Edebiyatın ‘Mona Rosa’sı Muazzez Akkaya, son yolculuğuna uğurlandı

Şair Sezai Karakoç’un adına “Mona Rosa” şiirini yazdığı ve cumartesi günü 95 yaşında yaşamını yitiren Muazzez Akkaya Giray, bugün son yolculuğuna uğurlandı.

Edebiyatın ‘Mona Rosa’sı Muazzez Akkaya, son yolculuğuna uğurlandı
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 9 Haziran 2025 15:29
  • Güncellenme: 9 Haziran 2025 16:27

Muazzez Akkaya Giray, cumartesi günü 95 yaşında İstanbul’daki evinde yaşamını yitirmişti.

Muazzez Akkaya’ya yaklaşık bir yıl önce safra kesesi kanseri teşhisi konmuş ve tedavi görmüştü.

Akkaya’nın naaşı, bugün Fenerbahçe Camisi’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi. Cenazeye Akkaya’nın ailesi ve arkadaşları katıldı.

Cenaze töreninin ardından konuşan oğlu Özgür Giray, “Herkes severdi, herkese yardım ederdi. Bizden sosyaldi, 95 yaşında bile hala gezerdi, toplantılara giderdi. Hayat doluydu, hayatı severek yaşadı” dedi.

Lions Kulübü’nden arkadaşı Türkan Akman ise “25 yıldan fazladır tanıyorum. O bizim idolümüzdü, bir cumhuriyet kadını, aydın. Her şeyiyle mükemmel bir insandı. Bize hayatla ilgili tecrübelerini aktarırdı ama hayata karşı hiçbir küskünlüğü yoktu. Bir arada olduğumuzda çok keyif alırdık. Işıklarda uyusun” ifadelerini kullandı.

Muazzez Akkaya’nın kendilerinin idolü olduğunu belirten Sevinç Eriş de cenaze töreninde “34 yıllık bir dostluğumuz var. İdolümüz hepimizin, çok üzgünüz. Muhteşem bir insandı, anlatılmaz yaşanırdı. Muhteşem bir dost, muhteşem bir anne” şeklinde konuştu.

Muazzez Akkaya ile tanışma hikayesini anlatan Deniz Güngör de Akkaya’nın gönlünde yaşadığını belirterek “Çok severim kendisini. İkimiz de farklı kulüplerdeydik ama üyelik komitesi başkanlığında aynı salonda eğitim aldık. Bir anda dedi ki, ‘Ben 90 yaşındayım’ dedi. Çok zarif, çok hanımefendi, çok sevdiğimiz pozitif bir üyemizdi. Tabii ki çok üzüntü duyuyorum şu anda. Arayacağız kendisini” diye konuştu.

Muazzez Akkaya Giray

Sakarya’nın Geyve ilçesinde 1930’da dünyaya gelen Muazzez Akkaya Giray, 1948’de Kandilli Kız Lisesi’ni yatılı bitirmesinin ardından 1949’da Ankara’da Mülkiye Mektebi’nin Maliye Bölümü’ne girdi.

Muazzez Akkaya Giray, bu okulda dönemin iki ünlü şairi Sezai Karakoç ve Cemal Süreya ile aynı sınıfta okudu.

Mülkiye Mektebi ile fark derslerini verdiği Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1954’te mezun olan Muazzez Akkaya Giray, Hazine avukatı olarak çalışmıştı.

Muazzez Akkaya Giray, geçtiğimiz yıl röportajda vermişti. Muazzez Akkaya Giray, Sezai Karakoç ve Cemal Süreya’nın kendisine olan sevgisine ilişkin; “Cemal Süreya daha çok cebime şiirler koyardı. Sonra sınıfa girince aynı şiiri tahtada da görürdüm. Şiirlerin ona ait olduğunu sonradan öğrendim. Ben o dönem bu şekilde bir arkadaş edinmeyi, ilerletmeyi hiç düşünmedim” diye konuşmuştu.

Cemal Süreya’nın soy isminden bir harfi eksilttiği olaya da ilk kez açıklık getiren Muazzez Akkaya Giray, şöyle konuşmuştu:

“Benimle gelip konuşmaya hiç çalışmadı. Bir iddiaya girmişler, onun sonucu soy isminden bir harfi attığı doğru. Hangimiz daha ileride olursak, diğeri bir şeyinden vazgeçecek diye iddiaya girmişler. Bu olay olduğunda Mülkiye’nin kafesinde arkadaşlarımızla oturuyorduk. Arkadaşlarım yanlarında Sezai Karakoç ile gelmişti. Aynı masadaydık. Sonra diğer arkadaşlar kalkıp gidince ve sadece Sezai Karakoç’la benim masada kaldığım anı görünce Cemal Süreya, soy isminden bir harfi sildirmiş. Bana böyle izah etmişlerdi.

Cemal Süreya, 9 Ocak 1990’da hayatını kaybetti.

Şair Sezai Karakoç’un adına “Mona Roza” adlı şiiri ise şöyle;

MONA ROSA

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.

Kanadı kırık kuş merhamet ister.

Ah senin yüzünden kana batacak.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Ulur aya karşı kirli çakallar,

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.

Mona Rosa bugün bende bir hal var.

Yağmur iğri iğri düşer toprağa,

Ulur aya karşı kirli çakallar.

Açma pencereni perdeleri çek,

Mona Rosa seni görmemeliyim.

Bir bakışın ölmem için yetecek.

Anla Mona Rosa ben öteliyim.

Açma pencereni perdeleri çek.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,

Bende çıkar güneş aydınlığına.

Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.

Seni hatırlatır her zaman bana.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,

Işıksız ruhumu sallar da durur.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi.

Ellerinden belli olur bir kadın,

Denizin dibinde geziyor gibi.

Ellerin, ellerin ve parmakların