Lübnan’ı neler bekliyor?
Yıldız Önen 12 Mart 2025

Lübnan’ı neler bekliyor?

İsrail’in Gazze işgali ve Suriye iç savaşı, Filistin ve Suriye kadar Lübnan siyasetini de etkiledi. Suriye savaşı ile güçlenen Hizbullah ve İran’ın liderliğindeki Şii Hilali, Gazze soykırımı ve Esad’ın düşüşü ile güç kaybetmeye başladı.

İsrail, 2024 yılında Hizbullah’ın Hamas’a verdiği desteği bahane ederek günlerce Lübnan’ı bombaladı. Hizbullah’a karşı terör eylemleriyle binlerce insanı öldürdü, başta Beyrut olmak üzere pek çok yeri yaktı yıktı. İsrail ile Lübnan arasında 27 Kasım 2024’te yürürlüğe giren ateşkesten sonra Lübnan’da ciddi siyasi değişiklikler yaşandı.

Siyasi çekişmeler nedeniyle Lübnan’da iki yılı aşkın süren cumhurbaşkanlığı boşluğu ve siyasi krizin ardından İsrail ile ateşkesten hemen sonra, 9 Ocak 2025 tarihinde Genelkurmay Başkanı Joseph Aun, Lübnan’ın Cumhurbaşkanı seçildi. Seçildikten dört gün sonra Aun, Uluslararası Adalet Divanı’nın eski başkanı olan diplomat Nevvaf Selam’ı başbakan olarak görevlendirdi. Ardından Şubat sonunda aralarında Emel Hareketi ve Hizbullah’ın önerdiği ikişer bakanın bulunduğu yeni hükümet güven oyu alarak faaliyete başladı.

Peki, Lübnan’da iki yıl süren cumhurbaşkanlığı boşluğunun ardından iki ayda bütün bu hızlı gelişmeler ne anlama geliyor?

Normal koşullarda, Lübnan’daki siyasi sistemde bu süreçler yıllar alabilir. Mezhepsel temsil esasına dayanan siyasi sistemde herhangi bir göreve gelecek isim üzerinde uzlaşmak çok kolay değil. Bölgedeki ve dünyadaki siyasi gelişmeler, Lübnan’da yaşanan hızlı dönüşümün temel sebebi.

Gazze ve Suriye’deki son gelişmeler, Lübnan siyasetine Suudi, ABD, Fransa ittifakının hâkim olmasına yol açtı. Artık kutuplaşma; Hizbullah-Emel hareketi ve ona yakın siyasi oluşumlar ile Suudi-Batı yanlısı oluşumlar şekline büründü. Bu kutuplaşmada Hıristiyan gruplar çoğunlukla Suudi-Batı ekseninde yer aldığı için, Hizbullah liderliğindeki grubun parlamentodaki desteği yüzde 40’lara kadar inmiş durumda.

Suudi, ABD ve Fransa’nın desteğini alarak göreve başlayan Aun-Selam ikilisi ile birlikte Lübnan iç ve dış siyasetinde farklı bir dönem başladı. Verilen ilk mesajlardan en önemlisi Güney Lübnan’da Lübnan ordusunun daha etkin görev alması ve Lübnan devleti dışında milis oluşumlarının silahlarını bırakması kararı oldu. Bu mesajların birincil muhatabı ise Güney Lübnan’da en etkili silahlı oluşum olarak varlığını sürdüren Hizbullah.

Ekonomide zorlu dönem

Hükümeti ekonomi alanında zorlu görevler bekliyor. Bir yandan ekonomik krizi çözmek zorunda, öte yandan İsrail saldırılarında harap olan yerleri yeniden inşa etmek zorunda.

Lübnan, beş yıldan beri devam eden, bankaları sarsan, elektrik sektörünü tahrip eden ve pek çok insanın birikimlerine erişememesine neden olan sarsıcı bir ekonomik krizin sancılarını yaşıyor. Geçen hafta yayınlanan bir Dünya Bankası raporuna göre, Lübnan’ın yeniden inşası için ilk etapta en az 11 Milyar dolara ihtiyaç var.

Halkın yüzde 80’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ülkenin parasının değeri son beş yılda 60 kat düştü. 1 dolar 5 yıl önce 1500 Lübnan lirası iken, şimdi 90 bin Lübnan lirası. Milli gelir yüzde 60 azaldı.

Dünya Bankası’nın raporuna göre, Lübnan’ın son İsrail saldırıları sonucu uğradığı ekonomik kayıp yaklaşık 5 milyar 100 milyon doları bulurken, ticaret, turizm ve tarım sektörleri de büyük zarar gördü. İsrail saldırılarında yaklaşık 100 bin konut hasar görürken, bunların yüzde 18’i tamamen yıkıldı.

ABD, Fransa ve Suudi Arabistan, yeni yönetimi destekliyor. Cumhurbaşkanı Aun ilk yurt dışı ziyaretini Ocak ayında Riyad’a gerçekleştirdi. Aun, “Yurtdışında büyük fırsatlarımız var” diyerek uluslararası yardım alacaklarını ileri sürüyor. Suudi Arabistan’ın ekonomik destek sözü verdiği, bunun için de ülkede Hizbullah’ın etkisinin ortadan kaldırılmasını istediği yazılıyor.

