Trump 2.0: Kaosun 100 günü
Yıldız Önen 7 Mayıs 2025

Trump 2.0: Kaosun 100 günü

Donald Trump ikinci dönemine, deyim yerindeyse, freni patlamış bir kamyon gibi girdi. Başkanlık koltuğuna yeniden oturduğu ilk 100 gün, ABD siyasi tarihinde bir tür otoriter yeniden kurulum süreci olarak anılacak. Seçim döneminde “Washington bataklığını kurutacağım” diyerek mevcut kurumsal yapıyı hedef alan Trump, şimdi bu söylemini doğrudan bir yıkım politikası haline getirmiş durumda.

Guardian gazetesi ilk 100 günü manşetten şöyle verdi: “Başkan ikinci dönemine hükümeti küçülterek, uluslararası ittifakları altüst ederek, hukukun üstünlüğüne meydan okuyarak ve toplu sınır dışı emirleri vererek kasırga hızında başladı.”

Kararnameyle Yönetim: Bannon’un Hayalinin Ötesi

Trump, başkanlık gücünü kullanma biçimiyle kendisinden önceki tüm başkanları gölgede bıraktı. Daha ilk üç ayda 100’den fazla başkanlık emri yayınlayarak, Franklin Roosevelt dahil olmak üzere tüm başkanlık kayıtlarını geride bıraktı. Bu başkanlık emirleriyle gerçekleştirdiği değişiklikler öylesine kapsamlı ve hızlı ki, yargı mekanizmaları ve medya bu gelişmeleri takip etmekte zorlanıyor.

Bu kaotik yaklaşım aslında planlı bir stratejinin ürünü. Eski başdanışmanı Steve Bannon’un “Flooding the zone with information” – yani “ortamı bilgiyle boğmak” stratejisi, Trump döneminde yeni bir versiyona evrildi: “Flooding the zone with executive orders – ortamı başkanlık emirlerine boğmak”. Böylelikle toplumun, muhalefetin, medyanın ve uluslararası aktörlerin hangi gelişmeye nasıl tepki vereceğini kestirmesi ve organize olması neredeyse imkânsız hale geliyor.

The Newstatesman’de Katie Stallard bu durumu şöyle tarif ediyor: “Trump’ın ikinci döneminin ilk 100 günü bir provokasyon girdabı, küstahça güç gaspları ve inişli çıkışlı bir kaos olarak hatırlanacak. Nereye odaklanılacağını bilmek, hatta bir haftadan diğerine yaşanan tüm öfke nöbetlerini hatırlamak -muhtemelen tasarım gereği- zor oldu. Bir haber döngüsü sona ererken ve biz Başkan’ın Kanada’yı, Grönland’ı ya da Panama Kanalı’nı ilhak etme, Gazze Şeridi’ni lüks bir sahil beldesine dönüştürme ya da İran’la savaşa girme tehditlerini anlamaya çalışırken, yeni bir fırtına kopuyor.”

Göçmenler, Öğrenciler, Kamu Emekçileri: Herkes Hedefte

Trump’ın ilk 100 günü, sadece politik sistemde değil, toplumun tüm kesimlerinde büyük bir travmaya neden oldu. Göçmen politikaları, yasalara uyan insanlar da dâhil olmak üzere birçok kişiyi keyfi biçimde gözaltı merkezlerine gönderdi. Bazı vakalarda yabancı ülkelerdeki hapishanelere sevk edilen göçmenler oldu. Protesto hakkını kullanan öğrenciler gözaltına alındı. Şiddet yanlısı isyancılar affedildi. Federal hükümette çalışan on binlerce işçi, ekonomik ve ideolojik nedenlerle işten çıkarıldı. Tüm bu uygulamalar, yüksek mahkemenin sessizliği ya da onayı eşliğinde sürdü.

Trump’ın bu hamleleri yalnızca iç siyaseti hedef almıyor. Aynı zamanda emekçilerin örgütlülüğünü zayıflatıyor, kamusal hizmetleri tasfiye ediyor ve piyasacı politikaları derinleştiriyor.

Uluslararası Alanda Belirsizlik ve Yıkım

Trump’ın etkisi yalnızca ABD içinde değil, tüm dünyada hissediliyor. Ticaret politikalarında yürürlüğe koyduğu ani tarife kararları küresel piyasaları altüst etti. Pek çok ülke hangi ürüne ne kadar vergi uygulanacağını, uygulamanın ne zaman başlayacağını ya da bitirileceğini tam olarak kestiremiyor. Bu ekonomik istikrarsızlık, özellikle gelişmekte olan ülkeleri vuruyor.

