İsrail ordusu ve Lübnan Hizbullah’ı arasındaki çatışmalar kırk yıldır devam etse de uzun bir süredir Lübnan’a yönelik karadan bir operasyon söz konusu değildi. Fakat 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Filistin ve Hamas’la devam eden savaşında İsrail ordusu Lübnan’a da yöneldi. Geçtiğimiz eylül ayında Lübnan’da Hizbullah’a yönelik iletişim cihazlarının uzaktan patlatılmasıyla savaş yeni bir boyut kazandı. Haftalar süren yoğun hava bombardımanı ardından İsrail ordusu, Lübnan’ın güneyindeki kara sınırlarını geçti. İsrail, her ne kadar bu operasyonlar Hizbullah’a yönelikti dese de İsrail ordusunun Lübnan’a yönelik karadan ve havadan operasyonları sırasında binlerce sivil hayatını kaybederken, milyonlarca kişi yerinden edildi. Siyasi ve ekonomik olarak zor zamanlar geçiren Lübnan dağılmanın eşiğine geldi.
Haftalardır ABD ve Fransa’nın öncülüğünde devam eden ateşkes görüşmeleri sonunda olumlu sonuçlandı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün akşam saatlerinde ateşkesi onayladıklarını duyurdu. Bugün yürürlüğe giren ateşkesin kapsamını ve sahada uygulanabilirliğini Ortadoğu uzmanı tarihçi Dr. Seda Altuğ’a sorduk.
İsrail ile Lübnan arasındaki anlaşmanın kapsamı nedir ve uygulanabilirliği konusunda ne düşünüyorsunuz?
13 aydır devam eden 3 binden fazla insanın İsrail bombalarıyla hayatını kaybettiği, 13 binden fazla insanın yaralandığı, onbinlerce insanın göçe zorlandığı, güney Lübnan’da ve Bekaa’da binlerce evin, köyün, kasabanın tuzla buz edildiği, başta Beyrut’un Şii mahallesi Dahiye olmak üzere muhtelif mahallerinin bombalandığı Hizbullah ve İsrail arasındaki müthiş asimetrik bir savaşa en azından geçici bir süre ara verildiğini bildiren bir ateşkesten bahsediyoruz.
Ateşkes mevcut haliyle İsrail’in Lübnan’a sınırsız müdahale hakkını tanıyan; ne İsrail’in taahhütlerine ne de Hizbullah’ın taleplerine dair herhangi bir madde içeren bir metin. Üstüne üstlük bu sabah başlayacağı ilan edilen ateşkes öncesinde Beyrut bombalarla inlemekteydi. Herhalde İsrail “istersem ateşkes yaparım, istersem de bombalarım. Askeri güç bende, Batı’nın desteği benim arkamda” diyerek yıkıcı ve saldırgan gücünü göstererek Lübnanlıları tehdit ediyor bir defa daha. Sınırsız müdahale salahiyeti olduğunu hatırlatıyor yeniden. Birçok Lübnanlı her makul insanın söyleyeceği gibi ateşkes öncesi ağır hava bombardımanının ateşkes ruhuna aykırı olduğunu belirtiyor. Buna rağmen tabii ki insanlar silahın, bombalamanın, yıkımın durmasını istiyor; ama elbette arzu ettikleri gerçek ve sürdürülebilir bir ateşkes.
Anlaşmasının 60 günlük bir deneme süresi olacak ve en önemli maddesi Hizbullah savaşçılarının ve silahlarının Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Gücü’nün (UNIFIL) konuşlandığı güney bölgesinden çekilmesini öngörüyor. Süreç boyunca Amerikalı arabulucular aracılığıyla daha fazla müzakere yapılacağı belirtiliyor. ABD liderliğinde ve içinde Fransa, Lübnan, İsrail ve UNIFIL’in de yer aldığı bir komite çekilmenin uygulanmasını denetleyecek.
Üç aşamalı çekilme
Hizbullah’ın çekilmesi 20 gün sürecek üç aşamada gerçekleşecek. İlk çekilme batı bölgesinde gerçekleşecek. Bu çekilme İsrail’in o bölgede işgal ettiği alanlardan çekilmesiyle aynı zamana denk gelecek. Onların yerine güçlendirilmiş bir Lübnan ordu gücü ve UNIFIL birlikleri konuşlanacak.
İkinci aşama orta bölgeyi kapsayacak ve güneydeki İsrail-Lübnan sınır hattı köylerinin sakinlerinin, güvenli olduklarına karar verilinceye ve köylerde Hizbullah üyesi ya da silahı kalmadığından emin oluncaya kadar evlerine dönmelerine izin verilmeyecek.
Netanyahu ‘Ateşkes İran’a yoğunlaşacağımız anlamına geliyor’ dedi. Bu ne demek? Ortadoğu’yu ne bekliyor? Ateşkes kalıcı olur mu? Geçmiş yıllarda da ateşkes anlaşmasına varılmıştı ve işlemedi. Bu sefer ne farklı olursa kalıcı ateşkes mümkün olur?
Bu söz ya İsrail’in İran meselesini halletmeye girişeceğinin -ki bu halletmenin biçimine dair bir ipucu vermiyor- ya da İran çizgisindeki Suriye rejiminin Israil’in bir sonraki hedefi olacağını ima ediyor. Netanyahu, İran tehdidine odaklanmak, orduyu dinlendirmek ve askerleri yeniden harekete geçirmek için Lübnan’da ateşkese vardıklarını belirtiyor.
