İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs bölgesel stratejik ortaklıklarını güçlendiriyor

İsrail’in Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile yakın ilişkiler geliştirdiği, Kıbrıs’ta bulunan doğalgaz sayesinde de ortak politikalar geliştirilebileceği belirtiliyor.

İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs bölgesel stratejik ortaklıklarını güçlendiriyor
İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs bölgesel stratejik ortaklıklarını güçlendiriyor
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 15 Mart 2025 23:47
  • Güncellenme: 16 Mart 2025 20:59

Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis, Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos ve İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Atina’da bir araya geldi.

Üçlü görüşmenin ardından bakanlar ortak basın açıklamasında bulundu.

Saar, üç taraf arasındaki ekonomik işbirliğini artırmak için birlikte çalışacaklarını belirterek, bölgesel tehditlerin devam ettiğini söyledi.

Jeopolitik bir denklemde değişmeyen tek şeyin coğrafya olduğuna işaret eden Yerapetritis, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail’in, Doğu Akdeniz’i Orta Doğu ile birbirine bağladığını belirtti.

Yerapetritis, ticaret, ekonomi ve deniz alanların korunması gibi konularda üçlü işbirliğinin artırıldığını vurgulayarak, “Aramızdaki enerji işbirliğine ve bağlantılarına büyük önem veriyoruz.” diye konuştu.

Kıbrıs meselesinin de Yunanistan’ın en önemli dış politika konusu olduğunu ifade eden Yerapetritis, “Sorunlar ve ayrışmalar ile dolu bir dünyada tek çözüm birlikteliktir.” dedi.

Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı Kombos ise görüşmede üçlü işbirliği ile bölgesel gelişmelere de odaklandıklarını dile getirerek, Suriye’deki gelişmelerin her üç tarafı da endişelendirdiğini kaydetti.

The Media Line tarafından yapılan habere göre, İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan arasında yapılan görüşmelerde enerji, sığınmacılar, turizm, çevre, su yönetimi ve bilimsel araştırmayla teknolojide işbirliği gibi konular görüşüldü.

Görüşmelerde İsrail’in yeni bulduğu doğalgaz rezervlerine dair konuşulduğu da belirtilirken, Ocak ayından beri Yunanistan ve İsrail’in güvenlik dahil olmak üzere çeşitli konularda işbirliği yapmakta olduğu biliniyor.

Enerji rekabetinin yeni sahası: Doğu Akdeniz

Doğu Akdeniz, son yıllarda enerji kaynakları ve deniz yetki alanları nedeniyle uluslararası bir çekişme sahasına dönüştü. Bu bağlamda, İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasındaki işbirliği, bölgedeki enerji denklemini şekillendiren önemli bir unsur olarak öne çıkıyor.
Türkiye’nin bileşenleri bakımından 2019’da oluşturulan EastMed/Doğu Akdeniz Gaz Forumu(Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs, İtalya ve Ürdün) ile benzerlikler taşıyan bu ittifaka karşı geliştirdiği Mavi Vatan Doktrini, gerilimin temel dinamiklerinden biri haline geldi.
İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasındaki işbirliği, Doğu Akdeniz’de 2000’li yılların ortalarından itibaren keşfedilen doğalgaz rezervleriyle ivme kazandı. Enerji kaynaklarını küresel pazara ulaştırmayı hedefleyen EastMed Boru Hattı Projesi ve 2 Ocak 2020’de Atina’da imzalanan EastMed anlaşması, İsrail’in Leviathan ve Tamar sahalarından, Kıbrıs’ın Afrodit sahasından ve potansiyel diğer rezervlerden elde edilecek gazın, Girit ve Mora Yarımadası üzerinden Avrupa’ya taşınmasını öngörüyor. Yaklaşık 1900 kilometre uzunluğunda planlanan bu boru hattının maliyetinin 6-7 milyar Euro civarında olduğu tahmin ediliyor.

Doğu Akdeniz’de enerji hamlesi 

İsrail, 2009’da Tamar (320 milyar metreküp) ve 2010’da Leviathan (600 milyar metreküp) sahalarını keşfetti. Güney Kıbrıs ise 2011’de Afrodit sahasında (130 milyar metreküp) gaz buldu. Yunanistan, bu projede lojistik bir köprü olarak yer alarak enerji merkezi olma hedefini destekledi. Üç ülke, bu rezervleri Avrupa’ya ulaştırarak Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmayı amaçlıyor.
Kıbrıs sorunu, Ege Denizi’ndeki yetki alanları ihtilafları ve Türkiye’nin bölgedeki sondaj faaliyetleri, bu ittifakı Türkiye’ye karşı bir cepheye dönüştürüyor.
ABD ve Avrupa Birliği (AB), EastMed projesini stratejik bir hamle olarak destekledi. ABD, 2021’e kadar projeye gözlemci statüsüyle katıldı, ancak Biden yönetimi ekonomik nedenlerle desteğini çekti. AB ise enerji çeşitlendirmesi açısından projeyi cazip buluyor.
Bu ittifak, 2019’da Mısır’ın ev sahipliğinde kurulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EMGF) ile daha geniş bir çerçeveye oturdu. Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs, İtalya ve Ürdün’ün kurucu üyeleri olduğu forum, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ı dışta tutarak bölgedeki enerji paylaşımını koordine etmeyi amaçlıyor.

