Doğal dengenin bozulmaya başladığı tarih MÖ 10.000 – MÖ 8.000’lere yani tarımın başlangıcına kadar gidiyor. Avcılık ve toplayıcılıkla geçinen insanların bu süreçte doğaya müdahalesi daha az iken tarıma geçişle birlikte toprakların işlenmesi, ormanların kesilmesi ve ekosistemlerin dönüştürülmesi hız kazanıyor.
Yerleşik hayata geçilmesiyle doğal habibatlar tahrip oldu ve türlerin yaşam alanları daraltıldı. Bu süreçten sonra, 18 ve 19. yy’larda Sanayi Devrimi ile birlikte birçok değişime yol açtı. Fabrikaların kurulması, hızla şehirleşmenin artması, göçler vb. birçok faktör doğal dengeyi olumsuz etkiledi. Hava, su ve toprak kirliliği büyük ölçüde arttı, fosil yakıtlarla çalışan fabrikalar karbondioksit ve diğer sera gazlarını atmosfere salarak iklim değişikliğine yol açtı.
1. Dünya Savaşı ve nükleer silahların kullanıldığı 1940’lı yıllarda Hiroşima ve Nagazaki’de gerçekleşen nükleer saldırılar, doğaya çok ciddi zararlar vererek biyolojik çeşitliliği yok etti. Geçmişte milyonlarca insanın hayatına mal olan savaşlar, doğada da büyük tahribat ve yıkımlara yol açtı. Günümüze geldiğimizde ise insan etkisinin doğa üzerindeki olumsuz etkileri iklim değişikliği, kuraklıklar, sel felaketleri, savaşlar, yangınlar ve buzulların erimesi gibi olaylarla daha görünür hale geldi. İnsanın doğa üzerindeki olumsuz etkisi ise gün geçtikçe arttı, bunun etkileri daha fazla hissediliyor.
Günümüzde çatışmaların ve savaşların yoğun yaşandığında yerler olan Lübnan, Suriye, Filistin ve Ukrayna’da nasıl bir doğa katliamı yaşandı? Hangi türler yok oldu? İnsan eliyle doğaya nasıl zarar veriliyor?
Savaşın ortasında bir ülke: Lübnan
Geçmişte günümüze Orta Doğu’da en fazla çatışma ve savaşın yaşandığı yerlerden biri de Lübnan. 1975 yılında başlayıp 1990 yılında biten Lübnan iç savaşından geriye darmadağınık bir Lübnan kalmıştı. Lübnan’da yaklaşık olarak 150 bin- 230 bin insan hayatını kaybetti. En son 2024’te İsrail Hizbullah’a saldırı düzenledi. Lübnan savaş alanına döndü. Lübnan doğası da savaşın yıkıcılığından oldukça etkilendi. Tüm savaşlar biyoçeşitliliği olumsuz etkiledi, bazı türlerin sayıları hızla azaldı.
İsrail ordusu uluslararası alanda yasaklanmış beyaz fosfor da dahil olmak üzere güney Lübnan’a binlerce ton mühimmat bıraktıktan sonra, yerel GSYİH’nın yüzde 80’ini oluşturan tarım sektörünün yıkıma uğradığı belirtiliyor. 37’den fazla köy, çiftlik ve meyve bahçesi yıkıldı.
15 Aralık 2024’te Euronews‘e konuşan Güneydeki Zeytinyağı Pres Sahipleri Birliği eski başkanı Hüseyin İsmail, “Zeytin hasadı mevsimi, çatışmanın tırmanmasıyla aynı zamana denk geldi ve birçok insanın meyve bahçelerine ulaşmasını engelledi” diyor. Tüm bölgelerde kaybın yüzde 80 olduğunu tahmin eden İsmail’e göre, fosfor ve yangın bombaları nedeniyle tüm korular yandı.

Fotoğraf: Hassan FNEICH / AFP) (Photo by HASSAN FNEICH/AFP via Getty Images)
İsmail, “Bu ağaçların iyileşmesi için birkaç yıla ihtiyacı olacak” diyor ve “Ön hatlardaki köylerde çoğu ağaç yok edildi veya yakıldı, diğerleri ise meyvelerini erken döktü ve zeytinleri bozuldu” diye aktarıyor. Balamand Üniversitesi Arazi ve Doğal Kaynaklar Programı direktörü George Metri’ye göre ise savaşın neden olduğu yangınlar binlerce hektar yeşillik arazisini harap etti.
Metri, “İlk 2024 anketimiz, 2.165 hektar orman ve 908 hektar tarım arazisi de dahil olmak üzere 5.745 hektarın yandığını gösteriyor” diyor.
Çevre örgütü IndyACT’in başkanı Hala Kilani, yıkımı hem acil hem de uzun vadeli olarak tanımlıyor. Kilani, “Eşsiz biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan beş milyon metrekareden fazla ormanlık arazi yakıldı. Bu ekosistemler iklimi azaltmak ve nesiller boyunca yaşamı sürdürmek için hayati öneme sahip” diyor.
