Önceki yazılarda Çerkeslerin sessizliğine değinmiştik ve Çerkesleri de yakından ilgilendiren “yeni süreçte neler yapılabilir”e odaklanmıştık. Çerkesler hala sessizler, kendileri için konforlu ve riski minimum olan bir ortam oluştuğunda muhtemelen onlar da konuşmaya başlayacak. O esnada ne kadar dikkate alınacakları ise meçhul…
Bu yazıda ise Türkiye’nin gündemine dâhil ol(a)mayan, böyle bir atmosferde bile söz söyleyemeyen Çerkeslerin ne konuştuğuna yani Çerkeslerin gündemine bakalım…
Çerkesler, 1864’de yaşadıkları soykırımın ardından dönemin Osmanlı coğrafyasına, çeşitli saiklerle, devlet tarafından yerleştirilmiş bir halk. Osmanlının yıkılmasının ardından ise farklı ülkelerin içerisinde kalmış azınlık bir topluluk. Bugün büyük bir çoğunluğu Türkiye’de olmak üzere Suriye, Ürdün, İsrail, ABD ve Avrupa diasporalarından bahsetmek mümkün. Farklı rejimler altında yaşamış olsalar da, farklı kolonyal süreçlere sessiz sedasız maruz kalsalar da, devletler eliyle araçsallaştırılmış olsalar da, sürekli bir kendini ispatlama mecburiyetinde hissetseler/hissettirilseler de, maduriyetleri gündem dahi edilememiş olsa da birbirleriyle politik olamasa da sosyo kültürel ilişkileri bir şekilde devam ede gelmiş bir topluluk bahsettiğimiz. Türkiye coğrafyasında da dünyada oldukları gibi çok dağınıklar. Buda, politik olarak kendi gündemlerini inşa edememelerinin sebeplerinden biri. Özetle; “ne buralıyız ne oralı tam bir diasporalı”.
Diaspora’da olunca, “neden diasporadayız” sorusu en başat soru oluyor haliyle. Soykırım sonucu diasporalaşmış toplumlarda soykırım ve bunun gündem edilmesi kimlik inşasında önemli bir parametre. Siyasallaşmanın başladığı nokta, belki de bayrağın düştüğü yer…
Çerkes diasporasında soykırım tartışmalarının evveliyatı var ancak 2000’li yıllarla birlikte bu tartışmaların kamusallaşmaya başladığını söylemek mümkün. Özellikle 2006 – 2015 arası dönemin sokakta gerçekleştirilen eylemler ve çeşitli yayınlarla belli bir görünürlük sağladığını söyleyebiliriz. Bu süreçte başı çeken Türkiye diasporası ülke otoriterleştikçe kabuğuna çekilmiş gözüküyor. Şu anda sokak eylemleri azalmış durumda. Ancak soykırım gündemi Çerkeslerin peşini bırakmıyor. Görünen o ki Çerkesler de Rusya ile daha bitmemiş bir kavgalarının olduğunu, yaralarının hala kanadığını çeşitli yollarda anlatmaya hem Türkiye’de hem de dünyada devam edecekler.
Çerkes Soykırımı’nı kim tanısın
Çerkes Soykırımı’nın kim tarafından tanınması gerektiği konusu önemli bir tartışma alanı Çerkesler için. Ermeni ve Yahudi Soykırımlarının tanınması mücadelesinde bir yöntem olarak değerlendirilen çeşitli parlamentoların soykırımı tanıması, Çerkesler arasında da gündem ediliyor zaman zaman. Daha önce özellikle ABD’de yaşayan Çerkes organizasyonlarının öncülüğünde ve ABD’li düşünce kuruluşlarının desteğiyle Gürcistan parlamentosu tarafından Çerkes Soykırımı’nın tanındığını biliyoruz.
Yeni gündem ise Rusya’nın işgali altında batı desteğiyle Rusya’ya karşı savaşan Ukrayna parlamentosunun geçtiğimiz günlerde Çerkes Soykırımı’nı tanımış olması.
