Kamuoyunun bilgisi dahilinde olan ilk süreç

2013-2015 çözüm süreci, çatışmaları sonlandırmaya yönelik bir süreçti. Bu, ilgili taraflar arasında bu türdeki ilk girişim olmamakla birlikte kamuoyunun bilgisi dahilinde olan ilk süreçti.

Kamuoyunun bilgisi dahilinde olan ilk süreç
Kamuoyunun bilgisi dahilinde olan ilk süreç
İlke TV
  • Yayınlanma: 23 Kasım 2024 11:01
  • Güncellenme: 24 Kasım 2024 17:14

1993’ten günümüze Kürt meselesi ve çözümü (9)

2013’e girdiğimizde yaşanan yoğun tartışmalı ve çatışmalı sürecin ardından yeni bir çözüme kapı daha aralanmaya başlanmıştı. Ancak çok kolay bir dönem de yaşanmadı. Hükümet 3. girişimi bu defa farklı bir yöntemle 2012 yılının sonu, 2013 yılının başında başlattı. Çözüm sürecinin başlaması, Öcalan’la yapılan görüşmeler, Kobani olayları, Sakine Cansız’ların öldürülmesi, PKK’nin sınır dışına çekilmesi, HDP’nin kapatılması, Dolmabahçe Mutabakatı gibi bir çok başlığı bu bölümde ele aldık.

Kamuoyunun bilgisi dahilinde olan ilk süreç

2012 yılının sonuna geldiğimizde uzun süredir ana dilde eğitim talebiyle eylemlere bir yanıt gelmiş, Kürtçe ortaokullarda seçmeli ders yapılarak yanıt verilmişti. Siyasette ise tansiyon yüksekti. 2012 yılının son günlerinde meydanlarda dokunulmazlıkların kaldırılmasından, idam cezasının geri getirilmesine kadar çok sert tonlu bir tartışma ortamı vardı. Abdullah Öcalan’ın cezaevinde avukatları ile görüştürülmemesini protesto eden tutuklu ve hükümlülerin açlık grevleri sürüyordu. Açlık grevleri ölüm orucuna dönüşürken devlet yetkilileri İmralı Cezaevi’nde Abdullah Öcalan ile görüştü. Öcalan’ın “bitirin” mesajı cezaevlerine ulaştığında açlık grevleri sona erdi, Kürt meselesinin çözümü konusunda ise yeni bir süreç başladı.

Özetleyecek olursak en genel anlamıyla 2013-2015 çözüm süreci, çatışmaları sonlandırmaya yönelik bir süreçti. Bu, ilgili taraflar arasında bu türdeki ilk girişim olmamakla birlikte kamuoyunun bilgisi dahilinde olan ilk süreçti.

Çözüm sürecine dair ilk haberler 2012 yılının son günlerinde gelmeye başladı. Önce dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) müsteşarı Hakan Fidan’ın İmralı Adası’na gidip Abdullah Öcalan ile görüştüğü ortaya çıktı. 28 Aralık’ta ise dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT canlı yayınında “ada ile görüşüldüğünü” söyledi. Erdoğan “Adayla görüşmeler halen var. Çünkü netice almamız lazım” dedi.

Başbakan Erdoğan’ın ardından danışmanı Yalçın Akdoğan ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Öcalan ile görüşmelerin yapıldığını, görüşmeleri MİT’in yürüttüğünü söyledi.

2012’nin son günlerinde başlayıp, yeni yılın ilk günlerine damgasını vuran “yeni açılım” tartışmasında KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar, görüşmeler yapılmasını olumlu karşılarken, Murat Karayılan, Başbakan’ın 21 Aralık’ta yaptığı “Silahı bırakan PKK’lılar Kuzey Irak’a gidebilir” açıklamasına yanıt vererek iktidarın görüşmelerde asıl hedefinin PKK’ye silah bıraktırma hamlesi olduğunu belirtti.

İmralı görüşmeleri hakkında “Olumlu adımdır” diyen olduğu kadar, “Yeni bir oyalama”, “Öcalan’ın PKK’dan da ‘baş müzakereci’ olarak tam yetki aldığı”, yeni yol haritasının belirlendiğine kadar yeni yılın ilk iki gününde birçok görüş ortaya atıldı.

İçişleri Bakanlığı döneminde başlatılan açılım sürecindeki çalışmaları koordine eden Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, çalışmaların tekrar başladığını açıkladı ve neler yapıldığını anlattı.  Milliyet gazetesinden Fikret Bila’ya konuşan Atalay şu açıklamayı yaptı: “İmralı da dahil olmak üzere yürüyen çalışmalar var. Her şeyden önce umutlu olmamız lazım. Millet bizden bunu bekliyor, çalışmalarımızı çok boyutlu bir şekilde sürdürüyoruz.”

Yeni Şafak gazetesi yazarı Murat Aksoy, köşesinde görüşmelerin “yol haritasını” yazdı:

“Öcalan üzerindeki tecridin kısmen azaltılması ilk adım. Ailesinin görüşmelerini bu ay ve önümüzdeki ay içinde bazı avukatların görüşmesi izleyecek. İkinci adım açlık grevlerinin sona ermesinde gündeme gelen ana dille savunma hakkı. Yerel yönetimlerin güçlenmesi açısından önemli bir adım olan Büyükşehir Yasası hayata geçti. Türkiye’nin Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’na konulan çekincesi de kaldırılacak.”

Oral Çalışlar da yazısında, “silah bıraktırma” konusuna değindi: “Geçenlerde Gültan Kışanak’la konuşmamızda söylediği nokta gündeme geliyor: ‘Öcalan’la sırf PKK’ya silah bıraktırmak için görüşüyorlar. Bu yetmez. Dağdakiler ne olacak?’ Benzer bir eleştiriyi Remzi Kartal da yapıyor. İkinci önemli nokta, Öcalan’la yürütülen görüşmelerin de tek başına yeterli olmayacağı gerçeği. Çünkü sonuçta silahı bırakacak olanlar dağdakiler, yani Kandil. Onların ikna edilmesi gerekiyor.”

Habertürk gazetesinden Muharrem Sarıkaya ise “Hangi örgütle görüşülüyor?” diye sordu: “Anayasa’da kimlik ve ana dilde eğitim gibi beklentilerin nasıl karşılanacağı konusunda kesin bir tavır konulmadan, kısa vadede sorunun çözümü olası değil. Buna Öcalan’ın PKK’da kaybettiği etkinliği yeniden kazanma çabası ve hapis şartlarının iyileştirilmesi gibi bireysel beklentilerini de eklemek gerekiyor.”

Uluslararası basın nasıl yorumladı?

İmralı görüşmelerini “Türkiye PKK ile silah bırakma görüşmelerine başladı” haberiyle duyuran Financial Times, Türkiye’nin kısa bir süre önce hapishanelerdeki PKK üyelerinin açlık grevini sonlandırmak için Öcalan ile görüşme yaptığını kabul ettiğini, ancak bir devlet yetkilisinin ilk kez daha geniş bir barış gündemiyle başlayan görüşmeleri onayladığını yazdı. The Guardian gazetesi yazarı John Hooper, devlet ile Öcalan arasında yürütülen müzakereler için “Türkiye’de iki yıla kadar seçimler yapılacağı için Başbakan Erdoğan, PKK’yle konuşuyormuş gibi görünmek isteyebilir” diye yazdı.

3 Ocak’ta adaya ziyaretler başladı 

Sonrasında Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) milletvekillerinin yoğun İmralı ziyaretleri başladı. 3 Ocak 2013’te adaya giden ilk heyette Ayla Akat Ata, Altan Tan ve Ahmet Türk vardı. Ardından BDP heyeti olarak Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan 23 Şubat 2013’te İmralı’ya gitti.

İki yıl boyunca birçok farklı isimden oluşan heyetler İmralı ile Kandil arasında 20’den fazla görüşme gerçekleştirdi.

Ancak sürekli yapılan vurgu ise belliydi. 8 Ocak’ta partisinin Meclis  grup toplantısında konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Öcalan’ın KCK ve halkla doğrudan temas kuracağı koşullar yaratılmalıdır” dedi.

Öcalan’ın kötü koşullarının iyileştirilmemesi ve yasal güvence eksikliği en büyük sorun oldu.

10 Ocak’ta KCK yöneticilerinden Mustafa Karasu, “Sorun silah bırakma sorunu değildir. Kürt sorununu çözüme kavuşturma sorunudur. Bu sorun naslı çözülür, bu tartışılmalıdır” açıklaması yaptı.

Sakine Cansız’la 3 Kürt kadın aktivist öldürüldü

Aynı hafta 9 Ocak’ta, Fransa’da düzenlenen saldırıda PKK kurucularından Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez öldürüldü. Ancak bu saldırı, süreci akamete uğratmadı ve Diyarbakır’da düzenlenen cenaze töreninde barış çağrıları yapıldı. Selahattin Demirtaş, “Cenazelerimizin önünde artık barış zamanıdır diyoruz” dedi. Diyarbakır hem siyaha hem de beyaza bürünmüştü. Bir yandan yas diğer yandan barış talebi öne çıktı.

