24-26 Haziran 2025’te Hollanda’da düzenlenecek NATO Zirvesi, sadece diplomatik bir buluşma değil, Batı dünyasının yönünü belirleyecek tarihi bir kavşak olacağa benziyor. Ukrayna Savaşı’nın dördüncü yılına girdiği, Çin’in Tayvan üzerindeki baskısını artırdığı, Orta Doğu’da ise gerilimin düşmediği bir dönemde, ittifak içi birlik her zamankinden daha kritik. Şimdiden bu zirveye damgasını vuran esas unsur, ABD Başkanı Donald Trump’ın NATO’ya yaklaşımı.
Trump’ın göreve yeniden gelmesiyle birlikte ittifak içinde oluşan güvensizlik ortamı, NATO’nun temellerini sorgulatıyor. Her ülkenin GSYİH’sinin %5’ini savunmaya ayırması gerektiğini öne süren Trump, sadece askeri değil ekonomik bir baskı da kuruyor. Bu yeni söylem, NATO içinde Amerikan liderliğine olan güveni daha da aşındırırken, Avrupa ülkelerini zor kararlarla karşı karşıya bırakıyor.
Trump’ın 5. maddeyle dansı: Güvenlik mi, şantaj mı?
NATO’nun 5. Maddesi, bir üyeye yapılan saldırının tüm üyelere yapılmış sayılacağı ilkesi üzerine kuruludur. Ancak Trump, bu maddeyi adeta bir pazarlık aracına dönüştürdü. Göreve yeniden gelmesinden bu yana birkaç kez “her ülke katkısını artırmazsa, saldırıya uğradığında yardım alamayabilir” mesajını verdi.
Geçmişte de Trump bu yönde mesajlar vermişti, ancak 2025 itibarıyla bu açıklamalar artık sadece bir “blöf” değil, yeni dış politika çizgisinin ana omurgası gibi görünüyor. Bu politika, NATO’yu sadece bir askeri ittifaktan çıkarıp, adeta bir ticari güvenlik kulübüne dönüştürüyor. Üyelerin katkı oranına göre güvenlik garantisi alacağı bir sistemin temelleri atılıyor.
Bu yaklaşım, özellikle Baltık ülkeleri, Polonya ve Romanya gibi doğu kanadındaki NATO üyelerini tedirgin etti. Başta Almanya, Fransa olmak üzere AB üyelerinin savunma harcamalarını artırmalarına sebep oldu.
2021 yılında AB üyesi ülkelerin askeri harcamaları 214 milyar avro seviyesindeydi, bu AB toplam gelirinin (GSYİH) yüzde 1,3’üne denk geliyordu.
2024 yılında askeri harcamalar 326 milyar avro seviyesine, yani AB GSYİH’sinin yüzde 1,7’sine ulaştı.
2025 yılı için tahmini silahlanma bütçesi 500 milyar avro ki bu da AB GSYİH’sinin yüzde 2,7’si demek.
Askeri harcamalarda 2025 yılında, 2021 yılına göre yüzde 134 artış olacak. Halbuki son 4 yılda AB’nin toplam gelirindeki artış yüzde 7. Askeri harcamalar 19 kat daha hızlı artıyor.
Ukrayna savaşı: Test sahası
Trump’ın NATO politikasının sonuçlarını en yakından hisseden ülke ise Ukrayna. Rusya’nın 2022’de başlattığı saldırı hâlâ sürüyor ve cephede dengeler günbegün değişiyor. Ukrayna’ya yapılan askeri yardımların çoğu ABD kaynaklı, Avrupa ülkeleri genellikle sınırlı mühimmat ve siyasi destek sunuyor.
Trump, Ukrayna’ya yapılan yardımları sık sık sorguluyor. Kimi zaman bu yardımların “karşılıksız” olduğunu, kimi zaman “Avrupa’nın üzerine düşeni yapmadığını” açıklıyor. Bu da Ukrayna’nın kaderini doğrudan etkileyen bir belirsizlik yaratıyor. ABD’nin desteği olmadan Ukrayna’nın savunma kapasitesi büyük darbe alacak.
