• Ana Sayfa
  • Kadın
  • İran’da kadınlara ölümden sonra da sansür: Mezar taşlarındaki fotoğrafları siliniyor

İran’da kadınlara ölümden sonra da sansür: Mezar taşlarındaki fotoğrafları siliniyor

İran’da kadınlar, yaşamda olduğu gibi ölümden sonra da hedef alınırken; mezar taşlarındaki fotoğrafları sansürleniyor, adları siliniyor, kimlikleri erkekler üzerinden tanımlanıyor. Kadınların toplumsal hafızadaki yeri sistemli şekilde yok ediliyor.

İran’da kadınlara ölümden sonra da sansür: Mezar taşlarındaki fotoğrafları siliniyor
İran’da kadınlara ölümden sonra da sansür: Mezar taşlarındaki fotoğrafları siliniyor
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 16 Ekim 2025 15:39

Kirmanşah- İran’da kadın kimliğine yönelik baskılar yalnızca yaşamla sınırlı kalmıyor; ölümün ardından bile kadınların toplumsal varlığı hedef alınmaya devam ediyor. Mezar taşlarından silinen kadın fotoğrafları, ölüm ilanlarında yer almalarına getirilen kısıtlamalar ve yalnızca erkekler üzerinden tanımlanan mezar yazıtları, ataerkil sistemin kadınların hafızadaki yerini dahi silme çabasını gözler önüne seriyor.

Mezar taşlarından fotoğrafları silindi

Nujinha’dan Nasim Ahmedi’nin haberine göre Ağustos 2022’de Behesht-e Zahra Mezarlığı yetkilileri, başörtüsüz kadınların fotoğraflarını taşıyan 98 mezar taşının toplanıp düzeltildiğini duyurdu.

Bu uygulamanın gerekçesi ise, “Peçesiz kadın resimlerinin bulunduğu mezar taşları kaldırıldı. Mezar taşlarında hem başörtülü hem başörtüsüz kadınların fotoğraflarının bulunması, mümin mezarlığının onuruna yakışmaz” şeklinde açıklandı.

Behesht-e Zahra Mezarlığı yetkililerinin bu yaklaşımı ile yeniden gündeme gelen bu mesele, medya organlarının da desteklediği söylemlerle birlikte kadınların kamusal görünürlüğünün sistematik olarak bastırıldığı yeni bir döneme işaret ediyor.

Bu durum geçmiş yıllarla sınırlı kalmayıp 2025 yılının Eylül ayında yaşandı.

Bu bağlamda Tasnim ve Tabnak haber ajanslarının ortak yayımladığı raporda mezar taşlarında “uygunsuz örtünme” konusunun gündeme getirilmesi, kadınların anısına dair fotoğraf kullanımını adeta kısıtlamaya yönelik endişe verici bir tavır olarak dikkat çekiyor.

Bu tür yaklaşımların, kadınların toplumsal varlığını ve kimliğini görünmez kılmaya yönelik tehlikeli bir adım olduğu belirtiliyor.

Yeni bir baskı dalgası

İki haber ajansı tarafından yayımlanan ve diğer medya organları tarafından da tekrar tekrar dolaşıma sokulan bu söylem, kadınların toplumsal varlığını mezar taşlarında bile hedef alarak, kimliklerini görünmez kılmaya yönelik yeni bir baskı dalgasının parçası haline geliyor.

Kasım 2020’de İran’ın Mazandaran Eyaleti’ne bağlı Royan kentinde çok sayıda kadının mezar taşlarına yönelik sistematik bir müdahale gerçekleşti.

Yerel haber kaynaklarının aktardığına göre, pek çok mezar taşında yer alan kadın fotoğrafları tamamen beyaz boyayla kapatıldı. Olayın ortaya çıkmasının ardından, hayatını kaybeden kadınların aileleri konuyu araştırmaya başladı. Soruşturmanın ilk aşamalarında mezarlık yetkilileri olaydan habersiz olduklarını iddia etti.

