Yaşam hep bir şeylerin peşinden gitmek üzerine. Hırsları ve birilerini kovalamak, bizzat kendini kovalamak, olimpiyat koşmak, devrim yapmak, Nobel hedefli yazmak, sadece kendine yazmak, okulu bitirmek, başka okulları bitirmek, bir kulübeye saklanmak, bir şeylere sahip olmak, çok iyi şarkı söylemek, patron olmak, bir koltuğa oturmak, birinden nefret etmek, sevmek, çok sevmek, susmak, bir dilin peşine, hatta ömür boyu sessizliğin peşine takılmak… Peşine takılmak bir şeylerin. Çok şeylerin ya da az bir şeylerin. Başkalarına göre önemsiz, kendinize göre hayati, ya da tam tersi… Önce gözüne kestiriyor aslında insan. Kendine yakıştırıp içten içe. Bütün mesele bu ya aslında. Kendine layık gördüğü her neyse işte. Peşine takılıyor bir hedefin, bir insanın, bir fiilin bilfiil… Düşünce ve eylemlerin uyumunu, davranış tutarlılığını, belli değerler doğrultusunda gelişen tepkilerin seyrini vadeden, daha yoğun olarak insana has bir kavramın peşine takılacağım ben de burada: Karakterlerin…
Tanım cümlesinin içinde geçen uyum, tutarlılık, seyir kelimelerinden yola çıkarak, karakter denen net ve ama insana has sürprizli paketleri açacağım. Neyle peki? Sinemayla.
Her sanatçı kendi çağının muhalifi, herkes kendi çağının memnuniyetsizi tabii ama zaman denen kuyunun en tepesinde olan bizleriz madem, bizden yaygaracısı da olmaz. Çoğunlukla eski filmlere gitsek de kuşkusuz ki kendi çağımızın ruhsalıyla pek çok şeyi algılayacağız. Herkesin algısı da kendine elbette ama sonuçta hepimiz aynı yakın vakitlerde dolanan biricik ölecekleriz. Neyse ki filmler ve şiirler var. Size bir filmi bazen bir şiir üzerinden açarak, karakterini de karşıma oturtup anlatacağım. Yazdığı karakterleriyle rüyasında oturup dertleşen bir insan olarak, sizlere “karakter” denen net ve ama çağın çağdaşanlarının sürprizli paketini filmler üzerinden anlatacağım, evet.
Mekan ve zaman duygusuyla ortak bir dünyanın kırsalında el ele, yan yana, art arda dolandığımız, yaşamın içinde bütün ilişki ağımızı belirleyen “karakterlere” bazen sarılıp, bazen sataşacağım. Özdeşlik kurduğumuz film kahramanlarına, anti kahramanlara, gölgede kalmış “yan” karakterlere bulaşacağım. Eleştiriyle değil ama başka türlü bir duygu dürbünüyle…
Yakında, hep beraber “karakterler”in peşine takılalım.