Lübnan Üniversitesi Çevre ve Su Bilimleri Laboratuvarı direktörü Jalal Helwani’ye göre, altyapı hasarı ve çevre kirliliği durumu daha da kötüleştiriyor. Barış zamanında zaten acil bir konu olan Lübnan’ın su krizinin devam eden savaşla birleştiğini belirtiyor. Hüseyin Mehdi’nin İsrail Savaşının Lübnan Üzerindeki Etkisi: Ertelenen Bir Çevresel Felaket yazısında belirttiklerine göre savaşın etkisine ilişkin bir Dünya Bankası raporu, güney sınırına yakın bölgelerin mahsul ve hayvancılıkla ilgili hasar ve kayıpların yükünü taşıdığını gösteriyor.
12 ay sürede 601 milyon kayıp
Mahsullere doğrudan zarar yaklaşık 25 milyon dolar olarak değerlendirilirken, gelir kayıpları 12 ay içinde 601 milyon dolara ulaştı. Muz çiftlikleri, devam eden hasar ve Tire ile Sidon arasındaki kıyı boyunca çiftliklere sınırlı erişim nedeniyle 353 milyon dolar olarak tahmin edilen kayıplara maruz kaldı.
Zeytinlikler yaklaşık 58 milyon dolarlık zarara uğradı ve değerlendirilen bölgelerdeki koruların yüzde 12’si bombalama ve yerinden edilme nedeniyle tahrip edildi. Narenciye üretimi de zarar gördü ve kayıplar 16 milyon dolar olarak tahmin edildi.
Patates ve sebzeler gibi diğer mahsuller ağır şekilde etkilendi ve değerlendirilen alanlardaki tarlaların yüzde 23’ü zarar gördü ve yaklaşık 111 milyon dolarlık kayıpla sonuçlandı. Üzüm bağlarının yüzde 16’sı ile birlikte karışık meyve bahçeleri ve tütün tarlaları da hasar gördü.

Lübnan üzüm bağları
Hayvancılık kayıpları yaklaşık 99 milyon dolar olurken, toplam kayıplar özellikle sığır, kümes hayvanı, koyun ve keçilerini etkileyerek 533 milyon dolara ulaştı. Kümes hayvanları 297 milyon dolar ile en büyük zararı yaşadı, onu 154 milyon dolar ile sığırlar izledi. Ek olarak, yem malzemelerindeki aksaklıklar ve tahliyeler nedeniyle sürülerin terk edilmesi iyileşmeyi daha zor hale getirdi. Tarım sektörünün tam toparlanmasının üç yıla kadar sürebileceği tahmin ediliyor.
Çevre cephesinde, savaş Lübnan’ın çevresine önemli zarar verdi ve değerlendirilen alanlardaki ormanların yüzde 13’ünü, meraların yüzde 16’sını ve nehir ekosistemlerinin yüzde 17’sini etkiledi. Sadece güney Lübnan’da kıyı şeridinin yüzde 14’ü hasar gördü. Çöp kutuları ve kamyonlar da dahil olmak üzere katı atık yönetimi altyapısı, 3,1 milyon dolar olarak tahmin edilen hasara devam etti ve atık yönetim tesisleri 0,4 milyon doları aşan zararlara uğradı. Ekosistemlerin bozulmasının su arıtmasını, hava kalitesini ve toprak verimliliğini bozması bekleniyor.
Lübnan Tarım Araştırma Enstitüsü tarafından 2022’nin sonlarında yapılan bir araştırmaya göre, deniz seviyesinden bin 800 metre yükseklikten kıyı şeridine kadar değişen bölgelerdeki kuyuların, nehirlerin ve kaynakların yüzde 90’ının kirlendiği belirtiliyor.
Yerleşim sınır bölgelerindeki bu saldırılar, tarım arazileri, ulaşım, telekomünikasyon ve su temini gibi önemli sivil altyapıya önemli zararlar verdi. Nüfus için temel hizmetlere erişimi sınırlamanın yanı sıra, çatışmanın tarım ve hayvancılık gibi ülkenin kilit sektörleri üzerindeki etkisi oldukça önemli bir noktada duruyor.
FAO’ya göre, hasat mevsiminde en az 340 bin çiftlik hayvanı, 47 bin zeytin ağacı ve 790 hektar tarım arazisi tahrip edildi, bu da Lübnanlı çiftçiler için yüzde 70’ten fazla kayıplara ve nüfusa sunulan gıdanın azalmasına neden oldu. Buna karşılık, yaklaşık 185 bin kişinin yetersiz veya yetersiz gıda alımı yaşadığı ülkenin güneyinde erişimi daha da sınırlayan emtia fiyatlarında bir artışa eşlik ediyor.
Filistin’de insan ve doğa katliamı
Orta Doğu’da çatışmaların göbeğinde yer alan diğer bir yer ise Filistin. En son 2023’te başlayan ve bir yılı aşkın süre sonra ateşkes ile sonuçlanan İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar birçok yıkıma yol açtı. Tarım alanları, ormanlar, çayırlar ve sulak alanlar yok edildi. İşgal amacıyla İsrail yerleşimlerinin genişlemesi, askeri üslerin ve duvarların inşası biyolojik çeşitliliği etkiledi. Özellikle Batı Şeria ve Gazze’deki ormanlar, su kaynakları daraldı. İsrail’in ördüğü bariyerler hayvanların göç yollarını engelledi. Ayrıca su kaynaklarının daraltılması su kuşlarının yaşam alanlarını tehdit etti.
