Üzerinden çeyrek asır geçti: 19 Aralık Katliamı

19-22 Aralık 2000 tarihleri arasında ülke çapında 20 ayrı cezaevindeki siyasi tutuklu ve hükümlülerin kaldığı bloklara eşzamanlı operasyon düzenlenmiş, 28 tutuklu ve iki asker olmak üzere toplam 30 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce mahpus yaralanmıştı.

Üzerinden çeyrek asır geçti: 19 Aralık Katliamı
Üzerinden çeyrek asır geçti: 19 Aralık Katliamı
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 19 Aralık 2025 10:51
  • Güncellenme: 19 Aralık 2025 11:09

F Tipi cezaevi uygulamasına karşı başlatılan ölüm orucunun 60. gününde, 19 Aralık 2000 tarihinde 20 cezaevine eşzamanlı yapılan ve 30’u tutuklu, ikisi kamu görevlisi olmak üzere 32 kişinin ölümüyle, 300’den fazla mahkumun yaralanmasıyla sonuçlanan ve  ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ adıyla gerçekleştirilen 19 Aralık Katliamı’nın üzerinden çeyrek asır, yani 25 yıl geçti.

Operasyona “Hayata Dönüş” ismi verildi. Operasyonlar gerçekleştiğinde iktidarda DSP-MHP-ANAP koalisyonu bulunuyordu. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit operasyonu, “teröristleri kendi terörlerinden kurtarma” olarak tanımladı.

19 Aralık’a nasıl gelindi? 

19-22 Aralık tarihleri arasında gerçekleşen operayon öncesi 1996 yılında o dönem cezaevlerinde uygulanan “koğuş sisteminden” vazgeçilerek bir ya da üç mahpusun kalabileceği “F tipi” cezaevi sistemine geçiş gündeme geldi. 20 Mayıs-27 Temmuz 1996 tarihleri arasında bu uygulamaya karşı yapılan açlık grevlerinde 12 mahpusun hayatını kaybetmesinin ardından o dönem bu uygulama bir süreliğine rafa kaldırıldı.

Ancak cezaevlerindeki mahpuslara yönelik hak ihlalleri devam etti. Eylül 1996’da Diyarbakır E Tipi Cezaevinde, 1999 yılında ise, Ankara Ulucanlar Cezaevinde 20’den fazla mahpus güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu hayatını kaybetti.

“F tipi” cezaevi uygulamasının 1999’da tekrar gündeme gelmesiyle 22 Nisan 1999’da Ankara Sincan, Bolu, İzmit Kandıra, Edirne, Tekirdağ ve İzmir Kırıklar F Tipi cezaevlerinin inşası için ihale tamamlandı ve bu cezaevlerinin yapımı başladı.

18 Ocak 2000’de 6 adet F Tipi cezaevininnin yapımının bitmek üzere olduğu ve mayıs ayında teslim edileceği açıklandı.

8 Mayıs 2000; Yapımı biten 6 F Tipi cezaevini basına tanıtan dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Kocaeli F Tipi Cezaevini basına gezdirdi.

10 Haziran 2000’de Yeni Şafak gazetesine açıklama yapan dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, “Her türlü protestoyu göze aldık. F Tipine mutlaka geçilecek ve bu sorun bitecek” dedi.

22 Temmuz 2000’de tutuklu yakınları ve aileler Beyoğlu Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi başlattı.

20 Ekim 2000’de siyasi tutuklular süresiz açlık grevine başladılar

27 Ekim’de Adalet Bakanı H. Sami Türk, “boşuna açlık grevi falan yapmasınlar. F Tipleri uygulanacak.” dedi.

19 Kasım’da siyasi tutuklular süresiz açlık grevini ölüm orucuna çevirdiler.

9 Aralık’ta Adalet Bakanı Türk, F Tiplerine nakillerin süresiz ertelendiğini ve F Tiplerinin ilgili meslek kuruluşlarının katılımıyla mimari, hukuki ve tıbbi açıdan yeniden değerlendirileceğini açıkladı. Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Oral Çalışlar, Can Dündar Bayrampaşa Cezaevinde tutuklularla görüştü. Böylece tutuklularla yapılacak görüşmelerin önü açılmış oldu.

