• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Kürt müziğindeki dönüşümün izinde: Sürgün, direniş ve demokratik talepler
Kürt müziğindeki dönüşümün izinde: Sürgün, direniş ve demokratik talepler
Cegerxwîn Polat 9 Mart 2025

Kürt müziğindeki dönüşümün izinde: Sürgün, direniş ve demokratik talepler

Doksanlı yıllar, Kürtler açısından müzikte Rönesans niteliğindeki dönüşümün yaşandığı dönemlerdi. Benim de müzikal algım bu dönemde şekillenir. Geleneksel Kürt müziğinde Şivan Perwer’in baskın bir figür olduğu yıllardı. Dengbejlik geleneğinin sürdürücüsü olan Perwer, politik şarkıları ile seksen öncesinin ruhunu taşır. Cegerxwîn’in şiirleri Şivan’la ikonik bestelere dönüşür. Kadim enstrüman olarak saz ve türevleri kullanılır. 1992 yılında Perwer, Gülistan’la beraber politik olmayan ilk albümü Zembîlfiroş’u çıkarır. Zembîlfiroş (sepet satıcısı) Kürt edebiyatına ait bir aşk destanıdır. Aşkı, özlemle, toprakla, gurbetle, kaybetmek ve umut etmekle harmanlayan müzikal hikâye demini almaya böylelikle başlar.

Doksanlı yıllarda, Kürtlerin değişen dünyasına yeni tınılar ve enstrümanlar eklenir. Müziğin de formu değişir. “Kom” kategorisindeki gruplar etnopolitik müziklerine caz ve rock dokunuşları yapar. Dillere pelesenk parçalar duyguları huzursuz tutar. Dinmez, dinlemez bir sele dönüşür. Türkçe müzikteki politik grupların ortak mirası olan ezgiler, Kürtçe müzik gruplarında başka anlamlar kazanır.

Bu iki ana damara da benzemeyen, geleneksel ve yeni kuşak müzik tarzı arasına sıkışık görünen, müstesna, biraz gerçek üstü bir karakter daha vardır. Çıtayı o kadar yükseltir ki yarattığı dalga hala zihnimizin ve müzik keyfimizin kıyılarına vurmaktadır. Qamışlo’nun hasret ve tutku kokan ruhu Ciwan Haco’dan bahsediyorum.

Ciwan Haco ve Modern Kürt Müziği

Ailesi Mardin-Midyat’a bağlı köyünden Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Şeyh Said olayları sonrası sürgün edilen Ciwan Haco, Qamışlo’da doğdu. Coğrafyanın bölünen kaderi onu da sınırın öte tarafına sürükledi. Ruhu sürgünde beslendi ve büyüdü. Kürt meselesinin ta kendisidir aslında. Saza geleneksel notalarının dışına çıkarak gitar tonlarını ekleyen Haco, elektro gitar, saksafon ve perküsyon vuruşlarını birleştirdiği etno-caz, blues, rock tarzı ile geleceğin müziğine göz kırpar. Tüm serüveninde eğitimini aldığı batı müziği ile köklerini buluşturmaya çalışır.

  Qamışlo’da, 1992 yılında bir kış günü, salon büyüklüğünde bir odada verdiği mini konserin doğallığı büyüleyicidir. Sol yanında kucağında uyuklayan çocukla müziğin mistisizmine dalmış bir erkek görünür. Arkasında seksenlerin uzayan modası bir büyük çiçekli perde bize tarihi gösterir. Xerîbi parçasıyla söylemeye başlar Haco.

Birîndar kirim xerîbiyê/Ez ji xwe re kuştim xerîbiyê/Min bese ji vê eziyetiyê/Berêm kete vê beriyê (Gurbetlik yaralamıştır beni/Beni kendisiyle öldürmüştür gurbetlik/Yeter artık bana bu eziyetlik/Yönüm düşmüştür bu yöne).


