• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Kayıpları aramaktan vazgeçmeyenler: ‘Barış için yüzleşme şart’

Kayıpları aramaktan vazgeçmeyenler: ‘Barış için yüzleşme şart’

1023 haftadır Galatasaray Meydanı’nda adalet arayışlarını sürdüren Cumartesi Anneleri/ İnsanları, geçmişle yüzleşme olmadan toplumsal barışın sağlanamayacağını ifade etti.

Kayıpları aramaktan vazgeçmeyenler: ‘Barış için yüzleşme şart’
Kayıpları aramaktan vazgeçmeyenler: ‘Barış için yüzleşme şart’
Eylül Deniz Yaşar
  • Yayınlanma: 4 Kasım 2024 07:00
  • Güncellenme: 4 Kasım 2024 09:15

Türkiye’de son günlerin en sıcak gündemi barış. Ekonomik kriz, artan toplumsal şiddet ve kutuplaşma ortamında barış, adalet ve demokrasi eksenli tartışmalar alevlenmişken hem Türkiye’de hem de dünyada en uzun soluklu adalet mücadelesini sürdüren Cumartesi Anneleri/ İnsanları gözaltında zorla kaybedilenlerin bulunması ve faillerinin yargılanması için her hafta Galatasaray Meydanı’ndan seslenmeye devam ediyor.

Eylemlerinde 1023 haftayı geride bırakan Cumartesi İnsanları son dönemin Türkiye’de en çok tartışılan konusu toplumsal barış ve toplumsal adalet tartışmalarını İlke TV’ye değerlendirdi.

Barış talebini yıllardır Galatasaray Meydanı’nda haykırmaktan geri durmadıklarını dile getiren kayıp yakınları barış çağrılarının iyi temellendirilmesi gerektiğini söyledi. Onlar barışın ayaklarının yere sağlam basması için iki noktaya ışık tutuyor: geçmişle yüzleşme ve cezasızlık politikalarından vazgeçilmesi.

‘Adalet adresinde yok’

12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 13 Eylül’de gözaltına alınarak 8 Ekim’de işkencede katledildikten sonra kaybedilen Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır her hafta karanfilleriyle Galatasaray Meydanı’nda kardeşinin akıbetini soran kayıp yakınlarından biri.

2011’de anneleri Berfo Kırbayır’ın dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede, “Ben ölmeden oğlumu bul” sözlerini hatırlatan Kırbayır, Erdoğan’ın talimatıyla mecliste kurulan araştırma komisyonunun sunduğu raporu hatırlatarak şöyle açıkladı:

“Kardeşim Cemil Kırbayır 8 Ekim 1980’de Kars’ta sorgulama esnasında yaşamına son verilmişti. Cenazesi de yine devletin resmi görevlileri tarafından ortadan kaybedilmişti. Daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hazırlanan bir raporda kardeşim Cemil’in gözaltında katledildiği doğrulandı. O günden bugüne başvurmadığımız yer kalmamıştır. Adliye saraylarında adaleti aradık ama ne yazık ki adalet adresinde yok.”

‘Evet barışalım, ama önce yüzleşelim’

Galatasaray Meydanı’nında polis bariyerlerinin arkasını işaret ederek, “Bu taşların üzerinde analar taş oldular; ama evlatlarının mezar taşına gözyaşlarını dökecek bir taş bulamadılar” diyen Kırbayır “yasaklı” meydanın Türkiye’nin en büyük çelişkilerinden biri olduğuna dikkat çekti:

“Hapsedilmiş gibi karanfillerimizi kayıplarımız için bu bariyerler üzerinden önceden oturduğumuz yere, halkımızla buluştuğumuz yere karanfillerimizi atıyoruz. Bu müthiş bir yaman çelişkidir. Barış diyoruz, adalet diyoruz. Hukukun olmadığı yerde, adaletin olmadığı yerde barışın gelmesi mümkün değildir.”