Dış politikada da tablo farklı değil. Ukrayna ve Gazze’deki savaşlar sürerken, Trump ne çözüm üretmeye çalışıyor ne de etkili bir arabuluculuk rolü üstleniyor. İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarına sessiz kalması, Haiti’ye müdahale sinyalleri vermesi gibi adımlar, bölgelerdeki gerilimi daha da artırıyor.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard durumu şöyle özetledi: “Çok açık olmak gerekirse, Başkan Donald Trump’ın ilk 100 günü, ABD’de ve uluslararası alanda insan hakları açısından felaket oldu. ABD hükümeti cinsiyet ve ırk adaletine yönelik küresel bir saldırıya öncülük ediyor”

Trump’ın Desteği Erozyona Uğruyor ama Yeterli Değil

100 günün ardından yapılan anketlere göre Trump’ın kamuoyundaki desteği azalıyor. Trump’ı destekleyen Fox News gibi medya organlarının anketlerinde bile destek oranı %44’e gerilemiş durumda. Diğer bağımsız araştırmalarda bu oran %39’a kadar düşüyor. Bu, son 80 yıl içinde bir başkanın ilk 100 gününde aldığı en düşük destek oranı.

New York Times/Siena College anketine göre Trump’ın genel onay oranı %42, bağımsız seçmenler arasındaki desteği ise yalnızca %29. Seçmenlerin %59’u Trump’ın ikinci döneminin “korkutucu” olduğunu düşünüyor. NBC News’in 19 bin kişiyi kapsayan anketine göre, katılımcıların %55’i Trump’ın performansından memnun değil. Tarife politikalarına destek oranı %39, göç politikalarına ise %49’da kalıyor.

Bu destek Demokrat Partinin de lehine değişmiyor. Aynı anketlerde, “ülkenin en büyük sorunlarını kim çözer?” sorusuna verilen yanıtlarda, Trump’a güvenenlerin oranı %37 iken, Demokrat Parti’ye güven %30’un altında. Halk Trump’tan rahatsız, ama onun karşısındaki politik alternatife de güven duymuyor.

Protestolar büyüyor

Başlangıçta yavaş olsa da sokaktaki öfke giderek büyüyor. 5-6 ve 19-20 Nisan’daki “Hands Off” eylemleri yüz binlerce insanı bir araya getirdi. 1 Mayıs’ta 1000’e yakın şehirde mitingler düzenlendi. Protestolar artık yalnızca büyük kentlerde değil, Cumhuriyetçi ağırlıklı küçük kasabalarda da kendini gösteriyor.

1 Mayıs’ta ABD genelinde düzenlenen gösteriler Trump’ın ikinci döneminin ilk 100 gününde uyguladığı politikaların yarattığı tepkilere sahne oldu. 1 Mayıs gösterilerini organize eden “50501” hareketi, adını 5 Nisan’da 50 eyalette aynı gün düzenlenen protestolardan alıyor. Reddit üzerinden örgütlenen bu taban hareketi, sendikalar, öğrenci grupları, kadın, LGBTİ ve göçmen hakları savunucularının desteğiyle büyüyor.

“50501” hareketi çatısı altında organize edilen gösterilerde; asgari ücretin saatlik 20 dolara çıkarılması, sendikal hakların güçlendirilmesi, ücretli izinlerin artırılması, öğrenci borçlarının silinmesi ve evrensel sağlık sistemi gibi talepler dile getirildi. Göçmen, kadın ve LGBTİ politikalarına karşı da ciddi eleştiriler yöneltildi. New York, Los Angeles, Seattle ve Philadelphia gibi büyük şehirlerde on binlerce kişi sokaklara döküldü.

ABD’deki gösteriler, dünya genelinde de yankı buldu. Fransa, Almanya, Japonya ve Filipinler gibi ülkelerde düzenlenen 1 Mayıs etkinliklerinde, Trump’ın politikaları ve küresel etkileri protesto edildi. Özellikle Avrupa’daki sendikalar, artan ekonomik eşitsizlik ve demokratik değerlerin aşınması konularında endişelerini dile getirdi.

1 Mayıs gösterileri, Trump yönetiminin politikalarına karşı geniş çaplı bir direnişin göstergesi oldu. İşçi hakları, göçmen politikaları ve demokratik değerlerin korunması gibi konular etrafında birleşen kitleler, Trump’ın ikinci dönemine karşı güçlü bir muhalefet sergiledi.

Bu gösteriler, ilerleyen dönemdeki siyasi gelişmeler için de önemli bir gösterge niteliği taşıyor.1 Mayıs organizatörlerinin dediği gibi saldırı topyekûn, direniş birleştirir: “Herkese aynı anda saldırıyorlar. Bu da işçi sendikaları, federal işçiler, öğrenciler, üniversitelerdeki öğretmenler ve diğer tüm topluluklarla geniş bir koalisyon kurmamızı sağladı.”

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.