Hükümet için kısa vadede en önemli sorun, Hizbullah’ın silahlarını teslim edip etmeyeceği konusu. Bu konuyu Cumhurbaşkanı Aun ve Başbakan Selam sürekli dile getiriyor, ama henüz bir ilerleme sağlanmış değil. Selam, “Silah sadece devletin tekelindedir. Biz, savaş ve barış kararını verecek bir devlet istiyoruz” ifadeleriyle Lübnan hükümetinin bu konudaki tavrını açıklıyor.

Hizbullah bu ikiliyi desteklemese de, Lübnan’daki güç paylaşımı sistemi uyarınca, Şii Müslümanların hükümette yer almaları konusunda yeni başbakanla müzakere etti ve başta Maliye Bakanlığı olmak üzere hükümete 4 Şii bakan girmesini sağladı.

Hizbullah sokaktaki gücünü korumaya çalışıyor. Örgütün hükümetteki etkisi azalsa da Güney Lübnan, Bekaa Vadisi ve Beyrut’un Dahiye banliyösündeki Şii nüfus üzerindeki etkisi sürüyor. Savaş mağdurlarına destek sözünü tutarak hala kitlesel desteğini koruyor.

2026’daki parlamento seçimleri Hizbullah’ın geleceği için kritik önem taşıyor. Bu süreçte örgütün silahsızlandırılması meselesi, hükümet ile Hizbullah arasında bir gerilim kaynağı olabilir.

Nasrallah ve Safiyeddin’in cenaze töreni Hizbullah’ın gücünü gösterdi

23 Şubat 2025’te Hasan Nasrallah ve Haşim Safiyeddin’in cenaze töreni, Lübnan’daki Şii toplumunun birliğini ve direncini gösterdi.

Bir buçuk milyon kişinin katıldığı tören, Lübnan tarihinin en büyük cenaze töreni oldu. Arap dünyasında Cemal Abdülnasır’ın 1970’teki cenazesinden sonra en büyük kalabalığı topladığı yazıldı. Hizbullah gövde gösterisi yaptı, cenazede direniş mesajları verildi.

Lübnan’daki yeniden imar süreci, Hizbullah’ın silahsızlandırılması şartına bağlanmaya çalışılıyorsa da İsrail’in işgal ettiği Lübnan topraklarından çekilmemesi Hizbullah’ın meşruiyetini korumasını sağlıyor.

Lübnan ordusunun mevcut durumda bu işgale son verecek kapasiteye sahip olmaması nedeniyle, Hizbullah’ın silahlı direnişi, Lübnan halkı için tek güvence olarak kalmaya devam ediyor.

Bu bağlamda Hizbullah’ın silahsızlandırılması talepleri, Lübnan halkının güvenliği açısından gerçekçi bir seçenek olmaktan uzak görünüyor.

Ortadoğu’da barış emperyalistlerin çekilmesi ile mümkün

Ortadoğu halklarının en büyük düşmanı emperyalist müdahaleler. İsrail Gazze’yi yerle bir etti, Lübnan’ı yakıp yıktı. İsrail-Amerika ittifakı Hamas’ı, Suudi, ABD ve Fransa ittifakı Hizbullah’ı devreden çıkarmaya çalışıyor. Hizbullah, Hamas gibi siyasi yapıların kitlesel bir destek aldıklarını görmemezlikten gelerek Ortadoğu’da barışın inşa edilmesi mümkün değildir. Bu tür siyasi yapılara halkın neden destek verdiklerini anlamadan, bunların güçlenmesine sebep olan dış müdahaleleri, sosyal sebepleri ortadan kaldırmadan, bombalayarak bitiremeyeceklerini Hizbullah da Hamas da defalarca gösterdi.

Lübnan Parlamentosu’ndaki Hizbullah Milletvekili Ali Feyyaz Amerika’ya ilişkin iki mesele olduğunu söylüyor “Birinci mesele Araplarla Siyonist rejim arasındaki çatışma ve ABD’nin Lübnan’ın içişlerine müdahalesiyle ilgili. İkinci mesele ise ABD’nin küresel sisteme yaklaşımıyla ilgili. ABD’nin küresel sisteme yaklaşımı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne tamamen aykırıdır.”

Feyyaz’ın dediği gibi Amerika ve diğer emperyalist güçler Ortadoğu’dan çekilmelidir, aynı zamanda küresel sistem dünyadaki tüm insanlar için eşit düzenlenmelidir. 2000’lerdeki Afganistan-Irak işgalinden bu yana siyaset, diyalog ile sorunları çözme konusunda ilk adımı emperyalist güçlerin atması gerektiği ortadadır. Suudi, ABD ve Fransa ittifakı Lübnan’ın yeniden inşası için gerekli yardımları koşulsuz vermelidir. Hizbullah ve Hamas siyasi yapılar olarak tanınmalıdır.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.