• Ana Sayfa
  • Dosya
  • 2024 yılı: Türkiye’de hak alanında neler yaşandı?

2024 yılı: Türkiye’de hak alanında neler yaşandı?

Türkiye’de 2024 yılı, siyaset sahnesinden sokağa, yargıdan emek alanına, kültür – sanat yaşamından doğaya ve cezaevlerine farklı alanlarda hak ihlallerinin yaşanıp yine bunlara karşı mücadelelerin verildiği hayli zorlu bir yıl oldu.

2024 yılı: Türkiye’de hak alanında neler yaşandı?
2024 yılı: Türkiye’de hak alanında neler yaşandı?
Ömer Çelik
  • Yayınlanma: 26 Aralık 2024 14:46

Siyasetçiler, işçi ve emekçiler, kadınlar, çocuklar, LGBT+’lar, mülteciler ve gazetecilere uzanan pek çok toplumsal kesim, 2024 yılında da ağır hak ihlalleriyle karşı karşıya kaldı. Bu ihlaller yaşam hakkından düşünce ve ifade özgürlüğüne, seçme ve seçilme hakkından ayrımcılığa, eğitim ve hayvan haklarına kadar uzanan geniş bir alanı kapsadı. Hak ihlallerinin temel sebeplerini ise, başvurulan siyasi politikalar, hak ve özgürlüklere yönelik yasak ve kısıtlamalar, yargının müdahale veya ön açıcılığı ile ekonomik kriz koşulları oluşturdu.

İşte 2024’ün hak ve özgürlükler karnesi:

Melis’e 776 fezleke gönderildi

Ülkede siyasi hakların kullanımında karşılaşılan engellemeler, yaşanan ihlallerin adeta özeti niteliğinde oldu.

Anayasa’nın 67. Maddesi’nde seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkı güvence altına alınmış olmasına rağmen, mevcut tabloyu görmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bakmak yeterli. Dokunulmazlıkların kaldırılması talebiyle milletvekilleri hakkında hazırlanmış fezleke sayısı 776’ya ulaştı. Hakkında fezleke hazırlananların yarısından fazlasını DEM Parti milletvekilleri oluşturdu.

Yargıtay, AYM’yi tanımadı, Can Atalay’ı milletvekilliği düşürüldü

Siyasi hakların kullanımına ilişkin yılın daha ilk günlerinde karşılaşılan ihlal, Gezi Davası’ndan tutuklu iken Mayıs 2023 Genel Seçimleri’nde Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay’a ilişkin oldu. Milletvekili seçildikten sonra 18 yıl hapse mahkûm edilen Atalay’a ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ikinci kez verdiği ‘ihlal’ kararına rağmen, Yargıtay 3. Ceza Dairesi 3 Ocak’ta bu kararın ‘yok hükmünde olduğu’ yönünde bir karar aldı. Yargıtay kararının 30 Ocak’ta Meclis Genel Kurulu’nda okunmasıyla Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü.

Yerel seçim usulsüzlüklerle gündeme geldi

31 Mart’ta yapılan yerel seçimler ise, partilerin seçim çalışmalarına yönelik müdahaleler, seçim güvenliği ihlalleri, usulsüz seçmen iddiaları, usule aykırı ve mükerrer oy kullanmalarla gündeme oturdu. Şırnak’ta taşımalı oy kullananlara “Konuş, sen nerelisin?” diye tepki gösterdiği için Süleyman Salğucak hakkında dava açıldı, yargılama beraatle  sonuçlandı.

Yargıtay, Zeydan’a dair kararı bozdu

Seçim sonuçlarına dair en çok konuşulan ise, DEM Parti’den Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın memnu hakkının iadesi kararının seçimlerden iki gün önce Adalet Bakanlığı’nın talimatıyla geri alındığının ortaya çıkması oldu. Mazbatanın AK Partili adaya verilmek istenmesi kentte günler süren protestolara yol açtı, gözaltı ve tutuklamalar yaşandı.

