• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Neden kürtaj hakkı? Kürtajı yasaklamak hiçbir zaman kürtajı azaltmadı

Neden kürtaj hakkı? Kürtajı yasaklamak hiçbir zaman kürtajı azaltmadı

Kürtaj Türkiye’de bir süredir gündemde görünür bir yerde değildi, çünkü feminist hareket kazanılmış haklara yönelik sürekli ve çok yönlü saldırılarla mücadele etmek zorundaydı. 2025’in “aile” söylemiyle ve kadınların nasıl doğuracağına kadar uzanan kısıtlamalarla perçinlenen baskıların olduğu ortamda feministler, İstanbul’da uluslararası bir kürtaj konferansı düzenledi. Feminist hareket, kürtajı kazanılmış bir hak olarak rafa kaldırmadı; aksine, “Aile Yılı” gibi politikaların sürdüğü bir dönemde uluslararası dayanışmayla yeniden gündeme taşıdı.

Neden kürtaj hakkı? Kürtajı yasaklamak hiçbir zaman kürtajı azaltmadı
Foto: Görsel: Trevor Davis
  • Yayınlanma: 16 Ekim 2025 10:32
  • Güncellenme: 16 Ekim 2025 11:50

“Erkekler hiç bakamayacakları; devletin de eğitimini, sağlığını, refahını hiç düşünmediği çocuklar üzerinden kadınların bedeni ve hayatı hakkında karar veriliyor. Bunu da kadınları kontrol etmenin bir aracı olarak yapıyorlar.” 

Kadının İnsan Hakları Derneği (KİH), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ve Women on Web işbirliğiyle yürütülen Kürtaj Hakkım projesi kapsamında düzenlenen Uluslararası Kürtaj Mücadeleleri Konferansı İstanbul’da gerçekleştirildi.

11 Ekim tarihinde düzenlenen etkinlik, Türkiye’de kürtaj hakkı üzerine düzenlenen ilk uluslararası feminist konferans oldu.

Türkiye’den ve dünyadan feministler bir araya gelerek kürtaj hakkının farklı ülkelerdeki mevcut durumunu, mücadele pratiklerini, medikal kürtaj ve teletıp gibi dünya çapında yaygın kullanılan kürtaj yöntemlerini tartıştı.

Kadının İnsan Hakları Derneği’nden (KİH) İrem Gerkuş, konferansın ardından İlke TV’ye konuştu.

Türkiye’de kürtaj hakkı mücadelesinin gündemde daha az görünür olduğu bir dönemde gerçekleştirilen konferansa ilişkin değerlendirmelerini sorduğumuz İrem Gerkuş, kürtaj meselesinin artık feminist hareketin akut bir gündemi olmadığını belirterek, “Feminist hareket olarak haklarımıza ve giderek daha temel, kazanılmış haklarımıza yönelik saldırılar üzerinden politika üretmek durumunda kaldığımız için kürtaj, 2012’deki gibi doğrudan gündemimizde değil” ifadelerini kullandı.

2012’de dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Her kürtaj bir Uludere’dir” söylemiyle hakkın doğrudan hedef alındığını hatırlatan Gerkuş, “Bir hak hedef alındığı oranda, o tepkiyi ve talebi oluşturma imkanı da oluyor. Bu, biraz da Türkiye’deki politika yapma biçimiyle ilgili” diye konuştu.

Kürtaj hala pratikte askıya alınan bir hak

Türkiye’de bir yasanın varlığının onun uygulandığı anlamına gelmediğini belirten Gerkuş, “Türkiye, politika yapıcıları açısından, ‘ben bu yasayı değiştirmeden de aklımdakini uygulatabilirim’ ya da ‘bu yasayı pratikte askıya alabilirim’in çok uzmanı olduğumuz bir ülke” dedi.

