Lîrîka Berbangê: Şiir, dil ve duygu arasında bir yolculuk

Şair ve gazeteci Mevlüt Oğuz, ilk şiir kitabı Lîrîka Berbangê ile şiir yolculuğundaki birikimlerini okuyucuyla buluşturdu.

Lîrîka Berbangê: Şiir, dil ve duygu arasında bir yolculuk
Lîrîka Berbangê: Şiir, dil ve duygu arasında bir yolculuk
Yunus Demir
  • Yayınlanma: 5 Ocak 2025 00:00
  • Güncellenme: 5 Ocak 2025 02:31

Şair ve gazeteci Mevlüt Oğuz’un ilk şiir kitabı Lîrîka Berbangê, edebiyat dünyasında dikkat çeken bir yapıt olarak okuyucularla buluştu. 2010-2020 yılları arasında yazdığı şiirlerden oluşan bu kitap, Oğuz’un edebi birikimlerinin ve şiirsel arayışlarının bir ürünü olarak öne çıkıyor.

İlke TV’nin sorularını yanıtlayan Oğuz, şiir yazmaya üniversite yıllarındaki edebi okumalarının etkisiyle başladığını ve ilk şiirinin 2012’de yayımlandığını belirtti. Lîrîka Berbangê kitabındaki şiirlerin, dergilerde yayımlananlarla birlikte ilk kez okuyucuyla buluşan metinleri de içerdiğini ifade eden Oğuz, bu şiirlerin kişisel tarihindeki özel yerini vurguladı.

İşte sorular ve cevaplar:

Şiir yazmaya nasıl başladınız ve bu ilk kitabınızda yer alan şiirler sizin şiir yolculuğunuzda nasıl bir yere sahip?

Pek çok yazar gibi üniversitede sıkı ve derinlemesine edebi okumalar yaptım. Okumalar, başka bir okumanın kapısını açtı. Okumaların bir parçası olarak bir süre sonra yazmaya başladım. İlk şiirim 2012’de bir dergide yayımlandı ve dergilerde şiir yazma serüvenim 2018’e kadar ara ara da olsa devam etti ve en son 2022’de bir şiir yayımladım. Elimden geldikçe klasik ve yeni ayrımı yapmaksızın iyi bir okur, özellikle de iyi bir şiir okuru olmaya çalıştım. Halen kitapçıları ve sahafları gezerken ilk baktığım bölüm şiir bölümüdür. Kitaplığımın üçte birinin şiir ve şiir üzerine olan eserler olduğunu söyleyebilirim. Çünkü şiir okurluğum, şiir yazmanın yanı sıra beni editör, öğretmen, çevirmen ve nihayetinde şair yaptığını düşünüyorum.

Lîrîka Berbangê’deki şiirler 2010-2020 yılları arasında yazdığım, bir kaçı dergilerde yayımlanan ve büyük bir kısmı ilk kez okur karşısına çıkan bir toplamdan oluşuyor. Bu şiirler, pek çok arayışın, denemenin, düşmenin ve yeniden kalkmanın ama ısrarla yazmanın bir sonucu olan bir toplam. İlk şiir kitabım olduğum için kişisel tarihimde çok özel bir yer teşkil ediyor. Hatası ve kusuru benim ve varsa güzel ve zevk veren bir yanı o has şiir okurlarınındır.

Berken Bereh: İyi bir şairin ayak sesleri geliyor

İlk kitabınızı hazırlama sürecinde en çok hangi duygular veya deneyimler sizi etkiledi?

Herhangi bir şiir dosyasını özenle yayıma hazırlamak; seçmek, elemek, yer değiştirmek vs. sınırsız bir kombinasyon söz konusu demek. Bu deneyimin şiir yazmak kadar emek gerektiren ve meşakkatli bir süreç olduğunu bir kez daha anladım. Kitabı yayıma hazırlarken editörlüğü üstlenen, bana göre Kürtçenin en yetkin çağdaş şair ve çevirmeni Kawa Nemir’in; arka kapak yazısını yazan üstat Berken Bereh’in ve dosyayı okuyan, önerilerde bulunan yakın arkadaşlarımın emeği takdire şayan.

Duygu ve deneyimler kısmına gelince, eğitim ve öğretimin hiçbir kademesinde anadilde öğrenim görmediğimiz, kendi kendimize öğrendiğimiz ve ürettiğimiz bir edebiyattan söz ediyoruz. Sonucun iyi mi kötü mü olduğunu okura ve zamana bırakalım, bu bile başlı başına inanılmaz bir deneyim. Bazen bir his, durum veya olgu başlamak için bir sebep olabilir ancak bunlar zamanla çeşitli kontroller, bitmeyen düzeltiler sonucunda değişir ve nihayetinde son şeklini alır. Üzerinden bir hayli zaman geçtikten sonra hâlâ bir parça parlak ve iyi gelirse yayımlamaya karar veririm. Berken Bereh’in arka kapak yazısı yazması ve ‘iyi bir şairin ayak sesleri geliyor’ saptaması onore etmesinin yanı sıra, yeni yazacaklarım için de teşvik edici bir adım oldu diyebilirim.

