• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Siz hiç annenizi mezarından çıkarmak zorunda kaldınız mı?

Siz hiç annenizi mezarından çıkarmak zorunda kaldınız mı?

Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk Eylül 2017’de Ankara’da vefat etti.

O sırada tutuklu bulunan Aysel Tuğluk, cenazeye katılmak için özel izin aldı.

Cenaze töreni, Ankara’da İncek Mahallesi mezarlığında defnedilmek üzere hazırlanınca, törene katılanlara karşı bir ırkçı grup sözlü ve fiili saldırı gerçekleştirdi.

Saldırgan grup, defin işlemi sırasında mezarlık alanına girdi, taş ve sopalarla saldırdı, mezara tekme attı, cenazenin gömüldüğü alandan çıkarılması için tehditler savurdu.

“Yeniden buraya gömerseniz çıkarır parçalarız” dediler.

“Buraya Kürt, Ermeni, Alevi gömdürmeyiz” dediler.

Kolluk kuvvetleri bu saldırıyı durdurmak için etkili bir müdahalede bulunmadı.

Öyle ki bu saldırı sonrası cenaze gömüldüğü yerden çıkarıldı ve memleketi Dersim’e nakledilerek orada yeniden defnedildi.

Anayasa Mahkemesi, cenazeye yapılan saldırıyla ilgili olarak “ihlal yok” kararı verdi.

Aysel Tuğluk o günden sonra unutmaya başladı.

Hücresini paylaştığı arkadaşları kaygılandı, sonra durumu ağırlaştıkça rapor alabilmesi için çırpındılar.

Ama bu nasıl bir nefretse yerel hastanelerin ağır demans teşhisine rağmen Adli Tıp Kurumu kendisine atfedilen “suçu işlerken aklı yerindeydi” raporu verdi.

O gün orada çalışan hipokrat yeminli doktorların izinden giden meslektaşları bugün de hasta mahpuslar için benzer raporlar veriyor. Bunu da not düşmeliyim.

O dönemki hücre arkadaşı Gültan Kışanak Bianet’e şöyle anlatmıştı:

“Aysel arkadaşımız cezaevinde kalıyor ama öz bakımı, kişisel temizliği, banyosu, kıyafetlerini giyinme, çamaşırlarını yıkama, çayını bardağa doldurup eline verme, yemeğini verme, bulaşıklarını yıkama, aklınıza gelebilecek her türlü yaşamsal ihtiyacını biz karşılıyoruz. Tek başına bu faaliyetlerin hiçbirini yerine getiremiyor. En basit şeylerden örnek vereyim: semaverden çayını doldurmak istediğinde, musluğu açık unutup geliyor. Sigara içmek istediğinde eline çakmak veremiyoruz; giysilerini, saçını tutuşturmasından korkuyoruz.”

Uzun ve çok zahmetli bir mücadele sonucu Aysel Tuğluk serbest kaldı.

Sonra geçtiğimiz gün ne oldu biliyor musunuz?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 14 Ekim’de bir karar açıkladı. (Tuğluk/Türkiye, Başvuru No. 71757/17, 14 Ekim 2025)

Bu kararın konusu Aysel Tuğluk’un Ahmet Türk ile birlikte DTK eşbaşkanlığını yürüttüğü 2011-2014 tarihleri arasındaki dönemi kapsayan DTK faaliyetlerinden dolayı tutuklanmasıydı.

Bu başvuruda 18. Madde’nin ihlal edildiğine karar veren AİHM, Aysel Tuğluk’un DTK eşbaşkanlığı yaptığı dönemde hakkında hiçbir soruşturma yürütülmemiş olmasını ve DTK’nin anayasa yapım sürecinde meşru muhatap olarak görülmesini, o dönemde devletin DTK’yi “meşru bir demokratik aktör” olarak kabul ettiğinin göstergesi olarak nitelendirdi.

Bu karar on yıl sonra geldi.

Bu 10 yılda Aysel Tuğluk annesini kaybetti.

Annesinin cenazesi hakarete ve saldırıya uğradı.

Annesini ne istediği yere defnedebildi ne de yasını tutabildi.

Aysel Tuğluk, unutarak başa çıktı bu acıyla.

Hafızasını yavaş yavaş sildi.

Belki bu da bir direnme biçimidir, bunu bir tek Aysel Tuğluk bilebilir.

Biz onun yerine de hatırlayalım.

Bu hatırlatmam, varlığını savaşa borçlu olan ve asla barışı istemeyenler dışındaki herkese.

Bugün kelimeleri cımbızlayarak, her çabayı kötüleyerek, nefret kelimeleri kullanarak, kamuoyunu tetikleyerek ve düşmanlaştırarak sona ermesini riske attığınız çatışmalı dönemin Türkiye’si buydu.

Çatışmayla ortaya çıkan acının tadına bağımlı olmadıysak eğer barış ihtimaline bu kadar öfke neden?

Muhatabı sürekli aşağılama arzusu, düşmanca tavrın en yaygın görünümlerinden biri.

Aşağılamak, sürekli hakaret dili kullanmak, muhataba yapılabilecek her türlü kötülüğü sıradanlaştırmanın en kolay yolu çünkü.

Bu öfke ve nefretin altında muhatabı eşit görmemek var.

Ez cümle;

Sonucunu bugünden kestirmek mümkün olmasa da eskiyle yeni arasında kıyasıya bir mücadele var.

Değişim ihtimalinin ortaya çıktığı bu süreç, bir ‘yeniden kuruluş’ potansiyeli taşıyor.

Bugün barışı lanetleyenlere, barış için çaba sarf edenleri susturmak isteyenlere hatırlatmak isterim.

Barış isteyenler, yaşananların rövanşını almak istemiyor.

Barış isteyenler, intikam arzusunun toplumsal olarak aşılmasını istiyor.

Barış isteyenler, Aysel Tuğluk’un yaşadıklarını bir daha kimse yaşamasın istiyor.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.