Ben Havva Çınar,
11 yıldır Polonez Trakya Et ve Süt Ürünleri’nde çalışıyorum. 3 vardiya olarak çalışıyoruz. 3. vardiya, yani 23.00-07.00 saatleri arasında olan mesai bordrolarımızda görünmemektedir. Ekstra ücret vermemek için bu düzen yıllardır devam ediyor. Aldığım ücret 15.000 TL, bu miktardan vergi kesintisi yapılmaktadır. Haftanın 7 günü çalışıyorduk. Pazar günleri zorunlu mesailerimiz vardı. Pazar günü işe gelemezsem, vardiya sorumlusu tarafından sözlü şiddete maruz kalıyordum (örneğin, “Pazar günü işe gelmeyen, Pazartesi de işe gelmesin” gibi). Pazar günleri gelmiş olmamıza rağmen mesai ücretleri çok düşüktü. Köle gibi çalışıp az para kazanıyorduk. Sözlü şiddete maruz kalıyorduk. Bu sebeplerden dolayı sendikaya üye olmaya karar verdik. Tek Gıda-İş Sendikası’na üye olduk ve e-devlet üzerinden kayıt olduk. Bunu duyan fabrika yöneticileri ve müdürler, bize “üye olmayın, başınız ağrır” gibi sözlerle baskı yaptı. Ertesi gün sendikaya üye olan 13 kişiyi işten çıkardılar. Bu durum, diğer arkadaşlarımızın moralini bozdu. Tehlikeli makinelerde çalıştıkları için iş kazası riskini göze almadılar ve işi durdurup bize destek verdiler. Dört gün boyunca bu şekilde işi bırakma eylemi devam etti. Çalışan arkadaşlarımız, sendikalı olarak çalışmak ve işten çıkarılan 13 arkadaşımızın işe geri alınmasını istiyordu. Ancak buna karşılık işveren, sendikaya üye oldukları için 131 kişiyi daha işten çıkardı. Bu süreçte toplamda 46 kadın da işten çıkarıldı. Sonuç olarak sendikaya üye olduğu için işten çıkarılan kişi sayısı 146’ya ulaştı. Bugün eylemimizin 74. günü. Evimizi ve ailemizi arkamızda bırakıp onların tam desteği ile direnmeye devam ediyoruz. Her gün fabrika kapısında eylem yapıyoruz. Bazı geceler sabahlıyoruz, yağmur çamur dinlemeden, güneşin altında direnişimizi sürdürüyoruz. Fabrika yöneticilerinin “fazla direnemez, dağılırlar” sözlerine rağmen hakkımızı alana kadar buradayız.
Ben Aynur Şengül,
20 yıl önce Trabzon’dan Çatalca’ya taşındım. İlk olarak bu iş yerinde eşim çalışıyordu. Eşimin maaşıyla geçinemediğimiz için ben de işe girdim. Küçük çocuğum 3 yaşındaydı. İki abisi okullarını bir yıl erteleyerek kardeşlerine bakmak zorunda kaldı. Çünkü başka kimsem yoktu, abileri mecburen kardeşlerine bakacaktı. Böylece 20 yıl boyunca gece gündüz Polonez’de çalıştım. Çocuklarım büyüdü, okula gittiler, üniversiteyi bitirdiler, askere gittiler, düğünlerini yaptılar. Kızım da büyüdü ve 19 yaşına geldi. O da benimle birlikte Polonez’de çalışmaya başladı. Her pazar mesai yapıyordum, geçinemiyordum ve hakkımı alamıyordum. Sendikaya üye oldum. Üye olmadan önce fabrika müdürüyle konuştum, maaşıma zam istedim, ancak her yıl beni oyaladılar. 20 yıldır çalışıyorum, aldığım maaş 19.000 TL ve bundan vergi kesiliyordu, maaşım 17.000 TL’ye düşüyordu. Bu sebeple sendikaya üye oldum. Kızım da 8 yıldır çalışıyordu ve o da sendikaya üye oldu. Anayasal hakkımı kullanarak sendikaya üye olduğum için bir gece yarısı gönderilen SMS ile işten çıkarıldım. 46 kod ile işime son verildi. O iş yerinde 20 yıllık emeğim vardı, bunu hak etmemiştim. Eşim de üretim temizlik kadrosundaydı ve o da ücretsiz izne çıkarıldı, çünkü kızımla bana destek verdi. Mağdur durumdayım. Hasta çocuğum var, epilepsi hastası ve ameliyat olmak zorunda. Ameliyat masrafı 500.000 TL tutuyor. Çocuğum nasıl ameliyat olacak diye düşünüyorum. Çocuğum, “anne, hastaneden haber gelmesin, parayı nasıl ödeyeceğiz” diye dua ediyor. Beni 46 kod ile çıkarmayıp tazminatımı verselerdi, çocuğumu ameliyat ettirebilirdim. Şu an çok zor durumdayım. Kredi çekmek istesem, banka kredi vermiyor. İşsizim. Sağdan soldan yardım istesem, ödeyemem. Sesimi duyurmak istiyorum, inşallah birileri sesimizi duyar ve devletimiz bu konuya el atar. 74 gündür devletimiz sesimizi hiç mi duymuyor, bizi hiç mi görmüyor? Şu an zor durumdayım, çocuğumu düşünüyorum. İnşallah sesimizi duyan olur…
Ben Nigâr Üstün,
18 Temmuz 2024 tarihinde 04 kod ile sendikaya üye olduğum için iş akdim feshedildi. Fabrika önünde, benimle birlikte işten çıkarılan 13 arkadaşım ve Tek Gıda-İş Sendikası ile eylemlerimize başladık. İçeride çalışan arkadaşlarımız da bizi desteklemek için işe geri alınmamızı istediler. Mobbing’e maruz kalmalarına rağmen iş arkadaşlarının yanında oldular. Bizi destekleyen arkadaşlar, bir gece ansızın gelen SMS ile işten çıkarıldılar. Fabrika önünde daha kalabalık bir şekilde mücadelemiz başladı. Polislerin ve çevik kuvvetin baskısı her gün işçilerin üzerinde oldu. Kadınlar, anneler şiddete maruz kaldı. Kaburgası ve bacağı kırılan arkadaşlarımız oldu. Polisin müdahaleleri ve tehditleri tahammül edilemez bir hal aldı. Emniyet müdürü tarafından işçiler “terörist” yaftasıyla karşı karşıya kaldı. Çocuklarının eğitim hayatı bile sicilleri ile tehdit edildi. Bir sabah saat 05:00’te şafak operasyonu yapıldı, benimle birlikte 85 arkadaşım ters kelepçelenerek Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Gözaltına alındık, ifadeler verildi ve sağlık kontrollerinin ardından serbest bırakıldık. Emekçinin gördüğü muamele içler acısı. Tek Gıda-İş Sendikası yönetiminde pes etmeden direnmeye devam ediyoruz ve direne direne kazanacağız.