir.”
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan: Gazetecilerin yeri gözaltı değil, medya organlarıdır
“Gazeteci Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek’in gözaltına alınması, Türkiye’de hukuki güvencenin ortadan kalktığını göstermektedir. Eleştirmek ve hakikatleri açığa çıkarmak gazetecilerin kamusal sorumluluğudur. Bu sorumluluklarını yerine getirmeye çalışırken gözaltına alınmaları ise hukuksuzluktur. Türkiye’de süreklileşen hukuksuzluklara son verilmelidir. Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek derhal serbest bırakılmalıdır. Gazetecilerin yeri gözaltı merkezleri veya cezaevleri değil; gazeteler, televizyonlar ve sosyal medya platformlarıdır.”