Filistin’deki bitki çeşitliliği bulunduğu coğrafyadan kaynaklı zengindi. Ancak işgalle birlikte bu çeşitlilik büyük oranda azaldı.
Gazze’ye yapılan bombardıman, binaların, yolların ve diğer altyapının tahrip olması, patlamamış mühimmat, asbest ve diğer tehlikeli maddelerle kontamine olmuş 39 milyon tondan fazla enkaz üretti. İnsan kalıntıları bu büyük miktardaki bina enkazına gömüldü.
Altyapı yok edildi
Su altyapısının ve varlıklarının yüzde 57’sinin tahrip olduğunu veya kısmen zarar gördüğü kaydediliyor. Su, Sanitasyon ve Hijyen (WASH) sistemi çöktü ve su üretim kapasitesi Mart 2024 itibarıyla normal çıkışın yüzde 5’inin altına düştü. Ayrıca, Gazze’nin atık su ağları—altı arıtma tesisinden üçü ve altı atık yönetim alanından beşi—hasar gördü veya tahrip oldu.
BM raporlarına göre, Gazze’nin tatlı suyunun yaklaşık yüzde 97’si kanalizasyon, tarımsal akıntı ve deniz suyu girişi nedeniyle kirlenme nedeniyle içilemez durumda. Savaş, bombalamaların su arıtma tesislerine ve kanalizasyon altyapısına zarar vermesiyle bu sorunu daha da kötüleştirdi. Bu, yeraltı suyu akiferlerinin, nehirlerin ve hatta denizin kirlenmesine yol açarak deniz yaşamına daha da zarar verdi.
Çatışmanın deniz ekosistemleri, kıyı bölgeleri ve balıkçılık üzerindeki etkilerine dair sınırlı veri bulunuyor. Gazze açıklarındaki deniz suyu testleri yapılamasa da, çatışmanın neredeyse kesin olarak, atık su, katı atıklar ve mühimmat gibi kaynaklardan deniz kirliliğinde artışa neden olduğu da ifade ediliyor. Kıyı bölgesi, sürekli bombardıman ve kara operasyonları nedeniyle ciddi zararlar gördü. Ayrıca, bombardıman yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda, sahillerde, kıyı boyunca ve yakın deniz sularında silahlarla ilişkili enkazlar ve patlamamış mühimmatların bulunması olasılığı oldukça yüksek, buna patlayıcı etkilerden kaynaklanan fiziksel hasar da dahil.
Tarım alanları azaldı, türler yok oldu
7 Ekim’in ardından sivillere, altyapıya ve tarım alanlarına yönelik devam eden saldırılar çevre krizini daha da kötüleştirdi. Bir zamanlar üçte ikisi tarım arazisi olan Kuzey Gazze, şimdi tamamen yok edildi. İsrail’in Gazze Şeridi’ne (Pernot) attığı 80 bin tondan fazla bombayla yemyeşil çilek tarlaları, zeytin ağaçları ve limon ağaçları yok edildi. Ayrıca, Noor Badri tarafından kaleme alınan yazıda BM İnsan Hakları ve Çevre Özel Raportörü David Boyd’un aktardığına göre İsrail’in askeri operasyonlarının büyük karbon kirliliğine neden olduğunu ve havayı, suyu ve toprağı toksik maddelerle kirlettiğini belirtti. Bu operasyonlar Gazze’nin su ve sanitasyon altyapısını yok ederek zaten korkunç olan su krizini daha da kötüleştirdi. Gazze’deki neredeyse tüm içme suyu insan tüketimine uygun değil ve tuzdan arındırma tesislerinin imhası nüfusu güvensiz su kaynaklarına bağımlı bıraktı.
Savaştan önce Gazze’de var olan 170 km2’lik tarım arazisinin – bölgenin yarısı – toplam yüzde 40’ı yok edildi. Gazze’de, kuzey bölgelerindeki tüm seraların %90’ı da dahil olmak üzere iki bin tarımsal bina da yerle bir edildi. BM, çatışmaların ilk 60 gününün iklim maliyetinin en az 150.000 ton kömürün yakılmasına eşdeğer olduğunu tahmin ediyor.
37 milyon ton enkaz
BM ayrıca İsrail bombardımanlarının 37 milyon ton enkaza neden olduğunu belirtti. İsrail’in savaşının Gazze’yi nasıl yaşanmaz hale getirdiğini belgeleyen ve kınayan bir Hollandalı kuruluş olan PAX’ta çatışmanın çevre üzerindeki etkileri üzerine araştırmacı olan Wim Zwijnenburg, “Bu, iki yıl içinde Ukrayna’nın tamamından daha fazla” diyor.
