İsim hakkı: Metropollerde Kürtçe isimle yaşamak

Türkiye’de kimlik ve dil mücadelesinin bir parçası olan Kürtçe isimler, ardında pek çok hikaye barındırır. İlke TV olarak bu röportajımızda, Kürtçe isimlerle yaşayan insanlara odaklandık. Ronahî, Rozerîn, Kanî, Siyabend ve Sidar ile konuştuk.

İsim hakkı: Metropollerde Kürtçe isimle yaşamak
İsim hakkı: Metropollerde Kürtçe isimle yaşamak
Zilan Azad
  • Yayınlanma: 18 Ocak 2025 12:11
  • Güncellenme: 20 Şubat 2025 14:10

Bir insan dünyayı tanımaya başladığında, ilk olarak kendi ismini öğrenir. Benzer şekilde, başka biriyle tanıştığında da genellikle paylaştığı ilk bilgi ismi olur.

İsimlerimiz, tek bir kelimeyle bile kimliğimizi, kökenimizi ve hikayemizi karşı tarafa aktarır. Bazen de birilerinin elinde tuttuğu turnusoldur. Bu nedenle isim, kurduğu ilk temaslarda birçok anlam taşır ve “İnsan ismiyle yaşar” cümlesi çoğu zaman havada kalmaz. İsmimizi söylediğimizde aldığımız ilk tepki, karşılaşılan zorluklar, hayatımızın bir parçası haline gelir.

Türkiye’de Kürtçe isim taşıyan insanlar, bu isimler nedeniyle pek çok zorlukla karşılaştı. Kürtçe isimler, sadece bir kimlik göstergesi olmaktan öte, Kürtlerin toplumda maruz kaldığı baskıların ve politik önyargıların yansımalarından yalnızca biri. Çünkü bir bebeğe koyulan isim, sadece bir kelime değil; bir halkın dili, kimliği ve kültürünün taşıyıcısı… Dolayısıyla isim meselesi, sadece bireysel bir gündem değil, aynı zamanda toplumsal bir gösterge.

1 Ekim’den bu yana Kürt meselesinin çözüme dair temaslar sürerken, süreçler işlerken “Kürtler ne istiyor?” sorusu her ortaya atıldığında en net cevaplardan birisi “Ana dilde eğitim özgürlüğü” oluyor. Bir tarafta bu tartışmalar devam ederken, İlke TV olarak, ana dil hakkını, isim hakkı üzerinden değerlendirdik.


Ronahî (ışık, aydınlık)

1999 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Ronahî, babasının mücadelesi sonucunda bu ismi alabildiğini söylüyor.

Ronahî, “Babam ismimi koymak için nüfus müdürlüğüne gittiğinde sorun çıkarmışlar. ‘Bu isim Kürtçe bir isim, koyamayız’ demişler. Ancak babam haklarını bilen biriydi. Anayasaya göre istediği ismi koyabilme hakkı olduğunu söylemiş. Nüfus memurlarıyla ciddi bir tartışma yaşamış. En sonunda geri adım atmak zorunda kalmışlar ve ismimi koymuşlar. İsmim hem bir direniş hikayesini taşıyor hem de bir mücadele sonucunda verildi” diyor.

‘İsmim Rona’ya dönüştü’

İsminden dolayı çeşitli zorluklar yaşadığını dile getiren Ronahî, özellikle Türkçe konuşanların ismini doğru telaffuz etmekte zorlandığını belirtiyor:

“Türkler ismimi söylerken gerçekten çok zorlanıyor. Bu yüzden bir süre sonra onlara ‘Rona diyebilirsiniz’ demeye başladım. Şu an iki isimliyim; biri Ronahî, diğeri ise Rona. Çalıştığım özel sektör ve kamuda da beni Rona olarak tanıyorlar.”

Ronahî, “İlkokuldayken erkekler ismimle dalga geçiyordu. ‘Ronaldinho’ diye sesleniyorlardı. Ben de bu yüzden çok erkek dövdüm.” diye ekliyor.

‘İsmimin havalı bulunduğu oluyor’

İsminin Kürtçe olduğunu öğrenen insanların genellikle şaşırdığını belirten Ronahî, bazen olumlu tepkiler aldığını söylüyor:

“Aa, Kürtçe mi?’ diye yüksek tonda bir şaşkınlık oluyor. ‘Rojin duymuştum da Ronahi’yi hiç duymamıştım’ ya da ‘Hiç Kürtçe gibi değil. Sanki böyle yabancı bir isim gibi’ deniliyor ama Kürtçe yabancı bir noktada… İlk verilen tepkiler bunlar. Bazen havalı bulunduğu oluyor. Kürtçe olduğuna çok şaşırıyorlar. Özellikle anlamını duyunca, ‘aydınlık demek’ dediğimde inanılmaz etkileniyorlar.”

