• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Özel: Esenyurt’a gitme, Mardin’e gitme sonra Kürtlerden cumhurbaşkanı adayına oy iste

Özel: Esenyurt’a gitme, Mardin’e gitme sonra Kürtlerden cumhurbaşkanı adayına oy iste

“Konuşmanın o ölçekte yapılacağından Tayyip beyin haberinin olmadığını biliyoruz. Devlet bey, bunu iki ihtimalle yapmış olabilir. Bir tanesi ön kesmek, bir tanesi ön açmak. Ön kesiyorsa büyük bir ittifak kriziyle karşı karşıyayız. Ön açıyorsa büyük bir teknik yetersizlikle karşı karşıyayız.”

Özel: Esenyurt’a gitme, Mardin’e gitme sonra Kürtlerden cumhurbaşkanı adayına oy iste
Özel: Esenyurt’a gitme, Mardin’e gitme sonra Kürtlerden cumhurbaşkanı adayına oy iste
Kemal Avcı
  • Yayınlanma: 13 Kasım 2024 13:36
  • Güncellenme: 16 Kasım 2024 22:01

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, aralarında İlke TV’nin de bulunduğu bazı basın yayın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya geldi.

Özel’in gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Bir yandan iç cephenin güçlendirilmesinden bahsedilirken diğer yandan kayyım atamaları…. 1 ekim sonrası yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İhtimallerden biri ittifaktaki partiler arasında bir uyumsuzluk söz konusu. Tayyip beyin Devlet beye yaptığı ziyarette bir dosya sunması ve “buna göre bir şeyler yapmamız, takdir sizin” demesi. O da “Peki efendim” deyip sonra da bu konuda yapılacak, atılacak adımların önünü kesecek en aykırı adımı gündeme getirmesidir.

Güneydoğu’da yapılacak bir barış yemeğinden önce Sayın Bahçeli konuşmasını yaparken bir odada o barış yemeğini organize eden bölgenin milletvekilleri ve iki partinin önde gelenleri var. Bu konuşma odaya bomba gibi düşüyor ve o odayı Tayyip bey arıyor ve soruyor. Ben şahitlerinden dinledim, “Devlet bey bir şeyler demiş bana onun kaydını yollayın” falan. Konuşmanın o ölçekte yapılacağından Tayyip beyin haberinin olmadığını biliyoruz. Devlet bey, bunu iki ihtimalle yapmış olabilir. Bir tanesi ön kesmek, bir tanesi ön açmak. Ön kesiyorsa büyük bir ittifak kriziyle karşı karşıyayız. Ön açıyorsa büyük bir teknik yetersizlikle karşı karşıyayız.

Teknik yetersizlikten ne kastediyorsunuz?

Teknik yetersizlikten kastım şu, dünyadaki çatışmalı süreçlerin nasıl çözüleceği konusunda bir müktesebat gelişmiş. Bunu takip edenler başarıyor, takip etmeyenler başaramıyor. Başaran örneklerini İrlanda’da görüyoruz, başaramayan bir sürü örnek var dünyada ama en iyi örnek bizimkisi, geçen seferki. Yine son bu normal yolu izlemeyip yeni bir icatta bulundun. Dünyanın hiçbir yerinde bir süreç örgütün başını kürsüye davet edip, “sen söyle silah bıraksınlar ama sorun yoktur” denilerek çözülmemiş.

Çatışmalı süreçlerin nasıl çözüldüğü çok belli. Müzakere öncesi dönem, müzakere dönemi… Örneğin müzakere öncesi dönemde samimiyet, birbirine tutulmayacak sözlerin verilmemesi, şeffaflık. İki süreç arasında önceden planlanmamış karşılıklı jestlerin yapılması. Hatta süreci kuvvetlendiren, karşı tarafın beklemediği jestlerin karşılık beklenmeden yapılması. Bu başta anlaşılmış kontrollü jestlerden daha çok etki yapıyor. Sonra müzakere sürecine geçiliyor. Burada toplumsal kabulü olan legal bir zemin bulmak lazım. Bizim aklımıza TBMM dışında bir zemin gelmiyor. Bu legal zeminde şeffaflık, özellikle samimiyet, karşılıklı güven ve toplumsal mutabakat. Türk toplumu ne zaman mutabık olur böyle bir şeye. Örneğin şehit aileleri ve gaziler de o masada konuşulanlardan haberdar ve mutabıksa olur. Benim böyle bir kırmızı çizgim var.