Yukarıda da belirttiğim gibi bu ateşkesin bir gün öncesinde İsrail’in Lübnan’da bir kan banyosu yapması bir tehdit ve güç gösterisinden öte bir tavır değil. İsrail ‘Ya benim taleplerimi kabul eden bir ateşkesi kabul edeceksiniz veya bombalamaya devam ederim’ mesajı vermekte. Netanyahu, “Hizbullah anlaşmayı ihmal etmeye, silahlanmaya, tünel inşa etmeye hatta füze taşımaya kalkışırsa İsrail’in yine saldıracağına” gibi açıklamalar yaptı. Ateşkeslerin de savaşların da başlaması, devam etmesi veya sona ermesi savaşan tarafların irade ve güçleriyle ilişkilidir. Şayet İsrail ateşkesi devam ettirmek isterse ateşkes devam eder, eğer istemezse de bir bahaneyle ateşkesin bittiğini ilan eder. Bu esnada daha kalıcı bir anlaşmanın müzakerelerinin yapılacağını tahmin ediyorum. Ama İsrail’in Filistin’de ve Lübnan’daki bu yayılmacı şiddeti devam ettiği ve barıştan anladığı şey, Hizbullah’ın Filistin meselesindeki İsrail karşıtı tutumunu ve güney Lübnan’daki siyasi ve askeri gücünü ezmek olduğu sürece muhtemel bir barış anlaşmasının kalıcılığından da şüphe duymak gerekir. Netanyahu, Hizbullah anlaşmayı ihmal etmeye, silahlanmaya, tünel inşa etmeye ve füze fırlatmaya kalkışırsa İsrail’in özgürce karşılık vereceğini söylüyor.
Hizbullah İsrail’in güney Lübnan’ı işgal ettiği 1982 yılında işgale karşı kurulmuş ve 2000 yılında İsrail’in güney Lübnan’daki işgaline son vermiş Şii bir örgüt. 1990’lardan itibaren Hizbullah Lübnan siyasetinin en güçlü gruplarından biri haline geldi. Gelinen noktada İsrail, Hizbullah’ın ve Lübnan’ın Filistin yanlısı ve İsrail karşıtı çizgisine son vermesini ve İsrail’in onlara dayattığı şartları tanımasını istiyor. Hizbullah’ın hem askeri olarak hem de Lübnanlı siyasi bir hareket olarak ortadan kalkmasını istiyor.
Ateşkes bölge halkları açısından ne anlama geliyor? Yerinden edilen milyonlar söz konusu. Geri dönebilecekler mi?
Lübnan 1975-1990 yılları arasında ülkedeki farklı siyasi/dini gruplar arasında yaşanan bir iç savaş gördü. Savaş sonrası imzalanan Taif Antlaşması’yla maalesef kalıcı ve adil bir barış ve istikrar tesis edilemedi. 2006 yılında İsrail bu sefer Beyrut’u işgal etti ve son olarak da 2023 yılında Gazze savaşının başlamasıyla birlikte Güney Lübnan’a ve diğer yerlere saldırdı. Anlaşma en ufak bir Hizbullah altyapısı bulunmamasını geri dönüşün bir koşulu olarak dayatıyor; aksi takdirde yeniden bombardımana başlanacağı açıklanıyor. Kim yıkıntılar altındaki toprağına geri dönmelerinin koşulları sağlanmadan geri dönebilir? Yakın gelecekte istikrar olacağının güvencesi verimeden kim evini yeniden inşa edebilir? Bu koşullar altında İsrail bombalarıyla yıkılan kasabalara geri dönüşlerin çok kısmi olacağını düşünüyorum. En fazla nüfusu hava bombardımanı öncesinde boşaltılan yerlere doğru bir geri dönüş olabilir.
Lübnan’daki siyasi durum nedir? Ateşkes, Lübnan’ın siyasi koşullarını nasıl etkileyecek?
Hizbullah Filistin yanlısı ve İsrail karşıtı bir örgüt olduğu kadar Lübnan iç siyasetinde de siyasi iddiası olan bir örgüt. Bu iddiası, İsrail’in Filistin meselesindeki saldırgan ve yayılmacı siyasetinin Batı’nın icazetiyle devam ettiği ve güney Lübnan’ı ve diğer Şii yerleşimleri işgal etme ihtimalinin açık olduğu koşullar altında haliyle devam edecektir. Lübnan içindeki bazı siyasi gruplar Hizbullah’ın siyasi hattının karşıtı olsa da son 13 aydır hiçbir Lübnanlı siyasi/askeri grup Hizbullah’a saldırmadı, yani ülkede yeni bir iç savaş istemediğini gösterdi. Fakat bu son savaşın gösterdiği şey, iç savaşın bitişini simgeleyen ve farklı gruplar arasında güçler dengesini öngören Taif Antlaşması’nın geçerliliğini yitirdiğidir. Lübnan’daki siyasi grupların toplumun ekonomik ve siyasi eşitlik taleplerini dikkate alan yeni bir güç paylaşımı antlaşması yapmalarını zaruri hale getirmektedir.