‘GBT’de bakışlar hemen değişiyor’

Resmi kurumlarda ise durumun tam tersi olduğunu vurgulayan Ronahî, farklı muamele gördüğünü belirtiyor. Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alındığı bir anısını paylaşan Ronahî, şu ifadeler ile anlatıyor:

“2022’de Onur Yürüyüşü sırasında gözaltına alınmıştık. Polisler ismimi kimlikte görünce davranışları hemen değişti. GBT sırasında da aynı durum oluyor. İsmimi gördüklerinde gözleriyle bile farklı bir tavır sergiliyorlar. Hemen ismimi ezberleyip sesleniyorlar. Gözaltında hastaneye götürülürken ismimi kullanarak dikkat çekmeye çalıştılar. İsmim, kolluk kuvvetleri için belli bir anlam taşıyor ve bu yüzden damgalanıyorum.”

Ailesindeki herkesin Kürtçe isimlere sahip olduğunu vurgulayan Ronahî, “Kız kardeşim Arjin, erkek kardeşim Rohat. Kuzenlerimin isimleri de Rêber, Rızgar, Şerzan, Demhat, Rûken, Heval, Zilan, Rojda. Genelde ailedeki çocukların isimleri Kürtçe koyuluyor.” diyor.

Rozerîn (Tanyeri, güneşin doğuşu)

1999 yılında İstanbul’da doğan Rozerîn, isminin arkasındaki hikâyeyi şöyle paylaşıyor:

“İsmim babaannem tarafından konulmuş. Annem, tam tersi Türkçe bir isim koymak istiyormuş, aslında Zeynep olacakken Rozerîn olmuş. Babaannem ismimi haberlerde duymuş, çok hoşuna gitmiş.” 

Kimlikte isminin yanlış yazıldığını belirten Rozerîn, “Kimlikte ismim Rozerîn yerine Zerin olarak geçiyor. Ro’yu kesip Türkçeleştirmeye çalışmışlar ama Zerin de Kürtçe bir anlam taşıyor. Burada da bir ironi var” diye konuşuyor.

‘Kürtlere bakış açılarına göre tepkiler değişiyor’

İsminden dolayı yaşadığı zorlukları anlatan Rozerîn, “Kimlikte Zerin yazdığı için herkes otomatik olarak Zerrin diyor. Ama insanlarla yakınlaştıkça ve kendi özümü benimsedikçe artık ‘Bana Rozerîn diye hitap eder misiniz?’ demeye başladım” diyor.

Türk arkadaşlarından farklı tepkiler aldığını belirten Rozerîn, “Bazı Türk arkadaşlarım, ‘Bu ne ya kadro ismi gibi’ deyip kahkaha atıyordu. ‘Aa, ne değişik anlamı ne?’ şeklinde yorumlar da alıyordum. Tepkiler, kişilerin Kürtlere bakış açılarına göre değişiyor” diye ekliyor.

‘Hep iki kişi gibi yaşıyorum’

İş hayatında isminden dolayı yaşadığı zorlukları da paylaşan Rozerîn, “İş hayatına girişim benliğimi kabul etme sürecime denk düştüğü için yakınlaştığım insanlara ismimi söylemeye başladım ama tabi ki İnsan Kaynakları veya müdürler gibi yetkililerin genelde bundan haberi olmuyor. Bu yüzden hep iki kişi gibi yaşıyorum. Zerrin sanki olması gereken kişi ama Rozerîn de benim olmak istediğim kişi gibi” diyor.

‘İsmim benim için bir ayna gibi’

İsimlerin insanların hayatına olan etkilerine çok inandığını vurgulayan Rozerîn, şöyle aktarıyor:

 “Özümü reddettiğim bir çocukluk yaşadım ama zamanla kabullenip araştırmaya başladım. Şimdi ismim, benim için bir ayna gibidir. İsmimle birlikte kendimi bulmaya başladım. En başta kendini sorgularsın hayata atılırken, ismini, bedenini, aileni, özüne bakarsın. Kısacası bana yol gösterdi diyebilirim. Anlamı da Tanyeri, yani güneşin doğuşu demek. Zorlandığım anlarda, ‘Bugün de geçecek, güneş doğacak’ diyerek kendime hatırlatırım.”