Devamında bu süreç çözüm aşamasına geçecek. Müzakere aşamasında planlanan adımlar atılmaya başlanacak. Sonra bir toplumsal mutabakatın teyit dönemi gerçekleşecek. Sonrasında da artık izleme ve garantörlük dönemi yaşanacak.

Bu kadar çatışmaların çözümüne yönelik bir müktesebat birikmişken 3000 yıl önceki gibi ben bildiğim yöntemle apandisti alırım diyorsa Devlet bey olmayacak bir şey öneriyordur ya da teknik eksiklik vardır, hastayı öldürüyordur. Her ikisi de kötü.

Devlet Bahçeli’nin amacını anladınız mı?

Hayır. Eldeki verilerle ancak tahmin yürütülebilir. Bence şunu düşünüyor demek bana yakışmaz. Ben ihtimalleri saydım. Ya ortağının önünü açacak gibi yapıp önünü tıkıyor ya da ortağının önünü açmak isterken teknik bir hata yapıyor.

Bu iktidarın Abdullah Öcalan’la müzakere ettiği noktasında hiçbir şüphe yok ama izlenecek yol haritası konusunda Bahçeli’nin koyduğu yolu Erdoğan aldı başına koydu. Dedi ki, “rahatlatacak çok önemli bir iş yaptı.” Ama bu mesele sahada itirazla karşılaşıyor, Erdoğan bu yüzden fren yapıyor. Zaten onun hedefi Abdullah Öcalan’ı meclise getirmek değildi, onun açısından da sürpriz oldu. Bu frenleme de 2-3 haftadır Devlet Bahçeli’ye “sözlerimin arkasındayım” dedirtiyor. Bir lider sürekli “sözlerimin arkasındayım” diyorsa arkasında beklediği birilerini bulamadığındadır.

Kayyım atamaları konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli arasında bir yaklaşım farkı var mı?

Şöyle var, Devlet bey her ne kadar Kürt sorunu yoktur dese de, bir sorun olduğunu öncelikle kabul etmen, sonra da bu sorunu ne yarattı, nasıl çözeriz demen lazım. Toplumsal mutabakat yaratıyorken işin bir tarafı şehit yakınları ve gaziler olduğu kadar bir tarafını da Kürt sorunun veya terörün bu kadar tırmanmasına sebep olurken mağdur edilmiş Kürtlerin kendi meselelerinin hallolacağına, anayasada yazıldığı gibi eşit yurttaş olacağına, bir daha köylerinin boşaltılmayacağına, seçtikleri belediye başkanlarına kayyum atanmayacağına emin olmaları lazım. Tam bu noktada toplumsal mutabakat ararken, bir yandan şehit annelerine “Öcalan gelip mecliste konuşacak” deyip bir imkansızlığı ifade ediyorsun diğer yandan da “Kürtler biz sizin sorunlarınızı çözeceğiz, Abdullah Öcalan’ı da serbest bırakacağız ama seçtiğiniz belediye başkanlarına da kayyum atayacağız”. Bu ne yaman çelişkidir. Bu ne perhiz ne lahana turşusu.

