Glasgow Rangers ile Celtic arasındaki rekabet, futbol dünyasının en köklü ve karmaşık derbilerinden biri. İskoçya’nın Glasgow kentinin iki köklü ekibini karşı karşıya getiren ve ‘Old Firm’ olarak bilinen derbi, yalnızca saha içindeki bir mücadele değil, aynı zamanda sosyal, sınıfsal, ulusal ve mezhepsel farklılıkların bir yansımasıdır. İskoçya’nın en büyük şehri Glasgow’un bu iki devi, tarihsel süreçte Britanya Krallığı’na yakınlık ve düşmanlık gibi konularda da zıt kutuplarda yer aldı.
Kıtlığın neden olduğu göç ve mezhepsel ayrım
Rangers-Celtic rekabetinin temelleri, 19. yüzyılın sonlarına dayanıyor. Rangers, 1872 yılında Glasgow’un batısında, Protestan İskoçlar tarafından kuruldu ve kısa sürede İskoçya’nın yerli, muhafazakâr kesiminin sembolü haline geldi. Celtic ise 1887’de, Glasgow’un doğusunda, İrlanda’dan göç eden Katolik göçmenleri ekonomik, mezhepsel ve sosyal anlamda desteklemek amacıyla rahip Brother Walfrid tarafından kuruldu.
İskoçya’ya İrlandalıların göç etmesinin temel nedeni ise adada 1845-1852 yılları arasında yaşanan patates kıtlığıydı. Bu süreçte İrlanda’da yaklaşık 1 milyon insan öldü, 1 milyondan fazlası ülkeyi terk etti. Nüfus %20-25 oranında azaldı. Kıtlığın en zor dönemi ise, “Kara ’47” olarak bilinen 1847’ydi.
Kıtlığın nedeni, patates ürünlerini mahveden phytophthora infestans patojeniydi. Patates ürünlerini kara bir çamura dönüştüren ve yanıklık olarak adlandırılan bir hastalığa yol açıyordu. İrlanda’da, toprak ağalığına dayalı bir ekonomik sistem vardı ve tarım, çoğunlukla patatese bağımlıydı.
İki kulübün kuruluş amaçları, derbinin mezhepsel karakterini ortaya koyuyor. Rangers Protestanlığı, Celtic ise Katolikliği temsil ederken İrlanda’dan yaşanan bu göç Old Firm’ün sosyal ve sınıfsal arka planını oluşturdu.
Bu mezhepsel ayrım, zamanla saha dışına taşarak Glasgow’un toplumsal yapısını etkiledi. Rangers taraftarları arasında Protestanlık baskınken (taraftarların yaklaşık %65’i kendini Protestan olarak tanımlıyor), Celtic taraftarlarının büyük çoğunluğu (%74 civarında) Katolik kimliğini benimsiyor.
Tarihsel olarak, Rangers’ın uzun yıllar Katolik futbolcu transfer etmeme politikası, bu ayrılığı daha da keskinleştirdi. 1970’ler ve 80’lerde bu tutum medyadan tepki alsa da, rekabetin dini boyutu asla kaybolmadı. Öyle ki, Glasgow’da yanlış mahallede yanlış takımın formasını giymek, ciddi fiziksel riskler doğurabiliyordu.
Rekabetin sınıfsal boyutu, mezhepsel ayrımla iç içe geçmiş bir durumda. Rangers, genellikle Glasgow’un daha varlıklı, Protestan ve şehir merkezine yakın kesimleriyle özdeşleştirilirken, Celtic, işçi sınıfından gelen İrlandalı göçmenlerin ve yoksul Katolik toplulukların tarafından yoğun ilgi gördü. Celtic’in kuruluş amacı olan İrlandalı göçmenlerle dayanışma, kulübü alt sınıfların temsilcisi yaparken, Rangers zengin ve muhafazakâr elitlerle anılır oldu. Bu sınıfsal zıtlık, taraftar gruplarının birbirine karşı tutumunu sertleştiren önemli bir unsur olarak öne çıktı.
