Kuzey ve Doğu Suriye’de öne çıkan isimlerden biri de İlham Ahmed. Yoğun bir diplomasi çalışması yürüten İlham Ahmed, Suriye’deki kadınların durumu ve bölgedeki gelişmeleri gazeteci Aysel Işık’a değerlendirdi. Afrinli bir kadın olarak 1990’lardan bu yana kadın mücadelesinde yer alan İlham Ahmed, “Birçok siyasi ve toplumsal çalışmaların örgütlenmesinde bulundum. Bir dönem TEV-DEM çalışmalarına katıldım. 2012 yılında kuruluşunda yer aldığım inisiyatifle beraber Kuzey ve Doğu Suriye’de diplomasi çalışmalarına başladım” dedi. “Elbette ki anlattığım gibi çok kolay olmadı” diyen Ahmed, şöyle devam etti:
“Söz ettiğiniz Orta Doğu coğrafyası her bakımdan kadın için engellerle örülen bir duvar niteliği taşıyor. Bu duvarları yıkmak için kişide keskin bir mücadele sabrı olması gerekir. Her çalışma alanının zorlukları elbette ki vardır. Bu zorlu alanlardan biri de diplomasi çalışmasıdır. Kadın yaşam ölçülerini ve bakışını bu çalışmalara yansıttığınızda müthiş bir erk akıl karşınıza çıkıyor. Ama diğer yandan Kürt kadının mücadeleci damarı, oluşturulan tüm zihniyet karşısında, alternatif bir yaşamın, çalışmanın kapısını da aralıyor.
Bizler bu zihniyetle her an bir mücadele içerisindeyiz. Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar yıllardır eşsiz bir direniş yürüttüler, yürütüyorlar. Kadınlar; savaş, siyaset ve ekonomi alanında en önde yerini aldı ve rol biçtiler kendilerine. Deyim yerindeyse kendi yollarını bedeller vererek açtılar. Bu yüzden de bu çok önemli ve kıymetlidir. Bu tecrübelerimiz ve çalışmalarımız Orta Doğu coğrafyasında kalıcı bir değişim sağlayacaktır. Ez cümle yaşamın tüm damarlarını kadınların kendi perspektifiyle yeniden inşa etmesi dünyayı yaşanır kılacaktır.”
‘Kadınlara tendi iradeleriyle yol alma fırsatı tanınmamıştır’
Suriye’deki kadınların durumuna ilişkin İlham Ahmed, “Suriye toplumu aslında İslami bir toplum olmayıp din açısından da keskin ve sert ölçülere bağlı olamayan bir toplumdur. Suriye’de bir Sünni İslamiyet’in dışında Dürzi, Alevi, Kürt ve Hristiyan kesimlerden de halkların varlığı söz konusudur. Bu kesimlerde kadınlara yönelik sert ve sınırlayıcı yaklaşımlar söz konusu olmayıp toplum ve toplumsallıktan uzak bir yaşam zorunlu kılınmamış ancak genel itibariyle kadınlara kurum, kuruluş ve toplum içerisinde kendilerini özgür bir şekilde ifade etme ve kendi iradeleriyle yol alma fırsatı da tanınmamıştır.” bilgisini verdi.
‘Kadınlar daha aktif ve örgütlü bir tutum sergilemeli’
İlham Ahmed, Esad rejiminin devrilmesinin ardından kadınların nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda da şunları söyledi:
“Kadınların Suriye krizinin ardından siyasi, ekonomik ve toplumsal birçok konunun karar mekanizmasında yer alma istekleri en üst düzeye ulaşmış ve Suriye kanunlarının esas maddelerinde kadınlara yönelik adalet ve eşitlik tutumlarının gelişeceğine yönelik toplumda bir umut yeşermiştir. Ancak şu an ki durum itibariyle bazı şeylerin sözel olarak ifade edilip pratikte aksinin uygulanmasıyla kadın haklarının göz ardı edildiği çok açıktır. Bu durum da kadınlar açısından birçok tehlikeye yol açmaktadır. Bu nedenlerden ötürü kadınlar daha aktif ve örgütlü bir tutum sergilemeli ve bu konularda güçlü kaynakları olmalıdır ki hem kanun komitesinde hem de değişiklik yapabilmeleri amacıyla yönetimde kendilerine yer verilebilsin.”