 

Türkiye-PKK arasında 3 yıl devam eden görüşmelerin tümünde yer alan ‘Ozan’ kod adlı MİT yetkilisinin aynı zamanda Paris’te Kürt siyasetçilerine suikast düzenleyen kişi olduğu iddia edildi. Buna dair de bir ses kaydı yayınlandı.

Sakine Cansız 9 Ocak 2013’te memleketi Dersim’de toprağa verildi

İmralı tutanakları yayınlandı

23 Şubat 2013’te Milliyet gazetesi BDP heyetinin Öcalan’la yaptığı görüşmelerin tutanaklarını yayınladı. Tutanakların sızdırılmasının ardından birçok tartışma yapıldı, süreçle ilgili şeffaflık tartışmaları yürütüldü. Tutanakların sızdırılmasını gazetelerin manşetlerine taşındı.

Tutanak krizinin ardından İmralı heyeti 25 Şubat’ta Öcalan ile bir görüşme yaptı. Heyette Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ile Altan Tan yer aldı.

Öcalan sürecin tarihi, görüşmenin de tarihi bir adım olduğunu belirterek, taraflara duyarlılık çağrısı yaptı ve çözüm projesini hükümete teslim ettiklerini de söyledi. BDP’ye süreçle ilgili mektup gönderdi.

Adalet Bakanlığı’nın özel izniyle adaya giden heyet, Öcalan’ın barış için önerdiği yol haritasını kendisinden dinledi. Öcalan BDP heyetiyle Kandil’e, PKK’nin Avrupa ayağına ve kamuoyuna bir mektup gönderdi.

KCK yöneticilerinden Murat Karayılan, “İlk kez eş başkanları düzeyinde bir BDP heyeti alanımıza gelmiştir. Kendileriyle görüşme yapıldı. Önderliğimizin mektubunu bizlere ilettiler. Mektup bizim için çok önemli bir değer ifade etmektedir” dedi.

ANF’nin sorularını yanıtlayan Karayılan, “Hem mektup gönderilmiş, gece yanımıza ulaşacak; hem de aynı gece kapsamlı bir hava saldırısı yapılıyor. Bu durumun ne anlama geldiğini kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Yalnızca o gece için değil, öncesinde de sık sık yoğunlaşan hava ve kara operasyonları söz konusuydu. Bu nedenden dolayı biz heyeti bu biçimde kabul edemeyeceğimizi ifade ettik. Bu, bir tutum olsa da, esas olarak gelecek olan heyetin can güvenliği konusundaki sorumluluğu üstlenemezdik. Bu nedenle heyet Süleymaniye’de bekledi ve sonradan bize, ilgili yerlerle konuştuklarını, hava saldırılarının olmayacağını, alanın güvenlikli olduğunu ve gelmek istediklerini bildirdiler. Biz bunun üzerine “eğer durum öyleyse gelebilirsiniz” dedik” diye konuştu.

Berfo Kırbayır hayatını kaybetti

Cumartesi Anneleri’nin sembol isimlerinden biri olan Berfo Kırbayır hayatını kaybetti. Kırbayır, 2011’de Başbakan Erdoğan ile görüşen Cumartesi Anneleri heyetinin içinde yer almıştı. Berfo Kırbayır, oğlu Mikail Kırbayır’ın akıbetini öğrenmeden bu hayattan ayrıldı.

‘İmralı süreci’ yerine ‘çözüm süreci’

15 Şubat’ta Erdoğan, MİT ile Öcalan arasındaki görüşmelerin “İmralı Süreci” yerine “Çözüm Süreci” olarak adlandırılmasının daha doğru olacağını açıkladı.

 

11 Mart’ta PKK tarafından 2 yıl önce alıkonulan ve aralarında askerlerin de olduğu 8 kişi için bir heyet oluşturuldu. Heyet içerisinde İnsan Hakları Derneği ve Mazlum- Der başkanları da vardı. 8 kişi Öcalan’ın isteği üzerine serbest bırakıldı.

18 Mart’ta Öcalan ile BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve milletvekilleri Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder görüştü.

Öcalan’dan silahları susturma çağrısı

Abdullah Öcalan 21 Mart 2013’te Diyarbakır’daki Nevroz kutlamasında “Silahlar sussun, siyaset konuşsun” çağrısını yaptı.

BDP milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder Öcalan’ın mektubunu Kürtçe ve Türkçe okudu. Mektupta silahlı mücadele devrinin kapandığı, silahsızlanmaya ve ayrışmaya değil birleşmeye önem verileceği vurgulandı. Öcalan PKK’lilere kapitalist modernite yerine demokratik modernite inşa etme çağrısı yaptı.

Öcalan mektubunda “çatışmanın değil helalleşmenin zamanı geldi” dedi. Hemen ardından KCK de yaptığı yazılı açıklamada, 23 Mart tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan etti.

Öcalan’ın çağrısının tarihi nitelikte olduğuna işaret eden KCK, “Çağrıyı tümüyle kabul ettiğimizi ve gereklerini yerine getireceğimizi halkımıza ve kamuoyuna deklare ediyoruz’’ dedi.

Geri çekilmenin devletin atacağı adımlara bağlı olduğuna işaret edilen açıklamada, anayasal düzenlemelerle alt yapının hazırlanması gerektiği belirtilerek, hükümetin ve Meclis’in üzerine düşeni yapması çağrısında yapıldı.

BDP’den de yasal dayanağın önemine dikkat çeken bir açıklama yapıldı.

29 Mart’ta Erdoğan, Türkiye topraklarını terk eden PKK üyelerinin herhangi bir çatışma yaşanmaması için sınırdan geçerken silahları bırakmaları gerektiğini söyledi. Bu süreçte 40 bin militan Türkiye dışına çıkmaya başladı. Çekilme sürecinde TSK operasyonlarında 500’e yakın PKK’li hayatını kaybetti.

KCK Yürütme Konseyi üyesi Cemil Bayık “Gerilla yasal güvence görmeden geri adım atmaz” açıklamasını yaptı. Dönemin BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş takvim doğrultusunda ilerleme umutlarının kalmadığını belirtti. Her şeye rağmen Öcalan’ın çağrısı süreçte yeni bir sayfa açtı.

Akil İnsanlar Heyeti

3 Nisan’da hükümet çözüm sürecini halk nezdinde tanıtmak ve teşvik etmek için “Akil İnsanlar” adı verilen bir komisyon kurdu. 62 kişilik Akil İnsanlar Heyeti’ni Başbakan Erdoğan belirledi.

Bu heyet Türkiye’yi dolaşmaya başladı. Heyette oyuncu Kadir İnanır’dan müzisyen Orhan Gencebay’a, yazar Abdurrahman Dilipak’tan akademisyen Mithat Sancar’a kadar birçok isim vardı.Her bölgede dokuz üyeden oluşan gruplar gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve sendika temsilcilerinden oluştu.

Heyetin amacı başta Kürt toplumundan olmak üzere Türkiye’nin her yerinden gelen önerileri raporlamaktı.

Gezi protestoları ve AK Parti’nin protestolardaki sert tutumu nedeniyle Murat Belge, Kürşat Bumin, Baskın Oran, Deniz Ülke Arıboğan gibi isimler istifa etti.

Güneydoğu Heyeti 26 Haziran’da raporunu açıkladı. Raporda Kürt sorununun çözümü için önemli tespit ve öneriler yer aldı ancak dikkate alınmadı. Heyet sivil toplumun sürece katılımını sağlamada yetersiz kaldı.

Kışanak: Kaygıları gidermenin tek yolu aktif katılımdır

Süreçle ilgili taşınan kaygılar çoktu.  BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, kaygılarla birlikte süreci doğru bir şekilde yönetmeye çalışmanın gerekli olduğunu belirterek, “Kaygılarımız bizi sürecin dışında tutan bir noktada olmamalıdır. Kaygıları gidermenin tek yolu aktif katılımdır” dedi.

4 Nisan 2013’te  MHP çözüm süreci için mecliste kurulacak komisyona üye vermeyeceklerini ve bu komisyonda herhangi bir görev almayacaklarını duyurdu.

Erdoğan ilk kez Akil İnsanlar Heyeti ile toplandı ve çözüm sürecini halka anlatmaları ve teşvik etmeleri için kendilerinden yardım istedi.

Demirtaş: ‘AKP’den özgürlük beklemeyelim’

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Öcalan ile yaptıkları toplantıyı anlattı:

“Öcalan bizden önce devlet heyetiyle görüşmüştü. Bir mektup daha yazıp cevabını bekleyecek. Akil İnsanlar Komisyonu, fonksiyonuna ve bileşenlerine itiraza rağmen; Meclis’te Araştırma Komisyonu kurulması önergesi de gerekçesi sakat ifade edilmesine rağmen olumlu gelişmeler.”

AK Parti’den bir beklenti içerisinde olmaktan ziyade, mücadeleyle bu gelişmeleri daha derinlikli hale getirmenin kendilerine bağlı olduğunun altını çizen Demirtaş, “Oturup izleme, rehavet süreci değil. Mücadelenin başka bir biçimidir. Unutmayalım AKP devrimci, ilerici bir parti değildir; özgürlükleri böyle beklemek yanılgı olur. Bizler mücadeleyle bu noktaya geldik” dedi.

