PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim, Suriye ve özellikle Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan askeri, siyasi durumu, uluslararası güçler ile bölge ülkelerinin plan ve hesaplarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye ve Şam yönetiminin, “Silahları verin, orduya katılın, devlete katılın” gibi taleplerle kendilerine baskı yapıldığını belirten Müslim, teslimiyeti kabul etmeyeceklerini ve olası saldırılara karşı direneceklerini belirtti.
ANF’nin sorularını yanıtlayan Salih Müslim, SMO ve Şam yönetimine bağlı grupların son süreçte saldırılarını arttırdığını vurgulayan Müslim, Ahmed Şara’nın 10 Mart Anlaşması’nın gereklerini yerine getirmediğini ifade etti.
Müslim, Fransa’nın başkenti Paris’te ABD, Fransa ve İngiltere gibi uluslararası güçlerin gözetiminde Geçici Suriye Hükümeti ile anlaşma yapılacağını fakat Türkiye’nin baskısıyla Ahmed Şara’nın bu anlaşmayı kabul etmediğini altını çizdi. Müslim, olası saldırılara karşı gerekli tedbirleri alacaklarını belirtti. Der Hafir’deki gerginlik, Şam yönetiminin Halep-Rakka yolunu kapatması gibi son dönemlerde Kuzey ve Doğu Suriye’de tansiyonun yükselmesinin nedenlerine ilişkin soruya Salih Müslim, şu yanıtı verdi:
“Geçiş hükümetinin bazı planları var zaten onları iktidara getirenler de bazı planlarda anlaştıkları için bunu yaptılar. Bu yüzden meşruiyet kazandırmak için de Birleşmiş Milletler’de (BM) konuşturdular, kapıda karşıladılar. Amaç bizleri de geçici hükümete katmak, geçici hükümeti güçlendirmek. Muhakkak bir şekilde birleşmemizi istiyorlar. Silahları verin, orduya katılın, devlete katılın gibi taleplerde bulunuyorlar. Bunun için de baskı yapıyorlar. Onların hedefleri var, tabi Türk devleti ile hedeflerinde bazı noktalarda birleşiyorlar.”
‘Deyrizor’daki petrol yerlerini ele geçirmeye çalışıyorlar’
Türkiye’nin desteklediği SMO’nun saldırılarını da hatırlatan Müslim, şöyle devam etti:
“Saldırılar 4 ay boyunca aralıksız devam etti, doğuya geçmek istediler ama bunu başaramadılar. En sonunda da 10 Mart Anlaşması oldu. O tarihten itibaren Amerikalılar, Uluslararası Koalisyon üzerinden bazı aracılar oldu ve ateşkes sağlandı. Fakat bir süre sonra bütün Suriye için olan bu 8 maddelik anlaşmadan kurtulmak istediler, erteliyorlar, görmezden geliyorlar, gereklerini yerine getirmiyorlar. Türkiye ile birlikte bize baskı yapıyorlar, bizi kandırmaya çalışıyorlar ama olmaz çünkü bizim bir sistemimiz var. İkinci nokta ise gaz-petrol meselesidir. Deyrizor’da da petrol yerleri var bir şekilde oraları ele geçirmeye çalışıyorlar.”
‘Amaç bize geri adım attırmak’
Bu dönem ayrıca IŞİD’in saldırılarına da dikkat çeken Müslim, “Bütün bunlarla savaşıyoruz. Son olarak Dêr Hafir’a saldırdılar yaralanan arkadaşlarımız oldu. Bizi mecbur etmek için devamlı baskılar yapıyorlar. Tabi ki Amerika da diğer ülkeler de bunu görüyor ve bu durum karşısında susuyorlar. Çünkü bu baskıların bir tarafı Türkiye’dir. Amerika ve diğer ülkeler de kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek Türkiye’yi kızdırmak istemiyorlar. Amaçları bizi dize getirmek, bize geri adım attırmaktır. Ama biz bunlara karşı direneceğiz” ifadelerini kullandı.