Sazın yıpranmışlığı göze çarpar hemen. Üzerindeki verniği kaldırmıştır artık parmak izleri. Çok çalındığı bellidir. Ama sazın da dili olmuştur bu durum. Saz, kanlı canlı ortamın havasını daha da sahici kılar. Parça ilerler,

Kuro lawo welat xweş e/Me jê barkir rojê reş e/Dijmin sote wek serxweş e/Ji zilm û zorê me da meş e (Ey oğul ülke güzeldir/Göç ettik kara günlerde/Düşman alevdir, sarhoş gibidir/Zulüm ve zorbalığa devam eder)

Kalbin nerde attığını sözler ele verir. Odanın ağır neşesi içseldir. Hasretin duygusu ile kaplıdır. Sonraki parçalarda odada kimler olduğu da görülür. Genç kadınlar. Gözlerindeki ışıltı ve yüzlerindeki güzellik büyüleyicidir. Ortada uyuklayan çocuklar. Ayakta daha orta yaş erkekler. Kravatlı birkaç kişi derken çeşitlilik göze çarpar. Oda konseri Gula Sor parçası ile biter. Parçalara eşlik edenlerin sayısı artmıştır. Haco’nun Gula Sor’la kastettiği vatan ve topraktır.

Günümüze döndüğümüzde, Kürtlerin var olma yolculuğu, odada bulunanların umutları ve aradan geçen 30 yılın ardından bir yol ayrımına gelmiştir.

İmralı açıklamaları ve artçıları

Konuyu doğru tanımlamak önemlidir. Kürt meselesi/sorunu ana başlığı artık konunun tartışılma zeminini doğru ifade etmiyor. Bir süre sonra zihinlerde Kürtleri/kendisini sürekli sorun gibi gören bir topluluk tahayyülü oluşuyor. Buradan çıkıp Kürtlerin eşit vatandaşlık ve demokratik bir toplum içinde yaşama talepleri olarak ifade edilecek bir düzlüğe girmiş olduk. Toplumun hafızası, yaşananlar zihinlerde bir olgunluğa ulaşmamızı sağladı.

27 Şubat tarihli İmralı mektubunun açıklandıktan sonra 3 kritik açıklama daha yapıldı. İmralı metni lime lime analiz edildiği için tekrar girmeyeceğim. PKK, yapılan silah bırakma ve fesih çağrısına olumlu yanıt verdi ve kongreyi toplayacağını ifade etti. Ateşkes çağrısı ile metni selamladı. İmralı metninde üzerinde fazlaca durulmayan, belki de çok sorun olacağı düşünülmeyen bir ayrıntı sonraki günlerde epeyce kritize edildi. Tüm gruplar derken PYD/YPG’yi kapsamadığı ve bunun bir kandırmaca olduğu yönünde sabotajcı akıl böylece devreye girmiş oldu.  Yeminli sabotajcıların başı çektiği önemli bir kesim Suriye üzerinden İmralı metnine dönük kışkırtmalarına devam ederken, HTŞ ve avenesinin Alavîler’e dönük katliam haberleri ve Dürzî grupların direnme çağrıları duyulmaya başlamıştı.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü vesilesi ile Öcalan’ın yeni bir metni daha okunmuş oldu. Öcalan  Kadın özgürlük meselesi bütün önemini koruyor. Demokratik komünalist süreç, ana kadın toplumsallığının güncellenmiş halidir. Toplumsal gerçekliğe de ancak bu yöntemle varılır. Tecavüz kültürü aşılmadıkça felsefe, bilim, estetik, etik ve din alanlarında toplumsal hakikat açığa çıkmaz. Yeni dönem toplumunun derinlerine gömülü olan erkek egemen kültürü yıkmadıkça, Marksizm’in de kanıtladığı gibi, sosyalizmin başarısı da mümkün olmayacaktır. Sosyalizme kadın özgürlüğünden gidilir. Kadın özgürlüğü olmadan sosyalist olunmaz, sosyalizm olmaz. Demokrasi olmadan sosyalizme gidilemez. Sosyalizmle ilk sınavım bir kadınla nasıl konuşacağımı bilmektir. Bir kadınla nasıl konuşacağını bilmeyen sosyalist olamaz. Bir erkeğin sosyalistliği, kadınla kurduğu ilişki biçimiyle ilgilidir” diyerek önceki metnindeki bazı ifadeleri tamamladı. Reel sosyalizmin çözülüşü ve sonrasına dair eleştiri daha anlaşılır hale geldi. Siyasi yelpazenin neresinde durduğunu ifade etmiş oldu.  Dönemin ruhu, demokratik siyasettir; dili de barış dilidir. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı aynı zamanda kadınlar için de bir Rönesans’tır” ifadesiyle önceki çağrısındaki demokratik siyaset ifadesini yineledi.