‘Gözaltında kod ismi’

Rozerîn, isminden dolayı yaşadığı en ironik anı ise şu cümlelerle anlatıyor: “Gözaltına alındığımda, Rozerîn ismi, kod ad olarak ele alındı. En ironik olanı buydu. Ve bu durumu kendi isminde yaşayamayan çoğu Kürt arkadaşım da yaşadı. Hep bir kod ad etiketiyle yaşadık.”

Rozerîn, isminden dolayı yaşadığı bir başka olayı da şu şekilde paylaşıyor: “Bir kez iş yerime sevgilim kargo göndermişti. Üstünde Rozerîn yazıyor diye giriş kattaki müdür kargoyu almamıştı. Gidip ona da durumu anlatmıştım. Hep anlatacak bir hikaye oluyor sürekli bir şey açıklıyorsun yorucu bir yandan.”


Kanî (su kaynağı, pınar)

Türkiye’de Kürtçe isimle yaşamayı anlatmaya devam eden Kanî Diyar, 1993 Malatya doğumlu. İsminin Kürtçe olarak kaydedilmesi için birçok zorluk yaşandığını anlatan Kani, şunları söylüyor:

“İsmimi Kürtçe koyabilmek için ilçe nüfus müdürlüğüne gitmeleri gerekmiş. İlk önce merkezdekine gitmişler ama orada izin vermemişler. Ailem de bu sefer ilçeye giderek zorlukla orada kimliğe yazdırabilmiş.”

Kanî, ismini telaffuz ederken zaman zaman yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor:

“Kani ismi bazen yanlış telaffuz ediliyor ama artık problem olmuyor alıştım. Ne derlerse dönüp bakıyorum. Çocukken daha çok Diyar ismimi kullandım. Bu isimde de Diyarbakır çağrışımı var. Çocuk yaşta üstünde hissettiğin bir şey var. Çünkü ismini söylediğin an ardından hemen gelecek bir ‘Nerelisin?’ sorusu oluyor.” 

İsmine gelen tepkileri anlatan Kanî, Malatya’nın ırkçı bir yer olduğunu ve her an her tepkiyi alabildiğini belirterek, eğer iyi niyetli birisiyse en iyi ihtimaliyle ‘olsun’ tepkisi aldığını söylüyor.

Rozerîn gibi Kanî de isminin kod ad sanıldığını belirtiyor. Ailesinin, çevresinin Kani olan ismi kısaltma olarak Kano dediğini söyleyerek ikisi de dört harfli diyerek gülüyor.

‘Kürtçe isim koymamaya başladılar’

Kanî, ailelerin Kürtçe isim koyma sürecindeki değişimini şu şekilde anlatıyor:

“Ailemde benden sonra herkes Kürtçe isim aldı. Jinta, Zilan gibi politik anlam taşıyan isimler koyuldu; ama ‘Çocuğum ileride daha az sorun yaşasın’ diyen bir jenerasyon da oldu. Kürtçe isim koymamaya başladılar. Orada bir kırılma noktası var.”

Son olarak, Kürtçe isimlerin toplumda daha fazla kabul görmesini ve kullanılmasını vurgulayan Kanî, “Çocuklarımıza Kürtçe isim koymanın bir anlamı var. Dilin devamı, kültürün devamı var. Israrla unutturulmak istenen, yok sayılmak istenen bir gerçeklik var tüm bunlara güzel bir cevap olur. Hem bizim Kürtler severler böyle minik protestolar.” diyor.

Siyabend (Bir Kürt efsanesinin kahramanı)


Kimlikte ismi Türkçe olarak yazılı olan Siyabend, 1989 yılında Şırnak Silopi’de dünyaya gelmiş. Siyabend’in de ismi nüfus müdürlüğünde kimliğe yazılmasına izin verilmiyor.  Resmi işlemler dışında kimlikteki ismini kullanmadığını söyleyen Siyabend, bu durumun ailesinde de yaygın olduğunu ifade etti:

“Bizim ailemizde bu durum sıkça yaşandı. Mesela amcamın ismi Çekdar, kimlikte Sait olarak yazılmış. Diğer amcamın ismi Dılgeş ama kimlikte Abdullah. Çift isimli yaşamlar sürüyoruz. Resmi olarak bir isim, aile ve toplum içinde ise başka bir isim kullanıyoruz.”

