Maltepe Kitap Günleri’nin 7’nci gününde ‘Barış söyleşisi’ yapıldı

İlginin çok yoğun olduğu Maltepe Kitap Günleri’nin 7’nci gününde ‘barış mesajları’ verildi.

Maltepe Kitap Günleri’nin 7’nci gününde ‘Barış söyleşisi’ yapıldı
Maltepe Kitap Günleri’nin 7’nci gününde ‘Barış söyleşisi’ yapıldı
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 14 Eylül 2024 23:58
  • Güncellenme: 15 Eylül 2024 00:18

Maltepe Kitap Günleri’nin 7’nci gününe, Şair Ahmet Telli ve Şükrü Erbaş katıldı ve şiirlerini okudu. Etkinliklte CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ve gazeteci-yazar Şeyhmus Diken, ‘Barışın Dili İnsanlığın Evrensel Dilidir’ konulu söyleşi gerçekleştirdi.

Evrensel’in haberine göre, etkinliğe Maltepe Belediye Başkanı Esin Köymen başta olmak üzere CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Rize-Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu, Belediye Başkan Yardımcıları ve konuk şairlerle yazarlar katıldı. Etkinlikte Sevim Ak, Ferhat Uludere, Resül Efe, Çağlar Demir, Ali Haydar Saygılı, Hafize Çınar Güner, İrem Karaağaç ve Sema Tural Tatar’ın imza günleriyle sürerken şair Ahmet Telli ve şair Şükrü Erbaş, kendilerine ayrılan stantlarda kitaplarını imzaladı.

Narin Güran’ı andılar

Kitapseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaşan ikili, daha sonra Narin Güran cinayetini de konu alan kısa bir konuşma sonrası ‘Hayatın Gecesi Lambasını da Beraber Getirir’ başlıklı kendi şiirlerinden seçme şiir dinletisini gerçekleştirdiler.

Türkan Elçi’den barış mesajı

Etkinlikte CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ve gazeteci-yazar Şeyhmus Diken, ‘Barışın Dili İnsanlığın Evrensel Dilidir’ konulu söyleşi gerçekleştirdi. Uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Diyarbakır Barosu eski Başkanı Tahir Elçi’nin eşi CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi konuşmasında barışın cesaret, sabır ve umut isteyen bir süreç olduğunu söyledi.

Türkan Elçi, “Barış ve barışın dili deyince, edebiyat kıymetli ama hayatımda barış dilinin tesisinin ayrı bir yeri vardır. Bu, beni acıtan, hayatımın ortasına oturan ve benim için milat başlatan bir meseledir. Bir yanıyla özel, cesaret ve umut isteyen bir şeydir. Neden umut ister? Barış talep ettiklerinde insanların öldürüldüğü bir süreçten geçtik. Barış aynı zamanda sabır de gerektiren bir iştir. Sabırlı olmayınca, metanetli olmayınca birtakım şeylere ulaşmak çok zor. Ben bunu taşı delen bir damlanın aşındırma gücüne benzetirim. Ama yine de her şeye rağmen bir inanç varsa, sabır da umut etmek de kendiliğinden gelir. Coğrafyadaki yaşayan insanlar da çok zorlu zamanlardan, süreçlerden geçiyor. Barışın tesisi çok zor ama yok etmeye çalışanların işi ise çok kolay. Bizlerse barışı ilmek ilmek örüyoruz. Bizim isimiz çok zor ama inançla üstesinden geleceğiz. İnanıyorum.” diye konuştu.

