• Ana Sayfa
  • Dosya
  • REUTERS: İran’ın Suriye’deki ‘Marshall Planı’ hayali, belgelerle ortaya çıktı

REUTERS: İran’ın Suriye’deki ‘Marshall Planı’ hayali, belgelerle ortaya çıktı

İran’ın, Suriye’yi ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’ya uyguladığı Marshall Planı’na benzer şekilde yeniden inşa etmeyi planladığını yazan Reuters, Şam’daki İran büyükelçiliğinde bulunan yüzlerce belgeyle, bu büyük stratejinin nasıl başarısız olduğunu ortaya çıkardı.

REUTERS: İran’ın Suriye’deki ‘Marshall Planı’ hayali, belgelerle ortaya çıktı
Foto: Hamaney posteri üstünde parçalanmış kağıtlar - REUTERS
REUTERS: İran’ın Suriye’deki ‘Marshall Planı’ hayali, belgelerle ortaya çıktı
İlke TV
  • Yayınlanma: 1 Mayıs 2025 20:36
  • Güncellenme: 2 Mayıs 2025 16:03

16 Aralık 2024’te, Suriye’nin başkenti Şam’daki İran büyükelçiliğinde, İran’ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in posterinin üzerinde parçalanmış evraklar bulunuyordu. Reuters, elçiliğin yağmalanmasının ardından binayı ziyaret ettiğinde, İran’ın milyarlarca dolarlık yatırımının izlerini ve başarısızlıklarını ortaya çıkaran yüzlerce belgeye ulaştı.

Habere göre, bu iddialı plan, İran’ın Suriye’deki ekonomi politikaları birimi tarafından hazırlanmış ve 2022 Mayıs tarihini taşıyan 33 sayfalık resmi bir çalışmada detaylandırılmıştı. Belgede “Marshall Planı”na birçok atıf yapılıyor; bu Amerikan planı, savaş sonrası Avrupa’yı yeniden canlandırmak için bir yol haritasıydı. Bu strateji başarıya ulaşmıştı: Beraberindeki sunuma göre, ABD “ekonomik, politik ve sosyo-kültürel bağımlılık” yaratarak Avrupa’yı kendine bağımlı hâle getirmişti.

Bir Soğuk Savaş uygulaması olan Marshall Planı, İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan iki kutuplu dünya (SSCB/Varşova Paktı/Doğu Bloku ve Batı-ABD/NATO) konjonktüründe, 1947’de ortaya atılan ve 1948-1952 yılları arasında uygulanan, esasen Doğu Bloku’na karşı NATO tarafını güçlendirmeyi amaçlayan  bir ‘ekonomik yardım’ paketiydi. Türkiye de bu ‘yardımlardan’ yararlanan 16 ülke arasındaydı.

Reuters muhabirlerinin, Aralık ayında İran’ın Şam’daki yağmalanmış büyükelçiliğini ziyaret ettiklerinde buldukları belge, Esad rejimini kurtarmak adına harcanan milyarlarca doları geri kazanmak için İran’ın nasıl bir strateji kurguladığını gözler önüne seriyordu. Elçiliğin içinde ve Şam’daki diğer bazı noktalarda bulunan yüzlerce belge – mektuplar, sözleşmeler, altyapı planları – İran’ın Suriye’yi kârlı bir uydu devlete dönüştürme çabasının detaylarını içeriyordu.

Çalışmadaki maddelerden biri şöyle diyordu:
“Suriye’yi yeniden inşa etmek için 400 milyar dolarlık bir fırsat ve İran’ın payı.”

33 sayfalık raporun işaretli kısmında yazan: “Suriye’yi yeniden inşa etmek için 400 milyar dolarlık bir fırsat ve İran’ın payı.”

Bu emperyal umutlar, Aralık ayında HTŞ’nin Beşar Esad’ı devirmesiyle yerle bir oldu. Esad Rusya’ya kaçarken, İran’ın milis güçleri, diplomatları ve şirket sahipleri de hızla ülkeden ayrıldı. İran’ın Şam’daki büyükelçiliği, Esad’ın devrilmesini kutlayan Suriyeliler tarafından yağmalandı.