Medeni haklar, yasal haklar ve şiddetten uzak bir yaşam üzerine kurulu haklar gibi temel meselelerden; cinsellik ve üreme sağlığı haklarını konuşmaya sıranın pek gelmediğini belirten Gerkuş, “Kürtajla alakalı mesele hiçbir zaman bitmedi. Bitmeyecek de” sözleriyle feminist hareketin her daim gündeminde olduğunu vurguladı.

Konferansta Türkiye’yle birlikte uluslararası deneyimlerin de konuşulduğunu belirten Gerkuş, “Kürtajın tarihi doğum kadar eski. Kadınlar yasalar olmadan önce de, tıbba tıp denmeden önce de kürtaj yapıyorlardı. İstenmeyen bir gebeliği sonlandırmaktan kadınlar hiçbir zaman vazgeçmedi” diyerek kürtaj üzerinde uygulanan yasaklar ve baskılara dair şunları söyledi:

“Her ülkenin yasaları çok keyfi, cinsiyetçi ve kadın düşmanı. Kendi politikalarıyla şekillendirdikleri tutarsız bir tarafı var. Mesela bir ülkede kürtaj tamamen yasaklanıp müebbet hapisle cezalandırılabilirken; bir yerde süre sınırı 24 hafta, bir yerde 10 hafta, bir yerde 4 hafta olabiliyor. Hiçbir sağlık hizmeti bu denli yasalarla düzenlenmiyor, bu denli koşullara bağlanmıyor. Ama hepsinde ortak motivasyon muhafazakarlık, kadın düşmanlığı ve kadınların bedenlerine dair özgürlüklerini sınırlamak.”

2025’te “Aile Yılı” ilanıyla birlikte kürtaj

2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesi ve sezaryen kısıtlamaları gibi politikalarla birlikte, kürtaj hakkına yönelik baskıların nasıl şekillendiği sorusuna ise Gerkuş, şöyle yanıt verdi:

“Kendi hayatlarımızdan da biliyoruz, arkadaşlarımızdan da, bize mesaj da atıyorlar… Kadınlar kürtajla ilgili ısrarla güvenli, ücretsiz ve erişilebilir bir bilgiye ulaşmak istiyorlar. Kürtaj olmaya çalışmak baştan sona bir mücadele ve çaba meselesi Türkiye’de şu an. Mesela bir takım genç doktorların aldığı inisiyatifler üzerinden İstanbul’da iki tane kamu hastanesinde yapabilirsin. Bir de şunu düşün diyelim ki ilk önce regl gecikti, fark ettin, bir test aldın. Beşinci haftada, altıncı haftada fark ettin, en iyi ihtimalle. Test aldın, sonra randevu buldun. Sonra bulduğun randevu o iki doktordan birine denk gelecek de gidip yaptıracaksın. Ve tüm bunları on hafta içinde halletmen gerekiyor. Gittin bir doktora, dedi ki ‘ben yapmıyorum’ ve seni hiçbir yere yönlendirmedi. Ne yapacaksın? Buna bir cevabımız yok şu an. 13 senedir falan giderek zorlaşıyor bu sorunun cevabı.”

Sağlık çalışanlarında korku ortamı olduğunu aktaran Gerkuş, “Sağlık çalışanları yargılanacağını düşünüyor, ‘Kürtaj yapan o doktor olmak istemiyorum’ diyorlar. O yüzden de yapmak istemiyorlar. Halbuki önlerinde hiçbir yasal engel yok” dedi.

Bakanlığın yanıtı: Hasta ile hekim arasında özel bir durum

Kürtaj hakkının pratikte nasıl budandığını gösteren somut verileri paylaşan Gerkuş, Mor Çatı’nın 2014 yılında İstanbul’daki 37 kamu hastanesine yönelik yaptığı telefon anketini hatırlattı:

“İstanbul’da sadece 3 kamu hastanesi isteğe bağlı kürtaj yapıldığını söyledi. Bunlardan yalnızca 1’i yasal süre olan 10 haftaya kadar hizmet verirken, diğer ikisi 8 hafta ile sınırlı tutuyordu. 17 hastane ise kürtajı sadece ‘tıbbi zorunluluk’ halinde ve heyet kararıyla yaptıklarını belirtti. Bu raporun ardından dönemi sağlık bakanı yazılı bir açıklama yaparak cevap vermişti, ‘Bu doktorla hasta arasındaki bir meseledir, bu bilgi doğru değildir’ diye. Bu hiçbir zaman doktor ve hasta arasındaki bir mesele olmadı. Kadınların hayatları ile ilgili; kadınların meselesidir.”

