• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Tahir Elçi katledilişinin 9’uncu yılında Diyarbakır’da anıldı

Tahir Elçi katledilişinin 9’uncu yılında Diyarbakır’da anıldı

Diyarbakır Barosu eski Başkanı Tahir Elçi için, katledilişinin dokuzuncu yıldönümünde Diyarbakır’da düzenlenen törenle anma gerçekleştirildi.

Tahir Elçi katledilişinin 9’uncu yılında Diyarbakır’da anıldı
Tahir Elçi katledilişinin 9’uncu yılında Diyarbakır’da anıldı
Ömer Çelik
  • Yayınlanma: 28 Kasım 2024 10:57
  • Güncellenme: 28 Kasım 2024 15:54

 

Diyarbakır Barosu eski Başkanı Tahir Elçi, katledilmesinin 9. yılında avukatların cübbeleriyle katıldığı yürüyüşün ardından vurulduğu Dört Ayaklı Minare önünde anıldı. Anmada, kaleme aldığı mektubu okuyan eşi Türkan Elçi’nin dilinden “Alçakça bir cinayetin üzerinden değil 9 yıl, yıllar yılı geçse de derdimizi bıkmadan, usanmadan, yalnızlığa kapılmadan çoğalarak anlatacağız”  cümleleri döküldü.

28 Kasım 2015 yılında kameralar önünde işlenen bir cinayetle katledilen Diyarbakır Barosu eski Başkanı Tahir Elçi için ölüm yıldönümünde anma düzenlendi.  Katledilişinin 9’uncu yıl dönümünde Diyarbakır Adliyesi önünde bir araya gelen avukatlar ve yurttaşlar, buradan Elçi’nin katledildiği Dört Ayaklı Minare önüne yürüdü.

“Seni unutmayacağız” pankartı arkasında yapılan yürüyüşün en önünde Tahir Elçi’nin CHP İstanbul Milletvekili  eşi Türkan Elçi, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Serra Bucak ve milletvekilleri yer aldı.

Yürüyüş boyunca sık sık “Tahir Elçi ölümsüzdür” sloganı atılırken, Dört Ayaklı Minare önünde yapılan anma öncesinde hoparlörden Ahmet Kaya’nın “Diyarbakır Türküsü” şarkısı çalındı. Saatler Elçi’nin vurulduğu  10.53’ü gösterdiğinde ise, katledilmeden önce yaptığı son konuşma dinletildi.

Ardından yapılan konuşmalarda ilk sözü, Diyarbakır Barosu Başkanı Abdülkadir Güleç aldı.

Güleç, verilen sözlere rağmen, cinayete ilişkin soruşturma sürecinde karşılaştıkları eksiklikleri ve açılan davada yargılanan polislerin beraat ettirilmesiyle faillerin cezasız bırakılmasına eleştirdi.

Diyarbakır Barosu Başkanı Güleç: Suikast karanlık bir dönemin başlangıç zemini yapıldı

Güleç, “Toplumun baharında derin yaralar bırakan Elçi suikastı, egemenlerin isteği doğrultusunda süregelen karanlık dehlizlerde tutma politikasıyla örtüşmektedir. Cinayetin işlendiği ilk gün, dönemin Başbakanı ve Adalet Bakanı tarafından faillerin bulunacağı yönündeki beyanların  bir aldatmaca ve klasik bir iktidar refleksi olduğu bir kez daha görülmüştür. Elçi cinayetinin siyasi bir suikast olduğuna dair bu itiraf, bu cinayetin ancak siyasi bir iradeyle aydınlatılabileceğini göstermişse de, siyasi irade yargı makamı tarafından adaletin yerini bulması için bir cesaret gösterememiştir maalesef” dedi.

Tahir Elçi suikastının karanlık bir dönemin başlangıcına zemin olarak kullanıldığını dile getiren Güleç, şunları söyledi: “O günden bu yana demokrasi, insan hakları mücadelesi, hukukun üstünlüğü ciddi bir şekilde zarar görmüş, toplumun adalete olan inancı yok olma noktasına gelmiştir.  O günden bugüne Kürt meselesinin barışçıl yollarına çözümünden uzaklaşılmış, siyasi kriz daha da derinleşmiştir.  Değerli dostlar Tahir Elçi avukatlık hayatını insan hakları ihlalleri ile mücadeleye adayan, Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümünü savunan bir ‘barış elçisiydi’. Son nefesinde dahi tarihimize ve değerlerimize sahip çıkan, her seferinde çatışmadan uzak, barışçıl yollara kapı aralayan, bu noktada söz kuran düşüncelerini özgürce ifade eden Tahir başkanımızın bu tutumunu sahipleniyoruz. Bizler Diyarbakır Barosu olarak suikastın bütün yönleriyle aydınlatılması ve faillerin cezalandırılması için bütün gücümüzle mücadele etme kararlılığımızı bir kez daha iletiyoruz.”