Binanın zemininde İranlı yatırımcıların karşılaştığı zorlukları anlatan belgeler saçılmış durumdaydı. Reuters’a göre bu belgeler ve aylara yayılan araştırma, İran’ın Suriye’yi ekonomik bir uyduya dönüştürme girişiminin neden başarısız olduğunu ortaya koydu.

Reuters muhabirleri ayrıca İranlı ve Suriyeli bir düzineden fazla iş insanıyla görüşmeler yaptı, yaptırımların gri alanlarında faaliyet gösteren İran şirketlerinin ağını inceledi ve İran’ın terk edilmiş ibadet yerleri, fabrikalar, askeri tesisler gibi yatırımlarını yerinde ziyaret etti. Bu yatırımlar, saldırılar, yerel yolsuzluklar, Batı yaptırımları ve hava bombardımanları nedeniyle sekteye uğramıştı.

Bu yatırımlar arasında, İranlı bir mühendislik firması tarafından inşa edilen ve 411 milyon euroya mal olması beklenen Lazkiye kıyısındaki bir enerji santrali de yer alıyordu. Santral şu anda atıl durumda. Suriye’nin doğusundaki bir petrol çıkarma projesi terk edildi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e bağlı bir hayır kurumu tarafından inşa edilen 26 milyon dolarlık Fırat Nehri üzerindeki demiryolu köprüsü ise yıllar önce bir ABD koalisyonu hava saldırısında yıkıldı. Onarılmadı ve ödemesi de tam yapılmadı.

Elçilikte bulunan yaklaşık 40 projeye ait dosyalar, İran’ın Suriye’deki toplam yatırımlarının sadece küçük bir kısmını oluşturuyor. Ancak sadece bu dosyalarda bile, savaşın sonlarına doğru Suriye’nin İranlı şirketlere olan borcu en az 178 milyon dolar olarak hesaplandı. Eski İranlı milletvekilleri, Esad rejiminin İran’a olan toplam borcunun 30 milyar dolardan fazla olduğunu kamuoyuna açıklamıştı.

İranlı tüccar Hasan Şakhesi, Esad’ın kaçmasından hemen önce Lazkiye Limanı’na gönderdiği 16 milyon euro değerindeki yedek parça sevkiyatını kaybetti. “Suriye’de ofis ve ev kurmuştum. Hepsi gitti,” dedi. Mallar için hiç ödeme almadığını, sevkiyatın ortadan kaybolduğunu belirtti. “İran’ın Suriye ile olan uzun geçmişi silinip gitmesin istiyorum. Ama artık başka yerlerde iş aramak zorundayım.”

Sonuç olarak, İran’ın Marshall Planı’nı örnek alarak Suriye’yi kapsayan bir ekonomik imparatorluk kurma hayali, daha çok  ABD’nin Irak ve Afganistan’daki başarısızlıklarına benzedi.

Suriye iç savaşına Esad’ın yanında erken müdahale, İran’a Akdeniz’e açılan bu stratejik ülkede ciddi nüfuz kazandırdı. Ancak boşa harcanan yatırımların hikâyesi, bu girişimin mali risklerini ve Suriye ile İran’ın birbirine bağımlı haldeki dışlanmış rejimlerinin nasıl birlikte zarar gördüğünü ortaya koyuyor.

İran yönetimi için Esad’ın düşmesi ve Suriye planlarının çöküşü, oldukça zor bir döneme denk geldi. İsrail, İran’ın bölgedeki temel vekil güçlerini büyük ölçüde zayıflatmış durumda. ABD Başkanı Donald Trump, İran’ı ya nükleer programını sınırlandıracak bir anlaşma yapmaya ya da aksi takdirde olası bir askeri müdahaleyle karşı karşıya kalmaya zorluyor. Haberde İran’ın bölgesel rakipleri, özellikle Türkiye ve İsrail’in, Tahran’ın boşalttığı alanı doldurmak için hızla harekete geçtiği de yazıldı. Yeni oluşan Suriye hükümeti ise harap olmuş ülkeyi yeniden inşa etmeye çalışırken dondurulmuş çok sayıda altyapı projesiyle yüzleşmek zorunda kalıyor.

