Anayasa; eski adıyla “kanun-i esasi”, yani temel kanun…
Bir devletin yönetim biçimini ortaya koyan; yasama, yürütme, yargı erkinin nasıl kullanılacağını belirten; yurttaşın hak ve ödevlerini tarif eden, sözleşme metni.
Anayasalar, burjuva demokrasilerinde ortaya çıkarak, dünyanın diğer devletlerinde de, örnek alınır hale gelmişti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal süreci, Osmanlı İmparatorluğu’ndan devraldığı deneyimler, kutuplaşmalar, tartışmalar eşliğinde ilerledi.
Bugün, bir kez daha, yeni anayasa tartışmaları yapılıyorken; Osmanlı’dan Türkiye’ye geçiş evresinde kabul edilen, 1921 tarihli kısa anayasa, bir nirengi noktası olarak, sık sık hatırlatılıyor.
Peki, kabulünün üzerinden yüzyılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen, 1921 Anayasası neden hala gündemde? Hangi şartlarda, kimler tarafından hazırlanıp kabul edildi? Bugün, en çok tartışma yaratan maddeleri neler?
Gerçekten de, çoğulculuğa dayanan, ilerici ve kapsayıcı bir anayasa mıydı? Yoksa, Milli Mücadele döneminde hazırlanmış, geçici, 1924 Anayasası’nın yanında önemsiz kalan bir anayasa mıydı?
Savunan ve karşısında duran taraflar, hangi yaklaşımları ortaya koyuyor?
İlke TV haber merkezi, “Kayda Değer” programının ikinci bölümünde, 1921 Anayasası / Teşkîlât-ı Esâsiye Kanunu’nu mercek altına alarak, bu soruların yanıtını aradı.
Hazırlayan: Özgün Çağlar
Kurgu: Sadık Yılmaz & Eren Güvendik
Grafik: Özgür Uzun & Çağla Albayrak
Seslendirme: Çimen Can & Tamer Bakar