PKK sınırdan çekiliyor

20 Nisan 2013’te Sırrı Süreyya Önder PKK’nin geri çekilmesinin 8 ila 10 gün içerisinde başlayacağını duyurdu. 25 Nisan 2013’te Murat Karayılan Kandil’de kalabalık bir gazeteci topluluğunun katıldığı basın toplantısı düzenledi. PKK’nin 8 Mayıs’ta geri çekilmeye başlayacağını duyurdu. Açıklamayı Türkiye’den, aralarında Anadolu Ajansı’nın da bulunduğu birçok medya kuruluşu takip etti.

PKK, Öcalan’ın çağrısıyla 8 Mayıs 2013’te silahlı güçlerini çekmeye başladı. İki yıl içinde 40 binden fazla PKK’li Türkiye dışına çıktı. 31 Mayıs’ta gazetecilerin “Kürt sorununun çözümü önündeki temel engellerin  aşılması  için  hangi  noktadayız, ne olması gerekiyor?” sorusuna KCK’nin yöneticilerinden Murat Karayılan, “Üstümüze  düşen  sorumlulukların  gereğini  önemli  oranda  yerine  getirdik  ve getirmeye  çalışıyoruz.  Birinci  aşama  tamamlanma sürecine girdi. İkinci aşamanın başlaması gerekiyor. Yasal ve anayasal konularla ilgili bir aşamadır. Artık bu konuda atılması gereken adımların atılmasını bekliyoruz.” yanıtını verdi.

Karayılan “Silahlar tam olarak devre dışı kaldı mı?” şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi: Kürt sorununda silahların tamamen devre dışı kalacağı bir süreç başladı. Tutuklu siyasetçilerin bırakılması gerekmez mi? (…) Çok insani bir durumdur, hasta tutsakların durumu. Bunlar yapılsa bizde ve toplumumuzda da güven oluşur. Daha cesaretli adımlar atarız.”

Araştırma Komisyonu kuruldu

Meclis’te “toplumsal barış yollarının araştırılması ve çözüm sürecinin değerlendirilmesi” amacıyla bir araştırma komisyonu kuruldu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve MHP komisyona tepki gösterdi ve üye vermedi. 9 Mayıs’ta Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna Üye Seçimine İlişkin Karar adıyla Resmi Gazete’de bir karar ve komisyonda yer alan üyeler yayınlandı.

Barış için girişimler

Öcalan’ın önerdiği 4 konferanstan ilki olan Demokrasi ve Barış Konferansı 27 Mayıs’ta Ankara’da yapıldı. Konferansta kalıcı barışın sağlanması için yapılması gerekenler tartışıldı. Sırrı Süreyya Önder, “Bu ‘Kalıcı Barış’ konferansı hepimiz için yön belirleyici bir pusula niteliğindedir” dedi.
Konferans sonrası yayımlanan bildirgede, kalıcı barışı örmek için ortak mücadele etme kararı alındığı belirtildi. Herkese demokrasi mücadelesini birlikte sürdürme, barış ve çözüm sürecine dahil olma çağrısı yapıldı. Ayrıca Kürtlerin birliği için de Avrupa’da konferans yapıldı.

KCK’li tutuklular serbest

2009’da gözaltına alınan gazeteciler, aydınlar, siyasetçiler çıkarıldıkları duruşmalarda serbest bırakılmaya başlandı. Ancak hasta tutukluların durumuna ilişkin somut bir adım atılmadı.

2013 yazında gerginlik

Ancak çekilme konusunda dönem dönem gerilim yaşandı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 9 Mayıs’ta çekilmeyle ilgili “Cehennemin dibine gitsinler. Gidiyorlarsa bizim buna sevinmemiz gerekmez mi?” açıklaması yaptı.

BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, cehenneme gitmesi gerekenin inkarcı, asimilasyoncu, aşağılayan, hakaret eden, yok sayan, katliamlardan geçiren, dilini, kimliğini yasaklayan zihniyet olduğunu belirterek, Arınç’ın özür dilemesini istedi. Özellikle 2013 yaz aylarında, çekilme gündemi üzerinden taraflardan gergin ve eleştirel açıklamalar da gelmeye başladı.

Kürtlerin birliği için girişimler  

Türkiye’de çözüm sürecine ilişkin gündem yoğunken, Suriye’deki savaştan da Kürtler ciddi olarak etkileniyordu. Kürtlerin birliği konusunda da görüşmeler sürüyordu.

KCK’nin yöneticilerinden Murat Karayılan, Irak Federal Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile görüştü. Karayılan, görüşmede Ulusal Konferans konusunun da ele alındığını ve birkaç ay içerisinde toplanacağını da söyledi. Karayılan Kandil’in İmralı’da başlayan sürecin ‘ortağı’ olduğunu hatırlattı. 

Erdoğan Akil İnsan Heyeti üyeleri ile bir araya geldi

Başbakan Erdoğan, 26 Haziran 2013’te Akil İnsanlar Heyeti üyeleri ile Dolmabahçe’deki başbakanlık yerleşkesinde görüştü. Erdoğan bu görüşmede yaptığı açıklamada örgütün sadece yüzde 15’inin çekildiğini söyledi.

Hükümet yetkilileri çekilmenin tam olarak yapılmadığını belirtirken, KCK ise hükümetin gerekli adımları atmadığını savundu ve kalekol inşaatlarını eleştirdi.

2. aşamaya geçildi: ‘Umarım sabote etmezler’

13 Haziran’da Mehmet Öcalan, İmralı Adası’na giderek Abdullah Öcalan ile görüştü. Ağabeyinin sürecin birinci aşamasının bittiğini söylediğini ifade eden Mehmet Öcalan, Abdullah Öcalan’ın, “Bazı istemlerimiz vardı. Bu istemlerimizin bazıları yerine getirilmedi. En azından koruculuğun feshedilmesi gerekirdi. Neden bu büyük karakollar inşa ediliyor? Yeniden korucu kadroları alınıyor? Kule gibi karakolların yapımı gerekli değildir. Bunlar sürece katkı sunmaz. Umarız ki bunlar durdurulur” dediğini aktardı. İkinci aşamaya geçildiğini söyleyen Abdullah Öcalan, “Umarım sabote etmezler” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan da “Devlet ve hükümetin yaklaşımı bizi kaygılandırıyor” açıklaması yaptı. 20 Haziran’da konuşan Karayılan, “Devlet süreci sabote etmek için elinden ne geliyorsa yapıyor” dedi. AK Parti’nin yaklaşımları nedeniyle sürecin tıkanmayla karşı karşıya kaldığını belirten BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Bu süreç asla işlemez. Bu hafta tavrınızı netleştirin, görmek istiyoruz. Ciddiyetsiz, lakayt bir anlayışla olmaz” dedi.

‘Bu süreç tek taraflı yürümez’

2 Temmuz’da Öcalan, “Birinci aşama benim için 1 Haziran’da tamamlanmıştır. İkinci aşamaya da başlamak üzereyiz ama fazla gelişmeler olamıyor. Bu süreç tek taraflı yürütülmez” açıklaması yaptı. KCK’den de “Adım atılmazsa süreç tıkanır” açıklaması geldi. AK Parti hükümetinin somut adım atması için açıklama ve eylemler yapıldı.

Lice’de ölüm

Bölgede kalekol ve baraj yapımı protestoları vardı.  28 Haziran 2013’te Diyarbakır Lice’deki kalekol inşaatı protestosunda Medeni Yıldırım açılan ateş  sonucu hayatını kaybetti.

BDP’nin Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, hükümetin kalekol yaparak barış sürecinin ruhuna uygun hareket etmediğini belirterek, “(Hükümet) çatışma zemini ve ortamını ortadan kaldıracağına, kalekol yaparak farklı şeyler peşinde. Bir yandan karakol ve kalekol yaparak askeri gücünü artıyor, bu da halkta ve kamuoyunda tepkiye neden oluyor. Bu ağır bir tahriktir çatışmalarda hazır tutmak için yapıyorlar. Bunlar hükümetin iyi niyeti ve tutumunu daha çok sorgulanır hale getiriyor ve çözüm sürecine dinamit koyuyor.” dedi. BBC ise Lice’de yaşananları “Çözüm sürecinde güven bunalımı mı?” başlığıyla haber yaptı.

Gezi Direnişi

Bu arada aynı yıl mayıs sonu, haziran ayı başlarında Gezi Parkı Direnişi yaşandı. 28 Mayıs 2013’te başlayan Gezi Direnişi süreci de etkiledi. Abdullah Öcalan da Gezi Parkı eylemleriyle ilgili bir mesaj yayınladı. O dönemde devam eden barış süreci kapsamında İmralı’ya giden BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Öcalan’ın mesajını iletti. Öcalan mesajda, “Direnişi anlamlı buluyor ve selamlıyorum. Elbette ki bu duruş yeni bir siyasal kırılma yaratmıştır. Ancak hiç kimse ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere de kendini kullandırmamalı” dedi.

Gezi’nin sembol isimlerinden HDP’li Sırrı Süreyya Önder İmralı heyetinden ihraç edildi. KCK yöneticilerinden Cemil Bayık, Ağustos’ta BBC’ye verdiği demeçte, “Demokratik siyasetin önünü açan bir eylemdir. Dolayısıyla bu, çözüm sürecine de hizmet eden bir eylemdir. Ona katılmama, tereddütler yaşama yanlıştır” ifadelerini kullandı.