“Suriye halkının İran’dan kaynaklı bir yarası var ve bunun iyileşmesi uzun zaman alacak.”
— Ahmed el-Şara

Reuters muhabirleri, Beşar Esad’ın devrilmesinden sonra Suriye’de İran’a ait diplomatik, ekonomik ve kültürel etki merkezlerine gitti. Bu gezilerde yaklaşık 2.000 belge — ticaret sözleşmeleri, ekonomik planlar ve resmi yazışmalar dahil — fotoğraflandı ve bulundukları yerde bırakıldı. Gazeteciler daha sonra bu belgeleri analiz etmek ve özetlemek için Thomson Reuters’a ait yapay zekâ hukuk asistanı CoCounsel da dahil olmak üzere yapay zekâ araçları kullandı.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Baghaei, Aralık ayında yaptığı açıklamada, yeni Suriye yönetiminin önceki taahhütlere sadık kalmasını beklediklerini söyledi. Ancak bu, Esad ve İran destekçileriyle savaşmış olan Hayat Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) öncülüğündeki yeni hükümetin önceliği değil.

İran hükümet yetkilileri, Şara ve Suriye geçiş yönetiminden diğer yetkililer Reuters’ın bulguları hakkındaki sorulara yanıt vermedi.

Çoğu Suriyeli için Esad’ın ve İran destekli milislerin ülkeden ayrılması bir kutlama sebebiydi. Ancak İranlılarla çalışan bazı Suriyeliler, İran şirketlerinin çekilmesiyle işsiz kalmaları nedeniyle karışık duygular içinde.

Reuters muhabirleri, Beşar Esad’ın devrilmesinden kısa süre sonra Şam’daki İran büyükelçiliğini ziyaret etti. Bina darmadağın edilmişti ve zemin belgelerle doluydu.

Lazkiye’de atıl kalan elektrik santralinde çalışmış olan bir Suriyeli mühendis şöyle dedi:
“İran buradaydı, bu bir gerçekti. Bir süre bu durumdan geçim sağladım.”

Mühendis, geçen ay eski rejimle ilişkili Suriyelilere yönelik intikam cinayetlerinden sonra, İranlı bir şirkette çalışmış olması nedeniyle misilleme korkusuyla isminin açıklanmamasını istedi.

Lazkiye projesinin mali sıkıntılar, Suriye’deki yolsuzluklar ve İran’dan gelen niteliksiz işçiler nedeniyle sekteye uğradığını söyledi. Ancak tamamlanabilseydi, Suriye’nin zayıflamış enerji altyapısını ciddi şekilde güçlendireceğini belirtti. “O santral, Suriye’nin geleceği içindi” dedi.

Planın başındaki isim: Abbas Akbari

İran’ın Suriye’deki ekonomik planlarını uygulamakla görevlendirilen kişi, İran Devrim Muhafızları Ordusu’ndan inşaat mühendisi Abbas Akbari’ydi. Mart 2022’de dikkat çekici bir törenle, “İran-Suriye Ekonomik İlişkileri Geliştirme Ajansı” adını taşıyan bir birimin başına getirildi. Bu birimin görevi, iki ülke arasındaki ticareti artırmak ve İran’ın Suriye’ye yaptığı yatırımların geri dönüşünü sağlamaktı. Akbari’nin ekibi, Marshall Planı’nı model alan çalışmayı hazırlayan ekipti.

Akbari, sivil projelerdeki lojistik destek için Devrim Muhafızları’ndan silah arkadaşlarını devreye soktu.

Reuters muhabirleri, Şam’da yağmalanmış İran büyükelçiliğinde Akbari tarafından imzalanmış mektuplar buldu. Bu belgeler, Akbari’nin desteklediği projelerin ayrıntılarını ve bu projelere harcanan paraları içeriyordu. Dağınık belgelerin yakınında bir kasa ve bir kutu C-4 patlayıcı bulunmuştu. Akbari, Reuters’ın yorum talebine yanıt vermedi.

HTŞ üyesi, Şam’daki İran büyükelçiliğinde bulunan etkisiz hale getirilmiş bir C-4 bombasını tutuyor. REUTERS/Amr Alfiky

Ancak İran’ın Suriye’deki varlığı, Akbari’den çok daha önce başlamıştı. İranlı altyapı devi Mapna Grubu, 2008 yılında Şam yakınlarındaki bir enerji santralini genişletmek üzere ilk büyük sözleşmesini kazanmıştı. Bunu kısa süre sonra Homs kenti yakınlarında ikinci bir santral inşaatı izledi.

