• Ana Sayfa
  • Gündem
  • TTB’den İklim Kanunu’na tepki: Halk sağlığı hiçe sayılıyor

TTB’den İklim Kanunu’na tepki: Halk sağlığı hiçe sayılıyor

Türk Tabipler Birliği, Türkiye’nin İklim Kanunu teklifinin halk sağlığını tehdit ettiğini belirterek, iklim krizine karşı etkin ve adil bir yaklaşım için yeni düzenlemeler yapılmasını talep etti.

TTB’den İklim Kanunu’na tepki: Halk sağlığı hiçe sayılıyor
TTB’den İklim Kanunu’na tepki: Halk sağlığı hiçe sayılıyor
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 11 Mart 2025 18:57

Türk Tabipler Birliği (TTB), Türkiye’nin ilk İklim Kanunu teklifine yönelik sert eleştirilerde bulundu. TTB, kanun teklifinin, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki ölümcül etkilerini göz ardı ettiğini ve halk sağlığını piyasanın insafına terk ettiğini belirtti.

İklim değişikliğinin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 21. yüzyılın en büyük sağlık tehdidi olarak kabul edildiğine dikkat çeken TTB, bilimsel çalışmaların iklim kriziyle birlikte yaşam alanlarına ve insan sağlığına telafisi imkansız zararlar verdiğini vurguladı. DSÖ’nün tahminlerine göre, iklim değişikliği 2030-2050 yılları arasında her yıl 250 bin erken ölüme yol açacak.

Açıklamasında, kamu yararına çalışan sağlık meslek örgütleri olarak kanun teklifinin geri çekilmesini ve halk sağlığını önceleyen yeni bir yasal düzenleme yapılmasını talep eden TTB, aşağıdaki temel noktaları içeren bir İklim Kanunu hazırlanmasını istedi:

  1. 1. Kanunun Önceliği Halk Sağlığı Olmalı ve Sağlık Sistemi İklim Krizine Dirençli Hale Getirilmelidir – İklim değişikliğinin halk sağlığı üzerindeki etkileri göz ardı edilmemeli, kanun teklifine halk sağlığını temel alan politikalar eklenmelidir.
    • Bilimsel veriler ve tahminler ışığında iklim krizine dirençli bir sağlık sistemi geliştirilmelidir. Bunun ön koşulu olarak kamu kurumlarının sorumluluklarının net olarak tanımlandığı, eşgüdüm içinde çalışacakları ulusal bir yapılanma oluşturulmalıdır.
    • İklim değişikliğinin sağlık etkilerinin araştırılması, iklim değişikliğiyle ilişkili afetlere dayanıklı sağlık sistemlerinin kurulması, sıcak hava sağlık eylem planları, bulaşıcı hastalıkların kontrolü, su ve gıda güvencesi ve güvenliği ve iklim değişikliğinin ruh sağlığına etkileri ve koruyucu önlemler öncelikli politika alanları olarak belirlenmelidir.
    • İklim değişikliğinin çalışan sağlığı üzerindeki yoğun etkileri göz önünde bulundurularak çalışma saatleri başta olmak üzere iş yaşamı yeniden düzenlenmeli; ek riski değerlendirmeleri ve daha sık sağlık takipleri işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarına eklenmelidir.

    2. İklim Krizinin Derinleşmesinin Önlenmesi ve Hava Kalitesinin İyileştirilmesi İçin Somut Hedefler Tanımlanmalıdır – Türkiye, dünyanın en fazla sera gazı salan ülkelerinden biri haline gelmiştir. Son sekiz yıldır en çok sera gazı üreten ilk 20 ülkenin arasında yer almaktadır. Öte yandan hava kirliliği nedeni ile Türkiye’de yılda 70 bine yakın ölüm yaşanmaktadır; bunların yarıdan fazlası kömür ve petrol gibi fosil yakıtlardan kaynaklanmaktadır. Ancak kanun teklifi, sera gazı salımları ya da fosil yakıt tüketimi hakkında herhangi bir sınırlayıcı ulusal hedef koymamakta; sera gazı salımlarını alınıp satılacak bir meta haline getirerek ihtiyaç duyulan azaltımı piyasa güçlerine bırakmaktadır.