Türkan Elçi kaleme aldığı mektubu okudu

Türkan Elçi ise, eşinin katledilmesinin yıldönümünde kaleme aldığı duygu yüklü bir mektubu okudu. Elçi’nin mektubunda şu satırlar yer aldı:

“Bugün yine hain bir pusunun kurulduğu, masum bir hukuk insanının kanıyla kirlenen bir caminin avlusunda, acı figanımıza şahitlik yaparak göğe yükselen bir minarenin ayaklarının altındayız. 9 yıldır biz burada, bu kanlı sokaktayız.

Biz zulme uğrayanlar, hakkı olan adaleti arayıp da bulamayanlar, en az kendileri kadar başkaları için de huzur isteyenler, hukukun gücüne inananlar, kul hakkına riayet edenler, kardeşçe bir ülke hayal edenler…

Canavarın pençesinin arasında saklı tutulan temel hak ve özgürlüklerimizin, yaşam hakkımızın ve adalet hakkımızın talebi için, adaletsizlik ve zulümle tescillenmiş bu çıkmaz sokaktayız. Bugün biz yine burada, zulmün aynası olan bu karanlık sokaktayız.

Gözünü kırpmadan insan öldürenlere,

Hukuku yok sayanlara,

Kardeşi kardeşe kırdıranlara

Tarihi miraslarımızı yok edenlere

Şehirlerimizi savaş meydanına çevirenlere

Huzurumuzu delik deşik edenlere

Yaşam hakkının kutsal olduğunu ve hukuka inandığımızı,

Kardeşçe ve huzur içinde bir ülke tahayyülümüzün olduğunu anlatmak için yine bu sokaktayız.

Biz geldik,

Gizli cebimizde savaşı saklamadan toplumu kandırma niyetiyle türlü türlü hileye, desiseye, kandırmacaya tevessül etmeden, ülkemizin hak ettiği huzuru, barışı ve insanın yaşam hakkının kutsallığını bıkmadan usanmadan anlatmak için biz kardeşçe geldik.

Yalansız, dolansız, riyasız, karşıdakini kandırmaya tevessül etmeden barışın bu topraklar için şart olduğuna, biz barışa inananlar olarak geldik.

Her yıl biraz daha çoğalarak, her yıl biraz daha inanarak geleceğiz.

Kürt geleceğiz,

Türk geleceğiz,

Laz ve Çerkez geleceğiz. Rengimiz, dilimiz, mezhebimiz birbirinden farklı olsa da biz insan olduğumuz için, aynı yaradan tarafından yaratıldığımıza inandığımız için geldik, gelmeye devam edeceğiz

İnsan ve yurttaş olmaktan haklarımızın var olduğunu duyurmak için, bu memleket bizim, bu memleket hepimizin demek için geldik, gelmeye devam edeceğiz.

Yoksul halkların aşının, düşünen insanların başının üzerinde lanetli bir bulut gibi dolaşıp zulüm yağdıranların zulmüne karşı,

Kendi şahsi menfaatimiz için değil, kendi saltanatımız ikbalimiz için değil, toplumun masum çocukları, gencecik evlatları, gözü yaşlı anneleri için, barışın şart olduğunu anlatmaya geldik.

Kendilerine benzemeyenlerin yaşam hakkının üzerinde taht kurup gemilerini zulüm denizinde yüzdürenlere, hayatın sonsuz olduğunu zannedip gaflete düşenlere her ömrün bir sonunun olduğunu, bir sabah evden çıkılıp eve geri dönülmeyeceğini, yaşanan her şeyin geride bırakıldığını, sonsuzluğa bir kefenle gidildiğini, geride kalanların hatıralarında zulümle veya şükranla anılmanın tercihini hatırlatmak için geldik.