Bu anlaşmalar, 2011’de başlayan Suriye iç savaşından önce İran’ın Suriye’ye yaptığı büyük yatırım dalgasının bir parçasıydı. ABD yaptırımları, her iki ülkenin de Batı ile ilişkilerini kesmişti. Bu işbirlikleri, iki rejim arasındaki 1979’daki İran devrimine uzanan bir ilişkinin meyvesiydi. Bu devrim, Şah’ın devrilmesine ve İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasına yol açmıştı.

Suriye’nin eski devlet başkanı Hafız Esad, İran İslam Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk Arap liderdi ve 1980’lerde İran-Irak savaşında Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin Şii teokrasisine silah yardımı sağlamıştı. İki ülke, Lübnan iç savaşı sırasında — İran Hizbullah aracılığıyla — İsrail’e karşı birlikte savaştı ve 2003 sonrası Amerikan işgaline direniş için Irak’a savaşçı ve silah gönderdi.

İran’ın Irak, Suriye ve Lübnan’daki siyasi yatırımları yıllarca karşılığını verdi. İran gibi, Irak ve Lübnan da önemli Şii nüfusa sahip ülkelerdi ve Devrim Muhafızları tarafından desteklenen Şii paramiliter yapılar, Bağdat ve Beyrut’taki ardışık hükümetlerde baskın hale geldi. Suriye ise İran’ın “Direniş Ekseni” olarak adlandırdığı — İsrail ve Batı’ya karşı desteklediği silahlı gruplar ve devletlerden oluşan — yapıda silah ve insan gücü için kilit geçiş noktası hâline geldi.

İran nüfuzunun bulunduğu ülkeler

Seyyide Zeyneb Türbesi etrafında çöken nüfuz

Suriye, İran için aynı zamanda dini açıdan da büyük bir öneme sahipti. Her yıl yüz binlerce İranlı hacı, Şam’ın güneyinde yer alan, Hz. Muhammed’in torunu Hazreti Zeyneb’in türbesini ziyaret etmek üzere Suriye’ye gidiyordu.

İran ile Suriye arasındaki ekonomik ilişkiler ise 2000’li yılların ortasında, Mapna Grubu’nun ilk sözleşmeleri yaptığı dönemde hız kazandı.

Ancak ardından, 2011’de Arap Baharı dalgasının bir parçası olarak Suriye’de Esad’a karşı ayaklanma başladı. Bu durum, İran’ın askeri, siyasi, dini ve giderek artan biçimde ekonomik çıkarlarını tehdit etti.

Esad’ın sert müdahaleleri, halk ayaklanmasını Sünni İslamcı grupların hâkim olduğu iç savaşa dönüştürdü. İç savaş, etnik ve mezhepsel bölünmelere yol açarak; Sünniler, Şiiler, Hristiyanlar, Aleviler, Kürtler ve diğer grupların yaşadığı ülkede büyük bir kaos yarattı. Azınlık topluluklar, giderek mezhep temelli bir savaş korkusu yaşamaya başladı.

Şii İran, Esad’ın diğer önemli destekçisi olan Rusya ile birlikte devreye girerek rejime askeri güç sağladı. İran ayrıca mühendisler ve girişimciler de gönderdi.

Mapna’dan dev proje: Lazkiye’de elektrik santrali

2011 yılı Aralık ayının sonlarında, savaş halindeki Suriye’de faaliyet yürütmenin zorlukları Mapna şirketini doğrudan vurdu. İran devlet haber ajansına göre, Homs yakınlarındaki Cender (Jandar) elektrik santralinde çalışan yedi İranlı, Suriyeli isyancılar tarafından kaçırıldı. Reuters’ın ulaştığı ve şirketin 2018 yılında Suriye Elektrik Bakanı’na gönderdiği bir mektuba göre, bu kişilerden ikisi öldürüldü.

Ancak bu olayların ardından, Mapna yatırımlarını geri çekmedi; tam tersine, şirket savaşın tahrip ettiği Suriye elektrik şebekesini onarmak üzere yeni sözleşmeler yaptı. 2015 yılına gelindiğinde elektrik şebekesi, savaş öncesi üretim kapasitesinin yaklaşık yarısını sağlıyordu. Şirketin en iddialı projesi ise Lazkiye’de yeni bir enerji santrali inşa etmekti.