Seçme ve seçilme hakkının ihlali sorunu, yapılan itiraz üzerine 3 Nisan’da YSK kararıyla çözüldü. Ancak Yargıtay’ın, 4 Aralık’ta yerel mahkemenin hakların iadesi konusundaki kararını bozması yeniden tartışmalara neden oldu.

Kobani Davası’nda karar açıklandı

Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararına uyulmamaya devam edildiği yıl içerisinde siyasi muhalifler, avukatlar ve insan hakları savunucularına yönelik keyfi tutuklamalar ve uzun süreli yargılamalar sürdü.  Adil yargılanma hakkının ihlaliyle Kobani Davası’nda karşılaşıldı.  18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı davada 16 Mayıs’ta kararını açıklayan mahkeme, HDP’nin eski eş genel başkanlarından Selahattin Demirtaş’a 42 yıl; Figen Yüksekdağ ise 30 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Her iki isimle birlikte bazı siyasetçilerin tutukluluğun devamına karar verilirken, cezasını tamamlayan bazı isimler ise serbest kaldı.

DEM Partili 6, CHP’li 2 belediyeye kayyım

Siyasi muhaliflere yönelik baskılar, yıl içerisinde CHP ve DEM Partili seçilmiş belediye başkan ve eşbaşkanlarının görevden alınması, yerlerine kayyım atanmasıyla sürdü. 3 Haziran’da Hakkâri belediyesi ile başlayan kayyım atamaları Mardin, Batman, Şanlıurfa Halfeti, Esenyurt, Dersim, Ovacık ve Van’ın Bahçesaray ilçe belediyeleriyle devam etti. DEM Partili Hakkâri Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış ile CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tutuklanarak cezaevine konuldu.

Kayyım atanan kentlerde yaşanan protestolara yönelik sert müdahalelerle karşılaşıldı. Yüzlerce kişi gözaltına alındı, bazıları tutuklandı.

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre, yılın ilk 11 ayında, kolluk güçlerinin toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu en az 4 bin 368 kişi işkence ve kötü muamele gördü.

Sağlıkta skandalın adı: Yenidoğan Çetesi

Yaşam hakkına yönelik ihlaller de, yıl boyunca ülke gündeminden düşmedi.  İstanbul ve Tekirdağ’da bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak kasten ölmelerine neden olan “Yenidoğan Çetesi”, son yılların en büyük sağlık skandalı olarak ortaya çıktı.

12 bebeğin ihmal sonucu öldüğü tespitiyle yürütülen soruşturma kapsamında 26 Nisan’da yapılan operasyonlarda gözaltına alınan 47 kişiden 22’si tutuklandı. Ruhsatı iptal edilen 13 hastane arasında eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun sahibi olduğu hastane de yer aldı.

Diyarbakır ve Mardin’deki yangınlarda 15 kişi öldü

20 Haziran’da Diyarbakır ve Mardin’e bağlı ilçelerdeki tarımsal alanlarda çıkan yangında ise, 15 insan hayatını kaybetti.  Oluşturulan bilirkişi heyetince hazırlanan ilk raporda, yangının bakımsız elektrik nakil hatlarından kaynaklandığı tespitinde bulunup sorumlu olarak DEDAŞ’a işaret edildi. Ancak sonrasında hazırlanan iki ayrı bilirkişi raporunda yangının çıkış nedenine dair somut bir tespitte bulunulmaması tepkilere neden oldu.

İzmir’de açık kablo faciası

İzmir’de de 12 Temmuz günü etkili olan şiddetli yağış cadde ve sokakları göle çevirdi, Alsancak semtinde Özge Ceren Deniz ve İnanç Öktemay yoldaki su birikintisinden karşıya geçmek isterken, suda elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti.