‘KürtajHakkım.org’ doğru bilgiyi sağlıyor

(Görsel: kürtajhakkım.org)

kürtajhakkım.org web sitesi, kadınlara ve sağlık çalışanlarına yönelik kapsamlı bir destek mekanizması sunuyor. Gerkuş, sitede ulaşılabilecek bilgilere dair şunları kaydetti:

“İlk olarak, doğru bilgiye erişimi sağlamaya çalışıyoruz. Hastanelerden ‘Kürtaj yasak’ veya ‘Koca izni gerekli’ gibi yasal olarak doğru olmayan bilgiler geliyor. Türkiye’deki bilgi kirliliği başlı başına bir sorun. Biz hem mevzuatı hem de kadınların haklarını anlatan güvenilir bir kaynak oluşturmayı hedefliyoruz.

İkinci olarak, sağlık çalışanları için hazırladığımız bir kılavuz var. Yani sağlık çalışanları, kadınları utandırmadan erişebilecekleri hak temelli bir perspektife nasıl yaklaşabilir, buna dair bir şey var.

Üçüncü destek ise hukuki süreçlere dair. Bir doktor kürtaj yapmayı reddettiğinde, kadınların hastaneye iletebileceği bir dilekçe örneği var. Eğer hastane reddederse, bu sefer de Sağlık Bakanlığı’na şikayet etmek için kullanılabilecek başka bir dilekçe örneği var.”

Nedir bu medikal kürtaj ve teletıp?

Konferansta dünyada yaygın şekilde kullanılan medikal kürtaj (ilaçla kürtaj) ve teletıp (uzaktan tıbbi danışmanlık ve tedavi) hizmetleri tartışıldı.

Medikal kürtajın Türkiye’deki yasal durumuna değinen Gerkuş, “Medikal kürtaj aslında Türkiye’de yasaldı. Çünkü yasa sadece ‘rahmin tahliyesi’ der, yöntemi belirtmez. Ancak 2012’de bu ilaçları eczanelerden satın almak yasaklandı. Artık sadece hastane eczanelerinde bulunabiliyor ve doktor kontrolünde kullanılıyor” bilgisini paylaştı.

Medikal kürtajda kullanılan Mifepriston ve Misoprostol haplarına dair bilgi vermeye devam eden Gerkuş, “İkisinin birlikte kullanımı etkiyi çok artırıyor, ancak Misoprostol tek başına bile yeterli. Dünya Sağlık Örgütü’nün güvenli ilaçlar listesinde yer alan, doğum yapmaktan bile daha güvenli, hızlı ve ucuz bir yöntem” dedi.

Gerkuş’a göre, Brezilya’da kadınlar, Misoprostol ilacının üzerindeki “hamileler kesinlikle kullanmasın” uyarısını gördüklerinde, kürtaj amacıyla kullanmaya başlıyor ve bu bilgi kulaktan kulağa yayılıyor. Zamanla ilaç, bir kürtaj hapı olarak kullanılmaya başlıyor. Tabii feministlerin yıllarca süren mücadelesi sonucunda kürtaj hapı olarak ruhsatlandırılıyor.

‘Kürtaj evime geldi’

Medikal kürtajın küresel kullanım oranlarına dair Gerkuş, “Amerika’da kürtajların yüzde 60’ı, gelişmiş ülkelerde ise yüzde 60-70’i artık bu yöntemle yapılıyor. Çünkü kadınların hem kendi bedenleri üzerinde hem de kendi hayatları ve istekleri konusunda karar verme imkanı veren bir tarafı var bu yöntemin” ifadelerini kullandı.