Öte yandan, İngiltere ve Fransa’nın Ukrayna’ya sağladığı Storm Shadow ve Scalp füzelerinin, ABD istihbaratı olmadan tam verimle kullanılamadığı ortaya çıktı. Bu durum, NATO içinde ABD’ye teknoloji ve istihbarat bağımlılığının ne kadar derin olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
AB kendi silah sanayisine yatırım yapmaya yöneldi
Trump’ın baskısıyla karşı karşıya kalan Avrupa’da ülkeler üçe ayrılmış durumda.
Rusya tehdidini doğrudan hisseden ülkeler askeri harcamalarını artırma eğiliminde.
İtalya, İspanya, Yunanistan gibi ülkeler ekonomik kriz, yüksek borç ve halkın silahlanmaya karşı olumsuz tutumu nedeniyle bu artışı gerçekleştirmekte zorlanıyor.
Bir diğer grup ise ortada kalmış durumda. Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler hem güvenliği sağlamak hem de refah devletini sürdürmek istiyor. Ancak bu iki hedef giderek çelişiyor. İngiltere, 2029’a kadar askeri harcamalarını %3’e çıkarmayı planlıyor. Fakat ekonomisi bu hedefi ne kadar kaldırabilir, henüz belli değil.
Avrupa Komisyonu’nun savunmadan sorumlu üyesi Andrius Kubilius, Avrupa silah sanayisinin parçalı ve yetersiz olduğunu açıkça dile getiriyor. Bugün Avrupa ülkeleri askeri ihtiyaçlarının yüzde 60’ını ABD’den karşılıyor. AB’nin hedefi, bu oranı 2030’a kadar en az yüzde 50’ye düşürmek.
Ancak bu kolay olmayacak. Füze üretim altyapısı, nükleer kabiliyetler, insansız hava araçları ve uzun menzilli vurucu sistemler gibi birçok teknolojide Avrupa hâlâ geri planda. Ayrıca bu üretimlerin ciddi kamu harcamaları gerektirmesi siyasi risk oluşturuyor. Halkların büyük kısmı, sağlık ve eğitimden kesinti pahasına yapılan askeri harcamalara karşı çıkıyor.
İronik bir biçimde, Trump’ın silahlanma çağrısı ABD silah sanayiine kısa vadeli kazanç sağlasa da, uzun vadede bu politikanın geri tepme ihtimali yüksek. Kanada ve Portekiz gibi ülkeler, ABD’ye olan bağımlılıklarını azaltmak için F-35 programından çekilmeye başladı. Diğer NATO ülkeleri de kendi silah sistemlerini geliştirme çabasında.
Welfare not Warfare – Savaş değil refah
Uluslararası barış kurumları NATO’nun 76 yıl sonra dünyayı daha güvenli bir yer yapmadığını savunuyor. NATO, bir saldırganlık organizasyonu olarak, 1949’dan bugüne, askeri güce dayalı bir sistemin ve militarizmin simgesi bir kuruluş olarak görülüyor. Trump’ın baskısı ile NATO’nun üye ülkelerinin ekonomik krize rağmen askeri harcamalara yatırım yapmalarını yanlış buluyorlar.
Zirveye giden süreçte NATO karşıtı toplumsal tepkiler de giderek yükseliyor. Başta Almanya, Belçika ve Hollanda olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde binlerce kişinin katıldığı gösteriler düzenleniyor. Göstericiler, artan savunma bütçelerine ve silahlanma çağrılarına karşı çıkarken, sosyal harcamalardaki kesintilere dikkat çekiyorlar. “Savaş değil, refah bütçesi istiyoruz” ve “NATO çözüm değil, sorunun parçası” sloganları öne çıkıyor.
Özellikle genç kuşaklar, iklim krizi, barınma sorunu ve eğitim sistemindeki çöküş gibi sorunlara karşı kaynakların askeri harcamalara aktarılmasını sorguluyor. Bu protestolar, sadece hükümetlere değil, NATO’nun kendisine yönelen meşruiyet krizinin toplumsal yansıması olarak okunmalı.
22 Haziran’da Lahey’de, “NATO’nun Savaş Zirvesi’ne Hayır-Savaştan Değil Barıştan Yana Olun” başlığı ile uluslararası bir protesto gerçekleştirilecek. Bu protesto, NATO’nun tüm dünyayı daha fazla militarize etmesine ve Filistin’de devam eden İsrail saldırısı başta olmak üzere küresel çatışmalara verdiği desteğe karşı yapılacak.
https://ipb.org/events/international-protest-against-the-nato-war-summit/