Los Angeles protestoları | Trump göçmenleri neden sorun olarak görüyor?

Los Angeles’ta geçtiğimiz günlerde patlak veren protestolar, ABD Başkanı Donald Trump’ın göçmenlere yönelik sert poitikalarının sahada nasıl bir gerilim yarattığını gözler önüne seriyor.

Los Angeles protestoları | Trump göçmenleri neden sorun olarak görüyor?
Los Angeles protestoları | Trump göçmenleri neden sorun olarak görüyor?
İlke TV
  • Yayınlanma: 10 Haziran 2025 17:25
  • Güncellenme: 11 Haziran 2025 00:39

ABD Başkanı Donald Trump’ın göçmen politikaları, hem ilk döneminde hem de ikinci döneminde ABD siyasetinin en tartışmalı konularından biri olmaya devam ediyor. Trump’ın özellikle ‘yasadışı’ göçmenlere yönelik sert tutumu, sınır güvenliği konusundaki kararlı söylemleri ve bu politikaların uygulanması sırasında ortaya çıkan toplumsal tepkiler, ABD’nin sosyal ve siyasi manzarasını şekillendiren önemli bir dinamik haline geldi. Los Angeles’ta geçtiğimiz günlerde patlak veren protestolar, bu politikaların sahada nasıl bir gerilim yarattığını gözler önüne seriyor.

Ancak Trump yönetiminin söz konusu politikaları sadece ‘yasadışı’ göçmenleri kapsamıyor. Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) yetkilileri Filistin’e destek gösterilerine katılan ve ABD’de ‘yasal statüde’ bulunan göçmen öğrencilere de benzer bir sert tutum gösteriyor.

Seçmen konsolidasyonu: Göçmen vaatleri

Trump’ın göçmenleri “sorun” olarak görmesi, hem politik bir strateji hem de ideolojik bir duruş olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu politikaların etkinliği ve sonuçları tartışmalı. Örneğin, Obama döneminde sınır dışı edilenlerin sayısı, Trump’ın ilk dönemine kıyasla daha yüksekti (1,18 milyon’a karşı 800 bin). Buna rağmen, Trump’ın agresif söylemleri ve sınır duvarı gibi sembolik ve popülist adımları, göçmen karşıtı seçmenleri konsolide etmeyi başardı.

Pandemi ‘fırsatı’ : Göçmenlere yönelik kısıtlamalar

Pandemi döneminde Trump, Halk Sağlığı Yasası’nın 42. Maddesi’ni  kullanarak, göçmenlerin ve sığınmacıların sınırda işlem yapılmaksızın geri çevrilmesin sağladı. Bu düzenleme, özellikle Meksika sınırındaki göçmen akışını büyük ölçüde kısıtladı. Sınır geçişlerinin durdurulması, binlerce sığınmacının transit ülkelerde zor koşullarda beklemesine neden oldu​​. Bu düzenlemeler, pandeminin ötesinde kalıcı etkiler bıraktı ve göçmenlik sistemini daha da karmaşık hale getirdi.

Bir seçim vaadi olarak göçmenler

Donald Trump, hem 2016 hem de 2024 seçim kampanyalarında göçmenlik konusunu merkezine aldı. Trump’ın söylemlerinde, yasadışı göçmenler genellikle “ulusal güvenlik tehdidi,” “ekonomik yük” ve “toplumsal düzenin bozucuları” olarak nitelendiriliyor.

ABD Başkanı, özellikle Meksika sınırından gelen yasadışı göçmenleri, suç oranlarını artıran, iş piyasasında Amerikalıların fırsatlarını çalan ve sosyal yardım sistemlerini sömüren kişiler olarak tanımlıyor. Trump, 2024’te Michigan’da yaptığı bir konuşmada, yasadışı göçmenleri “hayvanlar” olarak nitelendirerek, onların “ABD’nin kanını emdiğini” iddia etti. Bu söylem, Trump’ın göçmen karşıtı politikalarını destekleyen tabanını mobilize etmek için kullandığı duygusal ve kışkırtıcı bir retorik olarak öne çıktı.

Muhafazakar seçmende karşılık bulan söylemler

Trump, yasadışı göçmenlerin ciddi suçlara karıştığını ve ulusal güvenliği tehdit ettiğini savunuyor. ABD Başkanı Truth Social platformunda yaptığı bir paylaşımda, “Tehlikeli yerlerden gelen göçmenler arka arkaya terör saldırıları düzenliyor” diyerek, belirli ülkelerden gelen göçmenlerin ABD’ye girişini yasakladığını açıkladı.

Toplu sınır dışı tehditleri

Trump’ın göçmenlik konusundaki en büyük vaatlerinden biri ise insanların kitlesel halde sınır dışı edilmesi. ABD’de yaşayan bir kişiyi mahkeme önüne çıkartmadan sınır dışı etmek mümkün olmasa da savaş döneminden kalma kuralların yeniden canlandırılarak gruplar halinde insanların sınır dışı edilmesi Trump’ın en önemli gündemlerinden biri.

