Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeye CHP ve Yeni Yol Grubu üye vermemişti.
Eski CHP milletvekili ve eski genel başkan yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, MA’dan Esra Solin Dal’a yaptığı değerlendirmede partisinin tutumunu eleştirdi. Bekaroğlu, CHP’nin komisyona katılmama kararını “doğru bulmadığını” belirterek, sürecin Meclis zemininde ve tüm partilerin katılımıyla yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Bekaroğlu, “CHP’nin İmralı’ya giden komisyona katılmama kararını doğru bulmuyorum. Bunu basına da sosyal medyada da ifade ettim. Çünkü bu sürecin sağlıklı devam etmesi, siyasetin bütünüyle Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde olması gerekir ki zaten öteden beri CHP’nin dillendirdiği de buydu: ‘Bu iş TBMM zemininde olacak’” dedi.
Mevcut Meclis aritmetiğinin geniş bir toplumsal temsili mümkün kıldığını hatırlatan Bekaroğlu, CHP’nin tarihsel rolüne işaret ederek şöyle devam etti:
“Cumhuriyet Halk Partisi, sadece ana muhalefet partisi olmasından dolayı değil; tarihi misyonlarından dolayı; ‘çünkü kurucu ve kurtarıcı partiyiz’ diyoruz ya biz. Dolayısıyla böyle bir partinin bir zamanlar ‘Devlet eşittir CHP’ alışkanlığından da çok kolay vazgeçemediği görülüyor. CHP hâlâ o izleri taşıyor. Böyle bir partinin bu sürecin dışında olması çok sağlıklı bir şey değil.”
CHP yönetiminin tabandan gelen baskı ve oy kaygısıyla temkinli davrandığını belirten Bekaroğlu, parti içindeki çekinceleri şöyle aktardı:
“Sonuçta PKK, silah kullanarak amacına ulaşmaya çalışan bir örgüt. Öcalan da örgütünün lideridir. Dolayısıyla geçmişte birçok olumsuz şeyler yaşayan bir taban gerçekliği var. CHP, bu sebepten dolayı çok zarar gördü, üzerine çok gelindi. Oy mu önemli, Türkiye’nin geleceği mi, insan sağlığı mı? Bunlar ayrı tartışmalar. Elbette önemli olan çok oy almak değil ama siyasi parti bu endişeleri yaşıyor ve bu sebepten dolayı daha farklı partilere seçmen kaybetme endişesini yaşıyor. O nedenle biraz temkinli davranıyor. ‘Biz gitmiyoruz ama asla ve asla komisyon çalışmalarından sürece katkı sağlamaktan çekinmiyoruz’ diyorlar. Ama gitmesi daha doğru olurdu. İktidara namzet bir partinin birtakım riskleri göze alması gerekiyor.”
‘CHP bu krizi atlatacak, bu sürece katkı sunmaya devam edecek’
Bekaroğlu, CHP’nin İmralı kararının Kürt seçmende yarattığı rahatsızlığa dikkat çekti ancak ilişkinin tamamen kopacağı görüşüne katılmadığını belirtti:
“DEM’in CHP’yle yaptığı bazı ittifaklar ve görüşmeler CHP’nin DEM seçmenleriyle sıcak bir ilişki kurmasını sağlamıştı. Fakat şimdi Cumhuriyet Halk Partisi böyle davranarak Kürt seçmeni biraz rencide etti, rahatsız etti. Fakat çok daha önemlisi DEM’lilerin yapmış olduğu açıklamalar da Cumhuriyet Halk Partisi’ni incitiyor. Çok sağlıklı bulmuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi bu süreçten (bu bir kriz oldu) bu kriz atlatılacak ve bu sürece katkı sağlamaya, bu taşın altına elini koymaya devam edecek.”
Sosyal medyada ve kamuoyundaki sert tepkileri de eleştiren Bekaroğlu, “Verilen tepkileri çok sağlıklı ve doğru bulmuyorum. Dolayısıyla CHP’nin İmralı’ya gitmemesini daha işin başında iken büyük bir mesele, bir sınav ve baraj sorusu hâline getirmemek gerekiyor. CHP bize lazım. Barış, demokrasiyle gelecek demokrasisiz olmaz bu iş” ifadelerini kullandı.
