Bakırköy Cezaevi
“Yargılansın, biz yargılanmasın demiyoruz”. İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu 22 Mart akşamı dört günlük gözaltının ardından savcılıkta ifade verirken, Memleket Partisi Genel Başkanı ve kendi deyimiyle “CHP’nin evladı” Muharrem İnce, eylem yasağına rağmen Saraçhane’de toplanan yüzbinlerce kişiye çıktığı otobüsün üzerinden böyle sesleniyordu.
Bu söz aslında sadece İnce’ye ait değil. Dört günlük gözaltı süreci boyunca CHP lideri Özgür Özel tarafından olmasa da bazı CHP’lilerce de dile getirilmiş bu argüman, aslında “hak, hukuk, adalet” mücadelesinin içselleştirilmesinden ne kadar uzak olunduğunu da gösteriyor.
Hukukta öngörülebilirlik ilkesinin önemi
Hukukta “öngörülebilirlik ilkesi”, bireylerin hukuki normların kendilerine nasıl uygulanacağını makul bir şekilde öngörebilmesi anlamına gelir. Hukukun belirliliği ve açıklığı, kişilerin davranışlarını buna göre düzenleyebilmesi esasına dayanır.
Kanunda bir kişi hakkında nasıl soruşturma açılacağı, hangi koşullarda gözaltı, yakalama, arama kararı verileceği açıkça belli. Bu sınırlamalar da zaten hukuki öngörülebilirliğe dair. İBB’ye yönelik soruşturmada “Hangi hukuki dayanakla açıldı” hesabını sormadan “Yargılansın ama ifadeye çağrılsın öyle yargılansın” gibi bir cevap vermek, her bir yurttaşın bir “şüpheli” sayıldığı “gözaltı iktidarının” kabulünden başka bir şey değil.
Hak olmadan hukuk ve adaletten bahsedemeyiz
Oysa bu hukuki öngörülebilirlik ilkesi öyle bir aşıldı ki… Ben dahil çok sayıda kişi 14 sene önce bir kongreye katıldığı, mesleki faaliyet yürüttükleri için tutuklu. Ümit Özdağ’ın attığı nefret söylemi içeren tweetler ancak 9 yıl sonra “suç” sayıldı. Bir astrolog öngörülerini paylaştığı tweetine verilen cevaplar nedeniyle hapsedildi. Durum böyleyken potansiyel şüpheli muamelesi gören Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına hukuksuz yargılamaların makul olduğu mesajı vermek, mevcut soruşturmada aranan toplumsal rıza üretiminin bir aktörü haline gelmek demek.
Halbuki “hak, hukuk, adalet” sloganı “hak” ile başlar. Bu hak masumiyet karinesi demek. Yargılama tehdidi ile karşılaşmadan çalışabilmek, yaşadığı ilçe, il, ülke yönetimine dahil olmak, düşüncelerini itirazlarını dile getirebilmek demek.
Hak olmadan hukuk ve adaletten bahsetmek, adil bir sistemi tesis edebilmek mümkün değil. İhtiyacımız olan şey yargılanmanın normalleştirilmesi değil. Artık dillere pelesenk olmuş “yargı sopasının” yurttaşların üzerinden kaldırılması ve bu nedenle de “Ne hakla yargılıyorsunuz?” diye sorabilmek gerekiyor.