Dünyada 1960’lı yıllar gençlik hareketinin etkisinin olduğu yıllardı ve bu hareket Türkiye’de etkisini gösterdi. Bir yanda gençlik eylemleri bir yanda işçilerin hak arama eylemleri sürüyordu. Türkiye’de büyüyen sol hareketlerin önü 12 Mart 1971 darbesi ile kesilmeye çalışıldı.
12 Mart 1971 saat 13.00’te, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur imzası ile muhtıra metni hazırlandı.
Muhtıra TRT radyolarından okundu.
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a, Başbakan Süleyman Demirel’e, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve Cumhuriyet Senatosu’na muhtıra yazısı gönderildi. Gönderilen 3 maddeli muhtırada, Demirel’in istifa etmesi ve yerine askerlerin onaylayacağı bir hükümet kurulması istendi.
Belirtilenlerin olmaması durumunda ordunun idareyi doğrudan üzerine alacağı bildirildi.
Muhtırada gerekçe olarak özetle şunlar ifade edilmişti: “Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.”
Nihat Erim’e hükümet kurdurdular
Muhtıra sonrası siyasi partiler ve meclis kapatılmazken, askerler teknokrat hükümetinin kurulmasını istedi. CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim ismi üzerinde anlaşıldı. Erim 26 Mart 1971’de partisinden istifa etti. Erim’in hükümeti için Adalet Partisi 5, CHP 3 ve Millî Güven Partisi 1 bakan verdi. Teknokratlar için de Dünya Bankası’nda çalışan eski plancılardan Atilla Karaosmanoğlu ile NATO Genel Sekreterinin birinci Yardımcısı Osman Olcay çağrıldı. Atilla Karaosmanoğlu, devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olarak görev aldı.
68 gençlik liderleri idam edildi, öldürüldü
Muhtıra hükümeti demokrasi ve halkın talepleri göz ardı edilerek siyaset sivilleşme yolundan çıkartıldı. Sıkıyönetim ilanı ile Nisan 1971’den itibaren tutuklama ve işkence dalgası ülkeye yayıldı. Adil yargılanmayan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan 6 Mayıs 1972’de idam edildi. İdamları engellemek için Mahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna 30 Mart 1972’de Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde güvenlik güçleri tarafından öldürüldü, Ertuğrul Kürkçü sağ yakalandı. 18 Mayıs 1973’te İbrahim Kaypakkaya öldürüldü. Devam eden süreçte Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir’in de bulunduğu çok sayıda devrimci gençlik lideri operasyonlarda öldürüldü. Aydın ve yazarlar gözaltına alındı, işkence gördüler, tutuklandılar.
12 Mart 1971 darbesi, 1973 seçimleriyle sona erdi. Ezilmek istenen sol hareket işçi hareketiyle birlikte güçlendi. 9 yıl sonra,12 Eylül 1980’deki darbeyle daha sert bir saldırı başladı. 1971’de başlayan Türkiye’nin anayasal yapısındaki değişiklik ve sol muhalefeti bastırma 12 Eylül darbesiyle daha sert sürdürüldü.