‘Sürekli SDG, SDG deyip duruyorlar ama mesele sadece SDG değildir’
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim ile Şam yönetimi arasında 10 Mart’ta imzalanan mutabakata da değinen Müslim, şu bilgileri de verdi:
“10 Mart Anlaşması 8 maddeden oluşuyor. O dönem bu 8 maddenin her biri için ayrı ayrı komiteler oluşturulacak diye konuşuldu. Mesela Suriye nasıl bir devlet olacak, diktatörlük mü olacak, Cumhuriyet mi olacak veya demokratik bir ülke mi olacak, yönetim nasıl paylaşılacak, SDG nasıl katılacaktır temelinde tartışmalar yürütülecekti. Burada önemli olan husus şu; Mazlum Abdi bu anlaşmayı imzaladığında bunu kendi adına yapmadı. Burada Özerk Yönetim vardır, Demokratik Suriye Meclisi vardır, Demokratik Suriye Güçleri vardır. Bunlar anlaşmadan önce toplandılar ve nasıl bir anlaşmaya varılacağını, bu anlaşmada hangi yolu takip edeceklerini kararlaştırmışlardı. Anlaşma bu çerçevede oldu. Sürekli SDG, SDG deyip duruyorlar ama mesele sadece SDG değildir. Özerk Yönetim, bütün siyasi partiler bu tartışmaları yürüttüler. Mazlum Abdi onların hepsini temsil ediyor. Ancak bu anlaşma imzalanır imzalanmaz vazgeçmenin yolunu aramaya başladılar. Çünkü komiteler oluşmadı, doğru düzgün tartışmalar yapılmadı, çalışmalar yürütülmedi.
İkincisi ise bilindiği gibi Paris’te anlaşmalar olacaktı. Uluslararası güçlerin gözetiminde olacaktı, Amerikalılar, Fransızlar, İngilizler bulunacaktı ama bunu kabul etmediler. Bu da sanırım Türkiye’nin baskısıyla oldu. Çünkü bu sorun evrenselleşecekti o yüzden kabul etmediler, engellediler. Hala da tartışıyorlar; yok biz Şam’da oturup konuşacağız diye. Bu anlaşmaya çomak koyan Türkiye’dir. Bu yüzden zorluklarla karşılaşıyoruz. Bazı görüşmeler olsa bile teknik düzeyde kalıyor ama temel konularda görüşmeler olmuyor. Sanki biz yenilmişiz de hükümetin arkasında Türkiye var, Amerika var, algısıyla bizi teslim almak istiyorlar.”
‘Hem Kobani’yi bombalayıp hem Diyarbakır’da barış yapacaksın bu olmaz’
Meselesinin başka boyutunun ise Türkiye’de Kürt sorununun çözümü için başlatılan süreç olduğunu kaydeden Müslim, “Ancak meselenin bir başka boyutu da şuan Türkiye’de Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir süreç var. Orada herkes bu sürece destek veriyor, özellikle son yapılan araştırmalarda halkın yüzde yetmiş beşi bunu destekliyor. Hem Kürt, hem Türk halkı genel olarak destekliyor. Fakat bir taraftan da bu süreci baltalamak isteyenler var bunun yolu da Rojava’da bazı kargaşalar çıkarmak. Kürt siyasetçiler de hem Kobani’yi bombalayıp hem Diyarbakır’da barış yapacaksın bu olmaz. Barış olacaksa her yerde olacak dediler” diye konuştu.
Türkiye’deki süreç
Abdullah Öcalan’ın “Rojava bizim kırmızı çizgimizdir” söylemini de hatırlatan Müslim, “Bu yüzden bazıları Bakûr’daki süreci baltalamak için Rojava’yı kışkırtıyorlar. Burada savaş çıkarmak istiyorlar. Tartışmalar bitmedi ama ilerleme yok bazıları 1 sene kadar dediler ama böyle giderse sanırım 1 seneye kadar bitmez bu işler. Uzlaşı sağlanmadıktan sonra bu anlaşma yerine getirilemez çünkü anlaşma sadece bizim bölgeler için değil Suriye’nin tüm bölgeleri için uygundur. Bu yüzden bazı engeller olabilir” ifadelerini kullandı.
