2020 yılında Çin yönetiminin tanımadığı ve ‘izinsiz’ olarak nitelediği bir ön seçim düzenledikten sonra tutuklanan Hong Kong 47’lisi olarak bilinen muhalifler dört ila 10 yıl arasında hapis cezasına çarptırıldı.
Pekin yönetimine muhalif 47 kişi, 2021’in başlarında tutuklanmıştı. Muhalifler, Hong Kong’un katı Ulusal Güvenlik Yasası (NSL) uyarınca hükümeti yıkmak için komplo kurmaktan hüküm giydiler.
Hong Kong 47’lisi olarak bilinen toplulukta, Hong Kong’taki demokrasi yanlısı hareketin içinde yer alan aktivistler, akademisyenler ve siyasetçiler yer alıyor. Muhaliflerin ört ila on yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmaları, suçlamaların siyasi amaçlı olduğunu savunan insan hakları grupları ve uluslararası kamuoyu tarafından kınandı.
Hong Kong 47’lisi aktivisti ve hukuk akademisyeni Benny Tai 10 yıl ile en uzun cezayı aldı. Tai, Hong Kong’un demokrasi yanlılarının yasama meclisinde çoğunluğu elde etmesi ve nihayetinde hükümeti feshetmesi için bir plan hazırlamakla suçlanıyordu. 2019’daki protestoların önde gelen isimlerinden Joshua Wong, dört yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırıldı.
Ceza alan diğer önemli isimler arasında yedi yıldan fazla hapis cezası alan Avustralya-Hong Kong çifte vatandaşı Gordon Ng ve yine yedi yıla mahkum edilen eski gazeteci Gwyneth Ho da bulunuyor. Eski bir parlamenter olan Claudia Mo ise dört yıl iki ay hapis cezası aldı.
Muhalifler, Eylül 2020’de yapılması planlanan Yasama Konseyi seçimine hazırlık için hükümetin onayı olmadan ‘ön seçim’ düzenledikleri gerekçesiyle gözaltına alınmıştı.
Muhalif grupların kendi inisiyatifleriyle yürüttüğü seçime katılanlar, “hükümeti devirmeye teşebbüs etmekle” suçlanmıştı.
Dönemin Hong Kong Baş Yöneticisi Carrie Lam, muhalifleri, ön seçimin Ulusal Güvenlik Yasası’nı ihlal ettiği yönünde uyarmış, merkezi hükümet de seçimin yasa dışı olduğunu belirtmişti.
Hong Kong’da 11-12 Temmuz 2020’de düzenlenen ön seçimde 610 binden fazla kişi oy kullanmıştı.
Çin, 2019’da suçluların ana karaya iadesi yasa tasarısına karşı başlayan geniş çaplı kitlesel protestoların ardından Haziran 2020’de çıkardığı Ulusal Güvenlik Yasası ile “hükümeti yıkmaya teşebbüs, vatana ihanet ve ulusal güvenliği tehlikeye atan eylemleri” suç haline getirmişti.
İçeriği itibarıyla aslen Hong Kong’daki demokrasi yanlısı protesto hareketini hedef alan yasanın yürürlüğe girmesiyle muhalif gazeteciler, siyasetçiler, iş insanları ve aktivistlerin “ulusal güvenlik” gerekçesiyle yargılanmalarının önü açılmıştı.
Hong Kong’un statüsü
Hong Kong, 1898’de imzalanan “kira sözleşmesi” ile uzun yıllar İngiltere hakimiyetinde kaldıktan sonra 1997’de Çin’e devredilmişti.
İmzalanan ortak deklarasyon çerçevesinde Hong Kong’a 2047’ye kadar, 50 yıl boyunca basın, ifade, toplanma, inanç ve serbest akademik çalışma gibi özgürlükleri ile bağımsız idari ve hukuki yapısını koruma hakkı tanınmıştı.
Hong Kong, Çin’e bağlı olmasına karşın kendisine ait para birimi, dil, hukuk sistemi ve kimlik kullanıyor. Özerk yapılı bölgenin sadece savunma ve dış politika gibi konularda Pekin’e bağlı olduğu bu yönetim modeli, “tek ülke, iki sistem” olarak adlandırılıyor.
Pekin yönetimi, son yıllarda Ulusal Güvenlik Yasası gibi yasal değişikliklerle bölgenin özerk yönetim yapısını aşındırdığına dair eleştirilerin hedefi oluyor.