Bahçeli’nin son açıklaması

Tüm bu gelişmeler olurken çağrısı olduğu süreci ilk elden izleyen Bahçeli 9 Mart’ta yazılı bir açıklama yaptı. Telefon diplomasisinde epeyce performans sergileyen Bahçeli dilini sertleştirdi ve olan bitenin sabote edileceği olasılığına ayar vermeye çalıştı. Bahçeli’nin açıklamalarının analizi için bir anahtara ihtiyaç olduğu kesin. Cümlelerin tümüne büyük anlamlar yüklemek ve sürecin kendisi ile ilişkilendirmek de doğru değil. Her paragrafın seslendiği bir kesim var gibi duruyor. Yani her ifade herkes için çok geçerli görünmüyor. Rol aldığı sürecin özünü ifade eden vurucu paragraf Herhangi bir yol kazasının yaşanmaması, yanlış anlamaların tezahür etmemesi, hassasiyet yönü ziyadesiyle fazla olan iyimser gelişmelerin sekteye uğramaması/uğratılmaması konusunda son derece dikkat, sorumluluk, özen ve uyanıklık gerekmektedir. Önümüzde ihmali ve ihlali düşünülemeyecek altın bir fırsat bulunmaktadır” ifadesi oldu.

Öyle görünüyor ki Öcalan’ın “Devlet Aklı” ile müzakere ettiği bir sürecin içinden geçiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her an caymaya meyledeceği bir süreç gibi duruyor. Devlet Bahçeli’nin Devlet Aklı’nın sözcüsü pozisyonunda olduğunu söyleyebiliriz. Bahçeli son açıklamasındaki  Suriye’nin Lazkiye ve Tartus kentlerinde yaşanan kaygı veren çatışmalar yaygınlık emaresi göstermektedir. Dış bağlantılı etnik ve mezhebi provokasyonların bir yanda ülkemiz diğer yanda komşu ülkeler aleyhine kapsamlı olarak sipariş edildiği anlaşılmaktadır. Derin ve denetimsiz bir bunalım kapanına şuursuz ve fütursuz zihniyetler tarafından sürüklenmek istenen küresel ve bölgesel müesses mimari her türlü kriz ve kargaşaya açık haldedir” sözleriyle sürece dair risk tanımlaması yapmakta, “ İç huzur ve barış ortamını kardeşlik kültürüyle pekiştirmiş, milli onurla perçinlemiş Türkiye’nin gücüne güç katacağı, küresel ve bölgesel tehditlere karşı munzam ve mütemadi direniş göstereceği kuşkusuzdur” sözleriyle İmralı ile yürütülen müzakerelerin Suriye ile ilgili olduğunu bir kez daha ifade etmektedir.

Rudaw’a 2023 yılında verdiği mülakatta Haco, konser vermek istediği yerin Diyarbakır olduğunu söylemişti. Gelelim Ciwan Haco’nun odada konser verdiği insanların baktıkları umut ve kaygı dolu geleceğe. Şu an o geleceğin içinden geçiyoruz. Nasıl sonuçlanacağı önümüzdeki aylar içinde belli olacak bir gelecekten bahsediyoruz. Sürgün ve gurbet kokan ezgiler içine hapsolarak yaşanmaya devam edilecek mi? Yoksa aşkla, umutla yoğrulmuş coşku dolu stranlar söylenecek mi? Tanıklık edeceğiz…

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.