Biz ölümü tadanlar, biz geride kalanlar, gidenlerin gidişine tanık olanlar, biz insan olmaktan başka çaresi olmayanlar, halkın halktan başka kimsesi olmadığına inananlar, her türlü şiddete, kimden geldiğine bakmaksızın, savaşa karşı durmak için, sadece ve sadece mazlumun yanında duracağımızın sözünü vermek için bu sokağa geldik.

Biz geleceğiz, kimlerin hatıralarımızda zulüm tahtında oturduğunu anlatmak için geleceğiz.

Biz kimsenin hakkına girmemenin, insanların ölümüne vesile olmamanın huzuru, rahatlığı ve inancıyla geleceğiz ve bu dünyadan hiç kimsenin vebalini boynumuza yüklemeden göçüp gideceğiz.

Alçakça bir cinayetin üzerinden değil 9 yıl,

Yıllar yılı geçse de derdimizi; burada, bu sokakta bu topraklar için dilinden barış dökülürken gadre uğramış yerde yatan bu masuma bıkmadan, usanmadan, yalnızlığa kapılmadan çoğalarak anlatacağız.

Andımız olsun ki biz mazlumun yanında durarak zalimlerin zulmünün karşısında durmaya devam edeceğiz. 

TBB Başkanı Sağkan: 9 yıldır bizden ne olduğunu bilmemiz esirgendi

Türkiye Baro Başkanı Erinç Sağkan ise, konuşmasında Tahir Elçi’yi anmak için toplansalar da, önce Elçi cinayetinde ne olduğunu bilmeleri gerektiğini ifade etti.

Sağkan, ancak bu sorunun yanıtının eşi ve ailesinden esirgendiğini, şu sözlerle dile getirdi: “Aslında 28 Kasım’ları anma etkinliği düzenliyoruz ama bizim bu yaptığımız anmak değil. Anmak için önce ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Maalesef 9 yıldır bizden ne olduğunu bilmemiz esirgendi ve bu esirgenme yargı kılıfı arkasına gizlenmeye çalışıldı. Biz 9 yıldır anmak için değil, bu mücadeleyi devam ettireceğimizin mesajını vermek için toplanıyoruz.  Toplantılarda Tahir başkanın bugüne kadar verdiği insan hakları mücadelesinden bahsediyoruz, cezasızlık politikasına karşı verdiği mücadeleden bahsediyoruz. Burada Dört Ayaklı Minare’nin önünde öldürüldüğü anda bile verdiği kültürel değerlere sahip çıkma mücadelesinden bahsediyoruz. Ama tüm bunları bir tarafa bırakalım, sadece bir insan olarak değerlendirelim, sıradan sade bir vatandaş olarak değerlendirelim, O’nun sıradan ailesini düşünelim, çocuklarını bir düşünelim. En azından bilme hakları yok mudur? Geçtim cezalandırılmayı,  bugün belki Türkan Hanım burada ifade edemez ama iki dost olarak sohbet etsek, ‘geçtim cezalandırılmayı biz sadece ne olduğunu bilmek istiyoruz’ der. Çocukları ‘biz babamız nasıl öldürüldü, sadece bunu bilmek istiyoruz’ der. 10 yıldır bu insanlardan babalarının nasıl öldürüldüğünü bilmeyi esirgiyoruz. 10 yıldır bir eşe, hayat yoldaşını, yol arkadaşını nasıl kaybettiğini bilmeyi esirgiyoruz.”

Bu mahcubiyeti kendisinin de hissettiğini söyleyen Sağkan, “Çünkü yargı kılıfı altına gizlenerek bu aileden saklanan gerçeğin, maalesef ki sistemin içerisinde bulunan, savunma makamını temsil eden yargı sisteminin ne kadar eleştirsem de bağımsız olması için ne kadar çabalasan da sistemin bir parçası olarak bunun mahcubiyetini duyuyorum. Çünkü bu aileden bilme haklarını esirgedik 10 yıldır. Sadece bilme haklarını, bu kadar basitti aslında. Tek istediğimiz nasıl katledildiği başkan ailesi bilsin, meslektaşları bilsin, Diyarbakırlılar bilsin, bizler bilelim” diye konuştu.

