• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Kürt partileri: Çözüm için güvenlikçi dil terk edilip somut adımlar atılmalı

Kürt partileri: Çözüm için güvenlikçi dil terk edilip somut adımlar atılmalı

Kürt meselesinin çözümüne dair başlayan yeni süreci nasıl değerlendiren Kürt partilerinin yöneticileri, iktidarın kullandığı “güvenlikçi dili” eleştirip, samimiyet noktasında somut adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Böylesi bir dönemde Kürt güçleri arasında kurulan temas ve görüşmeleri ise, olumlu bulduklarını ifade etti.

Kürt partileri: Çözüm için güvenlikçi dil terk edilip somut adımlar atılmalı
Kürt partileri: Çözüm için güvenlikçi dil terk edilip somut adımlar atılmalı
Ömer Çelik
  • Yayınlanma: 23 Ocak 2025 13:35
  • Güncellenme: 23 Ocak 2025 14:07

Türkiye’de son aylarda siyasetin ana gündeminde, ülkenin en önemli sorunu olarak kabul edilen Kürt meselesinin çözümüne ilişkin başlayan yeni süreç var. 1 Ekim’deki Meclis açılışında DEM Partili yöneticilerle el sıkışan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla yeniden çözümün konuşulduğu bu süreçte, yaptıkları ilk ziyaretin ardından Meclis’te yer alan partilerle bir araya gelen DEM Parti heyeti, ikinci kez İmralı’ya gitti.

Heyet yapacağı açıklama merakla beklenirken adı ve içeriği henüz belli olmasa da başlayan bu sürece, pek çok kesimden destek var.

İlerleyen süreci nasıl değerlendirdiklerini öğrenmek üzere kapılarını çaldığımız Kürt partilerinin başlayan bu yeni sürece ilişkin yaklaşımları ise, birbirlerinden farklı.

KDP-T Genel Başkanı Kardaş: Öncelikle sürecin altı doldurulmalı

Gelişmelerin kendilerine “güven vermediğini” söyleyen Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-T)  Genel Başkanı Mehmet Emin Kardaş, nedenini şöyle açıkladı:

“Son gelişmeleri takip ediyoruz ancak hiçbir zaman yeni gelişmeleri bir çözüm olarak değerlendirmiyorum. Nedeni de şu, Sayın Bahçeli’nin ilk açıklaması şu oldu; ‘Öcalan gelir, DEM grubunda konuşur, silahları bırakır ve örgütü feshetme çağrısını yapar. Ondan sonra kardeşiz, bu ülkede barış içerisinde birlikte yaşayacağız’ şeklinde oldu. Zaten Mustafa Kemal Atatürk yüz yıl önce söylemişti aynı şeyi ve bugüne kadar da Türk egemen söylemi bu oldu. Ama hiçbir zaman da kardeş olamadık.”

KDP-T Genel Başkanı Mehmet Emin Kardaş

Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerden duyulan endişe doğrultusunda böylesi bir süreç başlatıldığını dile getiren Kardaş, iktidarın Kürt halkını yeniden eli kolu bağlı bir duruma getirmek istediğini ifade etti.

Kardaş, güven sorununun ortadan kalması için yapılması gerekenleri ise şöyle tarif etti: “Operasyonlar dursun bir kere. Türkler ile Kürtler arasındaki barışı sağlasınlar. Kürtlerin doğuştan gelen bazı hakları vardır. Bu haklara saygı göstersinler. Bir Türk ile bir Kürt arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırsınlar ve bunu önce yapsınlar. Önce sürecin altını bu şekilde doldurduktan sonra barış çağrısını yapabilirler. Bunlar henüz yok.”

PWK Genel Başkan Yardımcısı Azbay: Müzakere için güvenlikçi dil terk edilmeli

Kürdistan Yurtsever Partisi (PWK) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Can Azbay da, iktidar cephesinden gelen mesajlara baktıklarında sürecin çözüm yerine, “çözümsüzlük” inşa edildiğine tanık olduklarını dile getirdi.

Azbay, “Şu ana kadar gerek Devlet Bahçeli’nin açıklamaları, gerekse de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına baktığımızda gerçekten Kürtlere yönelik ciddi anlamda bir mesaj göremiyoruz. Yine ‘Bitiririz, yok ederiz. Gelin teslim olun’ şeklinde güvenlikçi dil kullanılmaktadır. Oysa diyaloglarda güvenlikçi bir kullanılmaz, taraflar vardır ve taraflar arasında müzakereler olur. Sorun neyse sorun masaya yatırılır ve bu sorunun tarafları olan kesimler de bu sorunun çözümü noktasında ortak paydalar etrafında toplanır. Maalesef bugün ki durum böyle değil” dedi.

PWK Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Can Azbay

Buna rağmen çözüme yönelik diyalog kapılarının aralamasını olumlu karşıladıklarını söyleyen Azbay, kangren haline gelen bu sorunun çözümünün artık şart olduğunun altını çizdi.

