Geçtiğimiz hafta erkek futbolcular, Sağlık Bakanlığı’nın “Doğal olan normal doğum” kampanyasını destekleyen pankartlarla sahaya çıktı. Kadınlar ise, bu kampanyanın kadın bedeni ve tercihlerine yönelik denetim ve tahakkümün bir parçası olduğunu vurgulayarak “Benim bedenim, benim kararım” diyerek tepki gösterdi.
Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu üyesi ve Hatay Tabip Odası Yürütme Kurulu üyesi Dr. Şükran Güleç Barutçu ve SES Adana Şubesi üyesi Rabia Ekici, kamuoyunun gündemindeki doğum tartışmalarını Mezopotamya Ajansı’ndan Hamdullah Yağız Kesen’e değerlendirdi.
Barutçu, doğum yöntemlerine dair bilgilendirme yaptı. Tıbbi olarak “normal doğum” diye bir kavram olmadığını belirten Barutçu, doğumun vajinal ya da sezaryen olarak iki şekilde gerçekleştiğini hatırlattı. Hangi yöntemin tercih edileceğine kadının ve doktorun birlikte karar vermesi gerektiğini söyledi.
Kadınların en temel sağlık haklarına erişemediğini belirten Dr. Şükran Güleç Barutçu, “10 yılı aşkın süredir kadınlar, üreme ve cinsel sağlık hizmetlerine ücretsiz ve eşit şekilde ulaşamıyor” dedi.
Kadın sağlığının, toplumsal cinsiyet eşitsizliği derin olan ülkelerde daha çok ihmal edildiğine dikkat çeken Barutçu, “Kadınlar, yoksulluk, bakım yükü ve ev içi görünmeyen emek nedeniyle sağlık haklarından feragat etmek zorunda kalıyor” dedi.
Deprem bölgelerinde durumun daha da ağırlaştığını ifade eden Barutçu, TTB’nin ikinci yıl raporuna da atıfta bulunarak, “Deprem sonrası anne ve bebek ölüm hızları arttı. Bu, sağlığa erişimin ne kadar zorlaştığının göstergesi” dedi.
Kürtaja fiili yasak
Kürtajın Türkiye’de fiili olarak yasaklandığına dikkat çeken Barutçu, “İsteğe bağlı kürtaj, kamu hastanelerinde sunulmuyor. Kadınlar bu hizmete ancak özel hastanelerde ulaşabiliyor ve bu durum sınıfsal ayrımı derinleştiriyor” dedi.
Kadınların sağlığına en büyük tehdit: Erkek şiddeti
Kadın sağlığını tehdit eden en büyük sorunun erkek şiddeti olduğunu vurgulayan Barutçu, “İktidar, kadını doğurganlığı ve aile kurumu üzerinden tanımlıyor. Bu yaklaşım şiddeti meşrulaştırıyor ve sağlık sorunlarını büyütüyor” diye konuştu.
‘Nasıl doğuracağına kadınlar karar verir’
Hemşire Rabia Ekici ise doğum yöntemine kadının karar vermesi gerektiğinin altını çizerek, “Asıl mesele doğum şekli değil, kadınların kendi hayatları üzerinde söz sahibi olmalarıdır” dedi.
Nüfus politikalarının kadın bedeni üzerinden tartışılmasının yanlış olduğunu söyleyen Rabia Ekici, şunları kaydetti:
“Vajinal doğum birinci basamak sağlık hizmetlerinde verilecek ciddi sağlık hizmeti ile mümkün. Yani aksaklık olmadan ulaşılabilir, nitelikli, kadın sağlığını önceleyen bir sağlık planlaması ile mümkündür. Kadınların nasıl doğuracağına değil, doğum aşamasına kadar yaşanılan süreçte eksiklik ve aksaklıkların giderilmesi gerekir. Kadınların ulaşamadığı sağlık hizmetlerini, HPV aşılarını, kadın sağlığını önceleyen politikaların tartışılması gerekir. ‘Aile Yılı’ kadının hem ailede hem de yaşam içindeki ihtiyaçlarını yok sayan ve görmezden gelen bir politikadır. ‘Kadına doğur’ diyor, kreş açmıyor. ‘Annelik kutsal’ diyor, doğum iznini kısıyor. Mesele doğum biçimi değil, kadınların kendi hayatları üzerinde söz sahibi olmalarıdır. Doğurup doğurmamaya, nasıl doğuracağına, ne zaman doğuracağına kadınlar karar verir”