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise o döneme ilişkin BDP’nin tutumunu şu sözlerle anlattı:

“Gezi Parkı’nda ortaya konan demokratik talepler BDP’nin sahiplenebileceği, arkasında durabileceği demokratik taleplerdir. Bu yönüyle biz Gezi direnişinin yanında olduk. Parlamentoda da bunu savunduk. Hatta bu talepler çözüm sürecinden de kopuk değildir. Biz de benzer şeyleri istiyoruz. Fakat şöylesine bir hareket içerisine de girildi. ‘Bu şekilde hükümeti devirecek, darbeye doğru götürecek bir halk hareketini çıkarabilir miyiz? Ya da bu halk hareketini darbeye kanalize edebilir miyiz?’ Böyle bir arayış vardı. Bunu, biz hem sokaktaki gözlemlerimizle hem de arkadaşlarımızın tespitleriyle rahatlıkla ifade edebiliyoruz. Bu bir spekülasyon değil. Biz bu kısmına şiddetle karşı çıktık. Bu yüzden de bir mesafe koyduk. Buradan bir darbe çıkarmak isteyenlerle birlikte olmayız biz.”

Salih Müslüm’ün Türkiye ziyareti

Temmuz’un ortalarında Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak İstanbul’a gelen PYD lideri Salih Müslüm, 20 gün aradan sonra 12 Ağustos’ta tekrar Türkiye’ye geldi.  Türkiye ziyaretinden sonra Müslim, İran’ın daveti ile Tahran’a gitmiş ve İran yetkilileri ile Suriye’de yaşanan gelişmeleri konuşmuştu.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 30 Temmuz’da yaptığı açıklamada PYD Başkanı Müslim’in Türkiye ziyaretinin önceden planlandığını belirterek, Müslim’in verdiği mesajların Türkiye’nin prensipleriyle uyumlu olduğunu söyledi. Davutoğlu, Müslim’in Türkiye ziyaretinin haklı olarak ilgi çektiğini, ancak son 2-3 ay içinde Türkiye’de çözüm sürecinin devreye girmesine paralel olarak Suriye’deki bütün Kürt kesimlerle yoğun temaslar sürdürdüklerini ifade etti.

KCK geri çekilmeyi durdurduğunu açıkladı

9 Eylül’de KCK’den yapılan açıklamada hükümetin atılan adımlar karşısında sorumsuz davranması, demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü konusunda adım atmayıp dil ve yöntem konusunda eski hegemon zihniyet ve tutum içinde olmasını dikkate alarak, ‘Türkiye sınırları’ içinde kalan gerillaların geri çekilişini durdurduklarını açıkladı. Kürt sorununun palyatif yaklaşımlarla çözülemeyeceğini belirten BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken de “Sorun çözülmek isteniyorsa, toplumun talepleri ve barış sürecinin gerekleri dikkate alınmalıdır” dedi.

15 Ekim’de Erdoğan, bir gazetecinin “BDP ile İmralı arasındaki makas açılıyor mu?” sorusuna şu karşılığı verdi:
“İmralı ile arasının açılıp açılmamasından çok BDP, verdiği mesajlarla Adalet Bakanlığımızla arasını açmamaya gayret etsin. Eğer verdiği mesajlar, bu dozda gidecek olursa, bu sefer Adalet Bakanlığı ile arasını açar, böyle bir görüşmenin ipleri kopar. Bunu bir defa çok açık, net söylemek zorundayım çünkü böyle sınırı aşan ve tahrik kokan mesajlara hükümet olarak biz de ‘evet’ diyemeyiz.”

Erdoğan’a yanıt BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken‘den geldi. Baluken,”Başbakan’ın yapması gereken BDP çalışmalarının nasıl olması gerektiği değil, AKP’nin bugüne kadar yapmadığı çalışmaların hayata geçirmesidir” dedi, partinin ilkelerine göre siyaset yapmaya devam edeceklerini söyledi.

Kürt halkının “psikolojik savaş kampanyalarını” çok iyi tanıdığını ifade eden Baluken, hükümetin önümüzdeki günlerde “itibarsızlaştırma” ve “karalama” kampanyalarına daha fazla başvurabileceğini ileri sürdü. Baluken, “Hiçbir işe yaramayacak süreci provoke riski taşıyan iddialar dışında hiçbir anlamı yoktur” diye konuştu.

17 Ekim’de BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak Erdoğan’ın açıklamasına tepki gösterdi. Kışanak ayrıca Rojava sınırında yapılan duvara ilişkin “ölüm pahasına da olsa o duvarı yaptırmayacağız” dedi.

29 Ekim’de Cemil Bayık sürecin devam etmesi için Öcalan’ın koşullarının değiştirilmesini, yasal zeminin sağlanmasını ve müzakerelere üçüncü tarafın eklenmesini istedi.

9 Kasım’da Sırrı Süreyya Önder yeniden İmralı heyetine dahil oldu. Önder görüşmede Öcalan’ın “Çözüm süreci ciddi bir aşamaya gelmiştir. Süreç devam etmekle beraber sırat köprüsü üzerindedir. Bütün olumsuzluklara rağmen, tek yanlı da olsa barış iradesini sürdürme kararlılığımız vardır” dediğini açıkladı. 10 Kasım’da Öcalan’ın önerdiği dört konferansın sonuncusu ve kritik ayağı olan Kürt Ulusal Kongresi üçüncü kez ertelendi.

Atalay: Çözüm sürecinde tereddüdümüz yok

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kanal 7’de yayınlanan “Başkent Kulisi” programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Çözüm sürecinin kilitlenmiş gözüktüğünün ifade edilmesi ve PKK yöneticilerinin açıklamalarının hatırlatılması üzerine Atalay, sürecin Türkiye ve hükümet için önemli olduğunu söyledi. Atalay, “Bizim çözüm süreciyle ilgili kararlılığımız ilk günkü gibi canlı ve diri. Oldukça samimiyiz, kararlıyız ve Türkiye için bunu önemli ve gerekli görüyoruz. Burada hiçbir tereddüdümüz yok ve bunu milletimiz de böyle görüyor” diye konuştu.

15 Kasım’da BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, çözüm sürecinin son bir aydır tıkandığını ve dışarıdan bir hakeme ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Demokratikleşme Paketi açıklandı

30 Eylül 2013’te Erdoğan yeni bir demokratikleşme paketini açıkladı. Andımızın ilkokullarda kaldırılması, özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilmesini mümkün hale getirilmesi, siyasi partilere Türkçe’den başka bir dil ya da lehçeyle propaganda imkanının verilmesi paket içinde yer alıyordu.

Diyarbakır’daki buluşma

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ve ünlü Kürt sanatçı Şivan Perwer’i ” 1 Kasım’da Diyarbakır’a davet etti. Bir mitinge dönüşen programa İbrahim Tatlıses de katıldı. Mitingde hep birlikte Kürtçe ağıtlar okundu. Burada konuşan Başbakan Erdoğan, “Zalimin değil, kendi halkının kardeşlerinin yanında durmak esastır. Dağdakilerin indiği, cezaevlerinin boşaldığı 76 milyonun bir olduğu yeni bir Türkiye…” dedi. Diyarbakır’da olmaktan sevinçli olduğunu dile getiren Barzani ise, şunları söyledi:

“Ortadoğu’da artık birlikte yaşama günü gelmiştir. Savaşlar denendi, kimse savaştan bir hayır görmedi. Barış temeli artık atılmıştır. Sayın Erdoğan’a teşekkür ederiz, cesaretle bu adımı attı. Kürt kardeşlerime sesleniyorum, Barış Projesi’ni desteklesinler. Barışa verilecek savaş zor bir savaştır. Barış yolu ne kadar uzun olsa da bir sene savaşmaktan daha iyidir. Biz tüm gücümüzle barış sürecini destekliyoruz. Barış sürecini destekliyoruz ve inanıyoruz ki barış süreci sonuca varacaktır.” Barzani konuşmasını Türkçe olarak, “Yaşasın Türk ve Kürt kardeşliği. Yaşasın barış, yaşasın özgürlük” sözleriyle bitirdi.

20 Kasım’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ATV ve A  Haber ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, “Sizin Kürdistan ifadesini kullanmanızın ardından, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de ‘Türkiye Kürdistanı’ ifadesinin kullanılmasını istedi, buna da ne dersiniz?” sorusuna karşılık, “Bunu bizim kabul etmemiz, böyle bir şey asla mümkün değil” dedi.

2 Aralık’ta “Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi” amacıyla kurulan meclis araştırma komisyonu çözüm süreciyle ilgili 450 sayfalık bir rapor açıkladı.

3 Aralık’ta Cemil Bayık hükümete 2014 baharına kadar süre tanıdıklarını, adım atılmazsa çatışmaların yeniden başlayabileceğini söyledi.

Yüksekova 2 kişi öldürüldü

6 Aralık’ta Hakkari Yüksekova’da PKK’lilerin mezarlarının tahrip edilmesi protestosuna katılan Mehmet Reşit İşbilir ve Veysel işbilir polis tarafından öldürüldü.

