Sanat ve barış
Ercüment Akdeniz 28 Ocak 2025

Sanat ve barış

Doris Dalcedo, 1958 doğumlu Kolombiyalı sanatçı. Görsel sanatlar alanında eser yaratıcısı ve heykeltıraş. Kolombiya’da 50 yılı aşan çatışmalı süreçte hayatını kaybeden kurbanlar, çete savaşlarında yitip kaybolan binlerce insan arasında onun da yakınları bulunuyor. Enstalasyon diye bilinen “yerleştirme sanatı”, onun eserlerinde kolektif yaratımın yanı sıra kolektif duyumsama ve düşünmeye kapı aralıyor. Barış için attığı sanatsal adımlar sadece Kolombiya’ya değil, yerküreye ve onun bir parçası olan Türkiye’ye de ufuklar açıyor.

‘Biri, Hiçbiri, Binlercesi’

“Süreç” tartışmalarının devam ettiği şu günlerde en genel anlamda sanat ve sanatçı nasıl bir etkide bulunabilir? Dalcedo’nun yaratıcılığı bu bakımdan bir esin kaynağı olabilir.

Doris Dalcedo’nun yolu İstanbul’dan da geçmiş. 2013 yılında İstanbul’da düzenlenen 8. İstanbul Bienalinde sergilenen eseri aslında bugüne de çok şey anlatıyor. “Biri, Hiçbiri, Binlercesi” adını verdiği sanatsal yaratım Karaköy Perşembe Pazarında sergilenmiş. İki bina arasındaki boşlukta üstü üste yığılmış sandalyeler, kaybolan/kaybedilmiş kurbanlara atıf yaparken barışı da bir gereklilik olarak ortaya koyuyor.

“Savaşın topografyası” olarak adlandırdığı eser 1,550 sandalyenin üst üste yığılmasından oluşmuştu.  İstanbul’un merkezindeki iki bina arasına istiflenmiş 1,550 ahşap sandalye toplu mezarları hatırlatıyordu. Ve de isimsiz kurbanları.

‘Mevcut olmayanları eklemek’

Kolombiyalı sanatçının en önemli enstalasyonlarından biri de Kolombiya’nın başkenti Bogato’da sergilendi. Bu performansın adı “Sumando Ausencias” idi. “Mevcut Olmayanları Eklemek” diye Türkçeye çevrilebilir. Kamusal alanda ve siyasal bir amaç için sergilenen, kolektif üretime dayalı en büyük sanatsal performanslardan biriydi bu.

Büyük acılara neden olan çatışmalı sürecin ardından Kolombiya hükümeti ile FARC gerillaları arasında barış anlaşması gündeme gelmişti. Ne var ki barışın oylanması yarım puanlık bir engele takılmıştı. Tam da bu dönemde, barışın önünün açılması ve toplumda güven alanının oluşması için “barış kampanyaları” düzenlenmeye başlanmıştı.

Böylece Doris Dalcedo sanatsal yaratıcılığını başkent Bogato’da bulunan Bolivar Meydanı’na indirdi. İç savaş boyunca ordu tarafından ya da gerilla güçleri ve milislerce hedef olan 2,300 kişinin isimleri bezlere yazılmak üzere listelendi. Kurbanların isimleri küllerle yazılacak, sonrasında bu bezler meydanın ortasında birbirine dikilmek suretiyle eklenecekti. Bu performans için binlerce kişi gönüllü oldu.

Ekim 2016’da, bir haftalık yazım ve dikim işleminin ardından Bolivar Meydanı kolektif yasın devasa gösterisine sahne olacaktı. Birbirine dikilen beyaz kumaşlar ortak yasın ve barış talebinin sembolü olmaya adaydı. “Mevcut Olmayanları Eklemek”, gözlerden ırak bir atölyede veya kapalı bir galeride değil; barışın gerçek anlamına kavuşabileceği kamusal bir mekânda, binlerce gönüllünün, yasın ve barışın parçası sembollerini üretmek için sarf ettiği bilinçli çabayla üretilip sergilendi. Kayıp olanlar ya da “mevcut olmayanlar” ortak vicdan denizinde Bogota Meydanı’na nakşedilmişti. Meydanın ayrıca sembolik ve mekansal bir anlamı vardı. Çünkü meydanda bulunan Adalet Sarayı defalarca kez FARC gerillalarının saldırısına uğramış, buna karşılık olarak misilleme eylemleri gerçekleşmişti. Kanlı meydanın beyaz bir örtüyle kaplanmış olması aynı zamanda barışa uzanan toplumsal ve ortak bir el demekti.

Bu performans lehte ve aleyhte eleştirilere konu olsa da hafızlara kazınmayı başardı.

Doris’in Çatlağı

Savaş ve çatışma bir nedense iç ve dış göçler de bir sonuç olarak düşünülebilir. Zamanımızın en trajik serüvenlerinden biri de kitlesel göçlerdir. Barış ihtimali, bin bir acıyla bezeli sivil göç hikâyelerinin de minimalize olmaya başlaması demektir.

Doris Dalcedo çatışma süreçleriyle göçler arasındaki ilintiyi de ıskalamadı. Londra’da bulunan Tate Modern, 2007 yılında onun iz bırakan bir performasını sergilemişti. Dalcedo’nun eseri, bu kez sergi salonunun zemininde ve 167 metre uzunluğundaki bir “çatlak”tı. Çeşitli kırılımları olan bu çatlak öylesine derindi ki uyarı levhalarına rağmen 15 kişi yaralanmaktan kurtulamadı. Savaşın şiddeti, savaşın savurduğu göç toplumları sosyal ve duygusal fay kırıklarıyla anlatılmıştı. Dalcedo, sergisi için şunları dile getiriyordu; “Sınırları, göçmenlerin deneyimini, ayrımcılık deneyimini, ırksal nefret deneyimini temsil ediyor. Üçüncü Dünya’dan birinin Avrupa’nın kalbine geliş deneyimidir. Örneğin, yasadışı göçmenlerin işgal ettiği alan olumsuz bir alandır. Ve bu yüzden bu parça olumsuz bir alandır…”

Hasret

Savaş makineleri barış enstalasyonlarına yenilebilir mi? Barışın toplumsallaşması biraz da bu soruya verilecek cevapta saklı. Birincisinin akamete uğradığı, ikincisinin “süreç” başlığında somut bir adıma doğru ışık aradığı memleket, hem barışa hem de sanata hasret.

 

Kaynak:

 

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.