Bir kadının, “Kürtaj evime geldi” sözlerini aktaran Gerkuş, erişebilir ve ucuz bir yol olduğunun da altını çizerek şöyle dedi:

“Nerede oturduğun, kaç yaşında olduğun, ne yaşadığın, kocandan şiddet görebilirsin, bu yüzden kürtajı gizli yapmak zorunda kalabilirsin. Evde çocuk olabilir ve onu bırakabileceğin biri olmayabilir. Bir kere daha az sağlık çalışanıyla muhattap oluyorsun. Kadınların yaşadığı hayat koşullarına baktığımızda çok erişilebilir bir yöntem.”

Medikal kürtajın teletıp ile birleştirilmesi

“Women on Web, kürtaj haplarıyla kadınlara danışmanlık sağlamak amacıyla hizmet vermeye başladı. Kadınlara hap gönderiliyor, ancak öncesinde tabii ki tetkikler yapılıyor. İşte kaç yaşındasın, sağlık sorunların var mı gibi değerlendirmelerden sonra  kadınlar, ihtiyaçlarına uygun bir yönlendirme alıyor. Daha sonra hapları gönderiyorlar ve sürekli takibini de yapıyorlar: ‘Nasılsın, iyi misin? Hani bir sorun olursa yazabilirsin.’ gibi. Yani teletıp hizmeti böyle bir şey. Doğru bilgiyi, kadınların ihtiyacı olan bilgiyi, başka ihtiyaçları varsa onları da görerek süreci yürütmelerini sağlayan bir yöntem.”

Ancak Gerkuş, Türkiye’deki engellerden birine de işaret etti: “Kadınlar Women on Web’e ulaşmaya çalışıyor, ancak gönderilen ilaçların Türkiye gümrüğünde durdurulduğunu biliyoruz.”

Uluslararası deneyimlerin bu anlamda yol gösterici olduğunu ifade eden Gerkuş, şu karşılaştırmayı yaptı:

“Moldova’da, Kırgızistan’da kürtaj yasallaştı, Ermenistan ve Kazakistan ise bunu düşünüyor. Bunlar bize çok uzak ülkeler değil. Tırnak içinde söyleyeceğim ‘Türkiye’ye kıyasla geri olduğu düşünülen ülkeler’. Tunus’ta da medikal kürtaj var. Böyle İsveç gibi çok uzaklara gitmeye gerek yok. Dünya Sağlık Örgütü’nün onayladığı kolay ve güvenli bir yöntem. Neden Türkiye’de olmasın? Niye? Biz bu konferansta bunları konuşmak için bir araya geldik ve güzel de oldu. “

Kadınlar kara borsadan tehlikeli haplara erişiyor

Gerkuş, Türkiye’de medikal kürtaj için aktif bir kara borsa oluştuğunu vurgulayarak, “Kadınlar bir çaresizlikle internette çözüm aradığında, sağlıksız, ne olduğu bilinmeyen haplara ve korsan sitelere yöneliyor. Bunun yasa dışı bir pazarı kesinlikle var” dedi.

‘Kürtajı yasaklamak hiçbir zaman kürtajı azaltmadı’

Kürtaj hakkını yalnızca sağlık hizmeti olarak değil, patriyarkal düzenin kadınların hayatına müdahale biçimlerinden biri olarak değerlendiren Gerkuş, meseleyi toplumsal cinsiyet eşitsizliği perspektifinden ele aldı:

“Benim patriarka diye bir sistem tahlilim var hayatta. Bu tahlille hareket ediyorum, buna inanıyorum. Karşımızda sistemsel şiddet ve ayrımcılık biçimleri var. Kürtaj meselesi ise bana, diğer birçok konu gibi, acımasızca geliyor. Çünkü bu, erkeklerin ve devletin kadınların bedenlerini ve hayatlarını kontrol etmesinin çok net, çok çarpıcı bir yolu. Kadınlar, sonuçta doğurmak istemedikleri veya bakmak istemedikleri çocuklara bakmak zorunda bırakılıyor ya da sağlıklarını riske atarak gebeliği sonlandırmaya çalışıyor. Kürtajı yasaklamak hiçbir zaman kürtajı azaltmadı, aksine kadınların sağlığını büyük oranda riske attı.