Ancak araştırmalar, yasadışı göçmenlerin suç işleme oranlarının yerli doğumlu yurttaşlardan daha yüksek olmadığını gösteriyor. Buna rağmen, Trump’ın söylemi, özellikle muhafazakâr seçmenler arasında güçlü bir yankı buluyor.

Ekonomik krizin ‘günah keçisi’ olarak göçmenler

Donald Trump, yasadışı göçmenlerin Amerikan işçilerinin işlerini elinden aldığını ve sosyal yardım sistemlerini kötüye kullandığını öne sürüyor. Trump’ın ilk döneminde hayata geçirdiği “Public Charge” kuralı, göçmenlerin mali geçmişlerini daha sıkı incelemeye alarak, ekonomik olarak “bağımsız” olmayanların vize almasını zorlaştırdı. Bu politika, göçmenlerin ABD ekonomisine yük olduğu algısını pekiştirmeyi amaçlıyordu. Böylelikle muhafazakar ve dar gelirli seçmende, göçmenlerden kaynaklı olduğu varsayılan ‘ekonomik güvenlik’ kaygısının algılanması amaçlandı.

‘İşgal’ söylemi

Trump, yasadışı göçü bir “işgal” olarak nitelendiriyor. ABD Başkanı, 2025 Ocak’ta yaptığı bir açıklamada, “Göç istilası bir işgaldir. Ülkemizin topraklarını koruyacağım” diyerek, güney sınırına asker konuşlandırma sözü verdi. Bu söylem, sınır güvenliğini ulusal egemenlik meselesi olarak çerçeveleyerek, seçmen tabanında korku ve endişe  duygusu yaratıyor.

‘Kimlik tehdidi’ algısı

Trump’ın söylemleri, bazı beyaz Amerikalılar arasında, göçmenlerin Amerikan kültürünü ve kimliğini “tehdit ettiği” yönünde bir algıyı güçlendiriyor.

Özellikle Güney Afrika’daki Afrikanerlere mülteci statüsü verilmesi gibi kararlar, Trump’ın beyaz azınlıkları koruma eğilimini yansıtıyor. Bu, onun göçmen politikasının ırksal ve kültürel boyutlarını da tartışmaya açarken, ‘beyaz üstünlükçü’ söylemleri yükseltmekle eleştirilmesine neden oluyor.

ABD Başkanı, geçtiğimiz Mayıs ayında Beyaz Saray’da ağırladığı Güney Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa ile düzenlediği basın toplantısında, Güney Afrika’da beyazların hedef alındığını söylemiş, bu ifadeleri kamuoyunda tartışma konusu olmuştu.

Trump daha önce de, Güney Afrika’da beyazlara yönelik soykırım işlendiğine dair asılsız iddialar dile getirmişti.

Sert söylemlerin karşılığı olarak protestolar

Trump’ın göçmen politikaları, sadece Los Angeles’ta değil, ülke genelinde geniş çaplı protestolara yol açtı. Nisan 2025’te, ABD’nin 50 eyaletinde 1.200 farklı noktada Trump’ın politikalarına karşı gösteriler düzenlendi. Bu protestolar, Trump’ın göçmenlik politikalarının yanı sıra, ekonomik ve sosyal kararlarına da bir tepki olarak ortaya çıktı.

Özellikle, doğum yoluyla vatandaşlık hakkını kaldırma girişimi, büyük bir hukuki ve toplumsal tartışma yarattı. Bu kararname, Seattle’da bir yargıç tarafından geçici olarak durduruldu, ancak Trump’ın “aileleri ayırmamanın tek yolu, onları hep birlikte geri göndermek” söylemi, göçmen karşıtı tabanını memnun ederken, insan hakları savunucularını öfkelendirdi.

Son protestolar ise, Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Kurumu’nun (ICE) şehirde düzenlediği baskınların ardından başladı. Özellikle Güney ve Orta Amerika kökenli nüfusun yoğun olduğu Paramount semtinde, ICE görevlilerinin yasadışı göçmenleri gözaltına almak için düzenlediği operasyonlar, yerel halkta büyük bir öfke yarattı.

Protestoların fitilini ateşleyen olaylar, 7 Haziran 2025’te başladı. ICE’nin Hispanik mahallelerdeki baskınları, yerel halkın tepkisine yol açtı. Gösteriler, başlangıçta barışçıl olsa da, polisin plastik mermiler ve göz yaşartıcı gaz kullanmasıyla şiddete dönüştü. Cumartesi günü, Paramount’taki bir Home Depot mağazasının yakınlarında, protestocular Sınır Devriyesi araçlarına taş ve beton fırlattı, bir araç ateşe verildi.

Buna karşılık, Trump, Los Angeles’a 2.000 Ulusal Muhafız ve 700 deniz piyadesi gönderdiğini duyurdu. Bu karar, California Valisi Gavin Newsom ve Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Newsom, Trump’ı “yangını körüklemekle” suçlarken, Bass, şehrin “sığınak şehir” statüsünü koruma sözü verdi.

Los Angeles’teki protestolar, sadece ICE baskınlarına değil, aynı zamanda Trump’ın genel göçmen politikalarına bir tepki olarak büyüdü. Göstericiler, ICE operasyonlarının aileleri parçaladığını ve insani bir krize yol açtığını savunuyor.