Ji wextê bîrewer bûme û vir ve wergêr im / wernagere ti zimanî rehma diya min’ (kendimi bildim bileli tercümanım / hiçbir dile çevrilemiyor annemin merhameti)

Kitabınızda en çok hangi temalar öne çıkıyor ve bu temaları işlemek sizin için nasıl bir anlam taşıyor?

Çocukluk ve ilk gençlik, rüya ve hayaller, memleket sevgisi ve daha iyi bir memleket özlemi, ana dil ve ana dilin önündeki engellerden kaynaklanan sorunlar gibi temaların öne çıktığını söyleyebilirim. Şiirimin kaynağı yaşamım, dilim ve okuduklarımın kendisindir. Şiirsel duygu imgelem aracılığıyla herkese tarafından yeninden yeniden yaratılabilir.

Kendimi bildim bileli başta annem ve Kürtçe bilmeyen yakınlarıma çeşitli vesilelerle tercümanlık yaptım ve yapıyorum. Tercümanlık sonradan profesyonel işlerimden biri de oldu ve adli ve yeminli tercümanlık da yapıyorum ancak annemin merhametinin tercümesinin mümkün olmadığını fark ettim ve bunu bir şiirimde şöyle dile getirdim. ‘Ji wextê bîrewer bûme û vir ve wergêr im / wernagere ti zimanî rehma diya min’ (kendimi bildim bileli tercümanım / hiçbir dile çevrilemiyor annemin merhameti). Benim için taşıdığı anlamlardan sadece birini söyledim, diğerlerini okurlar bulsun isterim.

Şiirinizde kullandığınız dil ve üslup konusunda özel bir tercih ya da ilham aldığınız bir kaynak var mı?

Benimle yapılan ilk Kürtçe söyleşide de dile getirdiğim gibi, şiir yazmayı biraz sihir ve efsuna benzetiyorum. Şairler de biraz sihirbazlara benziyorlar. Her ikisi de benzeşimin ilkelerini kullanırlar. Filozof ve bilginlerin aksine güçlerini kendi özlerinden ve dillerinden alıyorlar. Şiirin dili kendi özündedir ve çeşitli arayışlar sonucu sadece onda açığa çıkar. Bir anlam arayışından ziyâde imgeleri ortaya çıkaran dinginlik halinde ulaşılmasını mümkün kılan manevi bir eylemdir. Söz ile uykudaki duyguları harekete geçirirler, insana ümit ve coşku verir.

Üslup konusunda, şiirlerimin kısa ve yalın olmasına gayret ederim. Özgün imge, parlak metaforlarla ahenk ve uyum içerisinde lirik bir biçimde yazmak önemsediğim konuların başında gelir. Bütün bunların toplamı olan şiirin belki de ilk görevi bize zevk vermektir. Bana göre, çok zengin ve olağanüstü güzel Kürt dili ve edebiyatı eserleri var. Hakeza yerli yabancı çok çok iyi yazar ve şairler var. İyi bir okuma ile keşfedilebilir, onlardan ilham alıyorum. Ancak son tahlilde şiirde önemli olan ilham değil, imgelemdir, inşadır.

Şiirinizde kişisel deneyimlerinizi mi, yoksa toplumsal olayları mı daha çok yansıtmaya çalıştınız? Bu dengeyi nasıl kurdunuz?

İster kişisel bir deneyimden ister toplumsal bir olaydan yola çıkayım, fark etmiyor, şiirin ham maddesinin duygu olduğunu kanaatindeyim. Ancak şiirde önemli olan bu duyguları şahsi olarak kalması değil, estetik veya objektif duygulara dönüştürülmesidir. Şiir, şairin aklına bir dize ya da bir imgeyle gelir. İşte şairin işi o dize ya da imgedeki özü geliştirmektir ve inşa etmektir. Çünkü inşa demek onu bir biçime sokmak demektir. T. S. Eliot’ın da dediği gibi, duygunun objektif veya evrensel olabilmesi şairin kendi şahsiyetinden kaçabilmesi ve dimağını bütün bir medeniyetin değerlerini ifade eden kolektif bir şuura, yani geleneğe teslim etmesi ile mümkündür. Tabii, şairin şahsi duygu ve tecrübelerini gelenek ölçüleri içinde ifade edebilmesi için de olgun bir ruha ve bir estetik dimağa sahip olması gerekmektedir. Şiirlerimde bu duygulardan hareketle bir kişisel-toplumsal denge kurmaya çabaladım.