Erkekler hiç bakamayacakları; devletin de eğitimini, sağlığını, refahını hiç düşünmediği çocuklar üzerinden kadınların bedeni ve hayatı hakkında karar veriliyor. Bunu da gerçekten kadınları kontrol etmenin bir aracı olarak kullanıyorlar. Sırf kadınlara eziyet etmek için yapıyorlar.

Hayatın bin bir türlü hali var. Sonuçta tecavüze de uğrayabilirsin; elinden geleni yapmışsındır ama korunma yönteminin işlememiş olabilir. Korunmamış da olabilirsin, bilgiye sahip değilsindir; o an çocuk istemeyebilirsin. Ekonomik olarak uygun değildir durumun, şiddet görüyorsundur ve o adamdan çocuk sahibi olmak istemeyebilirsin. Bunların hepsi, o kadar kadınların deneyimlerine içkin durumlar ki… Bunları görmek zorunda hissettiğimiz, hepimizin deneyimi olduğu için kürtaj hakkı benim için çok önemli bir noktada duruyor.”

‘Cinsel şiddeti de konuşmalıyız’

Gerkuş’a göre kürtaj meselesine daha geniş bakılmalı:

“Kürtajın yanı sıra, cinsel sağlık, üreme sağlığı, doğurganlık hakları bir bütün. Birçok bilgiye ve hizmete erişememenin sonucunda da kürtajı konuşuyoruz. Aynı zamanda erkek şiddetini, bilerek hamile bırakma veya doğum kontrol yöntemlerine erişimi engelleme gibi cinsel şiddet biçimlerini de konuşmak zorundayız.”

Kürtaj Hakkım projesi nedir?

KİH ve Mor Çatı tarafından 2021 yılında yayımlanan “Kadınların Üreme Sağlığı Hizmetleri ve Kürtaj Deneyimleri” başlıklı araştırma, Türkiye’de yasal olmasına rağmen fiilen erişilemeyen kürtaj hakkını savunmak ve feminist mücadele stratejileri belirlemek amacıyla hazırlandı.

Araştırma, kadınların kürtaj deneyimlerini, çocuk doğurmama kararlarının kendilerine ait olması gerektiğini düşündüklerini ve güvenli, engelsiz erişimin önemini ön plana çıkararak; sağlık çalışanlarının ayrımcı ve utandıran yaklaşımlarından kaynaklanan sınırlı erişimi ortaya koydu.

Bu bulgular, kürtajın güvenli ve erişilebilir bir hak olduğu anlayışıyla, KİH, Mor Çatı ve Women on Web’in yürüttüğü Kürtaj Hakkım projesinin temel çıkış noktasını oluşturdu.

Konferanstan | Dünyadan kürtaj mücadeleleri ve Türkiye deneyimi

Konferans, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Ekin Baltaş’ın kürtaj hakkının ve bu hakka erişimin hukuken korunmasının önemini dile getirdiği konuşmasıyla başladı.

Kadının İnsan Hakları Derneği’nden İrem Gerkuş’un konferansın çerçevesine dair aktarımıyla devam etti.

Arjantin

Konferansın ilk oturumu  “Dünyadan Kürtaj Mücadelesi Örnekleri” başlıklı oturumdu.