‘Anketlerde yüzde 70 gitmeyin diyordu, yine de yanlış yaptılar’
CHP’nin kararında parti tabanındaki ulusalcı eğilimlerin ve anket sonuçlarının etkili olduğunu söyleyen Bekaroğlu, sürecin “salt oy hesabına” indirgenmesini eleştirdi:
“Ben bunu sosyal medyada açık açık hem parti yetkilerine hem de sosyal medyada savundum: ‘Siz, her şeyi oyla ölçüp hareket ediyorsunuz. Kürt oylarının büyük çoğunluğunu onayladığı, Diyarbakır’da yüzde 60’larda, Türkiye genelinde ciddi oy potansiyeli olan bir parti var. Abdullah Öcalan, Kürt seçmeninin büyük bir kısmı desteklediği, lider olarak görüyor.’ Yani CHP, tamamen duygusal sebeplerle ve tabanın baskısıyla gitmedi. Yanlış yaptılar ve aklı başında insanlar bunun yanlış olduğunu, bu sebeple gidilmediğini biliyor, söylüyor. Ama çok sayıda anket yaptırıldı ve anketlerde yüzde 70’in üzerinde gidilmemesi gerektiği tarzında sonuçlar çıktı. Bunlar konuşuldu, müzakere edildi ve o şekilde bir karar aldılar.”
CHP tabanının genel eğilimini ise şöyle anlattı:
“CHP’nin içindeki ulusalcı bir kesim bu kararda etkisinden ziyade tabanı ulusalcı. CHP tabanından İmralı’ya gidilip gidilmeme meselesine dair kamuoyu araştırmaları yapılıyor. Yapılan araştırmada ‘yüzde 70’i gitmeyin’ diyor. Yüzde 50-60’ı çözüm sürecini destekliyorum diyor. Dolayısıyla CHP tabanı, ‘Biz süreci destekliyoruz ama oraya gitmesin’ diyor. Yani Zafer Partisi’ne oy veren ile İyi Parti ve CHP’ye oy veren taban, bunlar iç içe geçmiş durumlar.”
‘CHP’nin gitmemesi AKP’ye yaradı’
Bekaroğlu, CHP’nin İmralı heyetine katılmama kararının siyasi sonuçlarına ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı:
“CHP’nin İmralı’ya gitmemesi kararı CHP’nin işine yaramadı aksine AKP’nin işine yaradı. AKP ve Erdoğan bunu gelecekte kullanır. Erdoğan’ın böyle bir yönü var. Bu açıdan da CHP yanlış yaptı. Bence yapmaması gerekirdi ve aldığı karar doğru değildi. CHP’nin İmralı görüşmesine gitmemesi CHP’ye yaramaz. Karar verici olsam böyle bir karar vermem. Ama gitme yönündeki bir karar da CHP’yi yönetenlere ciddi sıkıntılar da verirdi. Bunu göze almadılar, alamadılar. Ama almaları gerekirdi. CHP gitseydi çok daha şık olurdu, güzel olurdu, doğru olurdu.”
Yeni Yol Grubu ve diğer partilerin de benzer baskılarla karşı karşıya kaldığını belirten Bekaroğlu, “Yeni Yol Grubu’nun ve diğer partilerin de aynı psikolojiyle gitmediklerini düşünüyorum. Ne oldu da son anda etkilendiler? Sosyal medyada kampanya yapıldı, telefon tacizine boğuldu insanlar. Önemli değil bunlar. Bu olsaydı iyiydi ama olmaması bu süreci kesintiye uğratacak bir şey değil. Bundan sonra devam etmek lazım” dedi.
‘Silah kalkınca demokratikleşme daha rahat konuşulacak’
Mevcut sürecin demokratikleşme ile bağlantısını anlatan Bekaroğlu, silahın siyasetin önündeki en büyük engel olduğunu vurguladı:
“Türkiye’de bir demokratikleşmenin olması şart. Demokratikleşmek için de konuşmamız lazım. O zaman da benim gibi düşünen insanlara diyoruz ki: Haklısınız silah çok ciddi bir engel. Demokratikleşmenin önündeki en büyük engel, problem silahtır. Dolayısıyla bir silahı kaldıralım. Ondan sonra demokratikleşme, bu konularla ilgili problemler daha kolay çözülür.”