Ancak kısa bir süre sonra, bu müdahalenin mezarlık mütevelli heyetinin kararıyla yapıldığı anlaşıldı. Heyet, kamuoyuna yaptığı açıklamada bu uygulamayı, “Mezar taşlarına kadın resmi koymak dinen ve örfen doğru değildir” diyerek gerekçelendirdi.

Kadın kimliği hedefte

Mevcut bulgulara göre, mezar taşlarındaki kadın fotoğraflarının silinmesinin gerekçesi, görüntülerde örtünme olmaması değil; doğrudan ölen kişinin kadın olmasıydı. Bu durum, mezar taşlarında kadın kimliğine yönelik sistematik bir müdahale ihtimalini güçlendiriyor.

Kadın fotoğraflarına yönelik bu tür hassasiyet yeni değil; geçmişte de benzer uygulamalara rastlandı.

Örneğin Mart 2017’de, Sabzevar İlçesi’ndeki İmamzade Hasan Mezarlığı yetkilileri tarafından yayımlanan bir bildiride, “Sevdiklerine ait mezar taşlarında kadın resmi bulunanlar, bu resmi en kısa sürede kaldırmalıdır; aksi takdirde mezar taşları kaldırılacaktır” tehdidinde bulunuldu.  Bu açıklamayla birlikte ölen kadınların ailelerinden, mezar taşlarındaki fotoğrafları kaldırmaları istenildi. Bu tür uygulamalar, kadınların toplumsal görünürlüğünün ölümden sonra bile hedef alındığını ortaya koyuyor.

Güvenlik gerekçesiyle ismini paylaşamayan bir kadın hakları aktivisti, asıl meselenin başörtüsüz kadın fotoğrafları değil; mezar taşları ve ölüm ilanlarında kadınların fotoğraflarının kullanılmasının engellenmesi olduğunu vurguluyor.

‘Erkekler gibi ölmelerine bile izin yok’

Aktivist, “Ataerkil sistemin temel amacı, kadınları sömürmek, istismar etmek ve ardından kimliklerini tamamen silmektir. Bu zihniyete sahip erkekler, kadınların varlığına değer vermez; onları yalnızca hizmet etmekle yükümlü bir araç olarak görürler. Kadınlara, yaşamları boyunca olduğu gibi, ölümden sonra da kimliklerini belirleme hakkı tanımazlar. Hatta bu yüzden, kadınların erkekler gibi ölmelerine bile izin vermezler” sözlerine dikkat çekiyor.

‘Mezar taşında kadının adı yok’

Konuyu daha iyi açıklamak için yakın zamanda dijital medyada paylaşılan bir görseli örnek gösteren aktivist, şunları söyledi:

“Bir mezar taşı üzerinde yalnızca kadının eşi olan erkeğin adı yer alıyor. Yazı aynen şöyle: ‘Yüce Lider Ayetullah Alam-ül-Hüda’nın eşi merhum Mağfiret’in mezarı.’ Bu mezar taşında kadının kendi adı yok; kimliği, yalnızca eşinin üzerinden tanımlanıyor. Bu durum, kadının bireysel varlığının tamamen silinmesi anlamına geliyor. Kadınların adının bu şekilde görünmez kılınması, onların unvanlarını ve statülerini sürekli olarak erkekler üzerinden tanımlayan inançlardan besleniyor. Eskiden olduğu gibi bugün de birçok erkek, eşine ismiyle hitap etmek yerine ‘çocukların annesi’ gibi ifadeler kullanıyor. Bu, kadını bir birey olarak değil, yalnızca bir role indirgemek anlamına geliyor. Bir erkek, eşinin adı yerine kendi adını ya da genel bir unvanı kullanıyorsa, aslında o kadının varlığını bilerek ya da bilmeden silmiş oluyor.”