Bugün 23 Nisan, tüm çocuklar neşe ile doldu mu?
Bedri Tekin 23 Nisan 2025

Bugün 23 Nisan, tüm çocuklar neşe ile doldu mu?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2024 yılsonu itibarıyla 85 milyon 664 bin 944 kişi olan Türkiye Nüfusunun, 21 milyon 817 bin 61’ini (Toplam nüfusa oranı %25,47) çocuklar oluşturmaktadır. (Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre 18 yaşına kadar olan herkes çocuk sayılmaktadır.) TÜİK verilerine göre 2024’te 15-17 yaş aralığındaki çocuk sayısı 3 milyon 894 bin, bu çocuklardan 970 bini kayıtlı işçi olarak çalışıyor. Milli Eğitim Bakanlığınca; “Ortaöğretim kademesinde mesleki eğitim okulu” olarak ifade edilen Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, haftada 4 gün işyerine 1 gün okula giden ve öğrenci olarak ifade edilen Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM)’deki çocukları öğrenci olarak kabul etmek mümkün değildir. MESEM’ deki çocuklar öğrenci değil, çocuk işçidir. Dolayısıyla çocuk işçi sayısına MESEM’ e devam eden çocukları da eklemek gerekir. Ancak, MESEM’ e devam eden çocuk sayısı konusunda MEB verilerinde 250.000 ile 1.400.000 arasında değişen çelişkili rakamlar olduğunu görmekteyiz.

Ne yazık ki, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aylık istatistik bültenlerinde ve yıllık istatistiklerinde sigortalıların yaş gruplarına ilişkin aydınlatıcı bilgi bulunmamaktadır.

Çocuk işçiliği, çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini olumsuz etkileyen,

insanlık onurlarını zedeleyen, fiziksel ve zihinsel gelişimleri açısından onlara zarar veren,

sistematik olarak şiddettin her türlüsüne maruz kaldıkları bir sömürü ortamıdır.

MESEM çocuk işçi çalıştırmanın adıdır

Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, ülkemizdeki çocukların bir bölümü bugün Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Bakan, Vali, Kaymakam koltuklarında oturacaklar, demeçler verecekler. Basın yayın organlarında haber olacaklar. Acaba, Türkiye’deki çocuk gerçekliği bu mu? Zorunlu eğitim kapsamında olan çocukların en az %25’i kayıtlı olarak herhangi bir işte çalışıyor. Bunun yanında özellikle tarım işlerinde çalıştırılan çocuklar ile Suriyeli çocuklar olmak üzere göçmen çocukları da hesapladığımızda çocuk işçi oranı çok daha yukarılarda olacaktır. MESEM, eğer eğitim öğretim ise, 17 yaşındaki Alperen Enes Ünal’ın, Murat Can Eryılmaz’ın, Ömer ÇAKAR’ın, 16 yaşındaki Zekai DİKİCİ’nin, 15 yaşındaki Alperen KOCAYAVUZ’un, inşaatta yüksekten düşerek, 14 yaşındaki Arda Tonbul’un sac büküm makinasında sıkışarak, 15 yaşındaki Erol Can Yavuz’un üzerine sunta yığının devrilmesiyle,  17 yaşındaki Ulaş DUMLU’nun çalıştırıldığı elektrik direğinden düşerek,  16 yaşındaki Eren DAĞ’ın elektrik panosundaki arızayı onarırken can vermesini eğitim öğretim çalışması olarak anlatmak mümkün mü? MESEM çıraklık, kalfalık ustalık eğitimi değildir, hiçbir denetime tabi olmayan çocuk işçiliğidir. Haftada bir gün okulda verildiği söylenen eğitim, çocukları yaşama hazırlayan kapsamda değildir.

MESEM’de çocukları, gençleri hayata hazırlayan temel bilgiler, bilim, beceri, duyarlılık ve yeterliliklerin geliştirilmesi yoktur. Çocuk ve gençler bir makinenin dişlisi durumuna indirgenmekte, adına öğrenci denilse de, işletmelerin işçisi olarak çalıştırılıp, ucuz işgücü olarak kullanılmaktadırlar. MESEM’deki uygulama eğitim değildir, bu tam tersine eğitim olmayan, çocuğu genci daraltan bir durumdur. MEB’in görevi bu olamaz, çocuk ve gençlerin her tür temel bilgi, bilim, beceri, duyarlılık yeterliliklerinin kazandırılması olmak zorundadır.

Mevsimlik tarım işçiliği

Türkiye’deki en yoksul, en dezavantajlı gruplardan biri olarak mevsimlik tarım işçilerinin çocukları ortaya çıkıyor. Şu anda mevsimlik tarım işçisi olan insanların ebeveynleri de mevsimlik tarım işçisiydi ve büyük olasılıkla torunları da mevsimlik tarım işçisi olarak hayatlarına devam edecekler. Pınar UYAN SEMERCİ ve Emre ERDOĞAN tarafından, “Mevsimlik Tarım İşçilerinin Çocuklarının Yaşam Koşulları” na ilişkin olarak yapılan bir araştırmada bir çocuğun söylediği gibi çocuklar “olmayacağını bildikleri için hayal bile kurmamaktadır” . Çoğunluğu Şanlıurfa, Şırnak, Diyarbakır, Mardin gibi illerden gelen Kürt gezici tarım işçilerinin Suriyeliler başta olmak üzere göçmenlerin çocukları ve çadır alanlarında yaşayanlar en temel haklara erişimde sorun yaşamakta ve hayatlarını risk altında sürdürmektedir. Mevsimlik tarım işçilerinin 6 yaş ve üzerindeki çocukları da, mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmakta, okula devam edememekte ve bir süre sonra eğitimi terk etmektedirler. Çalışma alanlarında her türlü olanaktan yoksun olarak, sıcak ya da soğuk hava koşullarında, günde en az 12 saat, kısa dinlenme molaları, hızlı iş temposu, düşük ücretle, ücretlerinin bir bölümünü elçilere vererek,  ücretlerin zamanında ödenmemesi çalışmalarının yanında her yıl onlarcası trafik kazalarında, pestisitlere maruz kalarak, kötü hijyen koşulları nedeniyle yakalandıkları hastalıklar sonucu can vermektedir.