‘Polislerin tavırları ismimi görünce değişiyor’

Siyabend, ismi nedeniyle kolluk kuvvetlerinden farklı bir muamele gördüğünü belirterek bir gözaltı anısını paylaşıyor:

“Üniversitede kendi anadilimizde eğitim hakkı için bir basın açıklaması yapmıştık. Gözaltına alındık ve polisler kimliğimde ismimi görünce tavırları hemen değişti. GBT sırasında ismimi öğrenip üzerime daha fazla gelmeye başladılar. Polisler, ismimin Kürtçe olduğunu fark ettiklerinde hemen bir damgalama süreci başlıyor.”

Siyabend’in ismi de diğerleri gibi “kod ad” olarak görülmüş:


“Beni gözaltına aldıklarında ismimi kod ad ilan ettiler. ‘Siyabend kod adlı’ dediler. Amcamın da Kürtçe ismi vardı; ona da aynı şekilde yaklaşmışlardı. Sistematik bir şekilde isimlerimiz üzerimizden bir kimlik savaşı yürütüyorlar.”

‘Çocuklarımıza Kürtçe isimler vermeliyiz’


Siyabend, isimlerin bir halkın kültürü ve kimliğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulayarak şunları söylüyor:

“Bir insanın özüdür, dilidir, ismi. Ancak mevcut sistem, isimlerimizi değiştirerek bizi özümüzden koparmaya çalışıyor. Buna karşılık yeni nesile Kürtçe isimler verilmesi çok önemli. Dağlarımızın isimleri bile anlam ve güzellikle dolu: Cudi, Gabar, Ararat, Sipan… Bu isimler varken, Arapça veya Türkçe isimler koymak bana mantıksız geliyor. Herkesin kendi dilinde isim koyması gerekiyor.”


Sidar (Ağaç gölgesi)

1995 yılında İstanbul’da doğan Sidar, isminin koyulma hikayesini anlatıyor:

“İsmimi yengem koymuş. Bu bana biraz garip geliyor çünkü yengesi tarafından ismi konulan başka birini hiç duymamıştım. Yengem bu ismi duymuş ve sevmiş. Bana anlatıldığı kadarıyla ismimi koyarlarken pek bir zorluk yaşamamışlar.”

İsminin Kürtçe olması nedeniyle pek zorluk yaşamadığını söyleyen Sidar, sadece telaffuz konusunda sorun yaşadığını belirtiyor:

“Türkler ismimi söylerken bazen zorlanıyorlar. Genelde ‘Sinan’ diyorlar. Ama ben her defasında ‘S-İ-D-A-R’ diye harfleri kodlayarak açıklama yapıyorum. İsmim çok yaygın olmadığı için bazen anlaşılmıyor.”

‘İsmimi duyunca Onuncu Yıl Marşı okudu’

İsmini söylediğinde bazı ironik tepkiler aldığını belirten Sidar, şunu anlatıyor:

“Garson olarak bir yerde çalışıyordum. Bir müşteri ismimi duyunca bir anda ‘Onuncu Yıl Marşı’ okumaya başladı. Ne yapacağımı bilemedim. Biraz gülerek karşılık verdim ama gerçekten çok absürttü. Daha sonra müdüre durumu anlattım, o da ‘boş ver’ dedi.”

‘İş başvurularında sorun oluyor’

Sidar, iş başvurularında genellikle tanıdığı yerlere başvurduğu için bir sorun yaşamadığını belirtirken, Kürtçe isimler nedeniyle ayrımcılığa uğrayan pek çok kişiye şahit olduğunu dile getiriyor:

“Bazı yerlerde, özellikle kalburüstü iş yerlerinde, Kürtçe isimli insanlara karşı büyük bir önyargı var. Sırf ismi nedeniyle işe alınmayan insanları gördüm. Hizmet sektöründe çalışıyorum ve çoğu yerde Kürt çalıştırmamaya meyil olduğunu fark ettim. İsimler bu ayrımcılığı körükleyebiliyor.”

‘Kürtçe ismin ekmeğini de yedim’

“Kürtçe ismin ekmeğini yedim” diyen Sidar, zaman zaman yaşadığı avantajlı durumları gülerek şu sözlerle anlatıyor:

“Lisede biraz kavgacı biriydim. Ülkücüsüyle, Kürdüyle fark etmeden herkesle kavga ederdim. Ama Kürtlerle kavga ederken sadece ismimin Sidar olduğunu söyleyince ortam bir anda yumuşuyordu.”