Ahmed Şara’nın BM Genel Kurul’a katılması
Ahmed Şara’nın BM Genel Kurulu’na katılmasına ilişkin olarak Salih Müslim, “BM toplantısında Suriye konusu nasıl ele alındı; Şara, uluslararası alanda meşrulaştırılmak isteniyor. Bu bağlamda BM toplantısının Suriye’ye yansımaları ne olur? Öte yandan Özerk Yönetim Dış ilişkiler heyetinin de Avrupa’da temasları devam ediyor. Bu temaslarda öne çıkan hususlar nelerdir.
Birleşmiş Milletler (BM) hangi sorunu çözmüş ki Suriye’deki sorunları çözsün. Colani gidip orada kendi propagandasını yaptı, Suriye’nin şöyle, böyle olmasını istiyoruz, yardım istiyoruz, yaptırımların kaldırılmasını istiyoruz dedi. Ama değişen bir şey yok, Colani’yi parlattılar, Erdoğan’ın ona meşruiyet verdiği gibi BM’de de meşruiyet verdiler. Bir hükümet meşruiyeti veya gücü, yetkiyi ancak kendi halkından alır, dış güçlerden falan değil. İlk önce kendi halkından meşruiyet alacaklar. Colani’nin halk nezdinde böyle bir meşruiyeti yok çünkü kimse desteklemiyor. Bu yüzden değişen bir şey yok. BM’in kararları veya söyledikleri boş laflardır” değerlendirnmesinde bulundu.
‘Tom Barrack zaten siyasetçi değildir’
ABD’nin Suriye ve Kürtler konusunda güncel yaklaşımına ilişkin olarak Salih Müslim şu yorumda bulundu:
“Tom Barrack zaten siyasetçi değildir, diplomat değildir, ticaret ortamından gelen birisidir. Bazı tarafları memnun etmek için ‘tek dil, tek millet, tek bayrak’ gibi söylemleri oldu. Ancak hem Amerika içerisinden, hem de dışarıdan tepkiler çok gelince söylem değiştirdi, bu da olabilir, şu da olabilir dedi. Amerika’nın içerisinden bizi destekleyenler var yani sadece bir lobi gibi değil de bizi doğru gören vicdan sahibi insanlar destek oluyor. Ama bazı lobiler de bize destek veriyor. Tepkilerden dolayı Barrack sözlerini değiştirdi başka şeyler söylemeye başladı. Pentagon ile 10 seneden fazla bir süredir beraber savaşıyoruz aynı cephedeyiz.
O yüzden pratikte, uygulamada ortak bir güven sağlanmıştır ama politik alanda, siyasi alanda böyle değil. Bunun sebeplerinden biri de NATO meselesidir. O yüzden sadece bizimle ilgili bir durum değil, tüm Ortadoğu’da böyle, Filistin meselesinde, Ukrayna meselesinde de durum aynı. Kimse Trump’ın ne yapacağını, ne söyleyeceğini tahmin edemiyor. Biz de ona göre kendi tedbirlerimizi alabiliriz. 2019 yılında yaptığı gibi bir anda Erdoğan’a şöyle, böyle yapabilirsin diyebilir. Bu uzak bir ihtimal değil ama bizde ona göre tedbirlerimizi alıyoruz, kendimizi savunmak için. Kritik bir süreçtir bunu kabul etmek gerekiyor.”
Salih Müslim, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik yaklaşımına ilişkin şunları ifadetti:
“Türkiye içerideki problemlerinin üstünü örmek için dışarıda bir şeyle yapmak istiyor. Böyle yaparak iç kamuoyunu etkilemeyi hedefliyor. İkincisi Colani hükümetini bir fırsat olarak görüp Suriye’de kendine alan yaratmak istiyor. İsrail ile aralarında böyle bir yer kapma durumu var. Türkiye’den gelen tehditler en üst düzey yetkililerin ağzından çıktığı için bunları ciddiye almak zorundayız. Cumhurbaşkanı, Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ikide bir kalkıp tehdit ediyorsa bunu ciddiye almak gerekiyor. Elbette engellenirse iyidir ama engellenmezse saldırılarda bulunabilirler. O yüzden bizler tedbirimizi almak zorundayız.’