Oku ve unut
Hicri İzgören 20 Temmuz 2025

Oku ve unut

Gece apansız iner kentin varoşlarına… Dörtnal bir kısrak gibi, karanlıklar boyu yol alır zaman… Kendi diyarımda gurbette sanıyorum kendimi. Şimdi ne söylesem karanlığa yazılır, korkuyorum sözcükler bu gece bir yangın başlatabilir. İnce sızı olur yüreklere oturur. Korkuyorum sözcüklerden, ateşe ve rüzgara dair bir çığlık kuşanıp bu geceyi teslim alabilir. Bütün sözcükler bir şarkının ezgisinde eriyebilir…Bütün zamanları şimdi de damıtarak alır getirir gözlerini.

Bazen susmak söylemektir her şeyi… Kulakların duymadığı, gözlerin görmediği, ellerin uzanamadığı… Şarkını yitirmiş gibi olursun, ne serin sabahların vardır, ne de “iyi ki varsın hayat” diyebilen duyarlılıkların.

***

Bugün bütün sözcükleri yasemin kokusuyla yıkadım.Belki onlardan bir umut kulübesi yaparım diye… Serap, düş, giz, yara, ten, gece, tuz, makam, çığlık, hüzzam, gurbet, yol, yıl, hasret, şarap, yağmur, zaman, ağrı, keman… Ve belki de döner usulca kulağına fısıldar her şeyi hayat: Her sözcük kendi dar anlamını aşan bir yoğunluk içinde. Nice kalem yazmaz acıya yankı olurum, düşer yollara sesim… Korkuyorum sözcükler bir göç başlatabilir.

Şiirler, şarkılar siz söyleyin. Uykusuz geceler siz söyleyin.Zaman kırık bir keman gibi. Nereden vuracağını kestiremezsin, adını koymaktan korktuğumuz bir keder düşer geceye. Kırıp geçer bir melankoli.

Duvarlar ve şarkılar tanıdığımdır. Provasız oynanan bir oyun gibi, eski bir alışkanlıktır. Epeydir söylenmemiş bir şarkı gibi, vurur notalarını kıyılarına,duyumsatır kendini.

İçimizin değişmez uğultusudur, bir saatin tik-taklarınca somutlaşan bir duygu.Kanında, can evinde, yüreğinde damıtır seni…

***

Sonu olmayan bir başlangıç gibi… Anlatılanlar hep eksiktir. Bunu kimseler bilmez..Belki bir sarı gül çözer yüreğin kilitli dilini, anlatır bize kimi şeylerini… Aragon’un dizeleri gibi;

“İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman

Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini

Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi

Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi

Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an

Mutlu aşk yoktur dünyada…”

Köklerine tutunmuş bir çınar gibi…Sevda gezinir damarlarında. Uzak iklimlere dadanır. Çiçekleri sularken gördüm. İçselinde yolculuklara çıkar, göç başlatır gözleri.

Orda çocukluğundan kareler vardır. Her gün yakar yıkar ve yeniden kurar kendini… Farkındalık farklılık gerektiriyor demek…Bu bir yaşama biçimi.

Sessizdir tüm haykırışlar… İncinmiş bir gülüş olur. Herkese yakındır bazen, kendinden uzak… Kalemini çoktan kırmış sıradanlığın. Ezber bozmaya yazgılı. Su olur akar, yıkar bendini.Deryalara salar kendini. Önce yorgun sesini, sonra pesini atar üstünden… Çizer kendi resmini.Yeşili bol kullanır, morunda morartır hayatın bir yerlerini. Kanatır sonra, kırmızıda çeker restini.’Ve insan kırar; göğsüne bastırırken sevdiği şeyi.

Gizemli ahenk, kutsal taşkınlık, katline seyir defteri. Tüm ‘iyi ki’ler kutsanmıştır artık.

***

Sanki biraz sonra bir yerlerden çıkıp gelecek gibi… Bir hüzzam şarkı gibi. Gözyaşlarıyla yıkanmış bir yüz gibi… Gözyaşı dilimizin değil bedenimizin bildirisidir. Ve en temiz gözyaşları birlikte ağlayıp birlikte sildiklerimizdir… Seni gözyaşlarından tanıyorum hayat… Bir ağrıya “evet” demişim bir kez, seni işaretlemişim çoktan seçmeli.

Bu ne biçim yazı deme, oluyor bazen.Oku ve unut tezelden, hayra yor bu yazıyı.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.