Çocuk işçiliğinin yasaklandığı iş kollarından olan, Dokuma/Hazır Giyim ve Deri, Metal (torna, tesviyecilik, metal doğramacılığı, kaynakçılık, Konaklama ve Eğlence İşkolu (otel, konaklama restoran, eğlence dinlenme yerleri, Otomotiv (otomobil ve iş makinaları bakım onarım, kaporta vb.) , Ayakkabıcılık (özellikle saya imalathaneleri), Taşımacılık (her türlü kurye vb. faaliyetler)  Kuaförlük, güzellik merkezleri, çocuk ve yaşlı bakım ve ev işlerinde çocuklar, sigortasız ve günde 12 saat, düşük ücretle, hafta tatili olmadan, sigortasız çalıştırılmaktadır.

Göçmen çocuk işçiliği

Türkiye’de çocuk işçiliğinin görünümünü daha da kötüye taşıyan olgulardan birisi de iç savaş nedeniyle Türkiye’ye sığınan Suriyeli göçmenlerdir. Suriyeli göçmenlerin yarısına yakını 18 yaş altındadır. Bu grup içinde çocuk işçiliğinin yaygın olduğu ve çocukların ağır işlerde çalıştığı bilinmektedir. Türkiye’de bulunan Suriyeli çocuklar arasında okullaşma oranlarının düşük oluşu, çocukların eğitime katılımları konusunda yaşanan özellikle temel eğitim sonrası okul sınırlılıkları önemli engel olarak durmaktadır Göçmen nüfus içinde yaşanan yaygın yoksulluk ve insana yaraşır işlere erişimde zorluklar, düşük bile olsa gelir getirmeleri için aileleri çocuklarını her türlü koşulda çalıştırmaya zorlamaktadır.

Sonuç olarak 

Çocukların “Biz de varız” diyeceği, “Neşe ile Dolacağı Günler” için, Çocuklar ve çocukların yaşam- çalışma koşullarına ilişkin çok daha fazla söz söyleyebiliriz. Bunları ileride söylemek dileğiyle, şu öneriler ile yazıyı bitireceğim;

  • 18 yaştan daha küçük olanların çalıştırılması yasaklanmalıdır.
  • Çocukları ucuz işgücü olarak gören ve bunun altyapısını oluşturan eğitim politikalarına son verilmelidir.
  • Çocuk yoksulluğunu ve çocukların işçileştirilmesini önleyecek politikalar oluşturulmalı ve hayata geçirilmelidir
  • Çocuk çalıştıran kişi ve kurumlara caydırıcı cezalar verilmelidir.
  • Okullarda En az 12 yıl Örgün Eğitim zorunlu olmalı, MESEM uygulaması tamamen kaldırılmalı, yoksul ailelerin çocuklarına eğitim bursu verilmelidir.
  • Çocuk işçiliği ile etkin mücadele konusunda ILO, sadece bakanlık ile değil sendikalar ve meslek örgütleri ile de işbirliği yapmalıdır.
  • MESEM uygulaması yapılan işyerleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerince çalışma koşulları, işçi sağlığı ve güvenliği açısından özel bir program çerçevesinde denetlenmeli, sonuçları kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
  • Bugüne kadar MESEM kapsamındaki işyerlerinde meydana gelen iş cinayetleri ÇSGB müfettişlerince incelenmeli, kaza nedenleri kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
  • Mevsimlik tarım işçiliğinin önlenmesi, en azından çocuk işçiliğine gerek duyulmaması, insanca yaşanacak koşulların yaratılması ile mümkün olacaktır. Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesinde yaşayan Kürtlerin özellikle mevsimlik tarım işlerinde çalıştığı göz önünde bulundurularak, söz konusu bölgelerin yaşam koşullarını iyileştirecek politikalar geliştirilmeli, uygulanmalıdır.
  • Suriyeli ya da hangi ülkeden gelmiş olurlarsa olsunlar göçmenlerin eşit koşullarda yaşama, çalışma hakları olduğu gerçeği kabullenilmelidir.
  • Mevsimlik tarım işlerinde özellikle Mevsimlik tarım işçiliğinin yaygın olduğu illerde çocukların tarladan çekilmesini sağlayacak, ilgili bakanlıkların yanı sıra yerel yönetimlerin, Demokratik Kitle Örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının da dâhil olacağı; “Çocuk İşçiliği ile Mücadele ve Çalışan Çocukları İzleme Komitesi” benzeri bir izleme ve denetleme mekanizmasının kurulmalıdır.
  • Yerel yönetimler “çocuk meclisleri” oluşturmalı ve işlevselliğini sağlamalıdır.

 

 

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.