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer: ‘İnsanlık uçuruma doğru sürükleniyor’

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ise insanlığın uçuruma doğru sürüklendiğinin altını çizerek, “Yıl 1990 gibi, sonbahar ayları. Ben o zaman Urfa’da genç bir sosyolog olarak çalışıyordum. Bir öneri aldım, GAP Belediyeler birliği kurmamı istediler. Saddam füze atacak diye eşim dostum gitme diye yadırgadılar. Evet, gideceğim dedim. Yıllardır bölgeye hizmet aşkıyla yanıp tutuşuyoruz. Gittiğimde Diyarbakır’da ilk tanıştığım kişi Şeyhmus Diken’di. Aslında bu Diyarbakır ilk gidişim değildi. Ben, Diyarbakır Lisesi mezunuyum. Diyarbakır’daki bu sürecin dönüşümümde çok büyük etkisi oldu. Sevgili Tahir Elçi ile çok yakın dostluğumuz oldu. Tahir’in vurulması, barışın ne kadar elzem bir durum olduğunu ortaya koyuyor. Bu, bizim niye barışın peşinde olduğumuzun açık bir delilidir. Barışın sosyopolitik kaynaklarını da açıklayan bir duruma girmek istiyorum. İnsanoğlu iki büyük mücadelenin içindedir. Biri insanın doğayla olan, diğeri de insanın insanla olan mücadelesidir. İnsanın doğayla olan mücadelesi alet, edevatı ortaya çıkardı. Sanayileşme ve aç gözlü ilerleme arzusu dünyayı bugünkü haline getirdi. İkincisi de insanın kendiyle mücadelesi. Kavgalar hep olacak. Bu da silahları, savaşları ve ölümleri meydana getirdi. Bu, aslında insan aklının arızalı bir akıl olduğunu da gösteriyor. Geçmişten günümüze 150 milyar insan yaşamış, bu insanların büyük bir kısmı savaşta birbirlerini öldürmüş. İnsanlar, egemenlik kurmak, şu veya bu şekilde birbirini yönetmek ve yönlendirmek için mücadele içindeler. Aklı çok yüceltiyoruz ama batıyoruz. Bundan u dönüşü yapmadığımız sürece bunun sonu uçurum. İşte o, u dönüşünün adı barış. İnsanın doğayla barışması lazım. Bu çevre bilincidir. İnsanın insanla barışı 4 temel kavramı, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve azınlık haklarını beraberinde getirdi. Barış bunlarla sağlanır.” dedi.

Şeyhmus Diken: “Büyüklerimizin başına bu belalı dil yüzünden çok sıkıntı gelmişti”

Moderatör, gazeteci-yazar Şeyhmus Diken ise Kürtçe’yi öğrenmesi konusunda başından geçen olayları kitapseverlerle paylaştı. Diken şunları söyledi: “Diyarbekir Diyarım, Yitirmişem Yanarım isimli kitabımda da bunları anlatıyorum, kısaca burada da değineyim. Kitabımın ilk mülakatı anamlaydı. Anama sordum ki bize niye Kürtçe öğretmedin. O dedi ki, istedim ki çocuklarımız İstanbul Türkçesi öğrensin. Büyüklerimizin başına bu belalı dil yüzünden çok sıkıntı gelmişti. Para cezası, sürgün ve ölümleri saymıyorum bile dedi. Üstelik bu dil bir işinize de yaramayacak. Size Türkçe öğrettim dedi. Mehmed Uzun aracılığıyla İsveç, Stockholm’e beni konuşmacı olarak davet ettiler. 2000 yılıydı sanıyorum. 100 kişilik salon. Çıktım sahneye; Türkçe konuştum. 2 kişi kalktı. Salonu terk ettiler. Etkinlik sonrasında bizi bir yere davet ettiler. O mekâna salonu terk eden iki arkadaş da geldi. Biri İran Kürdü, diğeri Silvanlı idi. Onlar tepkilerinin bana olmadığını ve burayı kurarken Kürtçe dışında hiçbir dilde konuşulmaması kararı aldıklarını, bu karara uyulmadığı için protesto ettiklerini söyledi. Bense hiç Kürtçe bilmiyordum. O gün onlara söz verdim. Dönünce Kürtçe öğrenmeye gayret edeceğim dedim. Kürtçe ile maceram böyle başladı.”