El-Kurd ve mükemmel mağdurlar
Kıvanç Eliaçık 9 Mart 2025

El-Kurd ve mükemmel mağdurlar

Oscar kazanan Filistin belgeseli, tıpkı Olimpiyatlarda yarışan Filistinli sporcular gibi dikkat çekiyor. Ama Filistinli şair ve gazeteci Mohammed El-Kurd’un yeni kitabı Perfect Victims, No Other Land filminden farklı bir hikaye anlatıyor. Daha doğrusu, hikâyenin nasıl anlatıldığına itiraz ediyor.

Mealen, Batı’nın törenlerine değil Batı Şeria’nın sokaklarına bakın, diyor.

Kudüs’teki Şeyh Cerrah mahallesi Filistin direnişinin simgelerinden. Mahalle, ismini Selahaddin Eyyubi’nin doktoru Şeyh Hüsameddin bin Şerafeddin’den alıyor. Burası 1967’den bu yana Orta Doğu’nun en çok tartışılan noktalarından biri.

2021’de İsrail’in tahliye planı, büyük protestolara yol açtı. Olaylar Gazze’ye sıçrayınca 11 günlük bir savaş yaşandı. İsrail’in Doğu Kudüs’teki yerleşim politikaları uluslararası alanda eleştirildi.

O günlerde #SaveSheikhJarrah etiketi, sosyal medyada milyonlarca kez paylaşıldı. İlk taşı doğup büyüdükleri mahallede kalmak isteyen gençler attı. Aralarından biri, Mohammed El-Kurd “İsrail henüz kurulmamışken, ninem burada yaşıyordu” diyerek protestocuların sesi oldu.

El-Kurd aynı yıl, kız kardeşi Mona ile beraber Time dergisinin “Dünyanın En Etkili 100 Kişisi” listesine girdi. Şair, yazar ve gazeteci kimlikleriyle tanındı. Farklı dillere çevrilen şiir kitabı ninesinin yoldaş anlamına gelen ismini taşıyordu; “Rifqa” yani Refika.

El-Kurd’a göre Filistin mücadelesi yalnızca bir siyasi egemenlik veya toprak meselesi değil; bir anlatılar savaşı.

Batı medyası yıllardır Filistinlileri ya mağdur ya da tehdit olarak tanımlıyor. El-Kurd, bu çerçeveyi yıkmak istiyor. Hikâyelerini başkalarının değil, Filistinlilerin anlatması gerektiğini söylüyor.

Ona göre Filistin sadece işgal altında bir toprak değil. Dünya düzeninin bir aynası bir mikrokosmos.

Gazze’de test edilen bombalar ABD polis teşkilatına satılıyor. Filistin’de denenen gözetim teknolojileri ise otoriter rejimlere ihraç ediliyor.

Toprak gaspı, zorla yerinden edilme, sömürgecilik… Bunlar yalnızca Filistin’in değil, küresel sistemin devam eden döngüleri.

Batı medyası, yalnızca çaresiz Filistinlilere empati gösteriyor.

El-Kurd, “Perfect Victims and the Politics of Appeal” (Mükemmel Mağdurlar ve İtiraz Siyaseti) adlı kitabında bu algıyı sorguluyor.

Ona göre Filistinliler sadece mağdur veya kurban değil. Onlar direnen, savaşan ve kendi hikayelerini yazan insanlar.

Refika’nın şiirleri, Filistin’in kolektif hafızasını kişisel anılarla aktarıyor. “Buldozerler Allah’a Karşı” şiirinden bir mısra şöyle diyor: “Onun kemikleri bir ağacın dallarıydı, kökleri toprağa ve kimliğe ekilmişti”.

El-Kurd, Ghassan Kanafani’nin mirasını sürdürüyor. Kanafani’nin Güneşteki Adamlar romanında Ebu Kays, göğsünü toprağa dayadığında vatanının kalp atışlarını duyuyordu.

El-Kurd için sanat siyasetin bir aracı. Şiirleri mağduriyeti anlatmıyor. Acılarla hesaplaşma çağrısı yapıyor.

Mükemmel Mağdurlar”daki makaleler yazarın kendi ifadesiyle “ezilmiş ve görünmez hale getirilmiş sınıfları, tarihi nesneler değil tarihi yapanlar olarak konumlandırmaya çalışıyor. Filistin ile dünya arasındaki uçurumu kapatmaya değil, vatan ile diaspora arasındaki gerilimi tartışmak istiyor.”

“Biz acımızı bize acıyın diye anlatmıyoruz. Biz yaşamak, sevmek ve direnmek için buradayız.”

Batı’nın vicdanına hitap eden bir Filistin anlatısına ihtiyacımız yok. Filistinliler, kendi sesleriyle konuşmalı.

Bugün Filistin mücadelesi, sosyal medyadan edebiyata, sanattan akademiye kadar her alanda bir kimlik savaşına dönüşmüş durumda.

Şeyh Cerrah Mahallesi’nde barikatların ardında büyüyen genç şair, artık milyonlarca kişi tarafından okunuyor. Uluslararası panellerin aranan konuşmacısı ve sosyal medyanın sevilen bir trendi haline geldi.

O, Filistin’in geçmişiyle bugünü arasında bir köprü kuruyor. Ve diyor ki:

Bu hikâyeyi başkaları değil, biz yazacağız.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.