Reuters’ın ulaştığı şirket mektuplarına ve Lazkiye projesinde çalışan Suriyeli mühendisin anlattıklarına göre, projeler en başından itibaren sorunlu ve yüksek maliyetliydi.

Mühendis, 2018’de başlaması ve 20 ayda tamamlanması planlanan santralin inşaatının, tamamen durdurulduğunu söyledi.

Mapna, Esad’ın devrilmesinden bir ay önce, Kasım 2024’te inşaatın yaklaşık yarısının tamamlandığını duyurmuştu.

Mühendis, Suriye yönetiminin, Esad ailesiyle bağlantılı bir taşeron firma kullanılmasını şart koştuğunu belirtti. Bu taşeron ise, büyük ölçüde niteliksiz işçiler ve mühendisler çalıştırıyordu. Mapna’nın kendi kadrosunda ise hem yetkin çalışanlar hem de İran’daki bağlantıları sayesinde işe alınan kişiler vardı.

“Sürekli finansal sorunlar vardı: hükümetler arası ödemeler gecikiyor, ayrıca döviz kuru dalgalanmaları işleri daha da karmaşık hale getiriyordu” dedi.

Bu ödeme sorunları ve Suriye’deki bürokrasinin engelleri hakkındaki anlatımlar, büyükelçilikte bulunan mektuplarla da doğrulandı. Belgeler, Mapna’nın kendi öz sermayesinin de risk altında olduğunu gösteriyordu.

2017 yılında şirketin İran büyükelçisine gönderdiği bir mektupta, Suriye’nin daha önce kesinleştirilmiş sözleşme şartlarını değiştirdiği ve bu nedenle Lazkiye enerji santralinin tüm finansman yükünün Mapna’ya kaldığı belirtiliyordu. Başlangıçta %60 Mapna finansmanıyla yürütülecek başka bir projenin de bütünüyle şirkete yüklendiği ifade ediliyordu.

Bir yıl sonra, şirketin başkanı, Suriye Elektrik Bakanı’na yazdığı başka bir mektupta, Halep’teki santrale malzeme gönderme tekliflerinin yanıtsız kaldığını ve hükümetin diğer sözleşmeleri onaylamakta ayak dirediğini belirtti. Bu gecikmelerin şirkete on milyonlarca euroya mal olduğu da dile getiriliyordu.

Halep’teki termik santral

Halep’teki termik santral, iç savaş sırasında zarar gördü ve hiçbir zaman tam olarak onarılamadı.

Şimdilerde İran Enerji Bakanı olan Mapna’nın sahibi Abbas Aliabadi 2018 tarihli öfke dolu mektubunu şu sözlerle bitirdi:
“Mapna Grubu, yedi yıllık iç savaş boyunca tüm yabancı şirketler Suriye’yi terk ederken, Suriye Elektrik Bakanlığı’ndaki kardeşlerini asla yalnız bırakmadı.”

İran Enerji Bakanlığı, Aliabadi ve Mapna çalışanları da Reuters’ın yorum taleplerine yanıt vermedi. Şirket, Suriye’de ne kadar harcama yaptığını veya bu ödemelerin alınıp alınmadığını kamuya açıklamadı.

İç yazışmalara göre, şirket zaman zaman lojistik destek için Devrim Muhafızları mensubu inşaat mühendisi Akbari’den yardım aldı. Bu yardımlar arasında, Devrim Muhafızlarından Mapna’ya yakıt tahsisi yapılması gibi talepler de vardı.

Mapna, 2022 yazına gelindiğinde Halep’teki termik santralin bir kısmını onarmıştı. Esad, santrali bir propaganda fırsatı olarak ziyaret etti ve kamuoyuna poz verdi. Diğer projeler ise hâlâ devam ediyordu. Cender santrali ise çatışmalarda hasar görmüş, ancak düşük kapasiteyle çalışır hâlde kalmıştı.

Esad, Halep’teki termik santrali geziyor

Lazkiye projesinde çalışan Suriyeli mühendis, Esad bağlantılı taşeron firmayla yolsuzluklar nedeniyle çalışmayı reddettiğini belirterek 2021 yılında projeden ayrıldığını söyledi. “O zamandan beri sürekli iş bulmakta zorlanıyorum” diyen Alevi mühendis, şimdi ise bir süredir devam eden Alevi katliamlarından dolayı saklanmak zorunda.

