Çeşitli meslek gruplarından onlarca insan, ‘fazla mesailerini’ tiyatroyla yapıyor. 2009’da kurulan Fazla Mesai Tiyatro Grubu, Kadıköy’deki atölyelerinde verdikleri eğitimlerle tiyatroya gönül vermiş herkese sahnede olma fırsatı sunuyor.
Öğrenciler, atölyede profesyonel eğitmenler eşliğinde 6 aylık bir çalışmayla temel oyunculuk eğitimi alıyor. Atölyede verilen eğitimin meyveleri ise Üsküdar Sahne Hane’de veriliyor. Grubun evi olarak gördüğü bu sahnede sezon boyunca birbirinden keyifli oyunlar sergileniyor.
“Her siyasi görüşten, her inanıştan, her sosyal yapıdan insan geliyor”
Grubun kurucularından ve eğitmenlerinden Can Törtop, Fazla Mesai Tiyatro Grubu’nu İlke TV’ye anlattı:
“Her meslekten insan var. Bir fuar gibi burası. Yazılımcısı var, doktoru var, avukatı var, öğretmeni var, postacısı var, mühendisi var… Her meslekten insan geldi bugüne kadar, gelmeye de devam ediyor. Bu da bir zenginlik yaratıyor aslında. Hem provaların geneli için bir zenginlik yaratıyor, hem de insanların birbirini tanıması ve anlaması noktasında… Çünkü her siyasi görüşten, her inanıştan, her sosyal yapıdan insan geliyor. Bu aslında bizim hem mutluluğumuz hem zenginliğimiz oluyor Fazla Mesai’de.”
“Bizi en çok kendini aşan öğrencilerimiz mutlu ediyor”
Törtop, verdikleri eğitimlerin içeriğinden ise şöyle bahsetti:
“6 aylık eğitime diksiyon çalışmalarıyla başlıyoruz. Sonra doğaçlama ve yaratıcı drama çalışmaları başlıyor. Bol bol sahne algısı egzersizleri yapıyoruz. Çünkü bizim işimiz bir ezber işi değil. İşin dışında olanlar hep ‘Nasıl ezberliyorsunuz?’ diyor ama bu psikolojik bir iş aslında. Yani bambaşka biri olduğuna inanma, onun doğrularını kabul etme, bir empati kurma işi. Başka biri olduğuna inandıkça da işin keyfi artıyor. Bizi de en çok kendini aşan öğrencilerimiz mutlu ediyor. Bazen çok çekingen gelen ya da çok heyecanlı gelen insanların ilerlemelerini gördükçe biz çok mutlu oluyoruz. Yaptığımız işi de o yüzden daha çok seviyoruz.
Mesela sosyal fobisi olan bir öğrencimiz vardı. Onun böyle kalabalık bir grupta olması bile zordu. Ama çok güzel bir şekilde sahneye çıktı. Açık havada oynadı, 800 kişiye karşı oynadı. ‘Burada seyirci olarak bile oturamam’ diyordu ama çıktı ve çok güzel bir performans sahneledi.”
“Tiyatro oyuncusundan da, izleyicisinden de öncelik ister”
“Tiyatro öncelik isteyen bir iş… Profesyonelden de amatörden de hatta izleyicisinden de öncelik ister, plan ister. İçinde bu ateş olan bir şekilde hayatını ayarlıyor. Öyle öğrencilerimiz oldu ki, yurt dışında bir toplantıda… Bir günlüğüne İstanbul’a uçakla gelip ertesi gün Almanya’ya geri döndü. Ya da ameliyat olan öğrencilerimiz ertesi gün sahneye çıkabiliyorlar. Biz kendimiz de profesyonel oyuncular ve eğitmenler olarak böyle baktığımız için olaya herhalde bu hava da yansıyor. Çok fedakârca geliyor insanlar yani. Çok mesaili çalışanlar da var, onlar da adapte oluyorlar. Zaten sahnedeki o ateş insanın içine girince hep engeli önünden çekmek üzerine bir hayat kurmaya başlıyorsun. Çünkü tiyatroyu durduracak, bu kariyeri engelleyecek çok engel var hayatta. Ailesel durumlar olabiliyor ya da hayatın şartları olabiliyor. Ama insanlar sanat yapmak için hep o engelleri aşmaya çalışıyor.
“Komedi ciddiyetsiz yapılan bir iş değil”
Can Törtop, tiyatronun oyuncu üzerindeki etkilerinden de bahsetti:
“Tiyatro ciddi bir iş. Biz ağırlıklı olarak komedi oyunları yapıyoruz. Bizim profesyonel tiyatronun da türü komedi olduğu için oyunlarımızda da ağırlık komedilerde. Diğer türlerde de oyunlar yaptık. Ama komedi de ciddiyetsiz yapılan bir iş değil. Çok zor günlerimiz de oluyor ama genel olarak baktığımızda çok eğlendiğimiz, çok mutlu olduğumuz günler kalıyor aklımızda. Duygusal da bir ortam burası. Çünkü insan tiyatroda duygusunu açıyor aslında. Yani dört lafı ezberleyip sahneye çıkmak değil bu iş. Kendi içinde bir şey keşfediyorsun, kendinle mücadele veriyorsun aslında. Sonrasında bir şey ortaya çıkıyor. O mücadelede de insan, çalışma arkadaşlarına herkese göstermediği duygularını gösteriyor. O da tiyatroda ekstra bir duygusal paylaşım yaratıyor.”
“Sahnede oyunu gördükten sonra katılmak isteyen oluyor”
“Oyunları izleyip gelen çok kişi var. Zaten biz çok ciddi duyurular yapan bir tiyatro kursu değiliz. Ya birinin arkadaşı geliyor ya da seyircilerden biri geliyor. Uzun bir duyuru sürecimiz olmuyor. Çok aile gibi burası. Oyuna geldiğinizde sahnede tiyatro aşığı bir insan görüyorsunuz. Tabii ki tecrübesi yetersiz ama biz zaten bu oyunları ‘Yılın en iyi komedisini yaptık’ diye duyurmuyoruz. Grubun yapısı da oyun duyurularında var. Sahnede o oynama ateşini görüyor ve bu başka bir keyif veriyor. Kafede başka sınıftan bir öğrenci çalışıyor, gişede başka birisi çalışıyor, biz orada temizlik yapıyoruz, çay götürüp getiriyoruz… Seyirci o havayı seviyor herhalde.”