Diyarbakır’da Narin, Tekirdağ’da Sıla Bebek

Yaşam hakları ihlal edilenler arasında çocuklar da yer aldı. Diyarbakır’da işlenen 8 yaşındaki Narin Güran cinayeti, toplumu derinden etkileyen bu ölümlerden biri oldu.   21 Ağustos’ta kaybolan Narin’in cansız bedenine 19 gün sonra dere yatığında ulaşıldı, cinayetle ilgili tutuklanan 12 kişiden Anne Yüksel, Abi Enes, Amca Salim ile komşuları Nevzat Bahtiyar hakkındaki davada müebbet hapis cezası talep edildi.

Tekirdağ Malkara’da ise, 2 yaşındaki Sıla Bebeğe yapılanlar herkesin kanını dondurdu. 8 Eylül’de baygın halde götürüldüğü hastanede şiddet ve cinsel istismara uğradığı ortaya çıktı. Olayla ilgili annesiyle birlikte 2 kişi tutuklanırken, Sıla Bebek tedavi gördüğü hastanede günler sonra hayatını kaybetti.

5 kardeş yangında can verdi

Ülkede büyülen ekonomik kriz ve yoksulluk nedeniyle de çocuk ölümleri yaşandı. İzmir’in Selçuk ilçesinde, 12 Kasım günü hurda toplamak için dışarı çıkan annelerinin evde tek başlarına bıraktığı 5 kardeş, çıkan yangında can verdi. Çocukların en küçüğü 1, en büyüğü ise henüz 5 yaşındaydı.

İliç’te 9 işçi toprak altında kaldı

Çalışma yaşamında ucuz emek sömürüsü devam ederken, yapılmayan denetimler ve alınmayan önlemler iş cinayetlerini beraberinde getirdi.  Bilim insanları ve ekolojistlerin uyarılarının dikkate alınmaması sonucunda Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat’ta yaşanan heyelanda, 9 işçi toprak altında kaldı.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre, 2024 yılının ilk 11 ayında yaşanan iş cinayetlerinde en az bin 708 işçi yaşamını yitirdi. En az 33 çocuk da yılın ilk 6 ayında çalışırken hayatını kaybetti.

Sendikal haklar engellendi

Ekonomik kriz, işçi hakları mücadelesini de derinleştirdi. Sendikal faaliyetlere yönelik engellemelere grevlerle yanıt verildi. Grevler polis müdahaleleri ve yasaklarla bastırılmaya çalışıldı. Manisa’nın Soma ilçesinde faaliyet gösteren Fernas Madencilik çalışanları da, bazı arkadaşlarının işten çıkarılması üzerine 2 Ekim’de başlattıkları eylemlerini, Ankara’ya taşıdı. Açlık grevine giren işçiler, “kamu güvenliğini tehlikeye atma” suçlamasıyla gözaltına alınıp sonrasında serbest bırakıldı. İşçilerle işveren arasında direnişin 53’üncü gününde anlaşma sağlanabildi.

Sendikal haklarının tanınmasını, çalışma şartlarının iyileştirilmesini isteyen Polonez işçileri ise, 5 aydır eylemde. İşçiler, İstanbul Çatalca’da bulunan fabrika önünde haftalarca süren eylemlerinde defalarca polis müdahalesine maruz kaldı, Ankara’ya yürümeleri engellendi. Taleplerinde ısrarcı olan işçilerin direnişi sürüyor.

Çayırhan Termik Santrali maden sahalarının özelleştirme kararı alınmasına karşı çıkan 500 madenci, kendilerini madene kapattı.

Birleşik Metal-İş Sendikası, 5 işletmede 2 bin işçi için yürüttüğü toplu iş sözleşmesi sürecindeki anlaşmazlık nedeniyle grev kararı aldı.

Ancak 14 Aralık günü Resmi Gazete’de yayımlanan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan bir kararla bu grevler 60 gün süreyle yasaklandı. Gerekçe ise, “milli güvenliği bozucu nitelikte görülmesi” oldu. Metal işçileri, yasak kararına rağmen greve çıktı.