Gazze’deki tarım alanları çatışmadan derinden etkilendi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerinin şubat ortasına kadar yapılan analizine göre, tüm ekili arazilerin yüzde 42,6’sı hasar gördü. Gazze ilinin en fazla hasar gören ekili arazi alanına sahip olduğu belirtiliyor.
Akademik analizler, ağaçlar ve seraların kaybını değerlendirmek için uzaktan algılama yöntemlerini ve mümkün olduğunda doğrulama kullandı. Kent State Üniversitesinden Dr. He Yin’in yaptığı çalışmaya göre (Yin, 2024), 3 Nisan 2024 itibarıyla Gazze’deki ağaç türlerinin %44–52’sinin hasar gördüğü söyleniyor ve seraların yüzde 42’sinin yüzde 10’dan fazla hasar aldığı, yüzde 23’ünün ise tamamen yıkıldığı bildiriliyor.
Filistinli çevre örgütleri ve uluslararası araştırmacılar tarafından toplanan veriler, Gazze’deki tür popülasyonlarının dramatik düşüşler yaşadığını gösteriyor. Bir zamanlar bölgede bol miktarda bulunan Avrasya guguk kuşu ve kaplumbağa güvercinleri gibi kuşlar, artık habitat tahribatı ve çevresel bozulma nedeniyle nesli tükenmekte olarak kabul ediliyor. Dahası, insan istilası nedeniyle zaten nesli tükenmekte olan tilkiler ve kirpiler gibi küçük memeliler, sayılarının kritik derecede düşük seviyelere düştüğünü kanıtlıyor.
İsrail ordusunun Gazze’ye yönelik saldırıları, bölgenin biyolojik çeşitliliğini mahvetti ve Afrika, Avrupa ve Amerika’ya göç eden kuşlar için çok önemli bir duraklama görevi gören Gazze Vadisi’ndeki endemik ve göçmen türler de dahil olmak üzere 150 ila 200 kuş türünü riske attı. Ek olarak, 20 memeli türü ve 25 sürüngen türü tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Atık su, katı atık, silahlardan kaynaklanan ağır metaller ve bombalamalardan kaynaklanan havadaki parçacıklardan kaynaklanan kirliliğin birleşik etkileri, bölgenin biyolojik çeşitliliğinin neredeyse tamamen yok edilmesine yol açtı. Çatışma aynı zamanda Gazze’nin suyunu, havasını ve toprağını da kirletti, toprağı karışık atık dağlarına dönüştürdü ve çoğu denize salındı ve ekosistemi daha da bozdu.
Filistin Çevre Kalite Otoritesi İzleme ve Denetim Direktörü Mühendis Bahjat Jabarin ayrıca Gazze’nin 40 kilometrelik kıyı şeridindeki deniz yaşamının harap olduğunu ve kanalizasyon, katı atık ve bombalamalardan kaynaklanan serpintilerden kaynaklanan kirlilik nedeniyle denizin şu anda bir kilometre derinliğe kadar cansız olduğunu açıkladı.
Zeytin ağaçları
Zeytin ağaçları, Filistin’in sembolü haline gelmiş önemli bir tarım bitkisi. Zeytin ağaçları sadece tarımsal bir kaynak değil halkın yaşamında kültürel sembol haline gelen bir bitki. İşgale karşı halkın direncini simgeleyen bir semboldür aynı zamanda. Zeytin ağaçlarının kesilmesi, Filistinlilerin topraklarına olan bağlılıklarını simgelemektedir ayrıca zeytin, aynı zamanda dini bir öneme de sahip. Zeytin, Filistin’deki Hıristiyan ve Müslüman topluluklar için kutsal kabul edilen bir bitki. İslam ve Hristiyan geleneklerinde zeytin, bereketi, barışı ve sağlığı simgelemekte.
Ancak işgal sebebiyle, özellikle İsrail’in yerleşim yerleri kurmasıyla zeytinlikler tahrip edildi. Birçok zeytin ağacı yok olmuş veya büyük zararlar gördü. Filistin’de 1 milyondan fazla zeytin ve meyve ağacının kesilmesi Filistin kültürüne ve bu sembole yönelik bir saldırı olarak yorumlanıyor. Filistin Sivil Çevre Örgütleri Ağı Koordinatörü Abeer Butmeh’in, kaleme aldığı yazıda, “Filistin Tarım Bakanlığı, işgal ordusu ve yerleşimcilerin saldırıları nedeniyle çiftçilerin bu yıl yaklaşık 19 bin 770 dönüm zeytin ekili araziye erişemeyeceğini ve bunun da sezon mahsulünün yaklaşık yüzde 15’inin kaybına yol açacağını tahmin ediyor. İsrail’in Filistinlilerin erişimine getirdiği kısıtlamalar nedeniyle Batı Şeria’daki 96 bin dönümden fazla zeytinlik hasat edilemediği için 2023 sezonu çiftçiler için oldukça zor geçti” diye belirtiliyor.