SDG ve Şam hükümeti arasındaki anlaşma
SDG ve Şam iktidarı arasında imzalanan anlaşmaya dair de konuşan İlham Ahmed, şu aktarımda bulundu:
“Yapılan anlaşmalar konusunda Şam’daki anlaşmayı biliyoruz. Şu an Şam’a hükmedenlerin geçmişleri belli ve göz önündedir. El Kaidelerin temeline dayandıklarını bütün dünya biliyor. Ancak devletlerarası bütün tarafların, kendilerini bu bilinçten ne kadar uzak tutabileceklerini ve değiştirebileceklerini görmek için onlara şans verdikleri çok net bir şekilde ortadadır ve bütün dünya da bu durumun takipçisidir. Doğrusu Suriye’de tekçiliğin örgütlendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yani ileriki süreçlerde Suriye’de sert İslami uygulamalar hakim olmaya başladığında birçok kadın bu durumun kurbanı olup haksızlığa maruz kalacaktır. Yapılan anlaşmalar, Suriye toprağının birliği ve aynı zamanda özsavunma doğrultusunda oluşturulan kurumlar ve merkezi olmayan bağımsız yönetim çerçevesinde yapılmalıdır. O anlaşmanın ne şekilde olacağı yani SDG’nin orduya nasıl dahil olacağı ve mekanizmalarının ne olacağı konusunda oluşturulacak komitelerde tartışmalar yürütülecektir.”
Şeyh Maksut ve Eşrefiye mahallelerindeki durum
Anlaşma kapsamında SDG, Şeyh Maksut ile Eşrefiye mahallerinde kontrolü HTŞ yönetimine devremişti. Buna dair ise İlham Ahmed, şunları ifade etti:
“Halep’e bakıldığında iki mahallenin büyük bir kesimini Kürtler oluşturmaktadır. Kürtler orayı oluşturmuş ve mal mülk sahibi olarak tarihte uzun bir süre boyunca yaşamlarını orada sürdürmüşlerdir. Kürtler bu bölgelerde tam anlamıyla bir tarihi yaşamıştır. O bölgelerde gerçekleşen en ağır savaşlara karşı kendisini korumuş; tecrit, kuşatma ve kendi değerlerinden uzaklaştırılma politikalarıyla ve hatta gerek rejimin gerekse çetelerin saldırılarıyla birlikte katliam gerçeğiyle yüz yüze kalmıştır. Ama her şeye rağmen bu halk orda kalıp kendisini savundu. Orada bulunan halkın büyük bir kesimi Afrin halkıydı. Oradaki halk birçok kere sürgün edilmiş ancak yerinden sürgün edilenler bile Şeyh Maksut mahallelerine yerleşmiştir. O nedenle oradaki durumun iyileştirilmesi istenmiştir. Böylece hem dokunulmaz yani korunmuş kalacak hem de o iki mahallede Halep yönetimi çerçevesinde asayiş ve hizmet güçleri bağımsız bir şekilde yeni bir savaş sürecine girmeden yaşamlarını devam ettirebileceklerdir. Bu anlaşmalar da bu esaslar üzerine yapılmıştır.”
‘Suriye’yi ne bekliyor?’
“Suriye’yi ne bekliyor?” sorusuna ise İlham Ahmed, şu yanıtı verdi:
“Gelecekte bu kanunların esasları tartışıldığında; Suriye’deki genel sistemin, yeni Suriye çerçevesinde genel anlaşmanın nasıl olacağı; koruma ve dış bağlantıların, siyaset ve ekonomi nasıl yürütülecek gibi daha birçok konu bizi de düşündüren konulardır. Bu çerçevede bütün bu konuları önemli buluyoruz. Savaş yerine ateşkes ve barış olması, bu ateşkes çerçevesinde de yeni Suriye’nin oluşturulabilmesi için rol üstlenmemiz gerekiyor. Yani Kuzeydoğu Suriye’de bağımsız yönetim olan SDG’nin yeni Suriye oluşumunda çok ciddi ve etkili bir rol üstlenmesi gerekiyor. Bizim de amacımız bu yöndedir.”
‘Değişim bu topraklarda adaletin önünü açacaktır’
“Orta Doğu’da kadın mücadelesinin büyümesi ve erkek akla karşı kolektif mücadelenin gelişmesi için ne mesaj vermek istersiniz?” sorusuna ise İlham Ahmed’in verdiği yanıt ise şöyle:
Erkek aklı yaşamın her yerinde varlığını gösterirken bu durum kurumlarda da söz konusu. Sistemsel olarak kadının düşürülmesiyle beraber kendisini dönüştürmeyen kadınlar da söz konusuydu. Kuzey ve Doğu Suriye’de kadının kendi gerçekliğinin peşine düşmesinin ardından bu erkek zihniyetinde de bir mücadele ve değişim dönüşümü sağladı. Kadının kolektif yaşam ve çalışma tarzı erkekle ortak çalışmanın zeminini oluşturdu. Bu durumda çok önemli bir yerde duruyor. Erkek akıldan kurtuluş Orta Doğu coğrafyası için önemli bir değişimi de kendisiyle beraber getirecektir.
Erkek ve kadınlar arasındaki ortak amaç (umut) adalet esasına dayanır. Kadınların dayatılan köle yaşamdan kurtulması gerekir. Bu nedenledir ki içinden geçtiğimiz yüzyıl çok önemli bir dönemdir. 21. yüzyıl kadın yüzyılıdır. Kadınların bu yüzyılda yeni yaşamın inşası için kolektif bir tarzda mücadele etmesi gerekir. Değişim bu topraklarda adaletin önünü açacaktır. Umudumuz da gücümüz de dipdiridir.”