709 hasta mahpus hayatını kaybetti

Hak ihlalleriyle sık sık gündeme gelen alanlar arasında cezaevleri de yer aldı.  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un bir soru önergesine verdiği yanıta göre, yıl içerisinde 709 mahpus çeşitli gerekçelerle hayatını kaybetti. Cezaevlerindeki hak ihlalleri, özellikle hasta tutuklular için hayatı daha da zorlaştırdı. 651’i ağır toplam bin 517 hasta tutuklunun bulunduğu cezaevlerinde hayatını kaybeden son isim ise, Abdulkadir Kuday oldu. ALS hastası olan Kuday, kaldığı Metris R Tipi Kapalı Cezaevinde 2 Ekim günü yaşamını yitirdi.

“Ötekiler” bu yıl da hedefteydi

Irkçılık ve ayrımcılık yasaklarına dönük ihlaller de yine yıl boyunca farklı biçimlerde kendisini göstermeye devam etti. 28 Ocak’ta İstanbul, Sarıyer Büyükdere’deki Santa Maria Kilisesi’ne pazar ayini sırasında IŞİD üyesi 2 kişi tarafından yapılan silahlı saldırıda 1 kişi hayatını kaybetti.

21 Şubat Dünya Anadili Günü’nde, Meclis’te Kürtçe, Lazca ve Özbek Türkçesi ile konuşan DEM Parti ve CHP’li milletvekillerinin mikrofonları kapatıldı.

LGBTİ+ bireylerin yanı sıra mülteciler de sık sık siyasetçilerin nefret söylemlerinin hedefi oldu.

30 Haziran günü bir çocuğa taciz iddiası Kayseri’yi karıştırdı. Irkçı gruplar, Suriyeli mültecilere ait çok sayıda araba ve işyerini yakarak tahrip etti. Kayseri’de başlayan saldırılar, sonraki günlerde Gaziantep, Adana, Hatay, Antalya ve Konya gibi pek çok kente yayıldı. Irkçı gruplar, Antalya Serik’te Suriyeli 17 yaşındaki Ahmet Handan El Naif’i öldürdü.

“Halay” tutuklama gerekçesi oldu

22 Temmuz’da ise mersin sahilinde halay çeken bir grup Kürt genci, sosyal medyada hedef gösterildi. Bu gençlerden 9’u çıkarıldıkları mahkemece ‘örgüt propagandası yapmak’ iddiasıyla tutuklandı.  İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın sosyal medya hesabından “gereği yapıldı” diyerek paylaştığı gençlere, gözaltı aracında ‘Ölürüm Türkiyem’ şarkısı dinletildiği ortaya çıktı.

Mersin’in ardından Ağrı, Siirt, Batman, Hakkâri ve İstanbul’da da Kürtçe şarkı ve halay gerekçesiyle birçok kişi gözaltına alınıp tutuklandı.

Kürtçeye yönelik engellemeler devam etti

Kürtçeye yönelik tahammülsüzlük, şarkı ve halayla da sınırlı kalmadı. Van, Diyarbakır, Batman ve Mardin’de DEM Partili belediyelerin trafikteki sürücülere yönelik “Pêşî peya (önce yaya)” şeklindeki Kürtçe uyarı yazıları, temmuz ayının son günlerinde polis eşliğinde silindi.

Kürtçe hutbe ve vaaz verdikleri gerekçesiyle DİAYDER üyeleri hakkında açılan davada ise, 12 kişiye hapis cezaları verildi.

“Basın özgürlüğü” yine sözde kaldı

Yıl boyunca ifade özgürlüğüne yönelik engellemeler ile muhalif medya üzerindeki baskılar da devam etti. Gazeteciler, yazıları ve yorumları nedeniyle gözaltına alındı, yargılandı, birçok bağımsız medya kuruluşunun faaliyetlerine kısıtlamalar getirildi.