Abdullah Öcalan, kendisini ziyaret eden BDP Grup Başkan Vekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder aracılığıyla ilettiği mesajında Yüksekova’da provokasyona gelinmemesini istedi. Öcalan mesajında çözüm süreciyle ilgili olarak da “Süreç konusunda umudumu halen korumakla birlikte hükümetten daha olumlu bir müzakere girişimi bekliyorum. Türkiye’nin ve bölgenin kurtuluşuna ve tam bir demokratik cumhuriyetin inşa edilmesine giden süreçte her kim ki dar seçim hesapları içerisine düşerek, demokratik hamleleri geciktirirse, kaos ve çatışma şartlarına davetiye çıkarmış olur” dedi. Veysel İşbilir ve Mehmet Reşit İşbilir’in polis kurşunuyla hayatlarını kaybetmeleri birçok kentte protesto edildi.

Reşit İşbilir ve Veysel İşbilir’in cenaze törenine müdahale eden polis Bemal Tokçu adlı bir genci ağır yaraladı, Tokçu daha sonra hayatını kaybetti. Ortam giderek sertleşiyordu.  8 Aralık’ta Diyarbakır-Bingöl karayolunda PKK dört rütbeli askeri alıkoydu, daha sonra serbest bıraktı.

17 Aralık’ta Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne Türkçe ile birlikte Kürtçe “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi” yazılı yeni bir tabela eklendi.

17-25 Aralık soruşturması

Aralık 2013’te yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili bir süreç yaşandı.  Hükümet bu soruşturmaların bir “paralel örgüt” eliyle hükümeti yıkmayı amaçlayan siyasi operasyonlar olduğunu belirtti. 17 – 25 Aralık’taki operasyonlara takipsizlik kararı verildi. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, başlatılan soruşturmayı hükümeti ve ekonomiyi hedef alan siyasi bir operasyon olarak yorumladı. Bu süreç boyunca hükümet Gülen Cemaati’ne eleştirilerini artırdı ve devleti ele geçirmek isteyen bir ‘Paralel Yapı’ya vurgu yaptı.

Operasyonlar ardından Egemen Bağış, Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise bakanlık görevlerinden istifa etti. 17 Aralık’tan sonra yaklaşık 6 bin Emniyet mensubunun yerinin değiştirildiği tahmin ediliyor Hükümet, kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan bir sürecin ardından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısında değişiklik öngören bir yasa çıkarttı.

HDP heyetiyle görüşen Öcalan 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları konusunda şu değerlendirmeyi yaptı: “Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir. Her darbe teşebbüsü bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da karşısında bizi bulacaktır.” Sırrı Süreyya Önder bu süreçte Erdoğan’la görüştü. Erdoğan süreçle ilgili anayasal değişiklik sinyali verdi. KCK’ya sürece destek verip vermeme kararı bırakıldı.

Heyetin İmralı trafiği 

HDP heyeti iki yıl boyunca İmralı ile Kandil arasında 20’den fazla kritik görüşme gerçekleştirdi. Her görüşmede temel talepler masadaydı. Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken 17 defa İmralı’ya gitti. Öcalan’ın tutulma koşullarının iyileştirilmemesi ciddi eleştirilere neden oldu. KCK Yürütme Konseyi üçüncü göz olarak uluslararası bir gözlemci heyeti talep etti. Devlet bu talebi “iç mesele” diyerek reddetti.

PKK, Öcalan’ın tecrit koşullarında müzakerenin sürmeyeceğini söyledi. HDP milletvekilleri Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel ve Sırrı Süreyya Önder tutuklu vekillerin serbest bırakılması için Meclis’te açlık grevi başlattı.

Öcalan’ın fotoğrafı paylaşıldı

2014 yılına da hareketli girildi. 8 Ocak’ta TSK Bingöl’ün Genç ilçesinde PKK’ye operasyon yapıldığını açıkladı. 17 Ocak’ta Öcalan’ın İmralı heyetiyle çektirdiği fotoğraflar kamuoyuyla paylaşıldı.

Suriye’de ise sıcak gelişmeler vardı. Rojava’da 21 Ocak’ta demokratik özerklik ilan edildi.

Zana ilk kez İmralı’da

Ocak ayı içerisinde ikinci kez yapılan 15’inci İmralı ziyaretinde BDP milletvekili sıfatını taşıyan isimlerden hiçbiri yer almadı. Buna karşılık, daha önce İmralı’ya birkaç kez giden, son olarak 11 Ocak’taki heyette bulunan HDP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in yanı sıra ilk kez Leyla Zana yer aldı.

Görüşmenin, Rojava’da yaşanan gelişmelerle ilgili olarak PYD ve Irak Federal Kürdistan Bölgesi Yönetimi Başkanı Mesut Barzani arasında yaşanan gerginlikte Öcalan’ın devreye girmek istemesi ve taraflara bir mesaj göndermek istemesi üzerine gerçekleştiği belirtildi.

Öcalan’ın mektubu, 11 Şubat’ta Zana ve Önder tarafından Mesud Barzani’ye verildi. Zana ve Önder, Barzani ile görüştükten sonra Erbil’de basın toplantısı yaptı. Leyla Zana, “Barzani ve Öcalan’ın bölge halkları ve Kürt halkının özgürlükleri için düşüncelerinin birbirine yakın olduğuna tanıklık ettik” dedi.

Öcalan’ın afişleri toplatıldı

Çözüm süreci ile ilgili İmralı ile görüşmeler devam ederken, 11 Şubat’ta Diyarbakır’da Öcalan’lı afişler toplatıldı. İki gün sonra Öcalan hükümetin müzakere heyeti oluşturmasını, görüşmelerin sıklaştırılmasını ve yasal adımların atılmasını istedi. Tüm bu gelişmeler yaşanırken, bölgede de seçim çalışmaları vardı. BDP heyeti 30 Mart’taki yerel seçimlerden önce Öcalan’la son görüşmeyi yaptı. Öcalan devlet heyetiyle yaptığı görüşmelerin olumlu geçtiğini, 30 Mart seçimlerinin barış için referandum olduğunu belirtti.

30 Mart 2014 Yerel Seçimleri: BDP 101 belediye kazandı

30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nde BDP ve HDP tarihlerinin en büyük başarısına imza attı. BDP Doğu ve Güneydoğu’da, HDP ise Batı’da seçimlere girdi. İki parti toplam 101 belediye kazandı. BDP Diyarbakır, Van, Mardin büyükşehir belediyelerinin yanı sıra, Batman, Siirt, Şırnak, Hakkari, Dersim , Iğdır ve Ağrı il belediyelerini aldı. AK Parti bölgede oy oranlarını artırsa da BDP-HDP’nin hakimiyetini kıramadı. MHP ve CHP’nin bölgedeki varlığı zayıfladı. Seçimler çözüm sürecine halk desteğini gösterdi.

‘Süreç tek taraflı yürütülüyor’

15 Mart’ta KCK, AK Parti’nin demokratikleşme hamlesinin muhatabı olmaktan çıktığını açıkladı. KCK yöneticilerinden Murat Karalıyan yaptığı açıklamada,  Öcalan cezaevinde olduğu sürece PKK’nin silah bırakmayacağını belirtti.

Karayılan, “Süreç tümüyle bitmiş değil, ama tek taraflı yürütülüyor. Başkan Apo ve biz yürütüyoruz. Süreç tıkanmıştır. Ama sonuna kadar tek taraflı yürümez. Seçimden bir iki hafta sonrasına kadar adım atılmadığı takdirde, sürecin bittiğini herkesin bilmesi gerekiyor.” dedi. Yaklaşık bir ay sonra Mesud Barzani çözüm sürecinin sonuca ulaşması halinde Öcalan’ın serbest bırakılacağını söylemesi dikkat çekti.

Kanun değişikliği Resmi Gazete’de 

26 Nisan’da süreçte görev alan MİT görevlilerini korumak için çıkarıldığı söylenen Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Resmî Gazete’de yayınlandı.

Kanunda “MİT mensupları görevlerini yerine getirirken ceza ve infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerle önceden bilgi vermek suretiyle görüşebilir, görüşmeler yaptırabilir, görevlerinin gereği terör örgütleri dâhil olmak üzere millî güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilir” ifadesine yer verildi.

Özel yetkili mahkemelerin kapatılması ve tutukluluk süresini 5 yılla sınırlayan yeni kanunun yürürlüğe girmesinin ardından KCK davasından tutuklu 9 avukat ile bir yazar tahliye edildi. Bu tahliyelerle birlikte ‘KCK avukatlar’ davasında tutuklu sanık kalmadı. Söz konusu avukatlar KCK soruşturması kapsamında Kasım 2011 yılında tutuklanmıştı.

BDP’li vekiller HDP’ye geçti

BDP milletvekilleri 28 Nisan’da HDP’ye geçti. BDP ismini Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) olarak değiştirdi ve faaliyetlerini Kürt şehirlerine kaydırdı. HDP Eş Genel Başkanları Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü yeni dönemde Türkiye partisi olma hedefini açıkladı. HDP’nin katılımlarla TBMM’deki sandalye sayısı 27 oldu. Törendeki konuşmasında Kürkçü, “Bu sadece bir yer değiştirme değildir. Yeni bir strateji ile yola çıkıyoruz. Sancılı bir süreç oldu ve gökkuşağının altından geçiyoruz” dedi.

