‘Dünya İnsan Hakları Günü’ her yıl 10 Aralık ile başlayan hafta, Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerde İnsan Hakları Haftası olarak kutlanır. Dünyanın birçok ülkesinde bu hafta kutlamalarla karşılanırken ne yazık ki bizde hala anlamına uygun bir yapıya kavuşmuş değil.
Türkiye, pek çok ulusalüstü insan hakları belgesinin tarafı olmasına karşın belgelerde yer alan hakları ve özgürlükleri hayata geçirememiş, sistemini demokratik hale getirememiştir.
Genel olarak insan hakları, insanı insan yapan ve insanın sırf insan olarak herhangi bir şarta veya statüye bağlı olmadan doğuştan sahip olduğu dokunulmaz, vazgeçilmez, üstün nitelikli ahlaki değerlerdir. Bu haklar; insanın değerini ve onurunu korur. İnsanın, insanca yaşaması için gerekli, zorunlu koşulları ifade eder. İnsanın insan olmaktan kaynaklanan gereksinimlerini karşılamaya yönelik, maddi ve manevi varlığını korumayı, geliştirmeyi hedef edinen en temel değerlerdir.
İnsan haklarının kaynağı, insan doğası ve bu doğanın özünde varolan insan onurudur. Yani, insan hakları evrenseldir; zamandan, mekandan, ekonomiden ve kültürden bağımsız olarak insanın varoluşuyla birlikte vardır.
***
Bilindiği gibi; Birleşmiş Milletler, 10 Aralık 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul etti. Bu bildirgeye göre; herkes; ırk, renk, cins, din, siyasal ya da başka herhangi bir ayrılık gözetmeksizin, bildiride yazılı bütün haklardan ve özgürlüklerden yararlanma hakkına sahiptir. 30 maddeden oluşan bu bildirge insana değer veren, özgürlük, eşitlik ve adalet tanıyan bir belgedir ve yasaların korumasına verilmiştir.
Bugün uluslararası düzeyde görev yapan-BM İnsan Hakları Komiserliği, Uluslararası Af Örgütü, Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi, Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi yüzden fazla kuruluş vardır. Türkiye’de de insan hakları alanında çalışan İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) gibi kuruluşlar büyük özverilerle çalışmalar yapmaktadır.
***
Demokrasi ve insan hakları kavramları birbirine doğrudan bağlantılı kavramlardır. Siyasal rejim olarak demokrasi, insan haklarının gerçekleştirildiği düzeni temsil etmektedir. İnsan hakları ise temel olarak, demokrasilerin düşünsel temelini oluşturmaktadır. Demokrasi kavramına nitelik kazandırılmadıkça, demokrasi ve insan hakları üzerine söylenecek sözler, geliştirilecek yorumlar sağlam bir taban oluşturamaz.
Bizler insan hakkı gibi kavramları, demokrasi, özgürlük gibi erdemleri birilerinin insafına ve tekeline bıraktığımız sürece bu sorun devam edecek, bu kimseler de adaleti, sadece kendi çıkar ve inançları doğrultusunda kullanacaktır. İnsan hakları konusundaki ilerlemeler,siyasi erkin hoşgörüsüyle değil ama toplumsal kesimlerin kendi haklarını elde etmek için verdikleri mücadelelerle sağlanabilmiştir.
Bugün gelinen noktada insanlık için tek çıkar yol, barış içinde özgür yaşamayı hedef alan bir düzen sağlamaktır. Yaşama hakkı temelinde, nimetlerin ve külfetlerin eşit paylaşıldığı demokrasiler inşa etmek zorundayız.