11 Aralık’ta TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi Mehmet Bekaroğlu, Kamer Genç, Tunay Dikmen ve TTB ikinci Başkanı Metin Bakkalcı’dan oluşan heyetin Bayrampaşa Cezaevinde tutuklularla yaptığı görüşmeler Bakanlığın F Tiplerinin açılmayacağı konusunda güvence vermemesi üzerine tıkandı. Aynı gün Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi üyesi 7 avukat ve 5 stajyer avukat dernek binasında süresiz açlık grevine başladı.

14 Aralık’ta Bakan Türk, kendisi için bağlayıcılığını kabul ettiği Bayrampaşa Cezaevinde tutuklularla görüşme yapan görüşmeci heyetin F Tipleri hakkındaki önerisini kabul etmedi. Tutuklularla yapılan görüşmeler böylece tekrar tıkandı. Akşam saatlerinde İstanbul 4 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) ölüm oruçları ve F Tiplerine ilişkin haberlere ilişkin yayın yasağı kararı verdi.

15 Aralık’ta Türk, “mutabakat ancak oda sistemi kabul edildiğinde olur. Ölüm orucunu bırakın” şeklinde açıklama yaptı. Aynı gün İstanbul Barosundan bir grup avukat tıkanan görüşmeleri tekrar başlatmak için Bayrampaşa cezaevine girmek istedi. Ancak Bakanlık izin vermeyerek, başvuruyu reddetti. Akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in TV’lerde açıklaması yayınlanıyordu. Sezer, “Yaşam hakkını sona erdirme tehdidiyle kimi koşulları sağlamaya çalışma kabul edilemez.” demişti.

16 Aralık’ta Aydın ve sanatçılardan oluşan bir heyet tıkanan görüşmelerin tekrar başlaması için Adalet Bakanlığına başvuru yaptı. Başvuru Bakanlıkça geri çevrildi.

17 Aralık’ta Görüşmelerin tekrar başlaması için İstanbul Barosu Başkanı Avukat Yücel Sayman arabulucu oldu. Tutuklular Yücel Sayman’la görüşmelere devam etmek ve bir uzlaşmaya varmak istediklerini söylediler.Tüm çaba ve çağrılara Adalet Bakanlığından bir yanıt gelmedi. Akşam saatlerinde Adalet Bakanı H. Sami Türk, “Bundan sonra olacakların sorumlusu ölüm orucunu başlatan, destekleyen ve devam ettirenlerdir.” açıklamasında bulundu.

18 Aralık’ta Başbakanlık’ta Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, Adalet Bakanı H. Sami Türk ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan bir araya gelip toplantı yaptılar.

19 Aralık’ta saat 04:00 sıralarında ülke çapındaki 20 ayrı cezaevine aynı anda müdahale başladı. Akşam saatlerinde ATV’ye konuşan Adalet Bakanı Türk, “Asıl amaç ölüm oruçlarını bitirmek değil, devletin otoritesini sağlamaktır.” dedi.

25 yıl sonra zaman aşımı kararı

Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Kasım 2025’te Hayata Dönüş Operasyonu davasında 22 yıl 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğuna karar verdi.

Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada savcı esas hakkında mütalaa verdi. Yargılanan sanıkların cezalandırılmalarını istedi.

Savcı “Operasyonda görev alan birliklere mensup jandarma görevlileri olan sanıkların kendilerine verilen görevin ifası sırasında görev sınırlarını aşarak aşırı güç ve silah kullanmak suretiyle 12 kişinin faili gayri muayyen şekilde ateşli silah mermileri ile çıkan yangınlarda yaralanıp ölümlerine, 29 kişinin yaralanmalarına neden oldukları, … dikkate alındığında davanın sanıkları isnat edilen suçları işlediklerine kanaat edildiği anlaşılmakla TCK uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur” dedi.