Azbay, bu konuda atılması gereken adımları ise şöyle sıraladı: “Bize göre eğer gerçekten devlet samimi ise, bugünkü mevcut sistem, başkanlık sistemi bir takım avantajlar sağlıyor. Cumhurbaşkanı bir takım kararnamelerle örneğin cezaevlerinin boşaltılması yönünde, genel affın çıkarılması yönünde bir adım atabilir. Kürtçe köy- kasaba isimlerini kabulü, bunların iadesi, Şeyh Said ve Seyit Rıza ile arkadaşlarının mezarlarının yerinin açıklanması yönünde, Anayasa’da bir takım hakların değişimi yönünde kanun, kararname temelinde bir takım adımlar atılabilir. Kürt haklarının anayasal güvenceye kazandırma yönünde bir takım ciddi adımlar atılırsa, bu bir güven kazandırır taraflara, böylelikle bir diyalog kapısı aralanır ve taraflar o zaman ana sorunu tartışırlar.”

HAK-PAR PM üyesi Eren: Çözüm için anayasal değişiklikler elzem

Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR)  Parti Meclisi üyesi Hanifi Eren’e göre ise, ortada henüz bir süreç olup olmadığı belli değil.

Eren, bunu “Şu ana kadar Kürt sorununun çözümüne dair tarafların ifade ettiği herhangi bir şey yok. Yalnız Kürt sorununun çözümü için bir zemin oluşturmak üzere bir çabanın olduğu ortadadır. Barış ortamının oluşması, sorunların tartışılıp çözüme dönük formüller aranması bu nedenle olumlu bir adımdır” sözleriyle ifade etti.

Kürt meselesinin artık sadece Türkiye’nin sınırları dahilinde değil, dünyanın gündeminde olan bir konu olduğuna dikkat çeken Eren, “Türkiye’nin öncelikle bunu görmesi lazım. İkincisi de gerçekten onurlu bir barıştan bahsedilecekse ve sorunun çözümüne dair eğer samimiyetten bahsedilecekse, herkesin görüş ve önerilerini çok net ortaya koyması gerekiyor. Görüş ve önerilerini ortaya koydukları, bu çaba içerisinde yer aldıkları için de insanların yargılanmaması gerekiyor” diye konuştu.

HAK-PAR Parti Meclisi üyesi Hanifi Eren

Eren, sorunun çözümü için anayasal değişiklikler yapılmasının elzem olduğunu da vurguladı.

Eren, “Kürtlerin komünal haklarının yani Kürt olmaktan kaynaklı haklarının tanınması gerekiyor ve atılması gereken ilk adımlardan bir tanesi de Kürt halkının kendi diliyle eğitim görmesi. Kürtlerin özgürce kendi kültürlerini yaşaması ve geliştirmesi gerekiyor. Tabii diğer toplulukların da aynı hakları kullanabilmesi gerekiyor. ‘Kürtlere verdik ve bir başkası ne der’ gibi sakat bir anlayışa saptanmamak lazım. Herkesin kendi hakkını yaşaması, olsa olsa kültürel zenginliği oluşturur. Yoksa bu birbirine karşı düşmanlığı geliştirmez. Ama siz hangi kültürü yok ederseniz, o bir düşmanlık yaratır” ifadelerini kullandı.

Mazlum Abdi ile Mesut Barzani görüşmesinin yankıları?

Bu süreçte dikkat çeken gelişme ise, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) Genel Başkanı Mesut Barzani arasında Erbil’de gerçekleşen görüşme oldu.

Siyasi parti yöneticileri, bu temasın Kürt güçler arasındaki işbirliğini güçlendireceği görüşünde.

Bu görüşmeleri desteklediğini söyleyen KDP-T Genel Başkanı Mehmet Emin Kardaş,  “Mazlum Abdi ve Mesut Barzani’nin görüşmeleri, bütün Kürtlere bir umut vermiştir. İnşallah bu umut bütün bir şekilde yeşerecek ve meyvesini verecek” dedi.

PWK Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Can Azbay da, görüşmenin Kürtlerde ulusal bilincin yeniden dirilmesi açısından çok önemli olduğunu kaydetti.  Azbay, “Mesut Barzani’nin Mazlum Abdi ile birlikte bu süreci ele almaları ve Kürt halkının önüne çıkması Kürtler için bir şanstır. Yurtsever duyguları olan her Kürt bu süreci desteklemelidir” değerlendirmelerinde bulundu.

HAK-PAR PM üyesi Hanifi Eren ise, “Tarafların ortak konsepte bir araya gelmesi, görüş birliğine varması ve bu görüş birliğiyle diğer tarafla müzakereye oturması önemli, anlamlı şeydir ve zaten Kürtler için de özlem duyduğumuz bir tablodur” diye belirtti.