Ulusal kimlik ve İrlanda-İskoçya çatışması
Ulusal kimlik, bu derbinin bir diğer önemli katmanı olarak belirginleşti. Rangers, İskoçya’nın Britanya Krallığı içindeki yerini savunan, unionist (Birleşik Krallık yanlısı) bir duruş sergiledi. Taraftarlarının tribünlerde sıkça İskoçya ve Birleşik Krallık bayraklarını dalgalandırması, bu kimliğin açık bir göstergesi oldu.
Celtic ise İrlanda kökenli bir kulüp olarak, İskoçya’nın İngiltere’den bağımsızlığını savunan ve İrlanda yurtseverliğine sempati duyan bir çizgide. Celtic tribünlerinde İrlanda bayraklarının sallanması, bu ulusal karşıtlığın somut bir ifadesi oldu. Celtic tribünlerinde ayrıca dönem dönem Bask, 7 Ekim 2023’ten sonra ise hemen her maçta Filistin bayrakları ya da koreografilerine rastlandı.
Bu ulusal ayrım, 18. yüzyıldan beri İrlanda’dan İskoçya’ya göçlerle şekillendi. Özellikle 1840’lardaki kıtlık sonrası İskoçya’ya gelen İrlandalılar, yerli Protestan halk tarafından dışlandı ve Celtic, bu topluluğun sesi oldu.. Rangers taraftarları ise Celtic’i ‘yabancı’ ve ‘mülteci takımı’ olarak görerek, İskoç milliyetçiliğini Birleşik Krallık yanlısı bir anlayışla savundu. 20. yüzyılda yükselen milliyetçilik, bu iki kulübün arasındaki gerilimi daha da alevlendirdi.
Britanya Krallığı’na yakınlık ve düşmanlık
Rangers’ın Britanya Krallığı’na yakınlığı, kulübün tarihsel duruşunda açıkça görülür. Rangers taraftarları, monarşiyi destekleyen, Birleşik Krallık’ın birliğini savunan bir profil çizer. 1912-1923 yılları arasında kulüp başkanlığı yapan John Ure Primrose’un, Celtic taraftarlarını ‘bölücü papazlar’ olarak nitelendirmesi ve Rangers tribünlerine Birleşik Krallık bayrağı asılmasını teşvik etmesi, bu yakınlığın sembollerindendi.
Buna karşılık Celtic, Britanya Krallığı’na ve İngiliz egemenliğine karşı bir duruş sergiledi. Özellikle İrlanda Cumhuriyet Ordusu’na (IRA) duyulan sempati, Celtic taraftarlarının bir kısmında tarihsel olarak gözlemlenmiştir. Bu durum, Rangers taraftarlarını çileden çıkaran bir başka unsur olmuş, iki taraf arasındaki politik gerilim saha dışına taşarak zaman zaman şiddet olaylarına yol açmıştı.
Günümüz ve süren rekabet
Bugün, Rangers ve Celtic arasındaki rekabetin şiddeti geçmişe kıyasla azalmış gibi görünse de, temel dinamikler hâlâ canlı. İki kulüp, lig tarihinde 100’den fazla şampiyonluk paylaşmış durumda. Ancak bu derbi, sadece futbol başarısından ibaret değil; Glasgow sokaklarında, ailelerde ve toplumsal hafızada derin izler bırakmış bir kimlik mücadelesi. Bir ailede hem Rangers hem Celtic taraftarı bulmak neredeyse imkânsızdır ve bu, rekabetin ne denli köklü olduğunun bir kanıtı.
Sosyal sınıfların, ulusal kimliklerin ve mezhepsel inançların çarpıştığı Glasgow Rangers-Celtic derbisi, yalnızca bir futbol maçı değil. Her iki kulübün taraftarları arasında, toplumun sosyal yapısının, sınıfsal farkların, dini ve mezhebi inançların, ulusal kimliklerin ve Britanya Krallığı’na yönelik bağlılıkların ve karşıtlıkların karşı karşıya geldiği bir arena.
Stick the coronation where? 😂 pic.twitter.com/06jCSgpd55
— CeltsAreHere (@HereCelts) April 30, 2023
Celtic taraftarları İngiltere Kralı III. Charles’ın taç giyme törenini protesto ediyor.