Filistinli çiftçiler 2023 sezonunda tahmini olarak toplam 1323 ton zeytinyağı kaybı yaşadı ve bu da doğrudan 10 milyon dolarlık kayba neden oldu. Bu etki özellikle kuzeydeki Tulkerim, Kalkilya ve Nablus vilayetlerinde çok fazla hissedildi. İsrail’in bu politikası on binlerce Filistinli ailenin doğrudan maddi zarara uğramasına neden oldu. Örneğin, 2023 yılında, Kafr Malik, Turmusaya, Ebu Falah ve Duma köylerine de hizmet veren el-Muğayir köyündeki zeytin presi, yıllık ortalama üretimin yalnızca yüzde 20’sini üretti. Böylece 300 ton yerine sadece 60 ton zeytinyağı üretildi. El Mazra’ah al-Kibliyah’taki zeytin sıkma makinesi ise 150 ton yerine sadece 500 kilogram zeytinyağı üretti” diye belirtiyor.
‘Gazze’de ekokırım yaşanıyor’
İngiltere merkezli Guardian gazetesinin Temmuz 2024’te yayınlanan haberine göre, Gazze’deki kirliliğin yüzde 99’u İsrail’in hava bombardımanları ve kara işgalinden kaynaklanıyor. Londra merkezli bağımsız bir araştırma grubu olan Forensic Architecture’ın araştırmasına dikkat çeken Guardian, kurumun, Gazze’de tarım arazilerinin ve altyapının tahrip edilmesini ‘kasıtlı bir ekokırım eylemi’ olarak nitelediğini belirtiyor.
İsrail’in hedef aldığı çiftlikler ve seraların, onlarca yıldır kuşatma altında olan Gazzeliler için yerel gıda üretiminin temelini oluşturduğunu belirten Forensic Architecture, “Bu sistematik tarımsal yıkımın etkileri, Gazze’de Filistinlilerin hayatta kalması için kritik kaynaklardan bilinçli olarak mahrum bırakılmasıyla daha da kötüleşiyor” diyor.
Filistin Sivil Çevre Örgütleri Ağı Koordinatörü Abeer Butmeh’e göre ise “İsrail işgali Gazze’deki tüm yaşamsal unsurlara ve tüm çevresel unsurlara tamamen zarar verdi; tarımı ve yaban hayatını tamamen yok etti. Olan şey kesinlikle ekokırımdır. Bu Gazze’deki çevreye uzun vadede, sadece kısa vadede değil, zarar veriyor.”
Gazze’deki yıkımın boyutu ve uzun vadeli etkileri, bunun potansiyel bir savaş suçu olarak soruşturulması, çevreye kasıtlı zarar vermeyi içeren ‘ekokırım’ olarak sınıflandırılması çağrılarına yol açtı. Bu terim uluslararası hukukta henüz resmi olarak tanınmasa da, İsrail’in Gazze saldırılarının çevresel etkilerini tanımlamak için kullanılıyor.

*Ebu Suffiye ailesinin çiftliği. (Görseller: Forensic Architecture/Google Earth ve Planet Labs PBC)
Suriye’de doğa enkazı
Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaşla birlikte büyük bir yıkım yaşandı. 8 Aralık 2024’te Esad rejiminin yıkılmasıyla birlikte çatışmalarda da azalma yaşandı. Ancak Kuzey ve Doğu Suriye’de çatışmalar ve operasyonlar sürüyor. Savaş nedeniyle su kaynakları, hava, toprak kirlendi, verimlilik düştü ve ekosistemler zarar gördü.
Suriye de Filistin gibi zengin biyolojik çeşitliliğe sahip bir ülkeydi ancak savaş bu zenginliğin azalmasına sebep oldu. Suriye, çatışma patlak vermeden önce bile yüksek düzeyde hava kirliliğine sahipti. 2010 yılında nüfusun %69’u yüksek düzeyde partikül maddeye (PM2.5) maruz kaldı. Bu oran 2015’te %72’ye ulaştı.
Ormanlar yok oldu
2012’den 2019’a kadar Suriye, tüm ağaç örtüsünün %20,4’ünü kaybetti (Pax, 2020). Orman örtüsünün tükenmesi, sık orman yangınları, yasadışı ağaç kesimi, tarımsal genişleme, kömür üretimi ve devlet kurumlarının doğal kaynakları ve çevresel kalkınmayı yönetmedeki zayıflığı da dahil olmak üzere çatışmayla ilgili çeşitli farklı sosyoekonomik faktörlerle ilişkilendiriliyor.
Orman yangınları ormansızlaştırmanın büyük bir sebebi. Yangınların sıklığı ve yoğunluğu Suriye’deki çatışma sırasında önemli ölçüde arttı. Sadece 2020′de yangınlar 9 bin hektardan fazla tarım ve ormanlık araziyi yok etti ve 140 bin kişiyi evlerinin ve varlıklarının tahrip edilmesi ve hasar görmesi, elektrik ve su kaynağı kaybı ve hastaneler gibi hizmetlere sınırlı erişim yoluyla etkiledi. Bu yangınların ana nedenlerinden biri, insansız hava araçları ve uçakların bombalamaları oldu.
Uzaktan algılama verilerini kullanan PAX çalışması, batı Suriye’deki orman alanlarının %36’sından fazlasının 2018 ve 2020 yılları arasında yoğun orman yangınlarından etkilendiğini buldu.