Çerkes diasporası içerisinde faaliyet gösteren Çerkes STK’ları bu konuda çeşitli açıklamalar ile konuya dair şerhli de olsa desteklerini açıkladılar. Bu aşamada kendilerini çatı örgüt olarak adlandıran yapılardan (özellikle Kafkas Dernekleri Federasyonundan) ses çıkmaması ancak Eskişehir, Ankara, İstanbul ve Kayseri gibi derneklerin ve Çoğulcu Demokrasi Partisi’nin açıklama yapması kenara not edilmeyi hak ediyor. Açıklamalarda düşülen şerhlerin özeti, soykırım tanıma kararlarının siyasi kararlar olması. Bu bir gerçek ancak parlamentoların zaten siyasi kararlar alan kurumlar olduklarını gözden kaçırıyor açıklamalar. Bu anlamda ya parlamentoların Çerkes Soykırımı’nı tanımasına karşı olursunuz ya da desteklersiniz. Bu anlamda şerhli destek biraz sakil duruyor.
Rusya ile problemi olan Gürcistan’ın ve son dönemde Ukrayna’nın Çerkes Soykırımı’nı siyasi bir amaçla tanıdığı ortada. Çerkesler içerisinde parlamentolara başvuran figürler ya da kurumlar da bunu biliyorlar zaten. Bu sebeple daha öncede Rusya ile sorun yaşayan ülkelere yapıldı bu başvurular.
Çerkes Soykırımı’nın devletlerarası çıkar ilişkilerine meze edilmemesi gerektiğini düşünenlerden biri de benim. Ukrayna’nın Çerkes Soykırımı’nı tanımasının belli bir bilinirlik etkisi olduğu yadsınamaz ancak bunun ne hukuksal ne uzun vadeli politik bir etkisi olduğu söylenemez.
Çerkes Soykırımı her şeyden önce Çerkeslerin diasporada siyasallaşmaları, yani Çerkes kalabilmeleri için gündem etmeleri gereken bir gerçeklik, realite. Bunun yolu da parlamentolardan değil sokaktan, hayatın tam ortasından geçiyor. Parlamentoları ya da devletleri değil toplumları, halkları, akademiyi, medyayı, yani siyasetin kendisini hedeflemenin ve bunu da milliyetçilikten uzak, evrensel bir perspektif ile söylem üreterek gerçekleştirmenin Çerkesleri kendisine getirecek önemli bir argüman olduğunu düşünüyorum. Özetle sivil bir perspektif ile yürütülmesi gereken siyasal bir mücadele devletlerin çıkar ilişkilerinin parçası olmamalı. Bu konuda neler yapılabilir sorununun cevaplarını Çerkes Soykırımı’nın sembol tarihi 21 Mayıs yaklaştıkça daha sık konuşacağız.
Suriye Çerkesleri
Çerkesler son günlerde bir yandan Ukrayna’nın soykırımı tanımasını konuşurken bir yandan da bütün dünya ile birlikte Suriye’yi konuşuyor. Ama dünya ile farklı yerlerden ve çok fazla görünür olmadan.
Gündemleri Suriye Çerkeslerinin durumu. Bu konuda öncelikle son yaşananların ardından Suriye Çerkeslerinin ekonomik sorunlarına destek olmak için yine Eskişehir, İstanbul ve Kayseri Kafkas dernekleri bir kampanya başlattılar. Amaç zor durumdaki Suriye Çerkeslerine destek sağlayabilmek.
Bunun hemen ardından Kafkas Dernekleri Federasyonu Suriye’ye bir ziyaret gerçekleştirerek oradaki Çerkes dernekleri ve Şam’daki Türkiye büyükelçilik yetkilileriyle temaslarda bulundu. Çerkeslerin yaşadıkları bölgeleri elinde bulunduran HTŞ’nin şimdilik Çerkeslere yönelik genel bir baskı politikası yok. Ancak özellikle Rusya’nın aparatı olan DÇB (Dünya Çerkes Birliği)’nin açıklamaları güvenlik endişelerini artırmış durumda. Kısmen de olsa HTŞ ile temas kurulmaya ve güvenlik garantileri alınmaya çalışıyor.
Yazıya başlarken Suriye Çerkesleri konusunda bolca not almıştım ancak oldukça detaylı bir yayını Gazeteci Fehim Taştekin kendi kanalında paylaşmış. İlgilileri için ısrarla tavsiye edebileceğim, hem Suriye Çerkeslerinin tarihsel sürecine hem de mevcut durumlarına sahadan bilgiler ile ışık tutan oldukça doyurucu bir yayın.
Bu haftaki yazıyı Çerkeslerin iç gündemlerine ayırmış olduk umarım Türkiye’yi ve Çerkesleri ilgilendiren ve çok önemli olan konularda da Çerkeslerin konuştuğu günleri kısa sürede görürüz.