    • İklim Kanunu çerçevesinde sera gazlarının azaltımı için ulusal ve sektörel düzeylerde somut ve bağlayıcı yükümlülükler tanımlanmalıdır.
    • Kanun, fosil yakıt kullanımına açıkça sınır getirmeli ve kömürden enerji üretiminin sonlandırılması için net bir takvim belirlemelidir.
    • Enerji tasarrufu, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı için net politik hedefler kanuna eklenmelidir.

    3. “Tek Sağlık” İlkesi Benimsenmelidir – İnsanların, doğanın ve tüm canlıların sağlığı bir bütündür. Sağlıkçılar olarak, sağlık politikalarının ekosistem sağlığından ayrı düşünülemeyeceğini vurguluyoruz.

    • Kanun, ormanlar, bozkırlar, tatlı su varlıkları, denizler gibi ekosistemleri, tarımsal alanları, meraları ve biyolojik çeşitliliği tehdit eden hiçbir düzenlemeye geçit vermemelidir.
    • Madencilik, enerji, sanayi, kentleşme, endüstriyel tarım ve hayvancılık alanlarında ekosistemleri ve canlı yaşamını tehdit eden neoliberal sektörel politikalardan vazgeçilmeli; İklim Kanunu’nda bu politikaların bugüne kadar yarattığı ekolojik yıkımın onarılmasına yönelik somut politikalar tanımlanmalıdır.

    4. İklim Adaleti Sağlanmalıdır – İklim değişikliği en çok yoksulları, emekçileri, çocukları, yaşlıları, kadınları, LGBTİ+’ları, göçmenleri ve iklim değişikliği karşısında kendini koruyamayacak olan diğer dezavantajlı grupları vuracaktır. Kanun teklifi, iklim adaleti kavramını dar bir tanımla geçiştirmekte; adaleti sağlayacak politikalar teklifte yer almamaktadır.

    • İklim Kanunu, toplumun tüm kesimlerini koruyacak sosyal politikalar içermelidir. Toplumcu bir yaklaşımla, herkes için eşit ve ücretsiz sağlık hizmetine, güvenli gıdaya, suya ve barınma olanaklarına erişim garanti altına alınmalıdır.

    5. Adil Geçiş İklim Kanununun Hedeflerinden Biri Olarak Tanımlanmalıdır – “Adil Geçiş” kavramı da tıpkı “İklim Adaleti” gibi kanun teklifi metninin tanımlamalar bölümüne salt bir tanım olarak sıkıştırılmış ancak katılımcı yapılanması, politikaları, finansmanı olan somut bir ulusal mekanizmadan yoksun bırakılmıştır.

    • Öncelikli olarak kömür madenlerinde ve termik santrallerde çalışanlar olmak üzere fosil yakıtlara bağımlı sektörlerdeki işçilerin, ailelerinin ve ekonomik olarak fosil yakıtlara bağımlı bölgelerde yaşayan yurttaşların insan onuruna yakışır bir geleceği olabilmesi için somut, katılımcı işleyiş mekanizmaları, finansman kaynakları olan bir ulusal adil geçiş programı tasarlanmalı ve kanuna entegre edilmelidir.
    • Başta on yıllardır kömür madenciliği yapılan ve termik santrallerin işletildiği bölgelerde olmak üzere, fosil yakıtlara bağlı ekolojik yıkımın rehabilitasyonu adil geçiş programının hedefleri arasında yer almalıdır.

Son olarak, TTB, mevcut kanun teklifinin halkı korumaktan uzak olduğunu ve iklim krizini sadece piyasa mekanizmalarına indirgediğini ifade ederek, bilimsel temellere dayalı, toplumcu ve adaletli bir İklim Kanunu’nun hazırlanması gerektiğini söyledi. TTB, iklim krizinin halk sağlığı üzerinde yaratacağı tahribatın önüne geçebilmek için TBMM’yi, meslek örgütleri, sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte kapsayıcı bir kanun hazırlamaya çağırdı.