RTÜK, bir programda geçen “Ermeni Soykırımı” ifadesi gerekçesiyle 28 Haziran’da yayın durdurma ve para cezası kestiği Açık Radyo’nun lisansını daha önce 5 kez aynı cezanın verilmiş olmasından dolayı iptal etti. 30 yıldır yayın yapan radyo, 17 Ekim’de karasal yayınını durdurmak zorunda kaldı.

18 Ekim’de bir torba yasa içerisinde Melis’e sunulan ve kamuoyunda “Etki Ajanlığı Yasası” olarak adlandırılan yasal düzenleme, tepkiler üzerine geri çekildi.

Eskişehir merkezli bir soruşturma kapsamında 26 Kasım günü bazı kentlerde yapılan operasyonlarla ise, 17 gazeteci, yazar ve karikatürist gözaltına alındı. 2’si çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

Yılın son günlerinde ise, bu kez gazeteci Nevşin Mengü, Salih Müslim ile yaptığı röportaj nedeniyle ‘suçu ve suçluyu övmek’ iddiasıyla gözaltına alındı. Savcılıktaki ifadesinin ardından nöbetçi hâkimliğe sevk edilen Mengü, yurt dışına çıkış yasağı konularak serbest bırakıldı.Gazeteci Özlem Gürses’e YouTube kanalındaki programda kullandığı ifadeler gerekçe gösterilerek hakkında ev hapsi kararı verile

Kuzey ve Doğu Suriye’de SİHA saldırısı ile öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için İstanbul’da açıklama yapmak isteyen 7’si gazeteci 9 kişi tutuklandı. Son tutuklamalarla birlikte 50’ye yakın gazeteci ve basın çalışanı demir parmaklıkların arkasında.

Tepkiler “ötanazi”den vazgeçirtti

Yıl içerisinde hayvan hakları konusunda da geriye götüren bir yasal değişikliğe gidildi.  Sahipsiz sokak hayvanlarının popülasyonunun azaltılması amacıyla hazırlanan “Hayvanların Korunması Hakkında Uygulama Yönetmeliği” tepkilere neden oldu. Muhalefetin ve hayvanseverlerin “Katliam Yasası” olarak adlandırdığı yönetmelikte yer alan “ötanazi” kelimesi, tepkiler üzerine metinden çıkarıldı. 30 Temmuz’da Meclis’te AK Parti ve MHP milletvekillerinin oyları ile kabul edilen yönetmelik, 13 Aralık’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Sinemaya sansür, tiyatroya yasak

Yıl boyunca kültür-sanat alanında karşılaşılan yasak ve engellemelerin bazıları ise şunlar oldu.  Batman’da faaliyet yürüten Şano Ar Tiyatrosu’nun Kürtçe dilinde sahnelediği “Qral û Travis” adlı oyun yasaklamalara konu oldu. Oyunun Ağrı, Gaziantep ve İstanbul’da sahnelenmesi kaymakamlık kararları ile engellendi.

Senaryo ve yönetmenliğini Özkan Küçük’ün yaptığı ‘Rojbash’ filmi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “ticari dolaşıma uygun olmadığı” gerekçesiyle sansürlendi. 24 Eylül’de Diyarbakır’da Kürtçe eğitimi veren dernekler ve bir yayınevine yönelik operasyonda çok sayıda kişi gözaltına alındı, ders materyalleri ile birlikte çok sayıda kitaba el konuldu.

MUBI Fest İstanbul’da açılış filmi olarak belirlenen Luca Guadagnino’un yönettiği 2024 yapımı ‘Queer’ isimli film, Kadıköy Kaymakamlığınca yasaklandı. Gerekçe olarak filmin, ‘toplum barışını tehlikeye atacak provokatif içerik taşıdığı’ öne sürüldü.