Fakat mahkeme mütalanın aksi aksi yönünde karar vererek 22 yıl 6 aylık olağanüstü zamanaşımının dolduğuna hükmetti.

Mahkeme kararda “22 yıl 6 aylık olağanüstü zaman aşımı süresinin öngörüldüğü ve suç tarihi olan 19 Aralık 2000 tarihinden itibaren geçen zaman içinde 19 Haziran 2023 tarihi itibariyle olağanüstü dava zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu sonuç ve vicdani kanaatine varıldığından tüm sanıklar hakkındaki kamu davalarının düşmesine karar verilmiştir” şeklinde hüküm kurdu.

Hayata Dönüş Operasyonu’nun Bayrampaşa Cezaevi’yle ilgili ilk davası, olaydan 10 yıl sonra 2010’da açıdı.

Eyüp Cumhuriyet Savcılığı’nın 37 er ve 2 astsubay hakkında hazırladığı iddianameyle, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılama başladı.

Davada o dönem Bayrampaşa Cezaevi Jandarma Bölük Komutanı olan Zeki Bingöl, ifadesinde, operasyonun tamamen İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Engin Hoş’un yazılı verdiği “Tufan Harekât Emri”ne göre gerçekleştirildiğini söylemişti.

İfadenin ardından operasyonun planlamasının yer aldığı “Tufan Harekât Planı” adlı belge mahkemeye sunuldu ve operasyonu yöneten rütbeli askerlerin adı ilk kez yargıya sunulmuş oldu.

Mağdur avukatları, “Tufan” belgesinin ortaya çıkmasının ardından, 2012 yılında hayatını kaybeden Hoş, İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı İbrahim Tüysüz, dönemin Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanı Yarbay Yusuf Burhan Ergin’in de aralarında bulunduğu askerler hakkında suç duyurusunda bulundu.

“Tufan” planıyla ilgili 157 jandarma mensubuna “öldürme” ve yaralılarla ilgili “öldürmeye teşebbüs” suçlamalarıyla, Mart 2015’te ikinci dava açıldı. Sanıklar arasında üst düzey komutanlar da vardı.

19 Aralık ‘Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü’ oldu

İnsan Hakları Derneği (İHD), 16-17 Kasım 2002 tarihlerinde gerçekleştirdiği Genel Kurulunda Hayata Dönüş Operasyonu’nnu başladığı 19 Aralık gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak belirledi.

F Tipi cezaevlerinden ‘kuyu tipi’ cezaevlerine

Aradan geçen 25 yıllık süreçte hapishanelerde hak ihlalleri artarak devam ediyor. Hasta mahpusların tahliyesinin Cezaevleri İdare Gözlem Kurulları tarafından engellenmesi bir sorun olarak güncelliğini korurken F Tipi cezaevlerinin yanı sıra yeni açılan ve “kuyu tipi” olarak adlandırlan Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi cezaevleri yine hak ihlalleriyle gündemde.

Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı listeye göre 11 yüksek güvenlikli, 6 Y tipi, 7 S tipi cezaevi var. Bunlar F tipi ve T tipi cezaevlerine göre tecritin, izolasyonun daha yoğun olduğu ve ağırlaştırıldığı yerler.

Yüksek güvenlikli ve Y tipi cezaevlerinde mahpusların kaldığı hücreler 5 metrekare. Hücrenin elektronik kapısı var, bu kapı ABD’deki cezaevlerinde bulunan kapılara benzetiliyor.

Mahpuslar, hücrenin kapısındaki ‘LKP’ adı verilen ‘bas-konuş’ butonları aracığıyla gardiyanlarla iletişim kurabiliyor.