İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 807’nci haftasında Koşuyolu Parkı’nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde buluştu. Bu haftaki eylemde, Temmuz 1992’de Şırnak’ın Cizre ilçesinde kaybettirilen Mesut Dündar’ın hikayesi anlatıldı.
İHD Amed Şubesi yöneticilerinden Yakup Güven, son günlerde halay çeken gençlerin gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Mersin’de tutuklanan gençlerin attığı sloganların suç olmadığının altını çizen Güven, “Hukuksuzluğu kabul etmeyeceğiz” dedi.
Dündar’ın hikayesi
Ardından İHD Kayıplar Komisyonu üyesi Berfin Elçi, Dündar’ın hikayesini okudu: “Mesut Dündar, Şırnak’ın Cizre ilçesinde ikamet eder. Çocukken menenjit hastalığına yakalanan Dündar maddi imkânsızlıklar nedeniyle tedavi olmadığı için zihinsel engelli olarak yaşamanı sürdürmektedir. Mesut Dündar, Cizre’de yapılan gösterilerde sarı, kırmızı, yeşil flamaları taşıdığı için 3 kez gözaltına alınır ve yoğun işkencelere maruz kalır. 1992 yılının Temmuz ayında Cizre Emniyeti’ne bağlı polisler, ailesi ile birlikte yaşayan Dündar’ın evine baskın yaparak; ‘Mesut’u Elazığ akıl hastanesine götürmek için geldiklerini’ söyler. Polisler, Mesut ve babasını evden alarak, götürür. Daha sonra Mesut’u Cizre Hastanesine yatırırlar. Ancak Mesut, korkup hastane camından atlayarak, kaçar.
Polis, 3 gün boyunca Mesut’un babasını da yanlarına alarak, civar köylerde arama yapar. Bu sırada baba Dündar yoğun işkenceye maruz kalır. Baba, oğlunu bulamaması durumunda ölümle tehdit edilir. Baba, onu getireceğine dair söz verince polislerce serbest bırakılır. Mesut eve geri dönmez, ancak her gün ailesini telefonla arar. Bu sırada polisler de her gün evlerine baskın yapar. Dündar’ın ailesini telefonla aradığı bir gün, polisin eve baskın yapmaması üzerine aile yakalandığını düşünür.
6 Eylül 1992 tarihinde Dündar’ın cenazesi, Nehrib Şeyh Değirmenci Su Değirmeni’nin yanında elleri arkadan bağlı boğulmuş bir halde bulunur. Gundê Nehrib’de olayı gören çok sayıda görgü tanığının beyanlarına göre; Dündar’ı biri polis 3 silahlı sivil giyimli kişiler olay yerine getirdi. Olay yerine gelen askerler, cenazenin altında bubin tuzağı olabileceği gerekçesiyle cenazeyi bir zırhlı aracının arkasında sürükler.
Özgür Gündem Gazetesi’nin 19 Kasım 1992 tarihli manşet haberinde ‘İnsanlık sürükleniyor’ fotoğrafı uzun yıllar hafızlara kazınır. Dündar’ın cesedinde yoğun işkencelerden kaynaklı, kesiğe bağlı çok sayıda yara izine rastlanır. Daha sonra cenaze ailesine teslim edilir. Mesut’un infazıyla ilgili Savcılık, ailenin ifadesine başvurmaz. Aile, 13 Eylül 1994 tarihinde Cizre Cumhuriyet Savcılığı’na yazılı başvuruda bulunur. Cizre Cumhuriyet Savcılığı, 12 Nisan 1996 tarihinde ailenin ifadesini alır. Olaydan yaklaşık 4 yıl sonra ailenin ifadesinin alınmasının nedeni, ailenin 3 Mart 1995 tarihinde AİHM’e başvurulmuş olmasıdır. AİHM, 2005 Yılında Dündar davasında ‘yaşam hakkı ihlalinden’ Türkiye’yi mahkûm eder.”
Açıklama, oturma eyleminin ardından son buldu. (MA)