Yaptırımlar ve borçlar

Mapna’nın yaşadığı sorunlar, Suriye’de faaliyet gösteren başka birçok İranlı şirket için de geçerliydi.

Tahran merkezli özel bir elektrik kablo firması olan Copper World, iç savaş başlamadan hemen önce bir Suriye kablo şirketine tedarik sağlamak üzere ihale kazandı. Ancak çatışmalar başlayınca yatırımın geleceği belirsizleşti.
Kontratlara dair bilgi sahibi bir kişi Reuters’a verdiği demeçte, 2012 yılında Suriye’de isyancıların milyonlarca dolar değerinde bir sevkiyatı çaldığını söyledi. Kaynağa göre, Copper World buna rağmen Suriye’de kalmaya devam etti; çünkü yaptırımlar diğer pazarlara erişimini kapatmıştı. Copper World, Suriye mahkemelerinde tazminat talebinde bulundu ve kayıplarının bir kısmını geri aldı. Ancak Suriye devlet sigorta şirketinden alacağı ödenmedi.

Aynı kaynak, Suriye’deki kablo şirketinin yeni bir sözleşmeyi Copper World’e vermek için 50.000 dolar istediğini, bu sırada benzer bir anlaşmayı Mısırlı rakip şirkete de sunduğunu belirtti. İki şirket durumu kıyaslayınca yolsuzluk şüphesi açığa çıktı. Ancak Reuters, bu anlaşmanın nasıl sonuçlandığını belirleyemedi.

Başka bir olayda ise, Copper World’e para transferi yapmakla görevli bir Suriye havale şirketi, Suriye lirasının büyük değer kaybına rağmen eski kur üzerinden ödeme yaptı ve firma zarar etti.

Kaynak, “Banka transferleri ve döviz dalgalanmaları bu işi bitirdi” dedi.

Şam’daki İran büyükelçiliğinde bulunan bir mektupta Copper World, Suriye’deki mali zorlukları nedeniyle Akbari’den yardım istedi. Mektupta, Suriye Merkez Bankası ve para transfer şirketi üzerinde baskı kurarak Copper World’e ödenmesi gereken 2,4 milyon doların tahsili talep ediliyordu.

Bu arada, İran’a bağlı bir hayır kurumu tarafından inşa edilen 26 milyon dolarlık Fırat Nehri demiryolu köprüsü, yıllar önce bir ABD koalisyonu hava saldırısında yıkıldı.

Fırat Nehri demiryolu köprüsünün enkazı – AA

İranlı yetkililerce hazırlanmış ayrı bir tablo, projelerin, tahsil edilemeyen ödemelerin ve ek maliyetlerin listesini içeriyor; onlarca gecikme ve ödeme sorununu belgeliyor.

Tüm bu sıkıntılara rağmen — Mapna, Copper World ve diğer şirketlerin yaşadığı sorunlara karşın — İran, Suriye yatırımlarını sürdürmekte ısrar etti.

Mapna çalışanlarının kaçırılmasından sadece günler önce, 2011 yılında İran ile Suriye arasında sanayi, madencilik ve tarım alanlarını kapsayan bir serbest ticaret anlaşması imzalandı. Tahran hükümeti, 2013’te Suriye’ye 3,6 milyar dolarlık, 2015’te ise 1 milyar dolarlık ikinci bir kredi hattı açtı. Bu krediler, başta petrol olmak üzere ithalat giderlerini karşılamak için Şam’a verilen büyük borçların ilk halkalarıydı.

Birleşmiş Milletler, 2015 itibarıyla İran’ın Suriye’de yıllık yaklaşık 6 milyar dolar harcadığını tahmin etti. İran ise bu tahminleri abartılı bulduğunu açıkladı, ancak resmi bir rakam paylaşmadı.

2015 ile 2020 yılları arasında İran ve Suriye, Tahran’ın alacaklarını tahsil etmesini hedefleyen bir dizi anlaşma imzaladı. Bu anlaşmalar kapsamında İran’a:

  • Tarım için toprak,

  • Cep telefonu operatörü lisansı,

  • Konut projeleri,

  • Fosfat madeni çıkarma hakları ve

  • Petrol arama sözleşmeleri verildi.