Arjantin’de kürtaj hakkı mücadelesinde önemli örgütlerden olan Socorristas en Red’den Daniela Andreassi ilk oturumda hem Arjantin hem de diğer Latin Amerika ülkelerinde kürtaj mücadelesini ve sonuçlarını aktardı. Arjantin’de 2005 yılında “Yasal, güvenli ve ücretsiz kürtaj hakkı” için ulusal bir kampanya düzenlediğini ve bu kampanyanın sembolünün yeşil fular olduğunu aktaran Daniela Andreassi, yeşil fuların nesiller olarak aktarılan bir sembol haline gelerek 2015’deki ve 2020’deki mücadelelere kadar kullanıldığını kaydetti. Socorristas en Red’in çalışmalarının anlatan Andreassi, haplarla kürtajı eşlik yaklaşımı ile nasıl gerçekleştirdiklerini aktardı. Haplarla kürtaj olan kadınlarla bilgilendirme toplantı ve görüşmelerinin yanı sıra dilediklerinde arayacakları bir numara vererek feminist bir bakım desteği ağı kurduklarını paylaştı. Haplarla kürtaj yönteminin son derece güvenli olduğunu belirten Andreassi sözlerini şu şekilde bitirdi:

“Toplam 100.160 kadınla gerçekleştirdiğimiz süreç sonucunda kaç kadın hayatını kaybetti biliyor musunuz? Sıfır. Bunların %75’i haplarla kürtaj gerçekleştirmişti.”

Fransa

Planning Familial’den Veronique Sehier ise Fransa’da kürtaja erişim hakkında mevcut durumu aktarırken Fransa’da kürtajın anayasal hak olmasına rağmen erişime dair sorunların mevcut olduğunu olduğunu vurguladı. Sehler, kürtajı engellemenin yalnızca yasaklama yöntemiyle değil, kadınların erişimlerini zorlaştırırarak fiili olarak da yapıldığına dikkat çekti. Fransa’da anayasaya karşı gelmek pahasına kürtaj karşıtı hareketlerin çok güçlü olduğunu kaydeden Sehier sözlerini “Kürtajı kriminalize etmeye çalışıyorlar. Ancak kadınların hakları için mücadele sürüyor; sürmek zorunda” diyerek özellikle küresel olarak örgütlenen kürtaj karşıtlarına karşı kürtajın temel bir hak olduğunu savunmanın ve bunu feministler, sağlık çalışanları, sivil toplum, siyasetçiler, sanatçılar gibi geniş bir toplumsal işbirliği içinde yapmanın önemini vurgulayarak bitirdi.

Türkiye

İlk oturumda Türkiye deneyimini aktaran Mor Çatı’dan Selime Büyükgöze ise Türkiye’de kürtaj hakkının 10’uncu haftaya kadar yasal olmasına rağmen, pratikte erişilemez olduğunu ve kürtaj hakkında doğru bilginin ve sağlık alanındaki yönlendirmelerin sınırlılıklarından bahsetti:

“Türkiye’de 1983 yılından bu yana kürtaj gebeliğin ilk 10 haftası içinde yasal, fakat ayrımcı bir biçimde evli kadınların koca izni, 18 yaşından küçüklerin ise ebeveyn izni alması gerekiyor. Fakat biz bu sınırlı haktan bile tamamen yararlanamıyoruz. 2012 yılında yükselen kürtaj karşıtı söylemler uygulamada yaşanacak dönüşümün habercisiydi.Feministler ve kadın hareketi olarak yasal bir değişimin önünü kestik fakat o yıldan bu yana yapılan araştırmalar pek çok hastanenin isteğe bağlı kürtaj yapmadığını, kürtaj yapan hastanelere kadınları yönlendirmediğini hatta kimi illerde kürtaj yapan özel hastane/poliklinik dahi bulunmadığını gösteriyor. Bugün dünyanın çok yerinde yaygın bir biçimde uygulanan, DSÖ’nün temel ilaçlar listesinde bulunan isteğe bağlı düşük haplarından Mifepriston Türkiye’de halen ruhsatlanmadı, Misoprostol’un ise 2012’de endikasyon dışı kullanımı yasaklandı. Sağlık Bakanlığı 2022’de Misoprostol’ün kadın hastalıkları ve doğum alanındaki bazı durumlarda ve doğum sonu kanamaları durdurmak amacıyla ruhsat dışı kullanımına izin verdi. Bu nedenle kadınların bugün dünyanın pek çok yerine kullanılan haplarla kürtaj yöntemine Türkiye’de yaygın bir biçimde erişemiyor. ”

Medikal Kürtaj ve Teletıp: Kürtaja erişimin neresinde?

