Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) tarafından ‘iktidara emekçiden uyarı eylemleri’ kapsamında Diyarbakır’da bulunan 7. Bölge Temsilciliği önünde kitlesel bir açıklama yapıldı. ‘Zordayız, geçinemiyoruz’ sloganıyla başlatılan eylemlerde hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, adaletsiz vergi sistemi, işsizlik gibi milyonları etkileyen sorunlara değinildi. Bozulan ekonominin bedelini ödemeyeceğiz diyen sendikalar, ‘örgütlenmenin önündeki engelleri tek tek aşacağız’ dedi.
Diyarbakır’da 7. Bölge Temsilciliği önünde yapılan kitlesel eylemde ekonomik krizin işçiye ve emekçiye etkisi maddeler halinde aktarıldı. Açıklamayı yapan Türk-İş Bölge temsilcisi Bahri Zülküf Karakoç, “Bugün burada, yaşanan sorunlara dikkate çekmek ve bir an önce harekete geçilmesi için uyarıda bulunmak için toplandık” dedi.
‘İşçinin, yoksulun dayanacak gücü kalmadı’
Yapılan açıklamanın maddeleri ise şöyle;
-Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, adaletsiz vergi sistemi, İşsizlik, güvencesiz çalıştırma ve kayıt dışı istihdam gibi sorunlar, başta işçiler olmak üzere, toplumun büyük bölümünün yaşam şartlarımı ağırlaştırmaktadır. Yani mutlu bir azınlık dışında halkımız geçim sıkıntısıyla mücadele etmektedir.
-İşçinin, yoksulun dayanacak gücü kalmadı. Büyükşehirlerde ev kiraları ortalama 15 bin liranın üzerine çıktı. İnsanlar, yüksek kiralar sebebiyle, sağlıksız ortamlarda yaşamak zorunda kalıyor. Markete, pazara, temel tüketim ürünlerine, tepeden tırnağa her şeye her gün zam gelmeye devam ediyor. Geçen ay elektrik fiyatına, bu ay da doğalgaza yüzde 38 zam geldi.
-Önümüzdeki ay okullar açılacak. Eğitim masrafları altından kalkılamaz bir halde. Analar, babalar “çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz?” diyor. İşçiler çocuklarının eğitim masraflarını şimdiden kata kara düşünüyor. Yılbaşından günümüze kadar iğneden ipliğe her şeyin fiyatı 2 katına çıkarken, işçinin, emeklinin, yoksulun geliri yerinde saydı.
‘Enflasyon oranları kabul edilebilir değil’
-Açıklanan enflasyon oranlarımın kabul edilebilir bir yanı yoktur. Yaşanan enflasyon ile açıklanan enflasyon arasında uçurum vardır. İşçilere, emeklilere yapılan düşük zamlar, her geçen gün yoksulu daha da yoksul hale getirmektedir. İşçinin alım gücü hala düşmektedir. İşçilerin milli gelirden aldığı pay azalırken işverenlerin payı her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde gelir adaleti hızla bozulmaktadır.
-Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa’da birinci, dünyada 28. Sıradadır. Gerçek enflasyon oranları açıklanırsa bu eşitsizlik daha da artacaktır. Enflasyonun yükselmesinde hiçbir sorumluluğu olmayan işçilerin enflasyona düşürmek için de fedakarlık etmesi beklenmemelidir. Bu nedenle Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’yle çalışanın servis ve diğer haklarının kaldırılması kabul edilemez.
-Servis ve diğer haklar toplu iş sözleşmesi ile elde edilmiş kazanımlardır. Bunun genelgeyle ortadan kaldırılması, başta Anayasa’nın ilgili hükümleri olmak üzere, ILO normlarına ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Tasarruf, çalışanların servis ve diğer haklarının elinden alınarak değil kamudaki engellemesi ile sağlanmalıdır. İşçiler enflasyonun nedeni değil, mağdurudur. Enflasyonun bir an önce gerçek seviyesinde açıklanması için gerekli adımlar atılmalıdır.
‘Vergide adalet istiyoruz’
-Ülkemizde gelir adaletini sağlamak için vergi sistemindeki adaletin sağlanması gerekmektedir. Bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak servet elde edenler, Topluma karşı sorumluluklarımı yerine getirmeli ve kazançları oranında vergi ödemelidir. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmalıdır. Gelir vergisi tarife basamakları ve oranları acil olarak güncellenmelidir.
Ücretliler için düzenlenen gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 2024 yıl için 110 bin TL. olarak belirlenmiştir. Geçmiş yıllarda yılın son aylarına kadar ikinci vergi dilimine girmeyen birçok işçi, günümüzde Mart ayında ikinci vergi dilimine girmektedir. Yılda fazladan bir buçuk aylık ücretini vergi olarak ödemektedir. Gelir vergisi tarifesi ilk basamağı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, brüt asgari ücretin 12 kamdan az olmamalıdır. İşçi ücretlerinin üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır. İşçiler hem kaynaktan kesilen doğrudan vergi hem de harcamalar yoluyla dolaylı vergi ödemektedir. Gelir vergisi oram bütün işçiler için yüzde 15’de sabitlenmelidir.
‘İşçilerin sosyal haklarından vergi kesilmemelidir’
-2023 YİH Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü kapsamında imzalanan toplu iş sözleşmelerinin birçoğunun yürürlük başlangıç tarihleri farkıdır. Enflasyonun yüksek olması sebebiyle, sözleşme başlangıç tarihleri arasındaki bir aylık zaman farkı dahi ücret zammı açısından sorun olmaktadır. Enflasyon hareketlerinin çok fazla olduğu bu ekonomik ortamda, çerçeve protokolü imzalanırken ücretler arasında sağlanan denge bozulmaktadır. Çerçeve protokol kapsamındaki işçileri doğrudan etkileyen bu sorun, işyerlerinde huzursuzluğa yol açmaktadır. Bu sorun, çalışma barışını ve üretimi olumsuz noktaya taşıyabilecek niteliğe dönüşmektedir. Acilen ek çerçeve anlaşma protokolü yapılmalıdır.