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da HDP’nin öncelikli siyasi hedefini “Türkiye’nin bütün farklı seslerini parlamentoda temsil edeceğiz. İlk hedefimiz ana muhalefet partisi olmak” sözleriyle özetledi. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, 22 Haziran 2014’te HDP Eş Genel Başkanlığı’na seçildi.

Öcalan’dan ikinci mektup

21 Mart 2014’teki Newroz kutlamalarında Öcalan’ın ikinci mektubu okundu.  Mektupta “Türk-Kürt ilişkileri en kapsamlı demokratik reformlardan geçerek demokratik anayasal bir rejimle komplocu-darbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecektir” ifadeleri kullanıldı.

Silah bırakma şartı

Süreç nedeniyle arka arkaya açıklamalar yapılıyordu. 8 Temmuz’da HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ barışın sağlanması için Öcalan dahil siyasî mahkûmların bırakılması, TMK’nın lağvedilmesi ve ana dilde eğitimin önünün acilen açılması gerektiğini söyledi.

10 Temmuz’da KCK yöneticilerinden Cemil Bayık, PKK’nin tamamen silah bırakması için öne sürdükleri şartların en başında “Öcalan’a özgürlük” ve “sürece anayasal güvence” olduğunu açıkladı.

5 Ağustos’ta Öcalan ise avukatıyla yaptığı görüşmede çözüm sürecinde müzakerelere geçilmemesinden rahatsızlık duyduğunu ve artık sabır taşının çatladığını açıkladı.

IŞİD Şengal’e saldırdı

IŞİD Şengal’e 5 Ağustos’ta saldırdı. Ezidilerin deyişiyle 73. Ferman ile beş bin Ezidi öldürüldü. Şengal ve çevresinde bugüne kadar 85’ten fazla toplu mezar tespit edildi, bunlardan sadece 15’i açıldı. Ezidileri Kurtarma Ofisi’ne göre soykırım sürecinde 6 bin 417 kişi kaçırıldı,

Ezidiler köle pazarlarında satıldı. Şimdiye dek 3 bin 570 kişi kurtarıldıysa da hâlâ 2 binin üzerinde Ezidi kurtarılmayı bekliyor. Kamplarda kalan 200 bine yakın Ezidi ise anayurtlarına dönemiyor.

Lice’de askerler heykel yıktı : 1 ölü

18 Ağustos’ta Diyarbakır-Lice’de PKK’nin kurucularından Mahsum Korkmaz’ın heykeline operasyon yapıldı. Saldırı sırasında bir kişi öldürüldü. TSK’dan yapılan açıklamada 200-250 kişilik bir grubun sabah saatlerinde heykeli kaldıran askerlere “roketatar, piyade tüfeği ve el yapımı patlayıcı maddeleriyle” saldırıldığı ve bu saldırılara karşılık verildiği söylendi. TSK zırhlı araçlara mermi isabet ettiğini, birliklerin havadan emniyetini sağlayan helikopterlere de ateş açıldığı ve iki helikoptere toplam altı mermi isabet ettiğini söyledi.

KCK: ‘AKP ateşle oynuyor’

KCK de olayla ilgili bir açıklama yaptı. Fırat Haber Ajansı’nda yayınlanan açıklamada “Açıktır ki AKP, ateşle oynamaktadır “denildi. “AKP devleti Korkmaz’ın Kürtler nezdindeki önemini iyi bilmektedir” diyen KCK, “Buna rağmen Mahsum Korkmaz – Agit yoldaşın anıtına, şehitler mezarlığına saldırılması, mezarlığın ateşe verilmesi, halkı kurşun yağmuruna tutarak katliam provası yapılması, zaten olamayan bir sürecin, çatışmasızlık ortamının dinamitlenmesi demektir” ifadelerini kullandı.

Hakan Fidan İmralı’ya gitti 

20 Ağustos’ta MİT Müsteşarı Hakan Fidan İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüştü. Aynı gün Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay görüşmelerin artık genişleyerek Avrupa ve Kandil’e uzanmasını arzu ettiklerini söyledi.

23 Ağustos’ta Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “Kandil’le direkt görüşülmesini arzu ediyorum” açıklamasına KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık “Biz her zaman açığız. Bu basın yoluyla olabilir, heyetler, uluslararası kurumlar yoluyla olabilir” diyerek yanıt verdi.

27 Ağustos’ta Ahmet Davutoğlu AK Parti Genel Başkanı oldu. Davutoğlu ertesi gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başbakanlık vekâletini aldı. Aynı gün Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı görevi süresince de çözüm süreciyle yakından ilgileneceğini söyledi.

Atalay Davutoğlu’nun Kabinesi’nde yer almadı 

29 Ağustos’ta Beşir Atalay başbakanlığa atanan Ahmet Davutoğlu’nun kabinesinde yer almazken, “Sri Lanka modelinin”  ilk savunucularından olduğu ileri sürülen Yalçın Akdoğan başbakan yardımcısı oldu.

BDP milletvekili İdris Baluken ilerleyen günlerde çözüm sürecinde “müzakere” aşamasına geçileceğini ve müzakerede varılan sonuçların yazılı anlaşma haline gelmesini istediklerini açıkladı.

Genelkurmay Başkanı Necdet Özel “Hükümet yol haritasını bize vermedi, basından öğreniyoruz. Keşke görüşümüz sorulsaydı. Hükümet silahsız çözüleceğini söyledi, analar ağlamasın isteriz. Çözüm sürecinde kımızı çizgiler aşılırsa gerekli cevabı veririz” açıklaması yaptı.

15 Eylül’de IŞİD Kobani’yi kuşattı

Süreç devam ederken Suriye’nin kuzeyinde, Kürtlerin Rojava olarak adlandırdığı bölgede de kritik gelişmeler yaşanmaya devam ediyordu. 2012 yazından itibaren bu bölgedeki birçok yerleşim alanının kontrolü Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) denetimine geçmeye başlamıştı. 15 Eylül’de IŞİD Kobani’yi kuşattı. IŞİD’in Kobani kuşatması üzerine en az 60 bin sivil Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine göç etmek zorunda kaldı.

Aynı gün, AK Parti IŞİD’le gerçekleştirdiği “diplomatik müzakere” sonucunda, aralarında Musul konsolosunun da bulunduğu 49 rehineyi geri aldı. Kobani kuşatma altındayken Başbakan Ahmet Davutoğlu 49 rehinenin geri alındığı günü “bayram” ilan etti. Suruç’a giden Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Türkiye’ye gelen Kobanili sayısının 60 bine ulaştığını açıkladı. Kurtulmuş IŞİD’le ilgili şu ifadeleri kullandı:

“Bir kere daha ifade etmek istiyoruz ki, IŞİD bir sebep değil sonuçtur. Suriye’de ve Irak’ta halkın büyük çoğunluğunu oluşturan kitlelerin siyasal katılım süreçleri içerisinde olmasını sağlamazsanız, Suriye’de ve Irak’ta her türlü istikrarsızlığın önünü açarsanız ve insanlara kendilerini ifade etme imkânı sağlamazsanız, bugün IŞİD’i yenersiniz, ama Allah korusun yarın başka bir şey çıkar.” IŞİD’in saldırısı nedeniyle bir çok kentten Kobani’ye destek için sınıra akış oldu. Sınır hattı boyunca nöbetler tutuldu, göç edenlere destek olundu. IŞİD’in tüm kenti ele geçirmemesi için sınırın her iki tarafında yoğun bir çaba gösterildi.

Çözüm Süreci Kurulu 

Ancak bir yandan da çözüm süreci devam ediyordu. 30 Eylül’de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç sürecin başarıya ulaşması için Çözüm Süreci Kurulu oluşturulacağını açıkladı. Öcalan ise çözüm sürecinde yeni adımlar atılması için hükümete 15 Ekim 2014’e kadar süre verdi.

6-7 Ekim olayları

IŞİD’in Kobani saldırılarını ve hükümetin IŞİD’i destekler politikalarını protesto eden gösterilerde İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre 41 kişi öldü, 682 kişi yaralandı. Protestoları Öcalan’ın çağrısı sonlandırdı. Öcalan çözüm süreciyle Kobani’nin ayrılmaz bir bütün olduğunu hatırlattı. Öcalan “Kobani düşerse çözüm süreci biter” uyarısında bulundu.

Erdoğan: Kobani düştü düşüyor

Dönemin cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ekim’de “Yerde, kara harekâtı ifa edenlerle işbirliği kurulmadıkça hava harekatıyla bu iş bitmez. İşte aylar geçti, herhangi bir netice yok. Şu anda Ayn-el Arab da, diğer adıyla Kobani de, buyurun, düştü düşüyor” dedi. Bu açıklama HDP’den tepki gördü. Kobani direnişi YPG’ye uluslararası meşruiyet kazandırırken AK Parti’ye ve haliyle çözüm sürecine kaybettirmeye devam etti. Çözüm süreci ilk ciddi yarasını aldı. 6-7 Ekim Kobani protestolarıyla, Kürtlerin büyük bölümünün AK Parti’ye duyduğu güven yok oldu.

Polise geniş yetki verildi 

Kobani olaylarından sonra dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun övgüyle bahsettiği iç güvenlik yasası polise geniş yetkiler verdi. HDP yasa tasarısının barışa engel olacağını söyledi. Selahattin Demirtaş “İç Güvenlik Paketi barış getirecek bir yasa tasarısı değil, hükümet yürüttüğü politikayla barışa yaklaşmıyor” dedi. Yasa tasarısının görüşülmesi iki kez ertelendi.

