Kürt Dil Kurumları tarafından düzenlenen ve Demokratik Kurumlar Platformu (DEKUP) tarafından desteklenen “Kürt dil mücadelesi için strateji ve politikalar çalıştayı” ikinci gününde devam ediyor.
Çalıştayda Kürtçenin ekoloji, eğitim, sağlık ve diğer alanlara kullanımı ve buna dair nasıl bir mücadelenin yürütülmesi gerektiği tartışıldı.
Kürtçe ve eğitim ilişkisi üzerinden sunum yapan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Van Şubesi yöneticisi Lokman Babat, “Biz, Kürtler dilimiz ve kültürümüz için çok büyük bedeller verdik. Kürtlerin köyleri boşaltıldı ve Kürtler asimilasyonla yüz yüze bırakıldılar. Devlet bunu yaparken biz de dilimizi unutarak Türkçeyi hayatımızın tamamını yaydık. Herkesin bu konuda özeleştiri vermesi gerekiyor. Şuan çocuklarımız artık okulda değil, evlerde bile Türkçe konuşuyor. Dil ve eğitimi insanın kişiliğinin oluşmasında temeldir. Bu temel neyin üzerine kurulursa o şekillenir. Dilimiz toplum dili olmalıdır. Tüm kurumlar bu konuda rol oymalıdır” dedi.
Sağlık politikaları
Sağlık politikalarıyla ilgili sunum yapan Abbas Bülbül, “Dil sadece bilgiyi yaymak için değil, insanın yaşaması için de hayatidir. Kürt dilinin yasaklanması insanın yaşamı kesintiye uğratmaktır. Devlet her alanda Kürtçeye yönelik yasakları devreye alarak özel savaş politikalarıyla toplumu kendi istediği noktaya getiriyor. Bunu sağlık, eğitim başta olmak üzere her alanda yapıyor. Sağlıkta tek dil devletin politikası olmamalı bu durum bir asimilasyon aracı olmaktan çıkarılmalıdır. İnsanlar istedikleri dilde sağlık hizmeti almalı ve bu durum asla devletin bir yasaklama, kısıtlama alanı olmamalıdır. Yine akademik sağlık eğitimlerinin üniversitelerde olması gerekiyor. Sağlık alanında Kürtçe kursların olması gerekiyor. Yine sağlık alanı için bir sözlük ve kaynaklar hazırlanması gerekiyor” diye konuştu.
Ekoloji politikaları
Ekoloji alanında sunum yapan Van Eko-Der üyesi Muhyettin Aksin, “Ekoloji, insan yaşamı için olmazsa olmazdır. Ekolojiyi savunmak toplumsallığı ve yaşamı savunmaktır. Kürtler sürekli göç etmek zorunda bırakılmış bir halktır. Halk kendin uzaklaşarak kentlere yerleştiler. Düşman hem bizi göç ettirdi hem de tarihimizi bununla yok etmek istediler. Her Kürt’ün en temel görevi doğasını korumaktır” diye anlattı.
‘Kürtler herkes oldu, ama kendisi olamadı’
Oturumun son sunumunu ise göçe ilişkin oldu.
Sunumu yapan Diyarabakır Göç-Der Yöneticisi Hasan Erzin, Kürt halkının sürekli göçertildiğini belirterek, “Biz nereye göç ettirildiysek oralı olduk. Mısır’a göç ettik Mısırlı olduk, Türkiye’ye göç ettik Türk olduk. Halk göç ettirildikten sonra Kürtler herkes oldu, ama kendisi olamadı. Bu politikalar Kürtlere çok acı bir hayat yaşattı. Bugün bile siyasetçilerimiz başta olmak üzere insanları gözü hala diasporaya gitmek var. Siyaset alanı bunu mutlaka durdurmalıdır. Bir halk tank, topla değil dili ve kültürünü kaybetmesiyle yok olur” şeklinde konuştu. (MA)