Türkiye’nin Mavi Vatan Doktrini ve gerilimdeki rolü 

Türkiye, Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun kuruluşundan bu yana bölgedeki gelişmelere Mavi Vatan Doktrini üzerinden yanıt veriyor. 2006’da emekli Tümamiral Cem Gürdeniz tarafından ortaya atılan bu doktrin, Türkiye’nin deniz yetki alanlarını genişletmeyi ve bölgedeki haklarını korumayı hedefleyen bir stratejik vizyonu temsil ediyor. Doktrin, Türkiye’nin 462 bin kilometrekarelik bir deniz alanını (karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge) kapsama iddiasını içeriyor ve Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarında Türkiye’nin olmadığı bir denklemi reddediyor.
Türkiye Mavi Vatan Doktrini’nin pratik adımları kapsamında 2019’da Fatih ve Yavuz sondaj gemilerini Kıbrıs açıklarına göndererek Lefkoşa yönetiminin ruhsat verdiği alanlarda doğalgaz aramalarına başladı. Bu hamle, Güney Kıbrıs ve AB tarafından “hukuksuz” olarak nitelendirildi. Türkiye ise, Kıbrıslı Türklerin haklarını savunduğunu öne sürdü. Şubat 2019’da Mavi Vatan tatbikatı, 100’den fazla gemiyle Türkiye’nin en büyük deniz tatbikatı olarak tarihe geçti ve bölgedeki askeri caydırıcılık adımlarından biri oldu.
2020 itibarıyla ise Mavi Vatan Doktrini kapsamında günlük politik dilin kısa süreli bir misafiri vardı: NAVTEX. Kıyı şeridinden itibaren 200 – 400 deniz mili bandında orta frekansta gemilere ve denizcilere, meteoroloji tahminleri, seyir bilgileri, aciliyet, emniyet ve seyir kısıtlamaları hakkında duyuruları otomatik olarak ileten uluslararası haberleşme sistemi olan NAVTEX, 2020 yaz aylarından itibaren Türkiye’nin, savaş gemileri eşliğinde seyre çıkan sondaj gemileri için sık sık ilan edilmeye başlandı. Ta ki dönemin dış politikasındaki ‘yumuşama’ hamleleri kapsamında 2020 Aralık ayında sessiz sedasız Antalya Körfezi’ne demir atana kadar.

Libya’daki iç savaştan enerji savaşına cephe açmak

27 Kasım 2019’da Türkiye, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması” anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşma, Türkiye’nin güney kıyıları ile Libya’nın kuzey kıyıları arasında bir deniz koridoru oluşturarak Yunanistan’ın Girit ve Rodos üzerinden iddia ettiği yetki alanlarını kesti. EastMed projesinin rotasını kesintiye uğratan bu hamle, Türkiye’nin bölgedeki ‘oyun bozucu’ rolünü pekiştirdi.

Bölgesel ve tarihsel gerilimlerin yansımaları 

Türkiye diğer yandan da EastMed’i “gerçeklikten uzak” ve “Türkiye ile Kıbrıslı Türkleri dışlama amacı güden siyasi bir oluşum” olarak tanımladı. Dışişleri Bakanlığı, forumun işbirliği değil, Türkiye’yi izole etme niyeti taşıdığını belirtti.
Doğu Akdeniz’deki gerilimde Kıbrıs sorunu bağlamında Türkiye, Güney Kıbrıs’ın adayı tek başına temsil edemeyeceğini savunuyor. Güney Kıbrıs’ın İsrail ve Mısır’la yaptığı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları, Türkiye tarafından tanınmıyor.
Yunanistan’ın Meis Adası ve Güney Ege’deki bazı bölgeler üzerinden yetki alanları iddia etmesi ve Türkiye’nin “adaların kıta sahanlığı olamaz” tezine dayalı itirazı gerilimin dinamiklerinden. 2020’de Oruç Reis gemisinin sismik araştırmaları, Yunanistan ile askeri bir karşı karşıya gelme riskini doğurdu.
Gerilimde AB, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı desteklerken, Türkiye’ye 2019’da sınırlı yaptırımlar uyguladı. NATO ise Türkiye-Yunanistan arasında arabuluculuk yapmaya çalıştı. ABD Trump döneminde Eastmed’e destek verdi, Biden yönetimi ise EastMed’den çekildi.