Bingöl’de saldırı ve infaz

Kobani olayları devam ederken, 9 Ekim’de Bingöl’deki bir saldırıda Bingöl Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ve komiser Hüseyin Hatipoğlu hayatını kaybetti. Olayla ilgili yayın yasağı getirildi. Saldırıdan kısa süre sonra Bingöl’ün Genç ilçesinde durdurulan bir araçta, olayın failleri olarak gösterilmeye çalışılan dört kişi polis tarafından öldürüldü.

Ancak, polisleri öldüren kurşunların infaz edilen dört kişinin silahlarına ait olmadığı ortaya çıktı. HDP’nin olayla ilgili TBMM’ye sunduğu araştırma önergesi AK Parti tarafından reddedildi. Başbakan Ahmet Davutoğlu Genç’te öldürülen dört kişiyle ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Saldırının failleri konumundaki teröristler bir-iki saat içerisinde cezalandırıldı”. Davutoğlu bu sözleriyle hükümetin yargısız infazı cezalandırma yöntemi olarak benimsediğini ilan etti.

9 Ekim’de basın açıklaması 

8 Ekim’e gelindiğinde gösterilerde şiddet olayları arttı. Dönemin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 9 Ekim’de Diyarbakır’da bir basın açıklaması yaptı ve protestoları savunurken, şiddet olaylarını eleştirdi. Demirtaş, şiddet olaylarının durması çağrısı yaptı ve Abdullah Öcalan’ın da kendilerine ulaşan mektubunda bunu belirttiğini söyledi. Kobani olaylarına rağmen süreç sona ermedi.

Süreç Kobani üzerinden gerginleşti

KCK’nin yöneticilerinden Cemil Bayık Kobani ve Türkiye’de yaşananlardan hükümeti sorumlu tuttu. Bayık TBMM’nin Suriye tezkeresi üzerine “Meclis’ten geçen tezkere savaş ilanıdır, tüm birlikleri geri gönderdik” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’da 12 Ekim’de Gümüşhane’de yaptığı konuşmada, Genç’te infaz edilen dört kişi için “Güvenlik güçlerinin katilleri anında bulundu ve ölü olarak ele geçirildi” dedi.

Akil İnsanlar Heyeti’yle toplantı

19 Ekim’de Başbakan Ahmet Davutoğlu Akil İnsanlar Heyeti’yle bir toplantı yaptı. Sadece Davutoğlu’nun konuşmasının kamuoyuna aktarıldığı toplantıda Başbakan “çözüm sürecinin üç karakterli olduğunu” ifade etti: “Millîdir, yerlidir, özgündür.” Bu dönemde çatışma, infaz haberleri de yoğunlaşmaya başladı.

23 Ekim’de TSK’ya bağlı jandarma ekipleri Kars’ın Kağızman ilçesinde seyir halindeki bir araçta bulunan üç PKK’liyi infaz etti. 25 Ekim’de Hakkâri-Yüksekova’da, çarşı merkezindeki üç asker yüzü maskeli kişiler tarafından öldürüldü. Olayla ilgili yayın yasağı getirildi.

Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk bir internet sitesinde yayımlanan makalesinde AK Parti’nin çözüm sürecinin partneri olmaktan çıktığını ifade etti.

4 Kasım’da Kobani olaylarından itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun hedef gösterdiği HDP’nin Ankara İl Başkanlığı’na giren bir kişi PM üyesi Ahmet Karataş’ı ağır yaraladı. Ahmet Davutoğlu olaydan kısa süre sonra, saldırganın yakalandığını açıkladı. 5 Kasım’da HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Diyarbakır-Ankara uçağında, sonradan Hüda-Par’lı olduğu ortaya çıkan bir kişinin sözlü saldırısına maruz kaldı. Demirtaş söz konusu saldırı ile AK Parti arasında bağlantı kurdu ve şu açıklamayı yaptı:

“AKP’li vekil neden o saatte oradaydı ve biz bu şahıs hedef haline gelmesin diye olayı saklarken neden büyük bir iştahla açıkladı? İşin içinde çok oyun var.” 31 Aralık 2010’da yürürlüğe giren ve tutukluluk sürelerini kısaltan kanun değişikliğiyle Hizbullah’ın cezaevlerindeki yöneticileri tahliye edilmiş, daha sonra da kayıplara karışmıştı.

Dolmabahçe açıklaması 

28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’deki dönemin başbakanlık ofisinde HDP heyeti ile hükümet yetkilileri bir araya geldi. Toplantıya dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, eski MİT Başkan Yardımcısı, dönemin Kamu Güvenliği Teşkilatı Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu ile İmralı Heyeti’nden Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken katıldı.

Toplantı sonunda Önder, “çözüm sürecinde tarihi bir karar sürecinin eşiğinde bulunulduğunu” söyledi. Önder, “Süreçte gelinen aşamaya ilişkin Öcalan’ın temel belirlemesi de şudur” diyerek Öcalan’ın çağrısını da aktardı. Bu çağrıda, “Asgari müştereğin sağlandığı ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum” ifadeleri yer aldı.

10 maddelik metin açıklandı

Önder ayrıca üzerinde müzakere edilecek 10 maddelik bir metin açıkladı. Toplantıya katılanlar arasında yer alan, dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da yaptığı konuşmada “Tam olarak eylemsizliğin hayata geçmesi için yapılan açıklamayı önemli buluyoruz” dedi. Öcalan PKK’ye silahsızlanma kongresi çağrısı yapacaktı. Ancak KCK “Kürt sorunu çözülmeden PKK silah bırakmaz” açıklaması yaptı.

Erdoğan Dolmabahçe’deki toplantıya dair “Haberim yok, doğru bulmuyorum. İki ayrı metin okundu, bunlar aynı değildi. Hükümetin Başbakan Yardımcısı’yla parlamento grubunun yan yana o resmî vermesini doğru bulmuyorum” diyerek süreci siyaseten bitirdi. PKK yöneticisi Mustafa Karasu “AKP hükümeti Öcalan’ın 10 başlığını müzakere edip sorunu çözmeden PKK silah bırakmaz” dedi.

Mart 2015’te süreç tamamen zayıfladı.

Erdoğan, 11 Mart’ta yaptığı açıklamada, “Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun, güvenin, istikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır” diye konuştu.

‘Seni başkan yaptırmayacağız’

Bu arada Türkiye hem yeni bir seçim kampanyası dönemine giriyordu ve hem de başkanlık sistemine dair tartışmalar yaşanıyordu. 17 Mart’ta dönemin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Meclis grubu toplantısında çok kısa bir konuşma yaptı. “Biz bir pazarlık hareketi değiliz. Asla ve asla AKP ile aramızda kirli bir işbirliği ve pazarlık olmadı olmayacak” diyen Demirtaş, şöyle konuştu:

“Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız.”

Öcalan’dan son mektup

21 Mart’ta Diyarbakır’da düzenlenen Newroz kutlamalarında Öcalan’ın süreçteki üçüncü ve son mektubu okundu. Öcalan, PKK’ye silahsızlanma için bir kongre toplama çağrısı yaptı. Öcalan ayrıca bir “Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu” kurulması gerektiğini belirtti. Öcalan, “Ülkemiz halklarının, demokrasi, özgürlük, kardeşlik ve onurlu barışı için yürüttüğümüz mücadele bugün tarihi bir eşiktedir” diyerek barış konusunda dönüşsüzlük fikrini bir kez daha vurguladı.

Öcalan ayrıca “Umarım ilkesel mutabakata en kısa sürede varıp Parlamento üyeleri ve İzleme Heyeti’nden teşkil edilen bir Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu’ndan geçerek bu kongreyi başarıyla realize etme durumunu yaşarız”  ifadelerini kullandı. Mektupta dikkat çeken unsurlardan biri de, Öcalan’ın “Eşme ruhundan” bahsetmesi oldu. Eşme, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Türkiye’ye ait Süleyman Şah türbesini IŞİD tehlikesine karşı taşıdığı bölgenin adıydı. Eşme’nin özelliği Suriye’de PYD kontrolündeki Kobani bölgesinde yer almasıydı.

Erdoğan: Bu metnin neresini kabul edeceğim?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 22 Mart’ta yaptığı açıklama da o dönem çok tartışıldı. Erdoğan, “Açıklanan 10 maddelik metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim?” sözleriyle Dolmabahçe’deki toplantıyı eleştirdi.

“Ben oradaki (Dolmabahçe) toplantıyı da doğru bulmuyorum” diyen Erdoğan şunları ekledi:

“Hükümetin başbakan yardımcısıyla şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Daha önceleri gerektiğinde bir arkadaşımız onlarla görüşmeler yapar ve açıklama yapılırdı. Ama o toplantıda olduğu gibi medyanın karşısına çıkmak suretiyle iki ayrı metin deklare edilmiyordu. Böyle bir şey hiç yaşanmamıştır.”

Tendürek’te canlı kalkanlar

TSK birlikleri 11 Mayıs 2015’te Tendürek Dağı’nda PKK ile ilk çatışmaya girdi. 14 Mayıs’ta Ağrı kırsalında beş asker hayatını kaybetti, dört asker yaralandı. Bölge halkı canlı kalkan olarak operasyon bölgesine giderek, askerleri kurtardı.