Esenyurt’ta DEM Partililerle aynı otobüs üzerinde konuşmanıza kendi seçim bölgelerinden çok tepki geldiğini söyleyen milletvekilleriniz var…

CHP’nin son dönem politikalarına inanılmaz bir destek var. Özellikle merkez sağ seçmende, AK Parti’den kopan seçmende. Esenyurt başka bir tartışma. Esenyurt’u yapanlar iki yere yapıyorlar. CHP, kendi belediyesine kayyum atanmış, ensesine vurulup lokması alınmış bir acziyet içinde kalırsa da zayıflar, belediye başkanını ve Esenyurt’un iradesini savunursa da zayıflar. Ben ne Esenyurt’ta, ne Mardin’de, DEM’in eş genel başkanlarıyla aynı otobüse çıkmadım, onlar varken ben yoktum, ben varken onlar yoktu. Orda bir karar vermeniz lazım. Ya kendiniz gibi olacaksınız ve insanların elbette duyguları istismar edilecek buna göğüs gereceksiniz. Ben Esenyurt belediye başkanıma ya da Ahmet Türk gibi birine kayyum atandığında çıkıp da o konuşmayı yapmıyorsam zaten ben ben olmaktan çıkmışım. CHP’ye yıllardır kaybettiren şey, “ne derler” siyasetidir. Oyuna gelmeyelim diye diye başka bir oyuna geliyorsunuz. Sen Esenyurt’a gitme, Mardin’e gitme sonra Kürtlerden cumhurbaşkanı adayına oy iste. Bu Kürtlerle bir çıkar ilişkisi kurmak değil, Kürtlerin de gelecekte ki demokrasi taleplerini CHP’nin karşılayacağına ilişkin organik bir ilişki kurmak istiyoruz. Seçimden üç gün önce gidip de kapalı kapılar ardından bir şey konuşarak bir şey yapamazsınız. Bu tabi, milliyetçi hassasiyeti yüksek bir grup seçmende rahatsızlık yaratabilir. Ama siyaset anlık yapılan ama orta vadeli sonuçlar doğuran bir şeydir. Orda sahicilik önemli. Ne derler siyaseti, acaba şöyle mi anlarlar düşüncesi sizi siz olmaktan çıkarıyorsa siyaset yapmayacaksınız.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İlke TV Ankara Temsilcisi Kemal Avcı

Suriye’ye yönelik bir kara hareketi olabilir mi?

Bu arkadaşlar Amerika’yla nerde anlaştı, Rusya’yla nerde ayrıştı, tampon bölgeye ne diyorlar bilmiyoruz. Şimdi yapacağı harekatı ÖSO’ya yaptırıp, hava desteği de sağlayıp mehmetçik operasyon yapıyor diye bir hazırlık içindeler. Çünkü şu anda hava kuvvetleri dışında silahlı kuvvetlere herhangi bir operasyon hazırlığı talimatı yok. Hem ÖSO operasyon yapacak hem bizimkiler sınır ötesi operasyon yapıyoruz diyecekler. Erdoğan’a Mehmetçiğin kanı üzerinde bir Rus ruleti ya da Amerikan pokeri oynamamasını tavsiye ederim. Ben de zaten önümüzdeki hafta diye müjdelenen operasyonun silahlı kuvvetlerin kara unsurlarıyla yapılmayacağını biliyorum ama bunun öyleymiş gibi pazarlanmasını doğru bulmuyorum.

İsrail Türkiye için bir tehdit mi?

İsrail Türkiye’ye saldırmaz. Türkiye’ye saldıracak askeri gücü de yok, siyasi gücü de yok. Türkiye için esas tehdit birilerinin, yersiz yurtsuz kalan Hamas’a kucak açıp, Türkiye’de bir yapılanmaya teşvik etmeleri olur. Bu Türkiye için büyük bir tehlike olur.

CHP, Trump’ın seçilmesine nasıl bakıyor?

Kuvvetle ihtimal Trump en fazla bir buçuk 2 yılını Tayyip beyle kalanı bizimle geçirecek. Onun da son dönemi. Türkiye bu süreci nasıl götürmeli diye bakıyorum. Bir kere kişisel değil kurumsal ilişkilerle ilerlemek lazım. Geçen dönem bunun çok cezasını çektik. Türkiye cumhuriyetinin cumhurbaşkanına Amerikan başkanının efendim ailenin serveti, petrol kaçakçılığı, kuzey ırak petrolleri üzerinden sorular sorması, senin ekonomini mahvederim diye tweetler atması ya da akıllı ol, aptal olma diye mektup yazması her iki tarafın da tercih edeceği şeyler değil.