Penguenler ve Kürt meselesinin çözümü
Cegerxwîn Polat 5 Ocak 2025

 Penguenler ve Kürt meselesinin çözümü

Siyaset bu kadar hareketliyken gündem dışı görünen bir konuda yazmak oldukça zor olurdu. Böyle bir ihtimal aklıma hep “Penguen Belgeseli” olayını getirir. Sene 2013, Gezi olayları döneminde, ana akım medyaya iktidar tarafından sert bir müdahale olmuştu. Penguen Belgeseli olayı, CNN Türk televizyonunda bu nedenlerle vuku bulmuştu. CNN Türk’ün o dönemki sahibi Aydın Doğan, 2 yıl sonra yapılanı “şapşallık” olarak niteledi. Artık böyle bir risk yok gibi. Benimki nostalji. Sonuçta televizyonlarda kontrol edilmeyen hiçbir program ve konuk kalmadı.

İlginç olan muhalif görünen televizyon kanalları için de bu, geçerli hale geldi.

Kürt meselesinin Kürtsüz konuşulduğu programlar düşünülünce, Müesses Nizam’ın tüm neferleri ile hipnotik yayınlara devam ettiğini söyleyebiliriz. Yani bir nevi “Kollektif Penguenizm”.

Penguenizm her gün ekranlarda, gazete köşelerinde ve YouTube kanallarında Kürt meselesini el birliği ile gömmeye çalışıyor. Uyanık olalım! Sağı solu bu vakitlerde pek fark etmiyor. Kürt meselesi söz konusu olduğunda ayarlar bozuluyor. Fabrika ayarları baki kalıyor. Ülkenin sosyalisti bir anda nasyonalist olabiliyor.

Biraz reklam olacak ama iyi ki İlke TV var da doğru düzgün yayın izliyoruz. Editöre buradan el sallıyorum, selam olsun tüm emekçilerine.

Verili koşullarda, “Kürt meselesi nasıl çözülür?” diye daha fazla düşünmek, tartışmak ve toplumun tüm katmanlarına bunu yaymak gerekiyor. Zira 2013-25 döneminden mütevellit süreç dediğimiz mefhum, üstümüze tekrar çökme riski taşıyor.

Bahçeli’nin mecliste DEM parti eşbaşkanlarıyla tokalaşma anıyla başlayan şeydeki tuhaflık ve oluşturduğu şaşkınlığın üzerinden pek zaman geçmedi. Ancak çok şey geçti ve değişti. Toplamda olan biten gelişmelerin, Bahçeli’ye giydirilmeye çalışılan bilgelik elbisesini sağlamlaştırdığını söyleyebiliriz.

Bahçeli artık memleketin alî çıkarlarını savunma tapusunu da eline almış ve büyülü Ortadoğu siyasetinin efsununu çözmüş görüntüsü veriyor. İçerde, ülkeyi sevmenin de terörist olmanın da karar vericisi konumunda. Bir şeyin sorun olduğunu tanımlama da buna dahil. Kavramların efendisidir artık Bahçeli. Zira ülkenin en temel sorunu, yüksek yargıç Bahçeli tarafından terör meselesi olarak adlandırılmıştır. Artık Kürt meselesi yoktur. “Terör” meselesi vardır.

Hiç şüphesiz gerçekler böyle değildir. Bunu en iyi Bahçeli ve Erdoğan bilmektedir. Boş atıp dolu tutma zamanı ise geçmiştir artık. Jeopolitik gelişmelerin oluşturduğu girdaba dalmak dışında hiç kimse için çıkış yolu bulunmamaktadır.

Suriye’deki gelişmeler ve Rojava bölgesinde YPG güçlerinin varlığının, AKP-MHP’yi içeren iktidar bileşenlerinin Kürt politikasındaki hattını belirlediğine dair pek kimsede tereddüt kalmadı. O yüzden Suriye’yi konuşmak ve Kürt meselesinin çözümünde buradaki ihtimalleri takip etmek gerekiyor.