“Yargı araçsallaştırılarak cinayetin üstü örtüldü”

Elçi cinayetinin üstünün örtülmesinde yargının nasıl araçsallaştırıldığının ilk derece mahkemesinin kararıyla ilan edildiğini söyleyen Sağkan, “Şimdi mücadelemiz daha da büyüyecek. Bugün burada bu mücadeleyi büyüteceğimizi göstermek adına burada bulunuyoruz. Ama söz veriyorum belki 19 yıl sonra, belki 29 yıl sonra, belki 99 yıl sonra bu sokak yine binlerce avukatla dolacak ve o avukatlar ne olduğunu bilerek gerçekten Dört Ayaklı Minare’nin önüne anmak için gelecekler. Andolsun bunu Diyarbakır avukatları, Türkiye’deki tüm avukatlar, hak savunucuları elbet bir gün hayata geçireceğiz” dedi.


Elçi’yi ölüme götüren süreci başlatan Bakırköy Adliyesi önünde de anma 

Tahir Elçi için, cinayete giden sürecin başladığı davanın açıldığı Bakırköy Adliyesi önünde de meslektaşları ve yurttaşlar tarafından bir anma töreni ve basın açıklaması gerçekleştirildi.

Anmada adliye önündeki alana Tahir Elçi’nin fotoğrafları ve anısına karanfiller bırakıldı. Burada bir konuşma yapan Tahir Elçi‘nin arkadaşı ve İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Fırat Epözdemir, “Tahir Abi’nin katledilme sürecine giden yol 20 Ekim 2015’te arkamızda duran Bakırköy Adliyesi’nde başladı. Tahir Abi bir TV  programında görüşlerini açıkladığı için bir linç kampanyasıyla karşılaştı, hakkındaki yakalama kararı gereği Diyarbakır’da gözaltına alınarak İstanbul’a getirildi. 20 Ekim 2015 tarihinde burada tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. O gün, yani 20 Ekim 2015 tarihi, Tahir Abi’nin katledilme sürecine giden tarihtir” dedi.

Tahir Elçi cinayetine giden süreç 

Tahir Elçi, Ekim 2015’te katıldığı bir televizyon programında, “PKK bir terör örgütü değildir, silahlı bir siyasal örgüttür” dedi. Elçi, bu sözleri nedeniyle hedef gösterildi. Elçi hakkında “terör propagandası yapmak” iddiasıyla dava açıldı. Ancak Elçi, bu sözlerin yalnızca barışı savunma gayesi taşıdığını vurguluyordu. Elçi’nin yaşamı boyunca verdiği mücadele, çatışmanın değil, diyalog ve hukukun üstünlüğünün önemini anlatmaya çalışmaktı.

Tahir Elçi, 28 Kasım 2015’te, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, tarihi Dört Ayaklı Minare’nin önünde bir basın açıklaması yapıyordu. Minare, bölgedeki çatışmalar nedeniyle zarar görmüştü. Elçi, “Bu tarihi yapıların çatışmalardan zarar görmesini istemiyoruz. Burada silah, çatışma istemiyoruz” dedi.

Basın açıklaması bittikten kısa süre sonra, Elçi’nin bulunduğu alanda silahlı çatışma başladı ve  çıkan kaos sırasında, Elçi başından vurularak hayatını kaybetti.

Tahir Elçi kimdir? 

Tahir Elçi, 1966’da Şırnak’ın Cizre ilçesinde, yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluk yıllarını ekonomik zorluklarla geçirse de, eğitim konusundaki kararlılığı onun hayatını değiştirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Elçi, meslek hayatına avukat olarak başladı.

1990’lı yıllardaki faili meçhul cinayetler ve insan hakları ihlalleri davalarına bakan Tahir Elçi, bu dönemde mağdurların sesi oldu. Hukuk mücadelesiyle, hak ihlallerine karşı durdu. Adaletin her kesim için eşit işlemesi gerektiğini savundu.

Diyarbakır’da 1992’de serbest avukatlık yapmaya başlayan Elçi, 1998-2006’da Diyarbakır Barosu yönetiminde çeşitli görevlerde bulundu. Almanya’daki Avrupa Hukuku Akademisi’nde uluslararası ceza hukuku eğitimi aldı ve insan hakları hukuku üzerine seminerler verdi. 2012’de Diyarbakır Barosu Başkanı seçilen Elçi, 2014’te bu göreve yeniden getirildi. Aynı zamanda İnsan Hakları Derneği üyesi olan Elçi, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nda da aktif görev aldı.