Konferansın öğleden sonraki oturumunda ise “Medikal Kürtaj ve Teletıp: Kürtaja Erişimin Neresinde?” sorusu çerçevesinde, Tunus, Moldova ve İspanya’dan konuşmacılar aktarımlarda bulundu.

MARA-med’den Selma Hajri Tunus deneyimini aktarırken, kürtaj hakkı mücadelesini yaygınlaştırmanın hayati önem taşıdığını belirterek “1990’ların sonunda Tunus’ta en yaygın kürtaj yöntemi medikal kürtajdı. Belirli bir tarihte çıkarılan yasayla kürtaj, yasal hale geldi. 2010’dan itibaren bu uçurumların derinleştiğini görüyoruz.” dedi.

Moldova başta olmak üzere Ermenistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da yürüttüğü araştırmaları anlatan Reproductive Health Training Center’dan Rodica Comendant medikal kürtajın güvenli oluşunu verilerle açıkladı:

“Dünya Sağlık Örgütüne göre medikal kürtaj kadınlar tarafından yönetilebilir- başarısızlık neredeyse imkansız. Teletıp hizmetimizle danışmanlık verdiğimiz kadınlar bilgi alabiliyor, ilaçlara erişebiliyor ve 3 hafta sonra gebelik testiyle sürecin tamamlandığını doğruluyorlar. Kadınların neden teletıp hizmetini tercih ettiğini incelediğimizde; gizlilik, kolaylık ve rahatlık öne çıkıyor. Moldova’da 500’den fazla katılımcıdan %98 başarı, %99 memnuniyet oranı elde ettik. Bu yöntem son derece verimli, etkin ve mahremiyeti koruyan bir seçenek.”

Women on Web’ten Veronica Fernandez, 20 yıldır kadınların güvenli kürtaja erişimini uzaktan desteklediklerini anlatarak, haplarla kürtajın kadınların sağlığını koruyarak özerkliği güçlendirdiğini vurguladı. Teletıp ve çevrimiçi hizmetlerin kürtaja erişimi artırdığını belirten Veronica Fernandez sözlerini şöyle bitirdi:

“Web sitelerimizin sansürü sadece savunuculuğu değil, sağlık hakkına erişimi de engelliyor; ama biz beden otonomimizi ve özerkliklerimizi savunacağız.”

*Women on Web’in web sitesi Türkiye’de de 2019 yılında sansürlenmişti.

Farklı kürtaj yöntemlerinin tartışıldığı bu oturumda katılımcılar, medikal kürtajın güvenli, erişilebilir ve kadınların karar hakkını güçlendiren bir yöntem olduğunu vurgularken, teletıp uygulamalarının küresel ölçekte kürtaja erişimi nasıl dönüştürdüğünü tartıştılar. Kürtaj tartışması ve uygulamasının merkezine sağlık çalışanlarını değil kadınları yerleştirmenin önemine işaret ederek medikal kürtajın bunu sağladığının ve medikal kürtajın “kürtajın geleceği” olduğunu vurguladılar.

Kadınların sınır tanımayan dayanışması

Konferansın son bölümünde gerçekleştirilen değerlendirme oturumunda, kadınların kürtaj hakkı mücadelesinin yalnızca hukuki değil aynı zamanda bir dayanışma pratiği olduğunun altı çizilirken, farklı coğrafyalardan gelen feministler, ortak deneyimlerin ve karşılaşılan engellerin benzerliğine dikkat çekerek ulusötesi dayanışmanın önemini vurguladılar.

Kapanışta, “Kadının kürtaj hakkına yönelik müdahalelerin, patriyarkanın kadınların karar alma haklarına yönelik bir müdahalesi olduğunu” vurgulayan kadınlar, bu nedenle “Kürtaj hakkı için küresel feminist mücadelenin gerekliliğini” vurguladılar.