Kürtler kayyım atamalarını nasıl algılıyor?
Yüksel Genç 6 Kasım 2024

Kürtler kayyım atamalarını nasıl algılıyor?

  • Esenyurt’tan sonra 4 Kasım’da Mardin, Batman ve Halfeti’ye de kayyım atandı. Böylece son bir haftada 4 belediyeye kayyım atanmış oldu.

Kayyım atanan kentlerden ilki olan Esenyurt, 2024 yerel seçimlerinde DEM Parti’nin “Kent Uzlaşısı” stratejisinin en başarılı örneklerindendi. İkincisi olan Batman, son yerel seçimlerde en çok oyla seçilen belediyelerden biriydi. Üstelik AKP iktidarının, kıymetinin birkaç yıla anlaşılacağı iddiasında bulunduğu ittifakı HÜDA-PAR’ın tüm manipülatif müdahalelerine karşın, bir kadının ülkenin en çok oyuyla seçilmesi gibi bir özelliği vardı. Kayyım politikalarının DEM belediyelerinin en belirgin özelliklerinden olan kadın ve anadil politikalarını hedef alan uygulamaları göz önüne alındığında, Batman’da rekor bir oyla her fırsatta Kürtçe konuşan genç bir kadının seçimleri kazanmış olmasının sembolik değeri azımsanmayacak bir önem taşır.

Kayyım atanan üçüncü kent, Kürt siyasetinin sembol isimlerinden olan Ahmet Türk’ün eş başkanlığındaki Mardin oldu. 1980 darbesinden bu yana siyasi gerekçelerle yolu sıkça mahkemelere düşen ve seçildiği her iki dönemde de kayyım atanmasına rağmen yeniden seçilen Ahmet Türk’ün başkanlığındaki Mardin, üçüncü kez kayyım atanmış bir kenttir. Mardin ayrıca çok kimlikli yapısıyla tanınmakta olup, AKP’nin elinde olduğu dönemde iktidarın “Yıldız Kent” projesinde yer almıştı.

Kayyım atanan dördüncü belediye Halfeti ise kendine has özelliklere sahip. Bunlardan ilki, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın doğup büyüdüğü yer olması. Halfeti bu yüzden devlet tarafından özel politikalara ve ilgilere maruz kalmaktan kaçınamamıştır. İkincisi, bu defaki eş başkanlardan birinin soyadının “Karayılan” olmasıdır. Her ne kadar Murat Karayılan ile akrabalık bağı olmasa da, eş başkanın bu soyadı taşıması bazı çevreler için fazlasıyla dikkat çekici olmuştur.

Özetle, kayyım atanan belediyelerin hizmet ettiği yerlerin her birinin Kürt meselesiyle, Kürtlerin stratejileri ve temsil değerleriyle ya doğrudan bir ilişkisi ya da sembolik bir gücü bulunmaktadır. Kayyım atama nedenlerinin bu sembolik anlamlara gönderme olup olmadığı ise tartışmaya değer bir konudur.

Kayyım atamaları ile Kürt toplumunun anladığı mesajlara gelince:

  1. Kürt toplumu tüm kayyım atamalarını irade gaspı olarak değerlendiriyor.
  2. Kürt toplumu, kayyım atamalarını yurttaşlık hakkının gaspı olarak görüyor. Özellikle seçme-seçilme hakkının ihlali olarak değerlendiriyor. Bu uygulamayı, 2016’dan bu yana bu ülkenin yurttaşı olarak kabul edilmediklerinin açık bir ilanı olarak okuyor. İronik bir şekilde, kayyımlara karşı direnirken bölücü ilan edildikleri ülkenin bir anlamda yurttaşı olma mücadelesi veriyorlar.
  3. Kürt toplumu, kayyım atamalarını, Mahmut Esat Bozkurt’un “Kürtler kendini yönetemez, sadece ve ancak yönetilebilir” anlayışının bir devamı olarak algılıyor. Bu uygulamayı, bu ülkenin bir parçası olarak kabul edilmeme ve bir koloni olarak görülmenin bir hatırlatıcısı olarak görüyor.
  4. Kürt toplumu, kayyım atamalarını yaşadıkları deneyimi “yeni Türkiye” rejiminin bir tür laboratuvarı olarak değerlendiriyor. Bu yüzden “bugün bize, yarın size” mesajını veriyor.
  5. Kürt toplumu -Esenyurt uygulamasından da anlaşılacağı üzere- Kürtlerle ittifak kuranların ve ortak hareket edenlerin cezalandırılması için bir araç olarak görüyor. Bu uygulama ile diğer gruplara “Dokunma, yanarsın” mesajı verilerek, onların devletin yani kendilerinin yanında olması gerektiği vurgulanıyor. Kürtleri yalnızlaştırma hamlelerinden biri olarak değerlendiriliyor.
  6. Kürt toplumu, Esenyurt örneğinden yola çıkarak, devletin kendilerine “Kendi bölgende kendini yönetemezsin; ama batıda hiç yönetemezsin” dediğini düşünüyor.
  7. Kürt toplumu, kayyım atamalarını ilk iki dönemde demokrasiye bir darbe olarak yorumlarken, bu kez demokrasinin kalmaması nedeniyle uygulamayı bir hizalama girişimi olarak değerlendiriyor.
  8. Kürt toplumu, kayyım atamalarını tarihsel, kültürel, coğrafi, idari, siyasi ve ekonomik boyutları olan Kürt meselesinin devlet tarafından güncellenmiş bir uygulaması olarak görüyor.

Kürtlerin kayyım atamalarını okuma ve algılama biçimi genel olarak bu iken, Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına gidip el sıkışmasıyla başlayan yeni süreç beklentileri ile de bağlantılı olarak yorumlanıyor. Bu bağlamda, kayyım atamaları ayrıca:

  1. Kürt toplumu, olası bir çözüm süreci başlamadan önce, Kürtlerin yılmış, dövülmüş ve müzakere edemez hale getirilmiş olmasının sağlanmaya çalışıldığını düşünüyor. Bu durumu, mümkünse yenilmiş ya da pazarlık yapma koşullarından koparılmış, zayıflamış bir muhatap yaratma çabası olarak görüyor.
  2. Kürt toplumu, uygulamayı Bahçeli’nin başlatmak istediği sürece Öcalan’dan beklenen yanıtın henüz alınamaması olarak değerlendiriyor. Bir nevi, istedikleri yanıtı alana kadar yasal ve demokratik çizgide bulunan Kürtlere rehin muamelesi yapıldığını düşünüyor.
  3. Kürt toplumunun bir kısmı ise kayyım atamalarını “Süreç” başlatma arzusundaki Bahçeli’ye Erdoğan’ın ya da AKP iktidarının bir yanıtı olarak okuyor. Bahçeli’nin adımlarını açıkça sahiplenmediği göz önüne alındığında, AKP iktidarının kayyım atamaları ile Bahçeli’ye mesaj vermek istediği değerlendiriliyor.

Şamil Tayyar ve bazı AKP’lilerin, Bahçeli’nin Öcalan çıkışından Erdoğan’ın haberi olmadığına dair iddiaları; AKP çevresinde bazı yazarların, “PKK ile iltisaklı” diğer başkanlara da kayyım atanacağına dair iddiaları bu yorumu güçlendiren unsurlar olarak öne çıkıyor.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.