Ekim ve Aralık 2016 arasında, el-Haffah, Jableh, Qardaha ve orta Lazkiye bölgelerinde çıkan orman yangınlarında 251 binden fazla meyve ağacı yok edildi, geçim kaynaklarına zarar verdi ve birçok aile için gıda güvenliğini tehlikeye attı.
Çatışma ve Çevre Gözlemevi (CEOBS) tarafından hazırlanan bir rapor, 2020’de Suriye’de 3.505 hektar orman kaybını ortaya çıkardı, bu da 2019’a göre yüzde 159’luk bir artışla, Suriye’nin ormanlarının yaklaşık yüzde 20’sinin 2000’den bu yana kaybolduğu anlamına geliyor. Ülkenin orman alanlarının dörtte üçünden fazlasına ev sahipliği yapan Lazkiye ve Tartus yakınlarındaki Akdeniz kıyıları boyunca yangın sıcak noktaları özellikle endişe verici.
Eski Suriye rejiminin Tarım Bakanlığı Ormanlar Müdürlüğü tarafından Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) 1993’te sunduğu raporda, Suriye’nin 445 bin hektarlık ormanlarını şu şekilde sınıflandırılıyor: Tartus, Lazkiye, İdlib ve Hama’da yer alan 150 bin hektarlık orman, çam, sedir, köknar ve meşe ağaçlarından oluşuyor; Şam, Homs, Halep ve Es-Suveydâ’da yer alan 225 bin hektarlık dağınık orman örtüsü ise yalnızca odun kömürü üretimi için uygun olarak belirtiliyor; ve Hama ile Şam’da yer alan 70 bin hektarlık orman, büyük ölçüde antep fıstığı ve ardıçlardan oluşuyor.
Savaşın, geçim kaynaklarını etkileyen geniş ticari meyve bahçelerini yok etmede doğrudan bir etkisi olduğu belirtiliyor. Palmyra gibi yerler rejim güçleri ve silahlı gruplar arasındaki yoğun çatışmalarda meyve ağaçlarının %52’sinden fazlasının yok olduğu aktarılıyor.

Suriye’de petrole bulanan nehir/ Foto: DW Türkçe
Endemik türler
Suriye’nin endemik hayvan türleriyle ilgili yapılan literatür analizi, 19 araştırma makalesi ve 2 veritabanını (IUCN, Species 2000) vurguluyor. Bu çalışmalarda, 39 endemik tür yer alıyor. Bunlar arasında 6 tatlı su balığı (4 kritik tehlikede, 1 tehlikede ve 1 soyu tükenmiş), 1 memeli (veri eksikliği), 2 eklem bacaklı (IUCN tarafından değerlendirilmemiş), 1 sürüngen (IUCN tarafından değerlendirilmemiş), 1 yumuşakça (IUCN tarafından değerlendirilmemiş), 25 böcek türü (1 yakından tehdit altında olan ve geri kalanı IUCN tarafından değerlendirilmemiş) bulunuyor. Ancak, Suriye’ye özgü kuş ve amfibiyen türü bulunmuyor.
Endemik fauna türlerinin yüzde 84’ü IUCN kırmızı listesinde değerlendirilmemiş, bu türlerin çoğu ise tehlike altındaki tür özelliğini taşıyor.
IUCN tarafından küresel ölçekte değerlendirilen 110 memeli türü bulunuyor. Bunların 81’i “endişe duyulacak durumda olmayan” türlerdir ve bu da toplam türlerin %74’ünü oluşturuyor. Ayrıca, 11 (tehlikeye yakın) tür (%10), 6 (yakından tehdit altında) tür (%5), 5 “veri eksikliği” kategorisinde yer alan tür (%5), ve 3 (tehlikede) ve (soyu tükenmiş) tür (%3) bulunuyor..
BM Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre, tarım sektörü 2011 ve 2016 yılları arasında 16 milyar dolarlık bir zarar yaşadı.
Afrin zeytini
Kuzey ve Doğu Suriye’nin Afrin kenti, tohum, meyve veya sebze ekmek için verimli toprakları olan Suriye’nin en zengin şehirleri arasında yer alıyor. Zeytin ağacı, Afrin’de ekilen en popüler ağaç. 2018’de Türkiye’nin Afrin’e harekatının ardından bölge en çok gündeme gelen konulardan biri de zeytin ağaçlarının kesimi oldu. Afrin’de bulunan silahlı grupların binlerce zeytin ağacını kestiği de belirtiliyor.
“150 binden fazla zeytin ağacını kestiler veya yaktılar, insanların ağaçlarına bakmalarını yasakladılar ve birçok zeytin ağacı çürümeye bıraktılar. Ayrıca, insanları tüm zeytinyağını en düşük fiyata satmaya zorladılar, bu da yurtdışına yeniden satıp kârlı olabilirler. Ailem 50’den fazla zeytin ağacını kaybetti ve bizi zeytinyağımızı en ucuz fiyata satmaya zorluyorlar” diye aktarıyor Hammude, yaşadıklarını anlattığı yazısında. North Press İzleme ve Dokümantasyon Departmanı, 2023 yılının başından bu yana 3.664’ü zeytin olmak üzere 10.059 ağacın kesildiğini aktarıyor.