Haiku ve Berken Bereh arasındaki ilişkiyi senden dinleyelim?

Öncelikle haikuların 9-10 sene önce yazıldığını ve bir kısmının Nûbihar’da yayımlandığını belirtmek isterim. O zaman Kürtçe yazılmış tek haiku kitabı Berken Bereh’in Pandomim adlı eseriydi. Berken Bereh, uzakdoğu-japon şiir formu olan haiku ile çok güzel haikular yazmıştı. Yazdığı o güzel haikular nedeniyle o bölümü ona ithaf ettim. Berken Bereh 50 yıldır kesintisiz şiir yazan, Kürtçenin yaşayan en önemli şairlerinden biri olmanın yanı sıra haiku denilince de akla ilk gelen öncü bir şairdir. Berken Bereh, Botan’ın hiç kurumayan coşkun bir ırmağıdır, haikuları da akşamüstü suya inen tarla kuşlarıdır. Bu yüzden yazdığı o güzel haikular nedeniyle o bölümü ona ithaf ettim.

İlk kitabınızı yayımladıktan sonra şiirinizle ilgili aldığınız geri bildirimler nasıl oldu? Bu geri bildirimler yazarlığınızı nasıl şekillendirdi?

Kitap 2024’ün bitimine bir ay kala çıktı ve ilk kez Diyarbakır Kitap Fuarında okurla buluştu. Fuarda bulunduğum zaman zarfında büyük teveccühle karşılandı. Şiir kitabı için medyada ve okur nezdinde beklediğimden fazla ilgi gördü diyebilirim. Gelen geri bildirimlerden memnun olduğumu ifade etmeliyim. Özellikle de şair ve eleştirmen Dr. Ferzan Şêr’in kitaba dair bir paylaşıma istinaden yaptığı Kürtçe değerlendirmede “sosyolojik veriler ve edebiyat sosyolojisi bakımından 2003-4 kuşağı (daha çok da 2010 sonrası yazarlar) yeniden ele almayı, tasnif edilmeyi hak ediyor” saptamasının hoşuma gittiğini belirtmeliyim. Umarım eleştirmenler bu durumu daha detaylı irdelerler.

Şiir yazarken en çok ilham aldığınız şairler veya edebi akımlar neler? Kendinizi bu geleneğin bir parçası olarak mı görüyorsunuz?

Melayê Cizîrî, Ehmedê Xanî, Feqiyê Teyran gibi klasik şairlerden tutun, Hawar ve Sovyet ekolüne, Tirêj ve Rewşen kuşaklarından 2010’lar kuşağına değin çok güçlü, özgün ve kesintisiz bir şiir geleneğimiz var ve doğal olarak kendimi bu geleneğin bir parçası ve öznesi olarak görüyorum. Şiirlerimi okuyanlar bu güçlü geleneğin öncüleri ile kurmaya çalıştığım bağı ve metinlerarasılığı göreceklerdir.

Eliot’tan el alacak olursak, çünkü hiçbir şair, hiçbir sanatçı kendisinden sonrakilere iletmek istediği bütün bir dünya görüşünü tek başına veremez. Onun bize vereceği dünya görüşü, hayat felsefesi, geçmişteki şair ve sanatçıların görüşleriyle ilişkisi bakımından değerlendirilebilir. Onu tek başına değerlendiremezsiniz; onu ölülerin arasına yerleştirip eserlerini onlarınki ile karşılaştırmalı ve mukayese etmelisiniz. Bunu sadece tarihi şuur açısından söylemiyorum. Bu, eleştiride estetik bir kaidedir. İçinde yaşadığımız çağa kadar yaratılmış bütün sanat eserleri kendi aralarında ideal bir düzen ve organik bütün oluştururlar.

Berken Bereh’in bana ve benim kuşağıma siz benim manevi oğullarımsınız, benim Kürtçe yükümün ortağısınız demesi ile Kawa Nemir’in benim ve benim çağdaşım olanları yazmaya ve yazdıklarımızı yayımlamaya teşvik etmesi bu geleneği sürdürmenin bir ısrarı olarak görüyorum. Üstat Berken Bereh’e ve sevgili Kawa Nemir’e şükran borçluyum.

Mevlüt Oğuz kimdir?

Şair, gazeteci ve yeminli Kürtçe tercüman. Aslen Batman Hasankeyfli. Şiirleri Pêngav, Çirûsk, W, Nûbihar, Bar Helbest gibi dergilerde yayımlandı. Ziryab müzik dergisinin editörlüğünü yaptı. Ayrıca editör, muhabir, çevirmen ve iletişim ve medya sorumlusu olarak çalıştı. 2022’den beri İstanbul’da bir vakıf üniversitesinde öğretim görevlisi olarak Kürtçe dersler veriyor. Uluslararası Gazeteciler Federasyon (IFJ), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Kürt PEN üyesidir.