“Mevcut hükümet bütün bu gerçekleri bilmesine rağmen halen daha ısrarla yasakları üzerimize uyguluyor, demokratik hakkımızı olan, anayasal hakkımız olan hak arama hakkımız yerle bir edilmiştir” diyen Kırbayır, Cemil’i arayarak geçirdiği bir ömrün sonunda yaşamını yitiren annesi Berfo Ana’nın mezarının yanında hala boş bir mezar olduğunu hatırlattı:

“Evet barışalım. Önce bir yüzleşelim, helalleşelim. Neyle helalleşelim? Ver benim kardeşimin mezarını, kemiklerini. Bana de ki hasbelkader öldürdük, mezarı budur.”

‘Barış için bu memlekete adalet lazım’

1995 yılında Mardin’in Dargeçit ilçesinde Jandarma Komutanlığı’nca gözaltına alındıktan 18 yıl sonra kemiklerine ulaşılan 13 yaşındaki Seyhan Doğan’ın abisi Kadir Doğan da devletten tek beklentilerinin “adalet” olduğunu söyledi.

“Biz 30 senedir adalet arıyoruz, ama maalesef adaletin olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Devletten ne beklersin? Devletten bir beklentimiz bir şeyimiz yok. O bizim insanları katlediyor, biz adalet arıyoruz” diyen Doğan o dönem Seyhan Doğan ile birlikte gözaltına alınan diğer kardeşi Hazni Doğan’ın tanıklıklarına rağmen Dargeçit davasında tüm sanıkların beraat ettirilmesine karşı adalet mücadelesinden hiç vazgeçmemiş. Davalar ve itirazlarla geçen on yıllar boyunca aile üyelerini teker teker kaybettiğini ve kendisinin de felç geçirdiğini anlatan Doğan, şöyle sürdürdü:

“Bunları dile getirdiğimiz zaman insanlar diyor ki askerler sizin çocukları nasıl kaybeder? E oldu işte. Kardeşimiz Hazni tanıktı. Şu anda Hazni’nin mezarının taşını kırmışlar. Mezarda taşı yok bile. Yani ölüsünün kemiklerinden korkuyorlar. Kardeşim bu kemikler size ne yapmış ya?”

“Barış için bu ülkeye, bu memlekete adalet lazım” diyen Doğan şöyle açıkladı:

“Bu çocukların faili olan kişiler zaten belli. Biz barış diyoruz zaten. Biz buraya geldiğimizden beri barıştan başka bir şey diyor muyuz? Hep barış barış barış… Nereye kadar yani? Şimdi hala kendi köyüme gidemiyorum. Ben gidip bir ay kalırsam orada beni cezaevine gönderirler. Her taraf kamera, her taraf görüntülü… Artık yaşamayı bize haram etmişler yani.”

‘Cezasızlık varsa barışın ayakları havada kalır’

Her şeyden önce barış temel bir “insan hakkı” olduğunu dile getiren İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi başkanı Gülseren Yoleri ise barışın temel koşulunun yüzleşme ve cezasızlık uygulamalarının son bulması olduğunun altını çizdi:

“Biz aslında barışı insan haklarının, özgürlüklerinin, demokrasinin teminatı olarak gördüğümüz için de barış savunusundan hiçbir zaman vazgeçmedik. Barışın gerçekleşebilmesinin temel koşullarından bir tanesi geçmişle yüzleşmenin sağlanabilmesi, cezasızlık uygulamalarının son bulması, adalet arayışlarının tamamına cevap bulunabilmesi.”

Yoleri gözaltında kaybedilenlerin yakınlarının adalet arayışının ancak iyi temellendirilmiş bir barışla mümkün olduğuna dikkat çekerek “Gözaltında kaybetmenin bir devlet politikası olduğu bir yerde, halen cezasızlıkla faillerin korunduğu bir yerde barıştan söz ediyor olmak aslında ayakları havada bir süreçten söz ediyor olmak demek” uyarısını yaptı.

Adalet ve barışın birbirini besleyen diyalektik bir ilişki içinde olduğuna vurgu yapan Yoleri, sözlerini şöyle noktaladı:

“Biz barış çağrılarının iyi temellendirilmesi gerektiğini, dolayısıyla temelleri iyi örülmüş bir barışın başarıya ulaşabileceğini her daim ifade ettik. Gözaltına kaybedilenlerim tüm yakınlarının adalet arayışının cevap bulabilmesi de ancak barışla mümkün.”