Abdullah Öcalan’ın çözüm sürecindeki rolüne de değinen Bekaroğlu, “Öcalan bugüne kadar söylediklerinin ötesinde her şeyi söyledi. Öcalan’ın da söylediği her şeyi de anladım. Devlet Bahçeli’nin ne söylediği de ortada. Dolayısıyla bu bir temastır. Psikolojik etkisi hepsinden daha fazladır” dedi.
‘Görüşme tutanakları genel hatlarıyla paylaşılmalı’
İmralı görüşmesinin tutanaklarının kamuoyuna açıklanması tartışmasına ilişkin Bekaroğlu, şeffaflık vurgusu yaptı:
“Ben sürecinin şeffaf bir şekilde yürütülmesinden yanayım. Bu nedenle Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerin halkla, toplumla paylaşılmalı. Özellikle barış ve çatışmayı bitiren süreçlerde, şeffaflık ilkesi önemli. Genel hatlarıyla durum nedir, nasıl yürütülecek, bunların açık açık olması gerekir. Ama bazı şeyler var, açıklanmaz, o ayrı.”
‘Demokratikleşme ve örgüt üyelerinin geleceği için iki ayrı yasal paket’
Kürt sorununun çözümü için atılması gereken hukuki adımları “iki başlık” altında toplayan Bekaroğlu, şunları söyledi:
“Kürt sorunun çözümü noktasından yapılacak yasal düzenlemeleri iki gruba ayırmak gerekiyor; bir tanesi bu süreçle ilgili örgüt üyelerinin bundan sonra yaşantıları nasıl olacak? Bu konularla ilgili bir takım düzenlemeler gerekiyor. İkincisi genel demokratikleşme konusudur. Zaten silah olmadığı yerde her şeyi konuşacağız. Yani siyasi partiler daha serbest siyaset ortamında her şeyi konuşmalı.”
Genel demokratikleşme için anayasa değişikliğinin kaçınılmaz olduğunu söyleyen Bekaroğlu, “Genel anlamda demokratikleşmeyle ilgili anayasanı değiştirilmesi gerekir. Anayasadaki önceliklilerin değişmesi gerekiyor. Öcalan bu konularla ilgili çok mantıklı şeyler söylüyor. Çok doğru ve çok makul önerileri var” ifadelerini kullandı.
PKK’ye özel bir yasa tartışmalarına ise hukuk vurgusuyla yaklaşan Bekaroğlu, “Türkiye Cumhuriyeti anayasası gruba ve kişiye özel yasa çıkarmaya engeldir. PKK’lilere özel yasa nasıl olur doğrusu bilemiyorum. Çünkü bu anayasaya aykırı olur” dedi; ancak herkesin normal vatandaşlık hayatına dönebileceği düzenlemelerin teknik olarak mümkün olduğuna işaret etti.
Adalet Bakanlığı bünyesinde sürece ilişkin teknik çalışmalar yürütüldüğünü hatırlatan Bekaroğlu, “Adalet Bakanlığı’nda oluşturulan bir komisyon çalışıyor. Çalışmalar Adalet komisyonu ve Anayasa komisyonuna gidecek. Orada yeniden tartışılacak. Artık bir takım teknik şeylerin dışındakiler hakkında bilgi verilmeli. Bu insanları ve süreci de rahatlatır. Komisyon üzerindeki baskıları da kaldırır” dedi.
‘Bu barış bütün bölgeyi değiştirebilir’
Kürt sorununun çözümünün sadece Türkiye için değil, bölge için de belirleyici olacağını söyleyen Bekaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu sorunun çözümü sadece Türkler ve Kürtler için değil bütün coğrafya için de önemli. Burada yapılacak bir barış bölgede barışın tesis edilmesine büyük katkı sağlayacak. Dolayısıyla bu süreçte hepimizi değiştirecek önemli bir işler yapılıyor. ‘Yok ülkemiz bölünecek’ deniliyor, böldürmeyin o zaman. Barışı, birlikte yaşamaktan yana olanların elleri armut mu toplayacak? Bizim argümanlarımız çok daha güçlü olmayacak mı? Türkiye’yi bölmek isteyenlerden çok daha güçlü olacak. Dolayısıyla niye kendimize güvenmiyoruz arkadaşlar? Herkese söylüyorum; herkes taşın altına elini koysun.” (MA)




