Diyarbakır’ın kulp ilçesi’nde bulunan Hasandin Yaylası’nda maden arama çalışmalarını başlatması ile halktan tepki gecikmedi. Bölge halkı ‘Hasandin’de maden aramıyoruz’ diyerek yürüyüş, miting düzenledi. Öte yandan hukuki olarak da hak arama mücadelesini başlattı.
Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Komisyonu, uzun süre arama çalışmalarının dayanağı olan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunu aradı. Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın e-ÇED raporu sorgulaması üzerinden ancak 2012 yılına kadar sorgulama yapabildiklerini söyleyen komisyon üyelerinden avukat Ahmet İnan, uzun süre araştırmalarına rağmen projeye ulaşamadıklarını söyledi.
‘Geçerliliğinin üzerinden 10 sene geçmiş ÇED raporu ile maden arıyorlar’
Ancak ÇED raporunun 2008’e ait olduğu söylentileri üzerine Diyarbakır Barosu, TMMOB ve Çevre Mühendisleri ile yaptıkları araştırma sonucu asıl gerçeği öğrendiklerini belirtti. İnan, ÇED raporu arama sürecini İlke TV’ye anlattı: “Aslında tüm kamuoyuna ilan edilmesi gereken bir süreci nasıl harici olarak şehrin paydaşları ulaşmaya çalışıyor. Biz 2008 yılına aitbir proje olabileceğini harici olarak öğrendik ama hukukçular olarak dedik ki o dönemin yönetmeliği ile 7 sene, o ÇED dosyalarının ÇED kararlarının geçerlilik süresi var. 2008’den 7 sene eklersen 2015’ten bu yana 10 sene geçmiş böyle bir durum olamaz.”
‘Projelerin muhtarlıkta askıya çıkarılması gerekirken halktan saklanıyor’
Buldukları raporun geçerlilik süresi 7 yıl olduğunu belirten avukat Ahmet İnan, “bu süre içerisinde bölgedeki iklim parametrelerinin, sıcaklık değerlerinin, yağış hacminin değiştiği için bu ihtimal bize aslında mantıklı gelmedi. Belki Türkiye’nin başka yerlerinde böyle bir durum vardır ama biz Diyarbakır’da ilk kez böyle bir şeyle karşılaştık” dedi. Öte yandan yapılan bu uygulamanın hukuksuz olduğuna işaret etti. “Her proje muhtarlıkta askı ilanına çıkarılır. Köylünün haberi olur ama burada maalesef şirketlerin geliştirdiği bir usul var. Mesela muhtara bu süreci haber vermeden atlatıyorlar. Askı ilan tutanaklarını atlatarak. Böyle olunca köylü hangi proje olduğunu bilmiyor.”
Kulp’un başka köylerinde de aynı yöntem mi deneniyor?
Hasandin Yaylası’na ilişkin süreci takip eden İnan, yeni bir gelişmeyle daha karşılaştıklarını belirtti. Hasandin Yaylası’nın ardından kısa bir süre sonra yine Kulp ilçesinde bulunan Akdoruk, Narlıca, İslamköy bölgesinin de şirketlerin hedefinde olduğunu ifade etti. Bölge halkından kitlesel bir şekilde kendilerine müracaat edildiğini söyledi.
Baroya yapılan başvurularla birlikte dikkat çeken bir gelişme daha yaşandı. Söz konusu bölgelerde de yine ÇED raporuna ulaşamadıklarını söyleyen İnan, durumun Hasandin örneği gibi olabileceğini aktardı; “Yine Diyarbakır’ın Kulp İlçesinin Akdoruk, Narlıca ve İslamköy bölgesinde bulunan köylüler baroya kitlesel olarak müracaatta bulundular. Maden mi değil mi tam olarak anlayamadığı işte şantiyelerin kurulduğu yeraltından sondajlar açıldığını, karot ve sondaj aramasının yapıldığını söylediler. Yine bu projeyi iki gündür bulmaya çalışıyoruz ancak yetkililere başvuru yaptığımız halde sonuç alamıyoruz. Bu da Hasandin gibi olabilir. Hatta 2008 değil 1998 yılına ait bir proje de olabilir. Böyle olunca biz de çok geniş kapsamlı bir arama yapmak zorunda kalıyoruz.”
‘Ortada hukuksuzluk var bir şeyler saklanıyor’
İnan, bu durum karşısında çalışmalarını devam ettireceklerini de ekledi ve “Bizim için bir caydırıcı husus değil tam tersi daha da motive oluyoruz şehrin bileşenleri olarak demek ki bir usulsüzlük bir hukuksuzluk var demek ki bir şeyler saklanıyor” dedi.
Bu durum akıllara halkın, baronun, çevre mühendislerinin bin bir güçlükle eriştiği ÇED raporuna şirket sahibinin nasıl kolayca ulaştığı sorusunu getirmekle birlikte bu uygulamanın neye yol açabileceğini getirdi. İnan bu konuda ciddi bir tehlikenin söz konusu olduğunu belirterek, “ Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya İl Müdürlükleri bu tür uygulamaların önünü açarsa bu genele yayılır ve mesela şirket 50 yıl 30 yıl önceki ÇED raporunu getirip ben faaliyete geçireceğim diyebilir. Bu da bir fiyasko ne hukuk kalır ne de doğal denge kalır. Böylelikle bu uygulama doğa talanına şirket rantına ön ayak olur” dedi.