Kasım Süleymani, İbrahim Reisi, Hasan Nasrallah ve İsmail Haniye’nin resimlerini içeren poster, Suriye’deki Seyyide Zeynep Türbesi yakınlarında İranlılar tarafından kullanılan otelin zemininde. REUTERS/Amr Alfiky

Reuters’ın araştırması, bu projelerin çoğunun yaptırımlar, iş gücü yetersizliği ve güvenlik sorunları nedeniyle benzer zorluklara saplandığını; ama çok azının gelir getirdiğini ortaya koydu. Hiçbir şirket, Reuters’ın yorum taleplerine yanıt vermedi.

Bu arada İran, bazı ihaleleri başka ülkelere kaptırıyordu. Akbari’nin başında olduğu ajansın çalışmasına göre, Suriye’nin diğer büyük müttefiki Rusya, ülkedeki yatırımlarını “kârlı sektörlere” — özellikle petrol ve gaz alanına — yoğunlaştırmıştı.

Ve İran’ın Lazkiye Limanı’nı işletme hakkını aldığına dair anlaşmadan yalnızca yedi ay sonra, Suriye bu işletme lisansını bir Fransız şirketle yeniledi.

Lazkiye enerji santralinin uydu görüntüsü

‘Suriye mafyalarını tespit edin’

Tahran’daki yöneticilerle birlikte Abbas Akbari, İran’ın Suriye’ye yaptığı yatırımların ne kadar az karşılık verdiğinin farkındaydı. İran hükümeti onu 2022’de yeni kurulan kalkınma ajansının başına atadığında bu tablo zaten ortadaydı.

Marshall Planı’na atıfta bulunan çalışma raporu, Akbari’nin yönetiminde hazırlandı. Belgede, İran’ın Suriye’de karşılaştığı sayısız sorun sıralanıyordu: bankacılık ve ulaşım zorlukları, “güvenlik eksikliği” ve bürokratik engeller. Raporda, Trump’ın fonlarını kesmeye çalıştığı Amerikan yardım kuruluşu USAID’e de atıf vardı. İranlılar, USAID’i tıpkı Marshall Planı gibi, Amerikan ekonomik gücünü inşa etmede oldukça etkili bir araç olarak görüyordu. Rapora göre, bu model İran’a “bölgesel güvenliği artırmak” ve “ABD yaptırımlarını etkisiz hale getirmek” gibi hedeflere ulaşmakta yardımcı olabilirdi.

Diğer ülkeler ismen anılmasa da raporda, Suriye’nin İran’ın İsrail’le yürüttüğü savaşta “ön cephe” olduğu ve Lübnan’daki Hizbullah’la bağlantının kilit noktası olduğu vurgulanıyordu. İran’ın bölgesel güç projeleri arasında Irak’ta hayır işleri ve inşaat faaliyetleri ile Lübnan’daki medreselere finansman sağlama da vardı. Ancak bu tür harcamalar, ekonomik krizle boğuşan İran halkı arasında artan bir eleştiri konusu olmuştu.

Akbari göreve başladığında, Esad İran ve Rusya’nın desteğiyle ayaklanmanın büyük bölümünü bastırmıştı.

İran, bazı stratejik kazanımlar elde etmişti: Suriye ordusu üzerindeki nüfuzunu derinleştirmiş, ithal ettiği milislerin yanı sıra yerel milis gruplar da geliştirmişti. Tahran ayrıca Şam, Seyyide Zeynep ve Halep gibi merkezlerde paramiliter güçlerini konumlandırmıştı.

Ancak İranlı şirketlerin Suriye’ye ilgisi azalıyordu. İç savaşın şiddetinin azalmasının ardından, 2022 ve 2023’te Suriye’de yılda yalnızca 11 İran bağlantılı şirketin kaydı yapıldı. Bu rakam, iç savaşın en kötü dönemindeki sayılardan pek farklı değildi. Bu veriler, Suriyeli siyaset ekonomisti Karam Shaar’ın Reuters ile paylaştığı analizde yer aldı.

Akbari’nin ajansının İran’ın Şam büyükelçisine gönderdiği bir mektupta şöyle yazıyordu:
“Suriye bankalarının İranlı şirketlere ödeme yapmaması yatırımları caydırıyor.”