Suriye coğrafyasındaki hızlı siyasi gelişmeler, çok ihtimalli denklem formunda devam ediyor. HTŞ için Doğu, Batı, Ortadoğu, Küresel Kuzey, Küresel Güney (Merkez Afro-Avrasya tanımından sonra bu işin tadı epeyce kaçtı) ülkelerin, aferin deme sırasına girdiği bir sürecin ağır seremonisini izliyoruz. HTŞ’nin uluslararası ilişkilerde ve iç siyasette acemiliğini üzerinden attığına da tanık oluyoruz. Cihatçı komutanlarını general yapması da buna dahil elbette.

HTŞ, Almanya ve Fransa Dış İşleri Bakanları ziyaretlerinin gölgesinde ilk yurtdışı ziyaretlerini Suudi Arabistan’a yaptı. Bu ziyaret, Selefi tutarlılıklarının ve günün sonunda Arap Milliyetçisi tutumlarının kanıtı olarak okunabilir. Yol planlarının da ideolojik hegemonyanın küresel kapitalizmle bütünleşmiş şekli olan Suudi rejimi üzerinden ilerleyeceğini söylemek zor olmaz.

Öte yandan Türkiye, proaktif görünen ve Emevi Camii’nde şükür namazı kılma hevesiyle başlayan sürecinde, sağa sola dökülmüş siyasi kırıntılar ve ihale işleri ile uğraşan bir yere indirgenebilir görünüyor.

İşte düğümün çözüleceği kavşağa doğru geliyoruz. Son İmralı görüşmesinde Öcalan’ın bahsettiği yeni paradigma denilen şey burada devreye girecek gibi duruyor. Her şeyin bir zamanı var elbette. Ancak zamanı geriye sardığımızda “Eşme ruhu” olarak 2015 Newroz’unda açıklanan Öcalan önermesi noktasına gelinen bir siyasal hava ortaya çıkıyor. Dolmabahçe Mutabakatı olarak bilinen ve 28 Şubat 2015 görüşmesi üzerine yükselen Eşme Ruhu, TSK ve YPG’nin ortak çalışması olarak gelecek siyasetinin şifrelerini de özetliyordu. Suriye ve Ortadoğu’da değişen siyaset bağlamında yapılan güncel İmralı görüşmeleri ve açıklamalar, geçmişteki bu parçaları tamamlıyor.

Diplomasinin yürütülme biçimindeki gizem, akıbeti konusunda tedirginlik yaratmıyor değil!

İmralı heyeti dışarda ilk görüşmelerini yaptı bile. Meclis başkanı Numan Kurtulmuş ve MHP lideri Devlet Bahçeli görüşmelerinden ortaya çıkan görüntüler, üzerine ana akım ve muhalif basında eli sopalılar iş başına geçti. Kare kare değerlendirildi ve adeta futbol maçı yorumlar gibi bir kurguya oturtuldu. Sırrı Süreyya Önder’in dosyayı tutma biçimi üzerine destanlar yazıldı. Penguenlerce sulandırılan işler Kürt meselesini görünmez kılmaya odaklandı.

Yine de Ahmet Türk somut elle tutulur bir cümleyi kurmuş oldu. Birkaç İmralı görüşmesinden sonra silah bırakma çağrısı gelebileceğini ifade etti. Bu ifade, görüşmelerin bizlere görünmeyen bir mecrada yoğun biçimde ilerlediğini gösteren önemli bir kanıt niteliğinde değerlendirilebilir. Kandil’in görüşlerinin de içinde olduğu bir müzakerenin yürütüldüğünü düşünebiliriz.

Tüm bu gelişmeler, sürecin başlangıç ve bitiş noktaları için verili kanıtlar sunuyor. Başarıya ulaşıp ulaşmayacağı, yol kazalarına uğrama potansiyeli açık uçlu durumda. Kimsenin iddialı cümle kurmaya cesaret edemediği, ürkek kaldığı kırılgan bir dönem bu. Umut etmek ve umudu besleyecek tutum almaktan başka şansımız yok. Barışa ve demokrasiye ihtiyacımız var…

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.