Söz konusu protokolde, yürürlük başlangıç süresi 1 Şubat ve ilerleyen aylarda olan toplu iş sözleşmelerindeki ücret zammı oranının, yürürlük başlangıç süresi Ocak ayı olan toplu iş sözleşmelerinde uygulanan yüzde 24,73 zam oranından düşük olmayacak şekilde düzenleme yapılması gerekmektedir.
‘Sosyal güvenlik sistemimizde birçok sorun çözüm beklemektedir’
-Geçmiş yıllarda reform adı altında yapılan düzenlemeler sistemi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Bu reformlar yapılırken “kara delik” olarak ifade edilen sosyal güvenlik sistemi açıklarının kapatılacağı beyan edilmiştir. Söz konusu açıkları kapatmak için Sosyal Güvenlik Kurumu’nun giderlerinin azaltılması hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda emekli aylıkları hesaplama sistemi değiştirilmiştir. Emekli aylıkları bu düzenlemelerle hızla azalmaya başlamıştır. Maalesef günümüzde emekli aylığı ile geçinmek imkânsız hale gelmiştir. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu’nun açıkları kapanmamış daha da artmıştır. Değişen emekli aylığı hesaplama sisteminde işçinin ortalama kazancına enflasyon ve milli gelirdeki büyümenin yüzde 30’u eklenmektedir. Bu nedenle emekli aylığının miktarının belirlenmesinde enflasyon oranı çok önemli hale gelmektedir.
Enflasyon hareketlerinin çok yüksek olması sebebiyle, aynı işyerinde aynı dönemde çalışan iki işçiye emekli aylığı başvuru tarihleri farklı olduğu için farkı aylık bağlanabilmektedir. Bu sebeple enflasyon farkının yüksek olduğu bu dönemde, 2024 yılı içerisinde emekli aylığı talebinde bulunanların emekli aylıkları, 2025 yılında başvuracaklara göre daha fazla olacaktır. Bu durum birçok işçinin emeklilik başvurusu yapmama sebep olmaktadır. Bu mağduriyetin yaşanmaması için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.
Kıdem tazminatı
-Geçimini emeği ile sağlayan işçilerin emeklilik zamanında güvencesi kıdem tazminatıdır. İşçiler geçmiş yıllarda kıdem tazminatları ile iyi kötü bir ev alabilmekte hatta çocuklarını evlendirmekteydi. Bu sebeple yıllarca kıdem tazminatına her el uzatıldığında, meydanlarda “kızımın çeyiz oğlumun düğün parasına dokundurtmayız” dedik. TÜRK İŞ olarak bugüne kadar kıdem tazminatına dokundurtmadık. Ancak işçiler bugün kıdem tazminatı ile ev almak bir yana borçlarını ödeyemez hale geldi. Kıdem tazminatı tavanı uygulaması işçilerin mağduriyetini her geçen gün artırdı. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için kıdem tazminatı tavan miktarının brüt asgari ücretin 7,5 katı olması gerekmektedir.
‘Sokaktaki enflasyonu en iyi biz biliyoruz’
Açıklamanın ardından ‘Sokaktaki enflasyonu en iyi biz biliyoruz’ diyen Türk-İş emekçileri “Üyelerimiz başta olmak üzere tüm emekçilerin taleplerini dile getiriyoruz. Emeğimizin karşılığı olan gelirimizin, enflasyon verilerine kurban edilmesine karşı açık bir tavır alıyoruz” dedi ve şunu belirtti.
–Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, adaletsiz vergi sistemi, işsizlik, kayıt dışı istihdam, güvencesiz çalıştırma sorunları altında ezilmeyeceğiz, bozulan ekonominin bedelini biz ödemeyeceğiz,
–696 sayılı KHK ile kadroya giren işçilerin kanundan doğan haklarım aramaya devam edeceğiz,
–KİT’lerde ve kamuda taşeron işçilik sona erene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz,
-Örgütlenmenin önündeki engelleri tek tek aşacağız,
‘Türkiye’deki üç konfederasyon, tek çatı altında toplanmalı’
Yaşasın ekmek, barış ve özgürlük mücadelemiz!
Eylemin ardından İlke TV’nin sorularını yanıtlayan sendika temsilcileri yetkililere taleplerini belirttiklerini ancak mutlak çözüm yolunun birlikte mücadeleden geçtiğini söyledi.
TES-İŞ 2 Nou Şube Başkanı Şükrü Kaçmaz, “Biz sadece Türk-İş olarak değil, Türkiye’deki üç büyük konfederasyonun bir araya gelip birlikte haykırması gerekiyor. Aslında bana göre üç ayrı federasyona ihtiyaç yok Türkiye’de tek federasyon hatta işçi memur ayrımına da gerek yok tek çatı altında toplanmalıyız. Ancak böyle yönetenlere karşı bir duruş sergilenebilir yoksa bilindiği gibi iktidarların en iyi yönetim şekli ‘böl, parçala, yönet’ taktiğidir. Bu biz sendikacılar için de böyle. Böyle olduğu zaman küçük parçacıklara bölünüyoruz, farklı çekişmelere sebep oluyor, ötekileştirmeler oluyor. Böylece birliktelik sağlanmıyor. Bizim birliktelik sağlamamız için tek çatı altında bütünleşip taleplerimizi söke söke koparmamız lazım” şeklinde konuştu.