Ukrayna Savaşı (2022-)
Rusya-Ukrayna savaşı 2022 yılında beri sürüyor. Savaş, Ukrayna ve Rusya halklarının yaşamlarını olumsuz etkilemesinin yanı sıra Ukrayna’nın zengin ekosistemlerine de ciddi oranda zarar veriyor. Ukrayna’daki savaşın başlamasından bir yıl sonra, uzmanlar çevrenin büyük ölçüde etkilendiğini ve ekosistemlerin yok olduğunu tespit etti.
Ukrayna Çevre Koruma ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı tarafından doğrulanan verilere göre, korunan alanların yüzde 20’si, 600 hayvan türü ve 750 bitki ve mantar türü savaştan etkilenmiş durumda.
Avrupa’nın ikinci en büyük ülkesi olan ve Avrupa biyolojik çeşitliliğinin yüzde 35’ine ev sahipliği yapan Ukrayna, bozulmamış çayırlar ve antik ormanlar da dahil olmak üzere çok çeşitli doğal habitatlara sahip, ancak bunların çoğu yok edildi. Bu onarılamaz habitatlar, küresel ısınmayla mücadele için doğal karbon yutakları işlevi görüyor, aynı zamanda binlerce türün yaşam alanıdır.
Uluslararası Hayvan Refahı Fonu‘na göre Ukrayna’nın güneyi ve doğusundaki bazı doğal alanların rehabilite edilmesi on yıllar sürecek, bunun yanında deniz yaşamı da zarar görmüş durumda.
Örneğin yunuslar, mayınlar ve düşük frekanslı sonar nedeniyle rahatsız oluyor. Şubat 2022’den bu yana binlerce yunus Karadeniz plajlarında karaya vurdu. Göçmen kuşlar da savaştan etkileniyor; çünkü göç yolları çatışma bölgelerinin üzerinden geçiyor. Yönlerini kaybeden kuşlar, iniş yapmadan güzergahlarını değiştirmek zorunda kalıyor ve tükeniyorlar.
IFAW’un Avrupa’daki afet müdahale programı direktörü “Özellikle çatışmalar devam ederken ve bazı bölgeler hala işgal altında olduğu için şu anda savaşın çevresel zararını ölçmek çok zor. Bakanlık raporlarından, Ukrayna topraklarının 300 milyon m2’den fazlasının kirlendiğini ve bunun hayvanlar ve insanlar üzerinde, savaş sonrasında da uzun süreli çok önemli bir etkisi olacağını biliyoruz.” diyor.
Savaş, kritik ekosistemleri yok ediyor, ormansızlaşmayı artırıyor ve orman yangını riskini yükseltiyor. “Savaş başladığından beri, çatışmalar sırasında binden fazla orman yangını başladı ve 33 milyon ton CO2 üretildi. Yakıt depolarının bombalanması da çevreye tonlarca kimyasal madde sızmasına neden oldu.” diye dikkat çekiyor.
ukrainer.net sitesinin haberine göre; nesli en tehlikedeki hayvanlar, savaşın en büyük yıkımına uğrayan bozkır bölgesinde yaşayan türler. Kartallar ve bizonlar büyük tehditlerle karşı karşıya.
Bozkır kartalı, göç sırasında zaman zaman Azak-Karadeniz bölgesinde görülen bir yırtıcı kuş türü. Ukrayna’nın tehdit altındaki türlerinin resmi listesi olan Kırmızı Kitap’ta “nesli tehlike altında” olarak sınıflandırılıyor. Bu türün son yuvalama alanlarından biri, Ukrayna bozkırındaki Askania Nova’da kaydedildi.
Alaca sansar, Mustelidae familyasına ait küçük bir yırtıcıdır ve Ukrayna Kırmızı Kitabı’nda “hassas” olarak listeleniyor. Ülkede yalnızca yaklaşık 100 tane kaldı. Alaca sansarlar bozkır alanlarını tercih ediyor ve Donetsk ve güney Slobozhanshchyna bölgelerinde çalılar ve nehir vadileri etrafında yaşıyor. Ancak günümüzde bu habitatlar, savaş nedeniyle yok ediliyor.
Bozkır sıçanı, baharın habercisi olarak bilinen bir kemirgendir ve bozkır bitkileriyle beslenir. Ukrayna’daki ana popülasyonları Slobozhanshchyna ve Donetsk bölgelerinde bulunur. 2021 yılında, bozkır sıçanı Ukrayna Kırmızı Kitabı’na dahil edilmiş ve hemen “nesli tehlike altında” olarak tanımlanmıştır. Aktif avlanma, habitat tahribatı ve bölünmesi, ve savaş nedeniyle popülasyon kritik bir noktaya ulaştı.Ukrayna Kırmızı Kitabı’nda yer alan Zalissia ve Konotop altpopülasyonlarındaki bizonlar, popülasyonlarındaki erkekleri kaybetti.