Mektup, Suriye’deki “karmaşık bürokrasiyi” sorunun ana kaynağı olarak tanımlıyordu. Ajansın hazırladığı raporun yanında yer alan bir PowerPoint sunumunda ise şu öneri vardı:
“Suriye’nin ekonomik ve ticari sistemindeki kilit aktörler ve iş dünyası mafyalarıyla tanışmak gerekiyor.”

Ajans, Batı yaptırımlarının Suriye’nin dış dünyayla ticaretini yine engelleyeceğini öngörüyordu. Bu durum, İran’ı Şam için hâlâ az sayıdaki iş ortağından biri hâline getiriyordu. Diğer seçenekler ise Arap ülkeleri ve yıllar sonra Esad’la ilişkilerini yeniden kuran Türkiye idi.

Solda Abbas Akbari, Suriye Sanayi Bakanı ile Halep’teki bir otelde.

Akbari ise çalışmalarını sürdürüyordu. İç toplantı notlarının bir çıktısında, Halep’teki bir otelde Suriye Sanayi Bakanı’yla karşılıklı otururken gülümsediği bir fotoğraf yer alıyordu. Toplantı notlarında şu ifade vardı: “Sayın Akbari, İranlı şirketlerin inşa etmesi için yarım kalmış fabrikaların tespit edilmesini Suriye tarafından talep etti.”

İran, 2023 ve 2024 yıllarında Suriye ile yeni anlaşmalar imzaladı. Bu anlaşmalar arasında ortak bir banka kurulması, sıfır gümrük vergili ticaret ve yerel para birimlerinin kullanımıyla yapılacak yeni ödeme sistemleri yer alıyordu. Bu sistem, Amerikan doları kullanımını azaltarak yaptırımlardan kaçınmayı hedefliyordu.

<>Ancak Akbari ve misyonu için zaman daralıyordu.

Kökten çöküş

Şam’daki İran büyükelçiliğinde, Seyyide Zeynep türbesine bitişik İranlı mühendis ve işçilere ait bir otelde ve yakınlardaki bir kültür merkezinde dağılmış halde bulunan belgeler, eşyalar ve askeri malzemeler; sözleşmeler, planlar, propaganda materyalleri ve askeri-endüstriyel lojistik belgelerinden oluşan karmaşık bir bütünü temsil ediyordu.

Kültür merkezinde, İslam hukuku üzerine kalın kitapların ve “Şiiliği Tanımak” adlı bir kitabın yanında, İranlı kadınların İran’ın paramiliter gücü olan Besiç örgütüne üyelik başvuruları bulunuyordu. Türbe süslemelerine dair terk edilmiş planların arasında, yakındaki otelde kalan bir İranlı işçinin Arapça öğrenmeye çalıştığı kişisel not defteri vardı.

Tüm sorunlara rağmen, İran hâlâ Seyyide Zeynep türbesinin bakımına para akıtmaya devam ediyordu. İran belgelerine göre, bu bölgeye taşınmış İranlı ailelere maaş ödeniyor, türbe çevresinde milisler destekleniyordu.

Ancak Esad’ın geçen yıl devrilmesiyle birlikte, Akbari’nin Suriye planı tamamen sona erdi. O zamana kadar İsrail, “Direniş Ekseni”ni neredeyse tamamen çökertmişti: Gazze’de Hamas’ın, Lübnan’da Hizbullah’ın ve Suriye’de Devrim Muhafızları’nın kilit komutanları öldürülmüştü.

2024 Nisan ayında İsrail’in düzenlediği bir hava saldırısı, Şam’daki İran büyükelçiliğine bağlı konsolosluk binasını yerle bir etti. İranlı personelin kaçmasının ardından, yağmalanabilecek bir bina daha ortadan kalkmış oldu.

Suriye geçiş hükümetine bağlı askerlerden biri olan Ebu Hassan, Esad’ın düşmesinden sonraki günlerde büyükelçiliği koruyan isimlerden biriydi. O ve arkadaşları, binada bir koridorda gizlenmiş bir patlayıcı paketi ile bazı boş mühimmat kutuları bulduklarını söyledi.

“Yerel halk sürekli içeri girip para ya da altın arıyor” dedi.

“Ama burada artık değerli hiçbir şey kalmadı.”

(İlke TV editörü tarafından Reuters’tan çevirilmiştir.)