7 Haziran seçimleri

HDP Kürtleri siyasetin merkezine koyarak ayrıştırıcı değil bütünleştirici bir demokratik süreç izledi. IŞİD 5 Haziran’da Diyarbakır HDP mitingine bombalı saldırıda bulundu, 5 kişi öldü.

7 Haziran 2015 seçimlerine HDP bağımsız bir parti olarak girdi. Parti aldığı yaklaşık yüzde 13’lük oyla barajı geçip 80 milletvekili çıkarırken AK Parti ise ilk kez Meclis’teki çoğunluğunu yitirdi. Koalisyon görüşmeleri başladı. Sonunda koalisyon görüşmeleri çözümsüz kalınca 1 Kasım’da yeniden seçime gidilmesi kararı alındı.

KCK 12 Haziran’da “PKK’nin silah bırakması konusu ve bunun iradesi tamamen bize aittir. HDP, PKK’nin yasal partisi değildir. Öcalan’ın mevcut İmralı koşullarında böyle bir çağrı yapması mümkün değildir” açıklaması yaptı.

Erdoğan 26 Haziran’da “Bedeli ne olursa olsun Suriye’nin kuzeyinde devlet kurulmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Karayılan 29 Haziran’da “Rojava’ya müdahale edilirse Türkiye’nin tümü savaş sahasına dönüşür” diye konuştu.

KCK 11 Temmuz’da yaptığı açıklamada “Barajlar ve baraj yapımında kullanılan araçlar gerilla güçlerimizin hedefinde olacaktır. Her tutuklama artık gerilla için bir misilleme nedeni olacaktır” dedi.

KCK Eşbaşkanı Bese Hozat 14 Temmuz’da Özgür Gündem’de “Yeni Süreç: Devrimci Halk Savaşıdır” başlıklı yazı yayınladı. Bölgede bin kişilik gruplar kalekol inşaatlarına karşı canlı kalkan eylemleri başlattı.

PKK’lı gruplar 15-20 Temmuz arasında Van, Bitlis ve Ağrı’da 12 baraj inşaatına saldırı düzenledi. Adıyaman’da 20 Temmuz’da çıkan çatışmada Uzman Onbaşı Müsellim Ünal hayatını kaybetti.

Yaz aylarında şiddet olayları ciddi oranda arttı.

Suruç Katliamı

20 Temmuz’da Kobani’ye gitmek üzere Suruç’ta toplanan sosyalist gençlerin açıklamasına IŞİD’li bir kişi canlı bomba eylemiyle saldırdı. Otuz dört kişi hayatını kaybetti. 22 Temmuz’da Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis infaz edildi. Saldırıyı HPG üstlendi PKK ise daha sonra saldırıyı kendilerinin gerçekleştirmediğini açıkladı. 24 Temmuz 2015’te TSK’ya bağlı jetler sınır ötesinde PKK hedeflerine hava operasyonu düzenledi.

23 Temmuz’da Diyarbakır’da polis ekibine saldırı oldu, bir polis memuru öldü, bir polis yaralandı.

TSK 24 Temmuz’da sınır ötesine hava harekatı düzenledi. Bu, 3 yıl sonra PKK’ya karşı ilk kapsamlı askeri operasyon oldu.

‘Süreç buzdolabında’

Erdoğan 11 Ağustos’ta, çözüm süreci için “Bunlar ne yazık ki çözüm sürecini anlamadılar, anlamak istemediler. Şu anda bu buzdolabındadır” değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, “Devlete ve milletimize doğrultulan silahlar gömülünceye kadar, silahların susması değil bırakılıp gömülmesi, bunu ısrarla söylüyorum, üzerine beton dökülünceye kadar, sınırlarımızda tek bir terörist kalmayıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu.

Yaz aylarında PKK saldırıları, çatışmalar ve askeri operasyonlar yoğunlaşarak devam etti.

Hendekler ve sokağa çıkma yasakları 

Bunun dışında çeşitli kent ve ilçelerde PKK bağlantılı Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDGH) örgütünün hendek ve barikatlar kurmasına karşı 2015’te başlayan ve 2016’da da süren “hendek operasyonları” düzenlendi. Sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Yasak, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 5 yılı aşkın sürdü. Yasaklar döneminde aralarında çocukların olduğu çok sayıda sivil hayatını kaybetti. Yasaklardan geriye kalan yıkılmış kentler oldu.

Bu dönemin sembollerinden biri 2015’te cansız bedeni günlerce buzdolabında bekletilen Cemile Çağırga, diğeri de sokağa çıkma yasakları nedeniyle cesedi günlerce sokaktan alınamayan Taybet İnan’dı.

Bu süreçte Barış Akademisyenleri “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi yayımladı. Akademisyenler daha sonra gözaltına alındı, tutuklandı ve üniversitelerden ihraç edildi. Çok sayıda akademisyen yurt dışına çıkmak zorunda kaldı.

10 Ekim Katliamı

2015 yılında yaşanan katliamlardan biri de 10 Ekim Ankara Gar Katliamı oldu. IŞİD 1 Eylül’de Ankara’da yapılmak istenen Barış Mitingi’ne saldırdı. 109 kişi hayatını kaybetti. Yargılama sonucu ise katliamın sanıkları ‘insanlık suçu’ kapsamında cezalandırılmadı.

2015 yılında çatışmalar şehir içine yayılmış, çözüm sürecinden eser kalmamıştı. Taraflar sürecin bittiğini açıklamıştı. Yaşananlar 2016 yılının daha da kötü olacağının habercisi gibiydi.

Kobani’de durum ne oldu?

13 Eylül 2014’te IŞİD’in saldırısıyla Kobani’de büyük çatışmalar yaşandı.  28 Ekim’e kadar IŞİD, Kobani’nin Türkiye tarafındaki sınır kapısını ele geçirmek için beş kez saldırı düzenledi. 28 Ekim itibarıyla ABD Hava Kuvvetleri saldırılarının başlamasından dolayı gerilemeye başladı. Türkiye, ekim sonu itibarıyla Özgür Suriye Ordusu ve Peşmerge’nin sınırından Kobani’ye geçmesine izin verdi.

2 Aralık 2014’te IŞİD, Kobani civarındaki 350 köyü ele ele geçirdi ve sayıları 300 bini bulan Kobanililer, mülteci durumuna düşerek Türkiye’ye kaçtı. 26 Ocak 2015’te IŞİD; SDG, Özgür Suriye Ordusu, Peşmerge güçlerinin kara saldırıları ve ABD, Fransa ile Arap ülkelerinin hava bombardımanları karşısında Kobani merkezinden çekilmek zorunda kaldı. 2015’in ortalarına doğru ise IŞİD’in bir zamanlar kalesi konumunda olan Tel-Abyad, Ayn İssa, Silük gibi kentleri kaybetti ve Kuzey Suriye’den büyük ölçüde çekilmek mecburiyetinde kaldı. Bu bölgeler SDG’nin denetimine geçti. Suriye Demokratik Güçleri Suriye’de IŞİD’e karşı temel aktör haline geldi. Tüm bu yaşananların Türkiye’deki çözüm sürecine büyük etkisi oldu. Hala da bölgeye yönelik TSK’nın hava harekatları sürüyor.

Şengal ise Ağustos 2014’te IŞİD tarafından ele geçirilmişti. Yoğun bir savaşın artından Şengal  Kasım 2015’te IŞİD’ten alındı. Şengal ile ilgili hala statü sorunu devam ederken, Türkiye zaman zaman bu bölgeye de hava harekatı düzenliyor.

Süreç neden bitti?

Sırrı Süreyya Önder sürecin neden bitiğini ise şu sözlerle özetledi: 

“Biz o dönem hem parti olarak, hem tek tek milletvekilleri olarak olaydaki karanlık noktaları görünür kılmaya çalıştık. Fakat o dönem, medya ambargosunun da başladığı dönemdi ve gelişmelerden hiçbir şey anlamamakla maruf bir başbakan vardı. “Veciz bir şekilde ifade etmek gerekirse, kurt kuzuyu yemeye karar vermişti. Olan binlerce cana ve bu ülkenin ortak geleceğine oldu.”

Demirtaş ve Yüksekdağ tutuklandı

2016 15 Temmuz’unda darbe girişimi oldu. 2016’nın sonlarında HDP’lilere yönelik tutuklamalar başladı ve bu kapsamda 4 Kasım’da dönemin HDP  Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın aralarında bulunduğu Kürt siyasetçiler tutuklandı. OHAL uygulamaları hayata geçirildi, televizyonlar kapatıldı, muhaliflere yönelik operasyonlar başladı. Yanı başımızdaki Suriye’de de hareketli günler yaşandı. TSK Afrin’e karadan ve havadan harekat düzenledi. Afrin SDG’nin kontrolünden alındı. Diğer sınır hatları hala SGD’nin denetiminde. 2016 yılından sonra seçim dönemlerinde çözüm süreçleri dillendirildi. Yaklaşık 9 yıl sonra yeniden süreç tartışmaları başladı. Bu kez Ortadoğu’daki dengeler bu konuda önemli faktör olarak duruyor karşımızda.