Ayrıca 20 bozkır türünün yok olduğu söyleniyor. Büyük ölçüde, bu türler, Ukrayna’nın “en büyük endemizm merkezi” olarak kabul edilen Kırım Yarımadası’na özgü ve burada, başka hiçbir yerde bulunmayan 44 bitki türü bulunuyor (Pearce, 2022). Ayrıca, Ukrayna’nın korunan alanlarının, Ukrayna’da Rusya tarafından sürdürülen savaş nedeniyle ciddi şekilde zarar gördüğü iddia ediliyor. Ukrayna Parlamento İnsan Hakları Yetkilisi Lyudmila Denisova, Ukrayna’daki doğa koruma alanlarının yaklaşık üçte birinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu vurguluyor.
Luhansk Doğa Koruma Alanı, Karadeniz Biyosfer Rezervi, Askania-Nova Biyosfer Rezervi, Azov-Sivasky ve Dzharilgatsky Milli Doğa Parkları, Trostyanetsarboretumu ve diğerleri ciddi şekilde zarar gördü. Kherson Hidrobiyolojik İstasyonu da büyük hasar aldı (Gardashuk, 2022). Ukrayna Çevre Koruma ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı (2017), doğu Ukrayna’da 60 korunan alanın etkilendiğini rapor etti. Savaş, biyolojik çeşitliliği ağır şekilde etkilemiş ve nadir hayvan ve kuş türlerinin sayılarının azalmasına yol açtı.
Grassroots‘ta yer alan makaledeki bilgilere göre; 600 bin hektardan fazla sulak alanın bu savaş nedeniyle tehdit altında olduğu bildirildi. Bu sulak alanlardan 16 ekosistem, benzersiz biyolojik çeşitliliği ve kuş yaşamıyla uluslararası öneme sahip olarak Ramsar Alanı olarak belirlendi. Savaş, Kırım ve Karpatlar dışında kalan tüm doğal koridorları etkilemiş ve peyzajlar ve doğa üzerinde büyük tahribata yol açtı (UNEP, 2022). Resmi tahminlere göre, Ukrayna’daki doğa koruma alanlarının %20’si, Rus saldırıları nedeniyle ağır şekilde zarar gördü. Korunan alanlarda yaklaşık 1 milyon hektar alan etkilenmiş ve farklı korunan alanlarda 812 özel bölge tahrip oldu.
Ukrayna Doğa Koruma Fonu (2022) tarafından bildirilenlere göre, Emerald Ağı‘nın yaklaşık 160 bölgesi (2,9 milyon hektar alan), 14 Ramsar alanı (400.000 hektar alan) ve 4 biyosfer rezervi tehdit altındadır. Bozkır ekosistemi‘ndeki nadir hayvan türlerinden 90’ından fazlası zarar gördü. Uydu verileri, Ukrayna kuzu kuyruğu gibi nadir bitki türlerini içeren 635 hektarlık bir alanın, Rusların bombardımanı sonucu yangınla yok olduğunu gösteriyor (Early, 2023).
Sadece yaban hayvanları değil, aynı zamanda çiftlik hayvanları da hedef alındı. Toprağa gömülmüş halde büyük sayıda ölü inek, siperlerde görüldü (Dairy Global, 2022). Soğuk, açlık ve yaralanmalar nedeniyle hayvan ölümleri, İletişim Hayvanat Bahçesi (TSN, 2022) ve Mykolaiv Hayvanat Bahçesi‘nde (Novoye Vremya, 2022) doğrulandı. Benzer şekilde, Borodianka, Kyiv bölgesinde 300 köpeğin öldüğü bildirildi (The Village, 2022). Ukrayna Çevre Koruma Bakanı’na göre, “Şubat ayından bu yana Karadeniz‘de 120 yunus ölümü kaydedildi ve bu ölümler savaşla ilişkilendiriliyor” (Rannard, 2022).
Pearce (2022) göre, adadaki her şeyin yakıldığı rapor edildi. Çernomorskiy Biyosfer Rezervi direktörü Oleksandr Galushchenko, “Çoğu dışlama bölgesi işgal nedeniyle zarar gördü ve patlamamış mühimmat ve mayınlarla kirlenmiş olabilir,” diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Ayrıca, kurtlar, geyikler, kahverengi ayılar, vaşaklar, ve bizonlar‘ın özellikle tehlikede olduğunu vurgulamıştır (Pearce, 2022).
Özetle; Ukrayna savaşı başladığından itibaren doğaya büyük zarar gördü. Ağır kimyasalların kullanımı, bombardımanlar, orman yangınları doğayı ve canlıların yaşam alanlarını tahrip etti. Kimyasal kirlilik yüzde 40-50 oranında arttı. Biyolojik çeşitlilik yüzde 25 ila 40 civarında azalma gösterdi. Bunun yanında su kirliliği yüzde 50 ila 60 oranında artış gösterdi. Sonuç olarak savaşlar doğayı da yok ediyor. Barışın sağlanması da doğayı kurtaramıyor.
Hazırlayan: Deniz Gökgör